7 Şubat 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 10

7 Şubat 1936 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NEREY ULUS 7 SUBAT 16356 CÜUMA ü şuraya kadar kaydettiğimiz hu- telhis edersek şiü NHeticeye varırız: * A'h eyir, Yahyanın yekdiğerini teyid deleri Zerkuşoğlu , Ömer Harun nfıa ismindeki kadınla maznunlar- settinin beyanatı Hamdi ve rüfe- | Üzeyirin evine geldiklerini itiraz ka- nez bir şekilde izah etmektedir. Sui- n Üzeyirin evine gelmiş olduğunu, de izah ve ispat etlikten sonra, gel- kları tarihin tesbitine geçebiliriz. n için de istinad edeceğimiz delâil yine lerden ibarettir. : İzeyir bu hâdisenjn ağustos ipti- ovukna geldiğini beyan ve ifade et- er. Üzeyir, suikastçilerin geldikle- i akşamı yaylaya doğru giderken avuşu gördütünü ve Şaban Çavu- isinc Ali Saihe verdiği mektubu Suğunu ifade etmektedir. Binaen- tarih meselesini tesbit ederken bizim dei hareket olarak Üzeyirin bu ifa- “nad etmek zarureti mevcuttur. Ü- akşam üzeri yaylaya giderken Şa- ışla mülâkat ettiği ,iki kere iki derecesinde sabit olmuş bir key- naenaleyh tarih meselesini tes- bu ifadeler üzerinde yürüyece- Çavuş gerek zabitada ve gerek- k dairesinde wermiş olduğu ifade- ’şmılııkntı anlatarak tarihi için söyleyemiyor. Yalnız dosva la mevcud tenviri hakikat için olduğu mektupta Üzeyirle olan nı anlatarak akşam üzeri yatsıya diyor. Demek ki, mülâkatta ta- eyirin ifadesile tam bir mutaba- yor. Şabanm Üzeyirden ayrıl- ra Kümbetire gelerek misafir istintaknamedeki 65 - 66 falardaki ifadesinde Şabanm ken- miş olduğunu ve bir gece mi- nı, Üzeyirle Şabanm yolda- anlattıktan Ssonra tarih tes- isenin mahkemelerin - tatili lduğunu işaret etmekte ve Yah- mülâkattan takriben 20 gün e gelmiş olduğunu işaret Ş "Hahkemelerm tatili 20 tem- binaenaleyh mülâkat 20 'a vukubulmuştur Yahya nbetire gelmıştır Şu hal- rıya çıkarsak ağustosun oldugu meydana çıkmış irle Arif te bu tarihi ağus- olarak tesbit etmış'lerdır irih Mmeselesinde şu izahatı Onra — bir an ıqm Yahyanın ,»u ücu etmek zarureti hâsıl ıda da soylemış olduğumuz iyı 19 temmuz 1935 tarihin- le görüyoruz. Kendisi ondau lmış ve 17 temmuzda Ayin- Hududu, Kıhs tarafla- olmasına na;aran Yahya- 16 tarihlerinde hududu geç- ini gösterir bir delil olmama- kabul etmek zarureti mev- ihyanın ifadesine göre kendi- aber geçen Hamdi ve rüfekası- l tekki 15 veya 16 temmuzda Hududla Kümbetir arasın- in 6 veya T günlük bir yol ızaran suikastçilerin 22 veya ümbetirde olmaları iktiza ak bunların orman içerisin- i göstermemek, yakalan- gelmiş olduklarmı da na- Oatrsak 6 veya 7 günlük bir ul Etmek iktiza etmektedir. '_ mantıki bir teselsülle sui- ancak nğustos' bidayetinde lmiş olmaları iktiza eder kı in ifadelerine bu noktada ieab ediyor. Binaenaleyh Ayintebde bulum:luğu tarihin irin ifadesi ve Şaban Ça- irle mülâkatımın' sarahati gibi Arifle Üzeyirin ifadelerine edersek sıııkast(-ı'lrıım ağusto- .eva ikinci günü gelmiş oldukla- avnreti karşısında kalmış olu- ie. Tin gelmiş olduklarını ve bu UStos bîdaş'orlpı-fııde olduğu- le izah ve ishat ettikten sonra mdaki diğer delillerin tahli- Yahya ifadesinde iki gün için ayrıl- Ayin on"Beş veya on ıdudu geçtıklerım knbul etmiş Nazaran — ayın on yedisinde uşmaları iktiza etmez miy- a bir fikir gelebilir. Fakat iki İılusmnk kaydinin, yekdiğerin- dıkları andan itibaren kabul et- oktur. Zaten hududla Bgi- er arasındaki mesafe iki gün- zladır. Bınaenaleyh bu iki gelmesi içindir itibaren iki gün sonra ne Hamdi ve arka- daşlarınm Kümbetire gelmiş olmaları ve ne de Yahyanm Karamezara kadar yürü- mesi için kâli değildir. Şimdi suikastçilerin gelmiş oldukları tarihi tamamile ettikten sonra hâdiseleri silsile gibi takib ederek delillerin tahliline devam edelim : Üzeyir suikastçilerle iki saat kadar ko- nuştuktan sonra bu adamları Hükümetin şiddetli aramaları yüzünden geriye çevir- diği meselesine göz atalım. Yukarıda da izah ettiğimiz veçhile Üzeyirin daimt bir tarassud altmda bulunduğu malümdur. Daha bu hâdiseye — takaddüm eden eski günlerde bile — Üzeyirin böyle — yabaner adamlarla konuşması nazarı dikkati calib bir vaziyet almıştır. Jandarma kuman- danı Zekinin istintaknamede mevcud be- yanatile yine dosya — meyanmda mevcud muhabereleri Üzeyirin bir sene evvelisin- denberi bu hususta takib edildiği ve Üze- yirin kaçakçılara yataklık ettiğinden şüp- he edildiğini göstermektedir. —Hatta yine dosya meyanmımda — mevcud bir rapordan —Üzeyirin — kaçakçeıları hima- ve kasdile bekcivi dövdüğü ve hapsettigi, bu yüzden muhakeme altına dahi alm- mış olduğunu öğreniyoruz. Şimdi bu vazi- yet karşısında bulunan ve takib edildiğini geldiklerini ve tesbit alıp saklamış olması ancak ve ancak cinnet vasfile tavsif olunabilirdi. Netekim yuka- rıda da söylediğimiz vechile Andirin M umumiliğine ortada fol ve yumurta yok- ken müracaat etmesi de Üzeyirin daimi surette kuşkulanmakta bulunduğunu sara- haten gösteren canlı bir delildir. Aleyhin- de hiç bir dedikodu olmayan hiç bir şeyden işkillenmeyen Üzeyir ne dive müddei umu- mive müracaat etmiştir? İşte bu da bize gösteriyor ki Üzeyir daimi surette takib e- dildiğini hissetmektedir. Üzeyir suikast- erlerle görüştükten sonra onlarla alâka ve irtibatını muhafaza etmiş midir? bu suale de bilâ tereddüd (evet) cevahımnı - verebili- riz. Bu suale evet cevabını veren yalnız hiz değiliz. Bu gün sumt ve ebkom bir kaya gibi bütün bildiklerini söylememeğe nz- metmiş.olan kendi köylüsü Çerkesler dahi bu suale zimnen evet demektedirler. Maz- nunlardan Şabanm zabıtada ve istintak- namedeki ifadelerine bir kere daha göz atalım. Saban, Üzeyirle mülâkattan sonra Üzeyirin heybelerle akşamın dar bir vak- tinde vavlaya doğru gittiğini görerek na- zarı dikkati celbediyor ve derhal bu hâdise- yi istiğrab dolu nazarlarla Beşire anlatı- yor. Beşir de ifadesinde bu ciheti saklama- yarak söylüyor, düşünelim : Üzeyir köyün zengin ve eşraftan bir adamıdır. Yaylada adamları vardır. Bunlara yemek veya iç- mek götürmek — mutadı değilken ne diye akşamm dar vaktind gidiyor. Üzeyirin yaylaya yiyecek götürmesi o kadar gayri tabit bir vaziyettir ki buna kendi köylüle- ri dahi şaşryorlar ve bu, köyün içerisinde, bir dedi kodu mevzuu açıyor. Şu vazivet hize gösteriyor ki Üzeyir suikastçileri sav- dıktan sonra onlarla irtibatmı derhal kes- memiş ve onlarm hudud haricine kadar gizlenerek gitmelerini de temin etmiştir. Bütün bunları izah ettikten sonra asıl işin canlı tarafına gecmek iktıza ediyor. Üzeyirin Ali Saihe mektuh götürmesi mese- lesi : Burada bir silsile takibi için meseleyi safhalara ayırarak safha safha takib etmek iktiza etmektedir. Evvelâ Ali Saible Üze- yirin münasehetleri meselesinden bahsede- lim. Üzeyirle Ali Saib arasmdaki müna- sebet herhangi bir münasebet, hududlarmını geçmiş ve hatta samimiyetten daha ileri gitmiştir. Ali Saib Üzeyiri çok eskiden- beri tanımakta ve hemen hemen dan dahi ayırmamaktadır. Üzeyirin bıtadaki bu hususta vermiş olduğu ifadeyi Ali Saibin dahi reddetmemiş olması arala- rmda münasehet hakkında bize sarih bir fikir verebilir. Binaenaleyh Türkiyede Atatürke suikasd için birlikte yapılacak ber hangi bir teşebbüste Ali Saibin dahil olduğuna nazaran ona tavassut için onun en yakmlarmdan birisini bulmak iktiza et- mektedir ki, bu bulunacak adam da haiz olduğu vasıflara göre Üzeyirden başka kim- senin olamaması iktiza etmektedir., Komplonun daha nüve halinde Bulun- duğu zamanlarda tavassut için Üzeyirin canlanmış olduğunu göstermektedir. Yah- yaya aid delilleri yukarıda tahlil ederken şunları izah etmeğe çalışmıştık. Yahya 933 senesi kışmı Üzeyirin evinde geçirmiş ve O yaz Suriyeye kaçmıştır. Yahyanın Suri- yede tesadüfi olarak Musa namında birisi tarafından Şama gönderilmesi, oradan İdri- sin akrabası bulunan Selim Hacı İbrahimin bulunduğu Merci sultana gitmesi ve yine oradan Çerkes cemiyetinin merkezi olan Kuneytraya gitmiş olması, sonra Ammana yanm- za- geçerek Üzeyirin akrabası Mahmudla görüş- ! Mesi cihetlerini pek tabit bulamamış, bu Yoksa ayrıldıkları andan, hisseden bir adamın gelen suikasterları evine kadar tesadüf olamayacağını ileri sürmüş- tük. Bu husustaki izahatrmızı hatırlatarak Üzeyirin bu işe daha çok evvelden karıştırıl- mış olmasını bir netice olarak - söyleyebilir. Nitekim, 934 senesi yaz mevsiminde Tür- kiyeye dönen Arife bu cihet avdetten bir kaç gün evvelisi Reşid tarafımdan da söy- lenmiş ve Arif bu ciheti itirafata devam suretile son dakikaya kadar saklamayarak ifade eylemiştir. Şu halde Üzeyirin bu işle alâka ve malümatı daha çok önceden husül bul- muş demek oluyor. Şimdi, işin ikinci safhasına geçelim : Hamdi ve arkadaşlarınım, Üzeyirin yanı- na gelmiş olduklarını yukarıda uzun uzadıya izah etmiştik, burada bir an için yine Yahyanm söylemiş olduklarına rü- cu edelim. Yahya diyordu ki: Bu işin ba- şında Ali Saib vardır. Yahyanm bilâhare rücuunda bu ismi, aklına gelen ilk bü- yük adam ismi olarak atmasının ne ka- dar gayritabit bulunduğunu yukarıda izah etmiştik. Onun içindir ki tekrar bu noktaya rücu etmek istemiyoruz. Yah- yanm saymış olduğu bütün tafsilâtı, yu- karıda söylemiş olduğumuz şekilde ka- bul ettiğimiz takdirde, Yahyanın Ali Sa ib için söylediğini kabul etmemek için bir sebeb mevcud değildir. Kaldı ki bu is- mi Arif ve Üzeyir de tamamen anlatmış- lardır. Üzeyirin Ali Saibe gidip gitmediği me- selesine intikal edelim : Üzeyir, zabıtada- ki itirafında, Sulh hâkimine vermiş oldu- gu ifadede ve kendi hattı destile yaz- mış olduğu yazısında bu ciheti hiç bir şekke meydan vermemek suretile izah et- mektedir. Yahya ile Üzeyir ayrı ayrı yerlerde ve ayrı ayrı zamanlarda, tama- men yekdiğerini görmeden ifade vermiıs lerdir. Şu halde ayrı zaman ve mekân- larda ifadesi almanlardan hbirisi, yani Yahya bu işin başında Ali Saib vardır diyor. Üzeyir, Ali Saibe, kendilerini gö- türmek üzere Hamdi ve arkadaşlarmın geldiklerini beyan ediyor. Arifse ta Am- manda iken Reşidin kendisine, size adam- lar göndereceğiz. bunları kardeşin Aziz, Ali Saibe götürecektir, diyor. Bu sözleri kabul etmediğimiz takdirde, bu üç kişi- nin ilâhi bir kuvvet tahtı tesirinde ola- rak deruni bir ilhamla konuştuklarmı ka- bul etmiş olmaklığımız lâzımgelmekte- dir. Bir an için zabrtanm, Yahyadan, Ali Saib ismini işittiği zaman, bu ismin bunlara da cebren kabul ettirerek söy- lenmiş olduğunu farz ve tahmin edelim. Üzeyirin çiftliğe gidiş, geliş tarzındaki izahatma ne mana vermiş olalım? Üzeyir yalnız Yahya gibi, evef; bu işin başında Ali Saib vardır, demiyor ki; Bü- tün tafsilâtile çiftliğe nasıl gittiğini, mek- tubu nasıl vermiş olduğunu izah ediyor. Bundan -başka zabıta eğer bu sözleri, bu masalları cebren kabul ettirmiş olsaydı, hâ- disenin rükünlerinden olan Çerkes İdrisle nahiye müdürü Şemsettine söylenmemesi için ne sebep mevcuttu. Aşağıda görülece- ği üzere bu adamlar son dakikaya kadar inkâr etmişler ve inkârları olduğu gibi zapta geçmiştir. Masal uydurmak istida- dında farzettiğimiz zabrtanım bu adamlar için de bir takım hikâye uydurarak imza ettirmemesi için bir sebep varmıydı? Üzeyirin çiftliğe gitmiş olduğu tarih hangisidir? Yukarıda uzun uzadıya suikast- cilerin gelmiş olduğu tarihi tahlil ve tesbit etmiş bu tarihin ağustos bidayeti olduğu- nu kabul etmek zarureti mevcud olduğu- nu söylemiştik. Üzeyir ifadesinde suikastçi- lerin geldiği günün ertesi günü Şaban Ça- vuştan mektubu aldığını ve daha ertesi günü de çiftliğe gittiğini söylüyor. Şu halde çift- liğe gidiş tarihi ağustosun ikisile dördü ara- sında olduğu anlaşılmaktadır. Üzeyir gerçi ifadesinde bu tarihi 17 -18 ağustos arası olarak göstermiştir. Ancak ifadesinin biraz aşağısında tarih meselesini tekrar sordukları zaman kati olarak tesbit imkânı olmadığmı ifade evlemiştir. Su hal- de Üzeyirin söylemiş olduğu 17-18 ağus- tos gecesini kati bir tarih olarak telâkki edemediğimiz içindir ki, başka delillerle tarihi tesbit etmek zaruretini hissetmiş olduk. Şu küçük notu da nazarı dikkate aldıktan sonradır ki, mübayin gibi görülen noktalar üzerinde çalışabiliriz. Üzeyir Ali Saibe götürdüğü mektuhu kimden ve nasıl almıştır. Bu ciheti Şaban hakkmdaki deliller faslma bırakmakla be- raber şimdilik şu kadarmı söyleyelim ki, Şabanm mektubu Azize verdiği hakkında da bizce kanaat mevcuttur. Üzeyirle Ali Saibin çiftliği arasmdaki mesafenin 18 saat yaya yürüyüş olduğu münakaşa edilmeyen — hakikatlerdendir. Üzeyir bu kadar mesafeyi bir gecede ka- tedebilir mi? Üzeyir kendisinin atla git-' miş olduğunu söylemesine — nazaran atm kuvvetine göre 18 saatlik yaya yürüyüşü l1 ve 12 saatte katedileceği şüpheden BrnAe hir “avfiyettir. Esasen Üzeyir de itirafında bu mesafeyi gece katetmiş ol- duğunu ve gün doğarken çiftliğe vâsıl ol- duğunu hatta kimseye görünmemek için Ali Saibi bir çukurun içinde — beklediğini Ali Saibin kozalıklara doğru geldiğini gö- rür görmez yanma yaklaşarak — mektubu verdiğini beyan etmektedir. Küçük bir noktayf daha temas — etmek istiyoruz. Yahyanın sarih olan ifadesine nazaran bu teşkilâtin liderlerinden birisi de İdristir. Üzeyir, ifadesinde hiç tanımadığını söyle- miştir. Ayni teşkilâta mensup olan Üze- yirin, bu teşkilât liderlerinden birisi olan İdrisi tanrmaması İmkânı var mıdır? Bu- na hem evet, hem hayır diye cevab vere- ceğiz. Üzeyirin itirafatta bu hâdiseyi bize ikrar ettiğini iddia etmediğimiz içindir ki, Üzeyirin, fdrisi hakikaten tanımadığmı da iddia edecek değiliz. Üzeyir zabıtada esasa dair vermiş olduğu ifadeden, istintak dairesinde tamamen caymış ve inkâr vâ- disine sapmıştır. Binaenaleyh, İdrisi ta- nıyıp tanrmadığı hususunda da doğru söyle- yip söylemediğini, kati olarak tesbite im- kân yoktur. Hâdisat bütün bu işlerin bir- leşik bir surette yapıldığını gösteriyor. Onun içindir ki, Üzeyirin, İdrisi tanrmamış olması, tdrisin, Üzeyir hakkında malümatı bulunmaması gibi keyfiyetler hâdiselerin vecihlerini değiştirecek değildir kanaatin- de bulunmaktayız. Üzeyir hakkımda daha fazla ısrar et- meden diğer maznunlarla meşgul olmaya başlayacağız. Yalnız — Üzeyir hakkında kanaatimizi tevlid eden bir iki nokta üze- rinde daha durmaklığımız icab etmekte- dir. Yine bir an için Üzeyirin tazyik al- tımda ifade vermiş olduğunu ve uydurarak bu masalı ortaya attığımnı kabul edelim. Zabıtadaki 41 nci sayrfasında mevcud ifa- desine ne diyeceğiz? Üzeyir, yalnız ma- sal uydurmakla kalmıyor, başka husus- larda da malümat sahibidir. Bilfarz mev- zubahs ettiğimiz 41 nci sayıfadaki ifade- si çok şayanı dikkattir. Üzeyir, Etem ve arkadaşlarınım Ammanda toplanarak Türkiye Hükümetine karşı fenalık yap- mak teşebbüsünde olduklarını biliyor. Hatta Sultan Hamidin oğlu Selimin de Ammana gelerek Arabları uyandırmak ve başka Hükümetlerden yardım temin etmek suretile Hükümetimize fenalık ya- pılmak istendiği, bundan iki sene evvel İngiliz pasaportile Ammandan gelen Mu- hacir ismindeki Çerkesten işittiğini söy- lüyor. İşin daha garibi, Arifi de alarak Ammana götüren bu Muhacir ismindeki adamdır. Bunları da polis mi dikte et- miştir? Yine bir noktaya işaret edelim : Üze- yir, Ali Saible olan mülâkatmı anlatır- ken Ali Saibe, kendisinin böyle işlere ni- ye giriştiğini sorduğu ve Ali Saibin de, bu söze karşı cevab olarak (Mebus oldukta bir şey mi olduk, bizi dama taşı gibi oy- natryorlar) dediğini ifade — etmektedir. Üzeyir, Ali Saibi, nafiz, sözü geçer, kuvvetli bir mebus olarak tanımaktadır. Bütün sözlerini uydurduğunu farzetsek, Ali Saibin, dama taşı gibi oynanması hakkmdaki malümatı nereden çıkarıyor? Demek ki, bu gün bütün bu sözlerin uy- durulmasıma aklen, mantıkan imkân yok- tur. Ali Saibin Üzeyire böyle bir söz söy- lediğini kabul ettikten sonra da diğer ifadelerini kabul etmememiz için bir ge- beb mevcud değildir. Dahası var : Üzeyir, Ali Saibe götür- müş olduğu mektubun meal ve muhte- viyatı hakkmda da malümat sahibidir. Bu işte nazarı dikkati calib diğer bir nokta da, Üzeyirin anlatmış olduğu mek- tub mealile Yahyanm sözleri arasmdaki irtibattır. Yahya, hareket ederken Çer- kes Etemin kendilerine, azimkâr olunuz demiş olduğunu — söylemişti. Üzeyirin, Ali Saibe verildiği mektubda ayni meal- de bir cümle mevcud, bunu nasıl telif etmeli? Bir nokta daha: Üzeyir çerkezdir. Açık gözdür. Jandarma başçavuşluğuna kadar irtika etmiş ve ayni zamanda mücadelede Milis yüzbaşılığı yapmıştır. Çerkes Etemi ancak ve ancak Adanada çıkan Türk sözü ismindeki gazeteden tanımaktadır. Buna da mı inanacağız? Şidmi bir parçacık da Üzeyirin Yahya- yı niçin yakalatmış olması meselesine inti- kal edelim. İlk bakışta mademki Üzeyir Yahya ile beraberdir. Onu yakalatmış ol- makla bütün komployu ele vermiş olmaz- mı diye bir fikir akla gelebilir. Fakat hâ- dise hiç de öyle değildir. Suikasterlar geldikten ve Üzeyirle ko- nuştuktan sonra köyde bir şayia dolaşma- ya başladığımı yukarıda isbat etmiş ve bu- nun en büyük delili olarak da agustosun 20 sinde Üzeyirin or'ada hiç bir sebeb ve bahane yokken Andirin M. U. sine istida verdiğini ileri sürmüştür. Demek ki, Üzeyir aleyhindeki dedikodudan ürkmüş bir vaziyet- te bulunmaktadır. Kaldıki Yahya da iki gün sonra gelecek, gelmemiş, 25 gün teahhurla mülâkat mevkiine gelimiştir, — Binaenaleyh Üzeyirin bu vaziyet karşısmda Yahyayı yakalatması en tabii bir hareket olarak te- lâkki edilmelidir. Yalnız Üzeyir bir nokta- da aldanmıştır. O, Yahyanm nihayot ta- çakçı olarak tevkif edileceğini ve kaçak- çılığı hakkında hiç bir delil görülmeyince serbest bırakrlacağını tahmin etmiş ve bü- tün pilânmı buna istinad ettirmiştir ki eğer Yahya hakikaten itirafa geçmiyerek inkârmda ısrar etmiş olsaydı Üzeyirin böy- le düşünmekte haklı olduğunu da isbat et- miş olacaktı. Binaenaleyh Üzeyirin Yahyayı yakalat- mış olmasını biz hâdisenin mühim ve canlı delillerin en birisi olarak addetmek mecbu- riyetinde kalryoruz Üzeyir istintak tahkikatı esnasında ken- disinin köyden çıkmadığmı söylemiş ve un- cak Yahyanm yakalanmasmdan bir hafta on gün sonra Zülfikar zadenin düğününe gitmek icin on gün kadar köyden ayrıldı- ğmı ifade etmiştir. Şu halde Üzeyir ma- dem ki köyünden hiç bir surette çıkma- mıştır. Çiftliğe nasıl gitmiştir meselesi de sorulabilir. Üzeyirin çiftliğe nasıl gittizi hakkında kendisinin sarih ikrar ve itirafm- dan başka bir delile malik değiliz. Bunu ancak Üzeyir kendisi delillerini göster- mek suretile ikrar etmiş ve on sekiz saat mesafeyi bir gecede katettim diyerek ta- rih olarak ta suikastçilerin geldiği günden iki gün sonra olduğunu ileri sürmüştür. Şu halde çiftliğe gitmiş olması yukarıda da söylediğimiz ağustosun 2 veya 4 üne tesadüf etmektedir. Bunu burada sövle- mekten maksadımız, Üzeyirin Zülfikarzade- nin düğününde bulunup bulunmamasımm . hâdise ile hiç te alâkası olmadığını tesbit içindir. Zira Yâhya yakalandıktan on gün sonra Üzeyirin Ali Saible mülâkatı hak kında hiç bir ihbar ve iddia mevcud de ğildir. Binaenaleyh; 1 - Suikastçiler temmuz — nihayetinde ve ağustos bidayetinde Üzeyrin yanma gel- mişlerdir. 2 - Üzeyir itirafatımı tamamen elle tu- tulmuş tarihlere istinad ettirmektedir. 3 - Üzeyrin Andirin müddeiumumili- ğine verdiği istida çok calibi dikkat oldu- ğu gibi Yahyayı yakalatmış olması da ken- disini bu işin faili gösteren delillerdendir. 4 - Yahyanın ve Arifin ifadelerile Üzey- rin ifadeleri arasında tam bir mutabakat vardır. ğ 5 - Yahyaya aid fasılda da zikrettiğimiz gibi Yahyanm 6 aylık kış müddetini Üze- yirin yanında geçirmesi boş bir şey değil- dir. Netekim, Üzeyirin muhacir isminde'si bir adamdan bahsetmiş olması kendisin'ı: bu işle daha çok evvelden ilgili Mduğunu göstermektedir. 6 - Üzeyirin, Ali Saibin çiftliğine gittiği bir hakikattir. 7 - Üzeyir mahkemedeki ifadesinde o on beş gün zülüm gördüğünü sövlediği hal- de bu ifadesi de hakikate Çünkü 2 teşrini evvel gecesi gelen Ürzev- rin 4 teşrinievvelde itirafı tesbit edil- miştir. İtiraf eden bir adamm zulüm görmesi mantık haricinde bir iddiadır. Bütün bunlar Üzeyirin hâdisedeki alâka- smı elle tutulacak kadar tesbit etmektedir. Üzeyir hakkındaki mütaleamızı da şu suretle teshit ettikten sonra Arife geçiyo- Tuz. Arif, gerek zabırta tahkikatı, gerek sulh hâkimi huzuru ve gerekse ilk tahki- katm sonuna kadar itirafında devam eden yegâne maznundur. Arif yalnız ve yalnız ihtilâttan memnuiyet kararı refedildikten ve diğer maznunlarla temasa geldikten sonra mahkeme huzuruna gelmiş. orada in- kâra başlamıştır. İhtilâ” n memnuiyet ka- rarı refedildikten sonra diğer maznun- larla temasa gelen Arif o kadar güzel ta- lim edilmiştir ki, Yüksek heyetiniz huzu- runda şifre kelimesini bir işkence aleti olarak anladığını söyleyecek kadar ileriye gitmiştir. Beş sene Ammanda gaz kun- panyasında şoförlük eden Arifin şifre ke- limesini anlamamasma imkân yoktur. Ni- tekim, bunu Yüksek huzurunuzda da - is- pat etmiş, şifre kelimesini işkence aleti ola- rak sandığmı söyledikten biraz sonra Yük- sek riyasetin vaki (Şahsı malüm mudur?) suafine karşı; hayır, serserinin biridir, ce- vabını vermiştir. Şifre kelimesini işkence âleti sanan Arif, şahsr malüm tabirine, ser- seridir, cevabını vermekle hapishanede ne suretle talim edildiğini vazırh ve sarih ifa- deler ile anlaşılmıştır. Arifin gerek zabıta, gerek sulh hâkimi ve gerekse istintak dairesindeki ifadesi ta- mamen itirafa mütedair olduğu içindir ki, bu itirafm bir hulâsa ve zübdesi olan is- tintak dairesindeki ifadesini göz önünde tutmak ve Arif hakkmdaki tahlillerimize bu suretle devam etmek istiyoruz. Evvelâ, Arif kimdir: tddianamenin ba- şmda Üzeyirin kardeşi olduğunu - söyledi- ğimiz. — bu adamdan bahsederken kondisi- mugavirdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: