Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ae C öörak aşırmak ve ON YEDİNCİ YIL. NO: 5219 ADIMIZ, ANDIMIZDIR 7 ŞEBAT 1936 CUMA” Son sayfamızdadır. h*aberleır ucuncu Komplocuların dünkü muhakemesinde müddelumumi mMmaznunların 168 inci madde ile cezalandırılmalarınıistedi İddianamenin dayandığı esaslar Cumuriyet müddeiumumisi B. Ba- ha Arıkanın iddianamesinin dayan- dığı esaslar şunlardır: “— Davamız rejim davasıdır. Çünkü Atatürke el Bence Atatürk bir şahsiyeti manevi- yedir. Türkün bizzat kendisidir. Mad- di ve manevi bütün vatan mefhumu ile: Türkiyedir. Ve davacı türk dünyasıdır. Maznunlar kimlerdir? Yahya as- len Kafkas çerkeslerindendir. Asker kaçağıdır. Eşkiya yataklığından mah- küm olmuştur. Her fenalığı yapabile- cek bir insandır. Üzeyir, Arifin kardeşidir. Öteden. beri Ali Saibin dostudur. Siyasi fikir- leri vardır. Karakter itibarile Tür- kiyede yapılacak herhangi bir sui- kasta Üzeyirden daha iyi eleman bu- lunamaz. Mazisi itibariyle karışık o- lan Arif ise her türlü fenalığı yapa- kaldıriılmıştır. olan da cak tıynettedir. Şam lisesini ve Macaristan Ziraat halde nahiye müdürlüğünü kabul eden Şemsettin akademisini bitirdiği isnadiyle Mütte- Aissini rüşvet muhakeme altına alınmıştır. Aemdir. Dürüst bir vatandaş vermiyor. İdris maraşlıdır. Çok kurnazdır. Tekke ve medr. in kalk d; şikâyetçidir. Atatürkün bir an evel ölmesini beklediğini, özlediğini | her yerde söyliyen bu adam suikast için mükemmel bir unsurdur. Şaban ve İd- ris de bu adam kadar kurnazdırlar. Şahsi bir kanatım olmayan Ali Saibin karakteri hakkında emniyeti inden bazı veri. yorum: Bu arşivdeki vesikalara gö- re Ali Saib Gergöklü bir kürttür. Di- yarbekirde Cemilpaşa zadelere “Ga- ziyi Gazi biz yaptık. Eğer bir gün bize kafa tutarsa vay haline,, demiş- ' tir. Gene “Ben kürdlüğümle iftihar ederim. Kürdler olmasaydı Türkiye- yi rus ve ermeniler tâ Akdenize ka- dar alırlardı.,, demiştir. ._yz arş 7 t Suriyede Türkiye aleyhine çalışan cemiyetler Kürdistana muhtariyet is- teyen Hoybancular, Ermenistanı kur- mak istiyen Taşnaklar, Çerkes birli- gini Ve istiklâlini kurmak istiyen ce- miyetlerdir. Ve bugünkü suikast da- vası işte bu Çerkes cemiyetinden doğ- muştur. Bu, Çerkes cemiyetinin ilk teşebbüsü değildir. Hacı Sami işini daha unutmadık. İşte bu Hacı Sami- nin kardeşi kuşçu başı Eşref Yuna- nislandan Suriyeye geçmiş Ve cemi- yetten bu sefer de Yahya ve arka- daşlarını hududumuza sokmuştur. Yahya ifadelerinde ve itirafla- rında tamamen ısrar etmiş ve hattâ: “Sözlerim yalan çıkarsa beni asınız!,, demiştir. Yahyanın itirafları çok sa- rihtir ve hâdiseyi baştan nihayete ka- dar bütün çıplaklığı ile anlatmakta- dır. Yahyanın Suriyeye gitmesi, E. temle* görüşmesi, silâhların mevcudi- yeti, istasyon müdürünün evindeki yemin sahnesi, Ali Saib ile Şemsettin isimlerini ortaya atması bu hakikatin birer parçasıdır. Üzeyire gelince: Suikastçılar o- nun yanına gelmişlerdir. yakalamıştır. Yahyayı o Yahyanın ve Arifin i- fadesi Üzeyirinki ile tam bir mütaba- kat halindedir. ay'ını Üzeyirin ve Üzeyirin Ali Yahya boş geçen altı yanında geçirmiştir Saibin çiftliğine git- tiğı bir hakikattir. Kardeşi Arif Suri- yede âdi bir şoför gibi kalmıyarak /Sonu 14. üncü sayfada) İddianamenin okunmasısaat 217 e kadar sürdü - müdafaa yarın saat 70 da Dün Atatürke kıymak istiyenlerin muhakemesine devam edildi. Bir haf- ta önceki duruşmada verilen karar mucibince, öğleden evel saat onda gizli celse yapıldı. Bilindiği üzere, bu gizli duruşmada Cumuriyet müd- deiumumisi B. Baha Arıkanın âmme şahidi olarak ikame ettiği iki şahid dinlenilmiştir. Bu şahidlerin isticvabı yarım saat kadar sürmüştür. Bu es- nada adliye koridorları her zamankiş gibi kalabalıktı ve bu kalabalık saat on beşte başlayan açık celseye kadar oradan ayrılmadı. Öğleden sonra sa- at 13 den itibaren mahkeme salonu tamamen dolmuştu. Ayakta duran. İarın sayısı oturanlardan daha çoktu. Dinleyicilerin yarıdan fazlasını da k. dınlar teşkil ediyordu. Açık celse tam saat 15 de açıldı. Reis B. Osman Talât İltekin!ve âzâ- lar BB. Cemal ve Hayrullah, Cumu- riyet müddeiumumisi B. Baha Arıkan yerlerini aldılar. Reis, mubaşıre — Maznunları çağırmız, dedi. Her zaman olduğu gibi Yahya ön- de olduğu halde sekiz maznun, jan- darmaların muhafazası altında, salo- Bir iki dakika sonra Ali Saibin müdafaa vekili, avukat B. Hamid Şevket İnce de sandalyasına oturdu. Reis B. Osman Talât İltekin, maz- nunlarm oturmalarına na geldiler ve yerlerini aldılar. izin verdik- Şabanın kardeşi; İsmaili sorguya çekti: ten sonra, maznunlardan, — İsmail! Birinci celsede seni sor- guya çektiğim otomobille bir yere götürüldüğünü ve orada bü- yük bir adamın sana sualler sorduğu- zaman, makine ile adam söyletirlermiş, korktum,, dedin. Ma- kine ile söz söylemekten niçin kork- tun? Yoksa senin bildiğin bir şey mi vardı da makine ile söz söylemekten onun için mi çekindin ? nu söyledin. Sonra, — Hayır! Makinenin tazyik edece- ginden korktum. Yoksa sakladığım sözlerin öğrenileceğinden korku çek- medim. Reis, İsmailin bu cevabını zabta geçirttikten sonra: — Arif, sen kalk! dedi ve şu sual- leri sorarak cevablarını istedi: — 929 Senesinde muntazam pasa- portla Amman'a giderek - terzilik yap- tın, Sen, zengin bir adam olduğun halde, terzilik, şoförlük yaparak, oralarda ni- çin dolaştın? — Suriyeye bir miras meselesi için gittim. Vekâlette noksanlar varmış. İşi di dim. Vekâleti lel gönderdim, noksanını tamamlayın; diye yazdım. Fakat göndermediler. Orada geçim için kaldım. Terzilikte - çafıştım. neticel ete Aldığım para ile geçinemediğimden 7 - 8 ay kadar şoförlük yaptım. Para k uk el te doöndiü — Sıkıntı çektiğini anlatıyorsun. Ağa- beyinden para isteyebilirdin. 16 Yaşın- da bir çocuktun. Bu işleri nasıl becere- bildin? İDDİANAMENİN TAMAMI 5 inci —'ayfamızda — Akıl edemedim. Kimseye muhtaç olmayayım dedim. Halamın oğlu Mah- Onun yardımını istedim. dedi. Terzilik yaptım. Fabrinkaya yerleştim. 7- - 8 ay kadar şoförlük ettim. mud vardı. “Biraz çalış kazanırsın”, — Memelek-'ten niçin para istemedi- (Sonu 14. üncü sayfada) Sovyet - Romen anlaşması BİR ALMAN TAARRUZU HA- LİNDE SOVYETLER ROMAN- YAYA YARDIM EDECEKLER. Londra, 6 (A.A.) — Havas ajan- sı muhabirinin küçük itilâf devletleri mahfillerinin öğrendiğine göre Sov- yet - romen anlaşması yakında imza edilecektir. Bu anlaşmanın hükümleri hakkın- da çok büyük bir ketumluk gösteril- mekte ise de hatırlarda olduğu veçhi- le ilk görüşmelerin mevzuunu Çekos- lovakyanın Almanya tarafından bir taarruza uğraması takdirinde onun imdadıma koşmak üzve Sovyet or- dusu ile uçaklarının Romanya top- raklarından geçmesi hususu teşkil et- miştir. 6 şubatın yıldönümü başlıyor Paristeki sıyasal görüşmeler Kıral Karol ve Borisin yeni temasları Paris, 6 (A.A.) — Bulgaristan kıralı Boris, dün saat 16 da B. Ti- tüleskoyu kabul etmiştir. Romanya kıralı Karol, dün öğ- leden sonra B. Aleksileji'yi ve son- ra Lehistanın Paris büyük elçisi kont Şlaposki'yi kabul etmiştir. Yugoslavya naibi prens Pol, dün saat 17 de B. Lebrunu ziyaret etmiştir. Paris, 6 (A.A.) — Yugoslavya orta elçisi Puriç bugün naib prens Bulgaristan Kıralı Boris IllI. Pol şerefine bir öğle ziyafeti ver- miştir. Ziyafette başbakan Saro, dış bakanı Flanden, Milletler ce- miyeti bakanı Paul Bonkur ve mareşal Franşe Despere de hazır bulunmuştur. B. Tevfik Rüştü Arasın görüşmeleri Paris, 6 (A.A.) — Türkiye dış bakanı B. Tevfik Rüştü Aras öğ- leden sonra osmanlı düyunu umu- miye ve osmanlı bankası erkânı ve türk borçları fransız hamilleri delegeleriyle görüşmüştür. B. Tevfik Rüştü Aras yarın öğle yemeğinde B. Titülesko ile birlikte başbakan Saro'nun misafi- ri olacak ve akşamlayın da Sovyel büyük elçisinin şerefine vereceği ziyafette bulunacaktır. Paris, 6 (A.A.) — 6 şubat 1934 Paris hâdiselerinde ölenler için bu - gün birçok dini âyinler yapılmıştır. Bunların başlıcası Notrdam kilise - sinde saat 11 de yapılmış ve bu âyin- de belediye meclisi reisi Kiyap ile meclis azaları, Sen valisi, polis mü- dürü ve birçok senatör ve mebus ha- Romarnya kıralı Karol I. Fıkra 8,000 tiyatro Avrupa gazeteleri, Sovyet Ruı- ya'nın şehir, kasaba ve — köyler de yeniden 8,000 tiyatro açılmak için bir sahne plânı yapıldığı haber vermektedirler. Hep bildi ğimiz üzere, açlıktan milyonlı kırıldığı kara günlerde bile, halk- ekmeksiz kalmışsa da, tiyatro- || suzluk acısı çekmemiştir. Musiki | ise, sokahlarda, her penceredeıı | ses verir. Hayali, hissi ve ruhu besliyen | sanat olmaksızın, hiç bir türlü kültür insanda ve cemiyette, d rinleşip köklenemez. Saffet Arı kanın musikicisini ve sahnecisini saygı ile selâmlayalım. ; Fakat bilhassa musikide, Hin- | demit'in de fikri bu olduğunu işi- | tiyoruz, sokağa çıkmak ve geniş yığınlara yayılmak lâzımdır. Bu genç ve ileri sanatkâr, garb tehkni-- | ği ve türk folklorundan şarkılar | yuğurup, halkı seslendirmek fik- | rinde bulunmuştur. Şimdi mektep- lerimizde ve caddelerimizde bazı marşlar ve türküler duyuyonulı da, bunların çoğu nağmesi 'nağ- mesine yabancı havaların aynı- dırlar: üstelik içlerinde türk keli- Z meleri de, pek acemi ve zevlmz olarak, eğilip bükülüp harab edil- miştir. ğ Şarkılar, —onlarca, yüzlerce, * yurd, aşk, gençlik ve tabiat tür- | küleri, mekteplerde, plâjlarda, | - sokaklarda, alaylarda, hususi ve — resmi toplanışlarda, herkesin gö- nülden katıldığı, ve şark atâletini dibinden oynatarak, - katı 4 dalgalandıran besteler! Böyle müumi bir külak ve ruh terbi: nin arkasından, daha yüksek nik, ileri ve ilâhi sahne! Kemali- zm kültürü, güzel sanatlar - gurulacaktır.. Çünkü, onlatla leşecek, onlarla şuurlaşacak, on- larla kafadan gönüle akacaktır. Heryerde 5 kuru | “Ulus,,un Dil Yazlları GÜNEŞ - DİL vi Teorisine göre Toponımık andluler <Tur-ova-Troie) Ve <Tur) lu Has İsimler V. Toğar - Tagar Eklerin rolünü tetkik ettiğimiz bu sırada (. - r) ekinin dağ keli- mesinde yaptığı büyük ve tarihi manayı ihmal edip geçmeyiz. Bu şerefli mana Toğar ve Tohar de- diğimiz ulusun adına parıldamak- tadır. “Tarım” yaylasında yaşa- mış olan bu çok eski Türk ulusu- nun adı “Tağ 4- ar — Tağar, To- gar” idi. Tevratın bütün Türk mil- letine birden verdiği ad Tohardır. Toharlar yani Güneş - Dil Teo- rimize göre manalandırılınca “bü- yüklük, yüksekliğin kendilerinde tecelli ve tekarrür ettiği” insanlar bugünkü —Avrupa âlimlerince Hind - Cermen milletler familya- sının babalarındandrı. Gerçek o- lan da odur. Büyükleri, yücelikle- ri, her kültürlü millet için bir if- tihar mayası olmağa fazlasiyle kâ- fi gelen bu Türk Toharlardan meşhur alman âlimi “E. Huber” şöylece bahseder: “İskitlerin memleketinde (1)| yurd tutmuş olan Hind - Cermen zır bulunmuştur. E)| Karadeniz kıyıları ve Uk- raina: H BT IL Yazan: H. Reşit Tankut urukları; milâdın birinci asrı için- —— de (Vaha şehirleri devletinde) “Oshasenstadtstaatenreich”, tarım siteplerinde, yani âlemce tanınmış olan Asya - Avrupa dünya ticaret yolunun çıkış noktasında asırlar- ca, fevkalâde enteresan bir kül- tür yaratmış ve garp medeniyeti- nin esası olan Babil - Fars - Grek medeniyeti üzerinde şark Asya — medeniyetinin ehemmiyetli tesiri- ni yapmış olan bir millet yaşamış —— idi. Bu millet Hind - Cermenlerin toharları yani iskitlerin şark kom- şusu olan sakların kökü v- aslı idi. “Bas. Trankopfer s. 192”. Muhte- lif lehçelerde Tohart kelimesinin - manaları şunlardır: 1 — “Tohar” kelimesi batı Türkçesi, Tarancı ve çag-da — çuval, heybe gibi içine erzak dol- — durulur şeydir. Radlooff. HI. s. 796. t 2 — Zahire ölçüsüdür. 3 — Topraktan yapılmış kap- — tır. Te 4 — Çağatay lehçesinde — mü- — cadele, harp manasınadır. Ş 5 — Dağdagar — yukarıya doğ- ru sivri olan şeydir. Pekarski 662. Yukarı çıkmak manasına olan (dağdan) bu kökten olmadır. (Sayfayı çeviriniz) 3 :