muvaf fakıyet tam ştım. * alışkın ede »he giriyor. bizi sahiden aylım, tanış < diye, göl €essümünü de a hur olduğun otele telefon kırıla kiril? © aldıktan “ kimseyi kabul etmemesini söyledim. ! la dolu © selâmeti namina İ vurmak arzu; > edasindaki istihza, tahammülümü kırabile- “ve iğrenç maskesini yırtmak #lanmış ve olgunlanmış bir işi tehlükeye #sokmamak lâzımdı. Dişimi ala dilimi —”Sen, diyor, bir de bana sor çek- tiklerimi |.. Yarım saatın içinde, yirmi yıl birden yaşamış gibi yoruldum. Ona, karnını iyice doyurup banyosunu sonra Odasına çekilmesini, ve rr döndüğüm zamam, masamın ü, büyük sanalkârın garda çekilimiş idi. Az sonra, (Raci) yi karşımda buldum. * Ayni sahte kler yine takınmıştı: m, dedi, matbaanın muhakkak bir casus va — Bayı içinde azetenin ar. . Ve yazı artık bi bulup çıkar- mak lâzım Dün, san'atkâr Hicranın bu gün gele. ceğini söylediğiniz zaman, içerde yabancı hiç kimse yoktu. Halbuki bu haber, bu sabah çıkan bütün, amma bütün gazete lerde var!,. Onları garda ve iyice atlatalım diye koymadığımız için sade bizde yok., Sonra, benim duyacağım sandığı büyük hiddeti (o yetışlırmak ister gibi, ilâve etti ; — Fakat bunu kısmen olsun telâfi edetileceğimizi sanıyorum, Çünkü yarda, san'rtkârla birlikle resim aldırmıya muvaffak ulan benden başka kimse yok... Sonra yaplığım Mİ A Dinen cateresan olduğun Sükünla, ana” bime dinlediğimi görmek, önün Oo endişelerini artırmıştı. Gözlerindeki o ahmakça istihza pırıltısı yeniden dirildi; ünkü o, bu mühim (1) haberi, ocasus- yeliştirmekle Şimdi yarın * beslediğim safiyane O itimadı da tehlüke- i den kurtarmış oluyor Bir ân için, hakiki vaziyetini suratına sunu duydüm. Çü cek kadar küstahça idi. Fakat bir budalanın haddini bildirmek, için, hazır- ei tercih etlim, ve sadece y hayl dedim, beni İcap eden tahkikatı yaparım. Fakat bu işte işimizden Esatıldığımızı Sen marifetini mülâkatta göstermiye yret et.. İ ike bütün Gi hilelerin- den sonra, Hicrana konser verdirmek östeyeceklerin çıkacağım bilmiyor. değildim. © bu konserin, mütevassıtın yüzünü yüldürebilecek kadar kalabalık toplayaca- ına da kanıydım. Fakat ne salon sahiplerinin bu derece biriki lere” gireceklerini, İnede konserin bu kadar görülmemiş bir alâka uyandı- racağını talımin etmemiştim. Salon sahiblerinin arasına giren reka: betten gayet iyi istifade ettik. adar ki, neticede, Hicranin bir ge- cede aldığı para, en tanınmış Türk hanen- ai si senelik kazançlarını geçti, n konser vereceği salonun, iki gece dor biletler sahılarak, tek yer kalmamasıya dolduğunu öğrendiğim zaman, hayretten kendimi Mn Bir Karuzo, bir Şalyapin, hatlâ bura- da hayli perestişkâri bulunan bir Rişard Tavber de bundan fazla alâka uyandı ramazdı sanıyorum. Beni asıl hayrete düşüren, Hicranın sahnedeki soğukkan- lığı, sahnedeki sükünü ve müuvaffakıyeti oldu. Yadırgamasından, hattâ hayli aksa- masından ürktüğüm sahneyi, jübileleri ya- pPılmış sanatkârlar kadar benimsemişti. nu, Oproğramın o bitişinden sonra sekiz defa daha kuleyi anlıyor- dum ki, önkisarı hayale uğramalarından korktuğum dinleyiciler, odoyamadıkları bir zev duymuşlardı. Seyircilerin bir şeyi bu kadar avuç- larını o kanatırcasına F kaşladikkarime: çok az görmüştü O kadar ki bir aralık, eğer utanmasay- dım, bir rüya içinde olmadığımı anlamak için, e gibi, kendi canımı yakacaktım. e Hicran son şarkısını tamamladığı zaman, kesileceğini, e sandığım alkışlar, büsbütün artı Perdenin elan e görül- tüyü, patırtıyı arttırmak için, ayaklarını da kullanmıya mışlardı. e ieiler aradsına karışmayı tercih için, Ee arkasında neler geç- e bilemiyor akat a çıkmayışından yorul- yu anlaşılıyordu. anda, içimde garip bir sızı duydum. o kaşlar, ve muvaffakıyetin zevkile sarhoş olmak bana, Hicrana karşı vazife- lerimi unuturmuştu. Halbuki o Hieram düşünmeli, onun bu kadar yorulmasına mani olmalı idim, O ihtimal, (o alkışlara, Obenden geleceğini umduğu işareti almadığı için itaat edi- yordu. Ve kimbilir bu kadar şarkı, kızı ne kadar yormuştu Tam sahne arkasına koşmak üzere yerimden fırladığım sırada perde açıldı. Ve sahnede, sevinçten e kulakla- rına varan salon sahibi göründü. Dinleyicilere e çok yorgun blanduğumu söyle, Bayan sl iklime çok mitükanimatiz Sizlere bütün kalbile teşek- kür ediyor, ve bu gece kendisini daha fazla o söylemekte görmenizi dileyor e ısrar etmemek nezaketini gösterip oçıkma'arı, zevklerini herşeyden üstün dilin hodbinleri de süküte mecbur etti, biçare mazur Hicrani, san- Kulise boş bir mıştım, girdiğim sahnede zaman bulacağımı akat takdirkâr seyircilerin yetiştirdik. leri buketler, sahneyi bir bahar bahçesine çevirmişti. Kokularile baş döndüren, ve renkle- rile, manzaralarile gönül ferahlatan buket- ortasında Hicrar, padişah çocuk- larını çileden çıkaran, ve ülkeleri biribirine katan masal perilerini andırıyordu. Açık mai renkli uzun, sade, dokolte gece tuvaleti; sıcaktan, heyecandan ve yorgunluktan (o teninin pembeliği oarlan Hicranı öyle açmıştı ki |.. İ Onu, o geceki kadar güzel ve tap- maya lâyık gördüğümü hatırlayamıyorum. €ni görür görmez: — Nasıl, dedi, pek fena olmadı ya? Bunu sorarken kei halinde kirişe başardıkları erlerin mü- kemmeliyetinden emin kimezlerin sevimli gururu gizliydi. lerin Ka âfir, oOdedim, tesirin sen YE farkındasın ya? — Bana kalsaydı çok fena bir tesir uyan didim kaniydim. o Fakat perde aralarında Bay İlyas da, kardeşi de, Ferid de o kadar koltuk vi — pek fena okumadığıma inanır gibi o Hele Ferid... İkide e bü du- dalların büzüyor, kaşlarını kaldırıp başını alayı — la diyor, rekor... Bu akşamki sükse ne kimseye nas asip olmuştur, ne de senden başkasına nasip olabilecektir | Kendimi bu mubalâğalı iltifatların yüzde uvvei yaptığın al! alkışla, nmak ve kahkaha kopuverecek, bir ıslık yuluverecek diye, kalbim duracak gibi oluyordu. Mantosunu giydirirken güldü — Ferit hiç, hiç mukaliğa etmemiş iin | “Seni £ ebrik etmek ma, bunu, ağzımdan duyacağına eke oku. Çünkü eğer göz, hakikaten için aynası ise, hislerimi ifade de sözlerim kadar âciz kalmıyacaktır |