ANFORCULAR KRALI MIİLTON'la BİR RÖPORTAJ İçimde, sevgilisini bekliyen bir âşık gibi, bir heyecan vardı. sevdalılarınkine pek Yalnız benim mu heyecanım benzemiyor — Acaba Kuk tlacık mıyım? Acaba gö- rüşemeden onu elden kaçıracak mıyım?., Fikrimi, ona soracağım suallerden ziyade: — Acaba onu görür görmez birden» bire tanıyacak mıyım? düşüncesi kur- OE. dalıy Park Otelin antresindeki kalabalık, İunan bavulları otomobillere taşımakla bitiremiyorlar Sayısı bir yekün tutan bavulların taşınma ameliyesi sona erince, bulunanların ağzında şu lâflar bir dedi- kodu gibi dolaştı: — Evet, — Üç gün içinde binlerce lirayı aldı ! — İnsan artist olunca böyle olmalı! — Hakikaten öyle.. bizim, karın tokluğuna soytarılık edip: “artistizl, diye kendilerini dev aynasında gören aktör- lerimiz duysun.. u konuşmalardan bihaber olan, ve kendisini “Yarım Ay, okuyucuları için konuşturmak istediğim Fransız artisti Jori Milton, en nihayet, filimlerindeki gibi güler yüzüyle merdivenlerde gö- ründü. (Onu görür görmez tanımıştım. Eğer, şu ân kendisile konuşamazsam, bir daha görüşmenin imkânı yok. Otomobil derhal gidecek. hazır.. vapura istifade yanına söyle” Hemen, fırsattan sokuldum. Gazeteci olduğumu m. Demin merdivenleri güler yüzle inen meşhur sinema sanatkâr Jeri Miltonun neş'esi, birdenbire yüzünden 16 siliniverdi. Onun bu neş esizliğine inan- madım. Kendisine, bu hareketinin sun iliğini. filimlerindeki - rol igabı - berbangi bir angariyeden ulmak için, Bindiği tavurlardan birine çok benzediğini hatırlattım Bir altmış boyunda, şişmanca Milto- Bun perdahlı yüzündeki neşesizliğe, A bir hususiyet veren deminki ütebessim hali galebe çaldı. Her hareketiyle insanın gülme si- nirlerini tahrik eden Milton, önce iri gözlerile gözlerime baktı; ve benim ile ihtiyaç halinde şu ân konuşmayı bir hissettiğini söyledi. Etrafına bakındı - aradığını görünce elile bana, evet.. durunuz; hareketile, bizden ilerde piyanisti ile konuş hususi kâtibini yanına çağırdı. Vapura daha ne kadar dldumüne sordu. vakitleri Jorj Miltenun (Yarım Ayja hediye ektiği imzalı fotoğrafı Kâtibinin avans ana : — Sizinle ekspres vari bir mülâkat yapabilirim. İ endisine şartla koşuyordu — Yalnız bir KEENR Söylediklerimi! verdiği üzerine. KERR ederken o, bir aynen yazarsınız,.. EB apekicileriz ai iyen a konu El istemem, Gayri ihtiyari: — Neden? demiştim. “Türkiyede, son bir yemek yeyişim. ! dir” diye: dönerkebapla dört porsiyon “ pirinç plâvının şişirdiği -göbekliğe nam zet- mides bir gülüşle : EE Ben, esasında Kederli, yani ölümlü dünyada insan neslini güldür. vermiyen bir insanım. mek suretiyle para kazanan ben, özel ba. | birşeyin ilâve yalımın içine oObaşka edilmesine asla tahammül edemem. Filimlerini, del gibi ben vi kah. ba ile seyrettiğim. ve kendilerinde klâsik filozofluğun mevcut olduğunu hiç ümit etmediğim aktör, felsefesini bir neticeye ulaştırmak behanesile, bir espiri yapıp beni güldürmek istedi. fakat, kendisi benden fazla güldü. Gazetecilerle neden konuşmak iste mediğini anlamıştım. Ancak, başından vakanın mahiyetini öğretmek istedim.Kısa kaşı larını kavislendirdi.. Burnunda, konuş masina engel olan ahtapotun tesirile kınb,. kınh.. kınh deyişleri sona erince derin bir nefes aldı. Yolda ayağına basılan bir insanın geçen daima yanına kör kalan beşini al sini, iki defa tekrarladıktan s ilmem sizde de ami bizdeki gibi midir?. Bu sualin, hangi bakımdan elduğunu etti yalancılardır. bütün meslektaşlarımı ettiğini, (o benim : * Aacaba?l.., sözümle Sale olacak ki derhal tevile başvur — Yalnız, el ki onlari bu hareketi aktörlere karşıdır. Bu rek lamcılık asrında, bir muharririn bir ak törle konuşması aktörün menfaatinedir amma, ben istemiyorum. Sebebine 8€| lince: Bir gün, ismini söylemeye hacet Yazan: NiYAZi ACUN inin hazmına yardım edecek dünyaya kıymet sormama lüzum kalmadı. Kendisi izah > Bizde gazeteciler bire bin atası