HASEKİ baharın en güzel günlerinden biri idi. arala şen, aydınlık bir hava içinde çal camilerin kur- şuni kubbeleri, minarelerin yaldızlı alemleri güneşin parlak ışıkları altında bütün gü- zelliği ile parlayordu. Bu sırada Ayasofya önünde ince kes, kin çığlıklarla koşuşup oynaşan, küçük sarıklı, hep birden darmadağın oldular. Babıhümayun- dan çıkan yaldızlı, atlâs perdeli bir saray arabası önlerinden büyük bir hızla geçti ve mr doğru uzaklaştı Arabanın perdeleri ikide birde açılı- yor ve Haseki Saltanın hafif çi- ii ozuğu o ile yüzü, kadile gibi umşak ve mavi gözleri, kumral saçlı ba görünüp bolus. Araba, taşlar- da gürültüler yaparak geçerken, yollar derin bir sessizliğe gömülüyor, yürüyen halk duruyor, dala önünde oturan lar ayağa kalkıyordu Deli İbrahimin birinci hasekisi böylece, etraftan hürmet ve takdir toplıyarak ara- kanıyor, minimini şalvarlı çocuklar, basının içinde giderken birdenbire kısa bir çılğık kopardı, sonra önündeki ara- a€ cıya: — Şu manav önünde durl.. diye ba. gırdı. Hasekinin yanında oturan Mülki kalfa ile Şekerpare, hayretle ona baktılar. Tur- han Sultan, gözlerini manav dükkânına dikmiş, elini dolgun göğsü üzerine bastır- miş, helecan içinde derin derin nefes alı- yordu, Araba, bir ileri bir geri gidip gel- dikten sonra, nihayet manav dükkânı önün: de durdu. Bu büyük hadise, birdenbire bütün esnaf tarafından hayret ve merakla karşı İskemlesinden fırlayan ellerini göbeği üzerinde bağlıyor, gözlerini aça rak birinci Hasekiyi görmeğe çalışıyordu. Bütün bu şaşkınlık içinde hiç birşey RAGIP SEVİ » yapamadan, taş gibi duran yalnız manavın genç çırağı idi. Hele, arabanın kapısı açı- lap ta bol ipek şalvarını ince bey maklarile tutarak kaldıran, ve sırma işle- meli ayakkaplarını taşlara bırakan Haseki Sultan görününce, genç çırağın kalbi da- ha hızlı atmağa başladı. Haseki Sultan yere iner inmez, ince yaşmağını yanakları üzerine biraz daha kaldırdı, ve birkaç adımda manav dükkâ- ninin Gelinden durdu, Gözleri genç ve gürbüz çıraktan bir türlü ayrılmıyordu. İnce, pürüzsüz bi sesle; — Güzel çiçeklerin var mı? d Çırak, artık başını hiç e gözlerinin, bü güzel., harikulâde muhteşem Hasekinin mavi, yumuşak gözlerile karşı- laşmasından korkuyordu. Hasekinin sorgusuna karşı ancak bir- kaç şey ele yehildi ve derhal dükkânin önünde duran çiçek sepetine eğildi. az par- oda çiçek seçer gibi yapıyor, genç ve gürbüz adamın yüzüne, gözlerine merakla bakıyordu. — Seni — Kaç ei manavlık yapıyor- sun?. — Beş sene oldu Sultanım. Ben bu- rada çırağım. Dükkânı ustam işletir. — Nerede doğdun Manav Yusuf, birdenbire doğrularak se gi Bütün esnaf, yollarda topla- asker, sipahi, yeniçeri hep ken disine me Elleri titriyordu, Yıllar- SULTANLA MANAV ÇIRAĞI danberi saray mensuplarından halka ne kadar çabuk ve mülhiş belâlar geldiğini biliyordu. Güzel Hasekinin son sorgusuna cevap vermeden, elindeki çiçekleri Turhan Sul- lana uzatlı.. ve yeniden eğildi Güzel Haseki, genç çırağın ürktüğünü derhal anlamıştı, Hele, bir türlü g deki çiçek demetleri ile, eteklerini kaldı. rarak arabaya bindi ve seslendi: — Geriye, saraya döneceğiz|.. vü Aradan henüz yarım saat geçmeden, ikinci bir saray arabası manav dükkân önünde birdenbire durdu. Esnaf hep bir. den dışarı fırladılar, gözler faltaşı gibi açıldı. Haseki Sultanın Yusufa iltifatını tefsir edenlerin yüzleri buruştu: usufun boynu vurulacak! dediler, e kekeledi. en hafifçe kenara çekildi; — Buyur gel, dedi. Seni saraydan is- terler, Çırak Yusuf birşeyler söylemek, iti raz etmek isterken, Ali ağa kolundan tuttu, çekti ve arabanın içine tıktı. Araba, büyük bir hızla hareket edince, etraftan bütün esnaf homur homur homur- danmağa, ağızlarına geleni söylemeğe baş- ladılar. Tefsirlerini ileri vardıranlar, Yusufun bir gece H Haseki Sultanın koynunda kal- adıktan sonra ortadan yokedileceğini bile iddia sdiyorlardı. #*. Araba babıhümayundan girdi, ve orta kapı önünde durdu. Arabadan evvelâ Kız- larağası çıktı. Elini uzatarak Yusufun ko: lundan tuttu, Yenidei — Buyur, gel!. dedi. Manav çırağı şaşkın' bir halde araba* boynu vu. rulacağını sandı. Birdenbire geri dönmek istedi. Kızlarağası: — Nereye? diye kolundan tutmasaydı, bütün kuvvetile kaçacaktı. Genç çırak, şaşkınlığı, perişanlığı ara sında : çiçek sepetine © di