7 Şubat 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

7 Şubat 1936 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

F SAYFA 2 u AM Si v yül, l N Orı- Sıyasal I B | HABERLER K hi .. # . : ğ Türkiye ortada | Ç | Kemalist devrin bütün hızı ile | geçirecek olan köprüdür. am etmesine rağmen henüz inşa elelerinin arasmda bulunması ve âr de Avrupanım, üzerimizde hâlâ o | ski kamaştırıcı tesirlerini devam et- | irmesi, eserin büyüklüğünü ve gü- liğini görmemize mani oluyor. İ Bu millet, Büyük Şefinin arka- ğ sında kurtuluş savaşına bir tek a- Ham gibi katıldığı günden beri kılı- cmı kınına sokmuş olsa bile, zekâsı- nı yapılan ve başarılan üzerinde din- lendirmeğe ve dillendirmeğe - vakit bulamamıştır. Fakat bizim susma- mıza karşılık başkaları, söylüyorlar. — Misal olarak Kemalist Türkiye - mnin dış politikasını ve bunun da bir bölümünü alalım. , Iî Türkiye, bir zamandanberi “Bal- Bltan Birliği,, nde üyedir. Geriye doğ- Biru bir bakışla, bu birliğin coğrafya- * sını tetkik edersek, görürüz ki, birli- ğin, sahası, eski osmanlı imparator- nun sınırları içine düşmektedir. Sırf bu coğrafi müşahede, 1. Eskiden Balkanların neden bir t fıçısma benzediğini; | — 2. Şimdi Balkanların neden, mey- - dana getirilmiş olan birlik sayesin - de, gerek Balkanlarda getekse Avru- —— pa politikasmda bir barış âmili oldu- ınu anlamamıza kâfidir. Türkiye, dış politikadaki bu ba- O mışçı ve birleştirici görüşünü İran, gan ve İrak'la birlikte meydana | getirdiği “Önasya birliği,, nde de — kullanmıştır. Y Öyle ki, Türkiye bugün, barışçı İ karakterini birkaç vesiyle ile isbat T olan “Önasya Birliği,, nin ortasın - da bulunmakta ve bir köprü vazifesi irmektedir. — Neyin köprüsü? Ne için köprü? Bilhassa “Önasya Birliği” , ci - basınında büyük bir alâka ile ve kalemler, doğru kalemler, kor - “yekt kalemler, bu politik hâdiseden dirle ve sevinerek bahsetmişler - — dir. Hattâ en çok tebarüz ettirilen talar: Türkiye'nin aracılığı saye- sinde, bir kere İran - Afgan hudud amamazlığının ârızasızca -orta- | kalkması, ikincisi de, İrak hü - netinin İran ile arasındaki ihtilâf Milletler Cemiyetin'e ver- muhtrrayı geri alması olmuştur. , Avrupa devletleri arasındaki ay- rılıklar devam edip dururken, Onas- ya'daki böyle bir anlaşma ve barış | %_.i_hniyetinin birden müşâhede edil - mesi, bazı avrupalı kalemlere, ken- — dileri için acı fakat bizler için sita - — yişkâr yazılar yazdırmıştır. İ Bizce de Türkiye, Avrupa' a Asğfa'ya modern tekniği ve kültürü - Asya'dan Avrupa ya da “milletler | arasında yeni bir ahlâk salabetini,, Bunun böyle-elduğunu görme - mek tamiri'kabil olan bir kusurdur. Çünkü “Zaman” , Türkiye'nin bu rolünü isbat ve tasdik etmek vazife - sini almıştır. Fakat bunun böyle olmadığını iddia ederek Önasya'daki kurtuluş ve yeniden kuruluş hareketlerini bi- rer tehlike gibi takdime kalkışmak, kendisine bir vasıf verilmesine lü - zum olmıyan sakat ve zararlı bir yoldur. İşte Viyana'da çıkan Reiçhspost 2 bu ay tarihli sayısında, böyle bir yola sapmıştır. Bu gazetenin dediklerine bir göz gezdirelira : Yazının başlığı şudur: “Yakındoğudan gelen ihtar sesleri.,,, Gazete Önasya'daki devletlerde, bir bünye değişikliğinin bariz suret- te göze çarptığını söyledikten sonra şöyle devam ediyor: “ Büyük devletlerin geçen asır içinde Avrupa dışında bulunan he - men bütün milletleri nüfuzu altıma alan sömürge emperyalizmi, büyük bir meharetle, Asya'nın donmuş sos- yal formüllerinden istifade etmeğe muvaffak oldu. Fakat aynı zamanda garbın fikir idealleri, doğuda asırlar- danberi yerleşen ananeleri gevşetti» eski hayat şartlarmı mahvetmediği yerlerde de yeni enerji kaynakları yarattı. Bu suretle yakımdoğuda sos- yal bir inkılâbm maddi ve manevi temelleri hazırlanmış oldu. “ Filvaki Avrupa şimdilik İngil- tere'nin parlak sıyasası ve muazzam deniz kuvveti sayesinde Asya yolla- rına hâkim bulunuyor. İngiliz, fran- sız ve amerikan sermayeleri, hâlâ yakımdoğu'nun, zengin hammadde - lerini işliyor. Fakat Moskova'daki efendiler “mandacılardan,, daha ev- vel hareket ederek (1) ulusal ve sosyal emansipasyon arasındaki mü- 'nasebeti kavrıyarak, harekete başlı - 'yan islâm devletlerinin arasıa bol - şevik fikirlerinin zehirlerini akıttılar. Nihayet büyük bir sryasal meharet ve sebat neticesinde Sovyet Rusya - nm programının ilk merhalesi Tür - kiye - İran - Afganistan arasında im- zalanan anlaşmâ ile tahakkuk etti. Bu suretle Komintern “manda,, mın- takalarımda gayri resmi faaliyeti için “resmi,, ve muazzam bir zemin hazırlamış oldu. Belki şimdi japon meselesi ve fransız - sovyet paktının resmen tas- diki yüzünden Komintern'in Yakın- doğudaki faaliyeti — duralıyacaktır. Fakat, tarihinin dönemeç noktasın - (1) Makalenin başında Mısır ve Suriyedeki karışıklıklardan da bahse- dilmektedir. İSTANBUL TELEFONLARI Tahsin Üzerin çalışma programı İstanbul, 6 — Üçüncü Umumi müfetitş Tahsin Uzer şark teşkilâtı- na tayin edilen kalabalık bir memur kafilesi ile İzmir vapuriyle ve Trab- zon yoluyla bugün gitti. Beyanatın- da şark için yapılan bütün hazırlık - larım Trabzon'da bir müddet kaldık- tan sonra Erzurum'a gideceğini, bü- yük transit yolu ve transit ticareti - nin merkezi haline gelecek olan Trabzon limanı işiyle Erzurum şi - mendüferi ve yeniden kurulacak Şe- rabat barajının çalışma programının başında olduğunu söyledi. Haliç şirketinin vaziyeti İstanbul, 6 — Haliç şirketi umu- KAMUTAYDA İnhisarlar memur ve müstahdemleri tekaüd kanunu projesi görüşüldü Kamutay, 11 marta kadar toplanmıyacak Kamutay dün B. Refet Canıtezin reisliğinde toplanmıştır. Bazı büdce- lerde yapılan münakaleler kabul e- dildikten sonra inhisarlar memur ve müstahdemlerinin tekaüd kanun pro- TRADA ER DA LA Ha $ çe görüş J ra aid müddetin borcunu ödemelerini lâyihaya koymuştu. Verilen bir tak- rirle maddenin hükümetin teklifi veç- hile tadil edilmesi istenilmiştir. Tak- rir nazarı itibara alınmış ancak büd. ce encümeninin isteği üzerine madde encü geri verilmiştir. Projenin yirmi beşinci de çocuksuz, anasız ve babasız ölen memurların mevduatının intikali, hakkı şahsi olduğzundan “kanuni va- rislerine verilmesi şeklinde madde tadil edildi. Üçüncü muvakkat mad- de tekaüd sandığınımn — kurulma - d evel —inhisarlar idaresine mi heyeti salı günü toplanacak, fa - kat işletmenin belediyeye geçmiş ol- masına rağmen şirketi fesetmiyecek, şirket hissedarları belediyenin şimdiye kadar yaptığı ve bundan sonra da yapacağı masraflara rağmen şirketi işletmiyeceğini ve ergeç kendile - rine yeni bir işletme teklifi yapacağı kanaatindedir. da bulunan Avrupa, doğudan gelen ve tehlikeyi hatırlatan bu ihtarı işit- memezlik etmemelidir.,, “Balkan Birliği ile “Önasya Bir- liği, ne Kemalist Türkiye bütün manâsıyla müstakil ve neye te- şebbüs ederse onun hesabını yal- nız kendisine veren bir devlet ola- rak iştirak etmiştir. Katolik * gazetesinin, “Önasya Birliği” nde tevehhüm ettiği tehlike- lerden, bundan 500 yıl önce olsa idi bir haçlılar seferi çıkabilirdi. Bugün, Balkanlar'da ve Önasya'da barışı kendi iradesi* dahiline alan Türkiye, ne barış ne de kültür için bir tehlike- dir. Aksine, arsrulusal barışa getirdi- ği payı büyüdükçe şerefi, rolü ve kudreti de büyüyen bir, memlekettir. Kurtuluşçu Kemalizm'in , genç devleti, Balkanlar'da olsun Önasya- da olsun, yaptığı bütün politik kom- | b...3zonlarda, milletlerin kurtuluş ve yeniden kuruluş davalarma filen sa- rılmaktan ve bunu filen garanti altı- na almak işine katılmaktan başka bir şey yapmamııştır. Viyana'da çıkan Reichspost'a “Yakmdoğu'dan. gelen bir örnek,, adlı bir makale yazmasını tavsiye ederiz. BURHAN BELGE girmiş olan memurların tekaüd ka- nundan istifade edebilmeleri için ve- recekleri aidata aiddi. bu gibi memurların ettikleri tarihle sandığın kuruluş ta- için al- Hükümetçe idareye intisab rihi arasında geçen müddet dıkları aylıkların yüzde beşini faizle birlikte ödemeleri teklif edilmişti. İnhisarlar ve maliye encümeni de bu nu aynen kabul etmiştir. Ancak büd- ce encümeni bu mikdarı faizsiz ola- rak yüzde ona ve her ay memurların bu aidat için ayrıca yüz- çıkarmış de beş faiz vererek geçmiş zamanla- Ve bu sebeble inhisar memurları- nın tekaüd kanunu dün bitirileme- miştir. Mart toplantısından sonra mü- zakeresi tamamlanacaktır. 2540 sayılı kanunla kırtasiye için maliye vekâleti emrine verilen mute- davil sermayed n otuz bin liranın ın- şaata ve arsa satın alınması işine ay- rılmasına mezuniyet veren kanun İâ- yihası kabul edilmiştir. Satın alınan aydın ve şubeleri demiryollarının te. sellüm ve tasfiyesine ve dair olan kanunun 6 ıncı maddesine bir fıkra eklenmesine dair olan ka- nun projeleri kabul edildikten sonra Kamutay elde bulunan lâyiha ve projeleri olduğundan 11 mart çarşambaya kadar ksış tatili ya- pılması hakkındaki Cemal Tunca ve Hasan Sakanın takrirlerini kabul ede- re” toplantıya son verdi. işletmesine çıkarmış İstanbulun pazarları İstanbul, 6 — İstanbul umumi meclisi bugünkü toplantısında pa - zarlar meselesini münakaşa etti. Dük- "kâncıları fazla zarardan korumak için pazar günü hiç bir semtte pazar kurulmamasını ve gene uzun bir münakaşadan sonra İstanbul müze - ler idaresinin teklifini kabul ederek Aksaray'daki ile Derdehna maNnaile Kâtibiâdil sokağıma İstanbul'un türk- ler tarafından muhasarası sırasında muhasara toplarını döken ve muha- sarada büyük fedakârlıklar yapan Sarımusa isminin verilmesini karar altına aldı. Eski mecidiyeler hakkında Eski gümüş mecediye-ve kısımlarının her hangi bir kıymetle mübadele vasıta- sı olarak kullanılmıyacağı hakkındaki ka- nun hükmü dünden itibaren yürürlüğe girmiştir. Kanuna aykırı hareket edenler para cezasiyle cezalandırılacaklardır. Tıp fakültesindeki doktora imtihanları İstanbul, 6 — Tıp fakültesinde doktora imtihanları bitti. İmtihanla- ra 300 talebeden 156 si girdi. Kaza- nanlar yüzde elli kadardır. Posta tayinleri İstanbul posta ve telgraf baş direl- törlüğüne vekâletinde bulunan mühen- dis Mazhar, ondan boş kalan mühendis- ' Hiğe fen müşavere heyeti azasmdan Fu- ad, fen müşavere heyeti azalığına da Seyhan posta ve telgraf baş direktörü Bekir Vefa tayin edilmişlerdir. Sigortacılar talimatnamesi Ekonomi bakanlığı, sigerta akdi- ne tavassut edenlere verilecek kom- siyonlar hakkında bir talimatname hazırlamıştır. Bu talimatname bu a- yın 15 inden itibaren yürürlüğe gire- cektir. Türkçemizdeki “Toyğar” kuşu yüksekte uçmakla tanınmıştır) le de bir yükseklik anlamış olu- ruz (2). : — Bir eski ve kahraman Türk site- si olduğunu öğrendiğimiz Trova — şehrinin güzel ve manalı anlamın- an aldığımz ilham ile eski ve ye- ni Türk yurdunda ve tarihinde — furlu kelimelerin araştırmasına devam edelim: — Turku |3) Fırtına ilâhı, fırtına O müekkilidir. “Hittiter und erme- »mier. p. Jensen s. 153”. — Yine bu âlime göre: “Kas yani (Kaşu) ların dillerindeki “Tur- gu” kelimesi bu “turku” ile ilgili ve hısımdır. Yine İbraniye terak ile İbrahim Yalavac'ın babasının — adı olan en eski “tarh” adının ay- — pı olması da kabildir. Çeunkü gök — tanrı (anu) ile de münasebeti 0- “—Tlan bu kelime yakın Asya'da mil- — Tetten millete devredilerek dolaş- mış ve Şam şehrinin (Aydın gök) ve (Berrah hava) mabudu (Ra- man) ın (4) aynı bulunmuş olan I21 Ankarada da tanınmış bir — familyanın adı Taygr oğullarıdır. 3) Tokatın taş ovasında bir- |— gok arkaik has isimler arasında bir de Türkü köy adı vardır. [4] Diyarbekii civarında yaşı- 'an Roma aşiretinin adı ile Arap- Rahman adına dikkat. turhu (troho tpozo) da insan is- mi olarak kullanılıyordu. Aynı e- ser “Jansen s. 153”. Tür — Yüksek, âli, ön, önde, sadrı meclis “Büyük Türk Lügati Uygur lehçesi”. Tür-kün — Yığın “Büyük Türk Lügati Kazan lehçesi”. Tür-kün — Baba ocağı “Büyük Türk Lügati Çağatay lehçesi”. Tür-k — Bahadır, kavi, kuv- vetli, metin, zikudret. “Kamus Ter- cümesi.” Tür — Âli, bâlâ, sadır, tavur. Turun — Altay kozmogonisin- de bir kahraman ilâh adıdır. Dün- yayı yıkmakta olan “Andala - Mu- us” adlı canavarı öldürmüştür. “Verbiski Altaylılar s. 101”. Turun — Şarki Moğolistanda bir nehir adıdır. Uratha, tatna ve tuba Türkleri bu nehir kıyıların- da yaşarlar. “Potarim. Şimali garbi Moğo- listan taslakları Il. 23”. Turan — Altaylarda küçük bir oymak adıdır. (Aristov Zametki). Turan — Etrüsklerin “Turan” 1 Yumnanlıların Afrodit'i yakın As- yanın İstarâ&sı (Güneş) hepsi bir kaynaktan gelir. “Marr münteha- batı IlI. s. 2-3. Tor — Mabut. Zoltniski Çuvaş lügati. s. 84. Ture — Mabut, Passonin Çuvaş Tor — Şimal kavimlerinde yıl- dırım ilâhıdır. Buna saksonlar tu- gar şimali Almanlar Donar di- yorlardı. Not: — Saksonların “Tugar” ve şimali Almanların (Donar) keli- mesi aynı ırk çocuklarının aynı anlamda ve maksadda kullandık- larını iki kelime olduğu halde morfolojilerinde fark vardır. Bu fark birindeki (g) yerine öbü- ründe (n) bulunmasıdır. Kelimelerdeki (g) ve (n) değişimi kendi üzerlerine dikkatimizi çe- kecek kadar önemldir. Biz bura- da genizden okunur bir (g) sez- mekteyiz. Analizlerine girişmeden evel aynı kavimler arasında aynı manada fakat üçüncü bir ortoğra- fide bir kelime daha vardır ki a- naliz esnasında onu ihmal etmek doğru olmaz bu kelime thâr - dır: Cermenlerin (Thâr) 1 ve Hindin (indra) sı fırtına müvekkili idiler. La civilisation des Hittit et des mitanien contenau: s.178 Bu eski kelimelerin yanında bu- günkü Almancada bildirmek adı (Damar) dır. Her dört kelimenin de yıldırım ve fırtına anlamına bakılınca yıldrım ve fırtınanın / tabii merkezi olan dağ ile alâka- larnı ve bu üç kelimede de tur ve dağ kelimelerinin ana kelime ol- lügati s. 173. zaten analiz bu hakikatı bize der- hal açacak ve aydınlatacaktır. Her dört kelimenin etimolojik tahlilleri şunlardır: (1) Ya) T(o)e (0 6) Tugar — uğ - ut Ş uğ S ar 4. Donar — uğ 4 ut anjari. Thâr —uğ 4 ut oh 4 ağ H ar Donner— oğ * od - oğ H en 4 er Birinci kelimeden başlıyarak mana verelim: 1) 4 uğ — ana köktür. Güneşin vasıflarından ışık; ses, yücelik ifa- de eder. 2) 4 ut — köktür. Bu vasıfla- rın sahibidir. Burada afiks olarak ana (ğ) köke yapışmış ve anlamı- nı üzerine almıştır. 3) — uğ — ektir. Bu halin ifa- desidir. Buraya kadar ( uğ * ut — uğ) yani (tuğ) ışığın, yüksekliğin ve sesin bir sahipte ifadesi olur. Kelimelerin üçünde ilk üç unsur bir olduğu halde donar kelimesin- de bunun değişmiş olduğunu ve (. 4 g) yerine (. - n) geldiğini görürüz. Rolü; manayı obje veya süjenin yakm muhitine ve bitişiğine getir- mekten ibaret olan (. 4- n) unsu- runun; yıldırım, fırtına ve dağ anlamları veren bu kelimede yer- olmamak veya bize gelen bugün- duğunu kabul etmek zerundayız. kü şeklinde bir eksiklik olmak ge- rektir. Bu eksikliği biz ayrı ayrı imlâlarla yazılmış olan thor, ve donner kelimelerinin analizinde görebiliyoruz. Eksik olan unsur (. * ğ) dir. Not: — (. - n) unsuru kelime gövdesinde ek rolünü hakkiyle görmediğimiz zaman o unsurun i- çinde bir (ğ) nin kaynamış oldu- ğunu hatırlamak lâzımdır (5). Bi- naenaleyh “Donar” — kelimesinin etimolojik analizi hakikatte şöy- olmak gerektir. Donar — oğ 4 od 4 ağ 4 on 4 ar. Şimdi artık kelimelerin tahlili- ne devam edebiliriz: Tuğ — ışığın, yüksekliğin ve sesin bir sahipte taayyünü idi. -- ar — anlamın süje veya obje üzerinde karar kıldığını gösterir ektir. Şu halde tugar; ışığın; yüksek- liğin ve sesin bir süje veya obje üzerinde tekarrür ve taayyününün ifadesi demek olur. Her dört ke- ' limede hal böyledir. Çünkü “Do- nar” kelimesinde eksik olan (3) ile Donner kelimesinde fazla olan (. — 8) nin (. 4 n) unsurları ile kaynaşması etimoloji icabıdır H. Reşit TANKUT (Sonu var) B1(. 4 ») ile kaynaşmış (2) şeklinde düşünebiliriz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: