alz hep r karşıladı. ın şişelerin de * Sevin.e) ,€ üzel.. hem k biç te r değişiklik na götürür. i kurumile nir çmiye iyoruz. gru eğerek demek ki ırına döndü, avaş sesle: sir şey kak ıran İelâl; metle., Birkaç adım güneşte vürüdü.. dutların, atlas gibi parlıyan büyük yapraklarının gölgesine girdi. İl gövdeli ağaçlara hamakları kurmuş- ardı... arkadaşlarının e yalnişleri bile. “Ayla, kırımzı bam okurdu. Dere yolundan e ünü sonra yeşil mış. saçlarını ıslatm onun her balinde, insanı güldürec © bir tuhaflık doluydu. Humakların orta © sındaki boşl ukta durdu, elile genç kız» ların yattıkları ipleri işaret ederek: klar! neye Belirli sr biliyor musunuz? diye sordu.. “Sevin çocuk gibi gülüyordu — Hayır; dedi. SE, söyle Tekin.. Tekir güldü: — Ağa hele sen, sen küçük " Sevin . pembe elbi. ee bir mercan balığı gibisin. biz neye benziyoruz Tekin? Abas soruyordu. Tekin bir elini dudaklarına götürerek, fırlıyacak kahkahasını durdu.. başını sallıyarak baktı — Sen Ahmetciğiml.. balıklara , tutar gibi sonra gücenme ama, kocaman bir alığa benziyorsun. Hamaklar, içindekilerin kahkahalas tile titriyordu.. öyle çok güldüler. Tekin, biçbir söylememiş gibi hamağına atladı. Uzandı. atlı bir serinlik vardı gölgelik. İerde, küçük bir rüzgâr, ilerideki por- takallıkfan o çiçe çalarak getiriyordu. Yapraklar. 1şı ışı sürü (oObiçiminde (dolaşan vızlamalarına, öten kuşların OL. derenin şıkırdısı ninni gibi kulakları okşu- “ Ayla » , yapraklardan sızan birkaç damla güneş ışığından yüzünü saklamak için, bir elini gölgelik gibi yüzüne tutuyordu. Saçının bir örgüsü hamaktan sarkmıştı.. lerine tatlı bir uyku süzgünlüğü çök- müş, bebekleri: kaybolmuş gibiydi... san, onun havada duran kolunun yorgun yorgun kenara düştüğünü gör: ünce : okularını güzel yeşil göz- Tem «Aylar uyuyacak çocuklar: uyut. mıyalım.. genç kız ona baktı. çocuk Diye bağırdı.. Darun e gülümsedi.. laşmı sesi >> mii ne olur?., Bırakın bir saat kadar uyuyayı ekin İL NOR uyumak filân vE sopra.. İlem de — ai. yi bizim “canımız sıkılır sen uyursan İhsan bizim ağzımızı aç- 1rmaz, Ellerile işaretler yapıyor, sesini incelterek söylüyordu — Bayanlar, Baylar!,. bu güzel dekor içinde uykuyu düşünmek ne duygu” suzluk.. kuşlar ötüyor, arılar vızıldıyor: çiçekler kokuyor, dere şakıyo: Daha söyliyecekti. Ahmet kesti: — Dere değil, bülbül şakır.. Tekin Bileniyermsiş gibi anlayışsız sözünü zavallı adama sen biraz duygulu olsay- yok.. dın, derenin n'çin şakıdığını anlardın. sözüm — Ben Oo anlamiyorsam sen anlat dostum. öyleyse, onu bülbül ötüşüne benzettim,. anladın mı? — Anladım i buluş doğrusu. Öğle ciddi öylede ki, «Aylar gül- düğünü göstermemek için başını öbür a, pek güzel dinle ai sesi öyle tatlı ki, yana çevirdi. Tekin biraz önceki sözüne yeniden başladı: — Ne kadar yufka yürekli, ne ka dar anlayışlı adamım.. Dünyanın bütün Şe limonata gibi içerek zevk alıyor si ai artık gevezelik; biraz ciddi konuşalım. Hamağına zor çıkan Ali, başını Tekine doğru çevirmiş küçücek birer benek gibi duran gözle- , kalın karakaşları altında rini Tekinin gözlerine dikmişti. Tekin bü bakışlardan ürpermiş gibi — Rica ederim Ali; o iri ve korkunç gözlerini bana dikme, fena oluyorum.. titredi : Kendine her çatanın komik tarafını bulup, yüzüne vurmak, zevkti: onun için bir “Ayla” |. Alinin gözlerine dik- katli” baktın mi m ? Sorduğuna, yine kendi cevap verdi : — Bakmamışsındır.. fakat ben bak- tım. Öyle küçük ki bu oğlanın gözleri, dört yanını rahatça görüyor mu diye merak ediyorum... — Tekin sen artık azıttın. Herkesin gözüyle, kaşıyle oynama, Darıltma. Yüzünün kuvetli Bunu söyliyen İhsandı.. yan bir sesi vardı. görünüşü, “Ayla,ya bakarken çocukla» şıyordu: —“Ayla,, bize bir şarkı söyle ne olur? Bu ii hepsinin başını istekle Aylacığım, söyle. nı zamandır söylemiyordun, “Sevin,, nazlı sesiyle yalvarıyordu. Genç kız: — Söylerim ama, şarkı değil.. bir ninni. hepinizi uyutmak için.. — Raziyiz.,, Sen söyle de Hegal, hamakta doğrulan bakıyorlardı. Ünün mat renkli nün, solgun pembe dudakları aralandı: Aylaya yüzüs sie Söner artık oi ate, Ayrılmak ie acı, Tanrı Yaratmıştı bizi eş.. diye başlıyan türkü, ninni Ke sevindirdi. “Ayla, nın sıcak ve ten çıkan sesi, dinleyenlerin Si girmeyi biliyordu. Günün bütün ışık» gibi oldu: Giden karanlıklar, ağaran gün renkleri, çıtırtılarla yanan bir ocağın sönüşü; gözlerine görünüyordu.. er zaman dinledikleri bu türküyü, ları, renkleri, sesleri silinir ilk duyuyorlarmış gibi ürperiyorlardı. " Âyla * nın, sesi, söylediği resimlerini çiziyor, yüreklerin dolaşıyordu. Şarkı tükeni sevgililerin acısını, içlerind duydular. Bu, biribirini seven bir çift ateş yüreğin, ayrılışı türküsüydü. Hamaklarda yatanlar başka bir dün yanın içine girmişlerdi sanki.. başları» nın üstündeki pırıltılı yaprakları, dört yanlarını saran eşsiz güzellikleri gör- müyorlar, sesleri.. kokuları duymuyor- lardı. n şarkısile uzaklara gönder: diği Ke bu sorusile yakın. laştırdı kendini Ninni emi halde, niçin hepiniz daldınız çocuklar?. Arkadaşları gülümsiyerek baktılar. Tekin ; — Aman “Ayla. cığıml.. dedi. Sen bir şarkı söylüyorsun ki, insanın başının içi katılanın Sa ee doluyor. EU le ise bir daha yle e ise ber zaman an BEİ de de beni şaşkına çevir. — Aİ. İl. şu konservatuvar işini ortaya atışın ne iyi oldu. senin yüzün- den m ilerliyeceğiz.. pi e ve çocukları idiler.. Ve aber büyümüşler, beraber alaka alara çine andıkları vakit, birinin ir bir başkası söylüyordu. r hafta önce bir toplu- luk yi a uzun uzun konuşarak iv vermişlerdi. Yirmi kişi arasın» dan bir ikisi bu karara ortak olmamıştı. Bir konservatuvara girecekler, seslerini, piyanolarını, emanlarını, kitarlarını ilerletecekler.. sonra da miz hayat İçler rini aa Büyükleri bu kararı delice bulm izin vermiyorlardı. Fa. kat ii öyle ağır basmışlardı ki, istedikleri izni kopardılar. “Ayla,.ların şehirden saat uzaktaki portakal abilere asılın bu gezinti, kopan izinin şerel ine idi.. onseryaluvara nasıl a okulu bitirince nasıl o çalışacaklarını uzun uzun ,konuştular.. — Arkası var —