I5VERİS Trustlere Ka Geçenlerde bu sütunlarda alış verişte ve endüstride yalnız de - vamlı ve âzami menfaat temin etmek amacını güden Trustla - rın Birleşik Amerika devletleri içinde nasil çoğaldığını ve ni « hayet halkın menfaatini aleyhi ne olan bu kurumlara karşı ne gibi tedbirler alındığını anlat - mıştık. Amerika vazi kanunu, trüsüeri ilmi bir kaideye göre yok edecek yerde onların karşısı na bazı kati kanunlar koymuş ve trüstler bin türlü dalavereler ki, bunlardan kaçmasını bilmiş - lerdi. Halbuki Oo ekonomistler trüstlerin dağılması için en iyi çarenin, cezai kanun kohması nın e pe gümrük dıvarla rmın azaltılması olduğunu söy- lerler, Çünkü bu de sakli rekabeti başlar ve trüst önce pi yasada tutmak istediği fiatları düşürmeğe mecbür kalır. Fa - kat buna rağmen Amerikada yi” ne bir çok devlet reisleri trüstle re karşı kanun koymaktan ken dilerini alamamışlardır. Bu Ma carla, 1907 de Th. Roosevelt za manında bilhassa en yüksek şek lini bulmuştur. Hükümet Anti - Trust Law ın bir çok maddelerini şiddetle tatbike başlamış; ve Trustların dağılmasını emretmiştir. İşte bu kararlar dolayısile bü yük tütün trüstü 14 yeni teşek - küle ayrılmıştır. Bunlarm biri- birelrine maddeten yardım etme leri, birbirlerinin fabrikalarını, aletlerini kullanmaları menedil miştir. Şirketler eshamının rey vermek salâhiyetini haiz olan Trustees denilen kimselerin elin de toplanmamış müsaade edil - memiştir. Ve hattâ bu yeni ku - rumların, ayni memurları ayni müdürleri kullanmaları, diğer şirketlerin eshamıni toplamala- rı, bağlı kumpanyalar namına iş yapmaları, müşterilerine “biz şu malı sana satarız, fakat Şu şartla ki, o bir şirketin malmdan da bu kadar alacaksın demeleri yasak edilmiştir. Yine bu karara göre bunların direktörleri, idare meclisi âzaları, tamam beş sene diğer şirketlerde ayni vazifeleri alamıyacaklardır. Şirketlerin bi ribirlerine mali yardımda bulun malârı memnudur, Has sahiple | ri üç sene müddetle, ellerinde bu lunan aksiyonları fazlalaştıra - muyacaklardır, Kanun çok şid - detli idi. Ve trüst sahipleri hü - kümetin şiddetli davranışı kar- Şısında nihayet dayanamadılar EN buna uymağa mecbur kaldı- AŞINI rşı Koyarken Fakat yine dağrlan trüst kum panyaları arasmda gizli bir an- laşma yapilması ihtimali çok - tu. İşte bunun için “federal,, ti caret komisyonu isminde bir ko- misyon teşkil edildi, Bunun va- zifesi “devletler” arasında tica- ret yapan şahısları, şirketleri, meki, Komisyonun kudreti ve salâhiyeti çok büyüktü. Ticaret çalışmaları hakkında anketler Yapıyor, ve isimleri meydana durmadan sonuncuları neşredi - yordu. Ve kanunda nizamlara karşı hareket edenleri mahkeme ye verip haklarında adli takibat ta bulunuyordu. Ayni sene çıkarılan Clayton Act bazı müşteriler için ucuz fi- atlar konulmasını, yani bunla - rm tercih edilmesini menetti. Çünkü bu fiatlar rekabete tesir ediyordu. Ayrıca bir şirket aksi- yonlarının rekabeti tahdit ettiği ve bir inhisara doğru yol aldığı | müddetçe diğer şirket tarafın - dan satın almmasına karşi koyu yordu. Bu çok şiddetli bir tedbir di. Nihayet buda 1918 senesi 10 nisan tarihli Wbb act'la biraz tahfif olundu. Velhasıl bu gürültü bu patır. tı, bir çok seneler sürüp gitti, Kâh trüstlerin iyiliğinde, kâh fenalığına kararlar alındı, Ve iş bir türlü sağlam bir temele bağ- Janamadı. Bizde de son endüstri çalışma larile beraber göze çarpan ve kı mıldatmağa başlayan trüstlere karşı koyarken Amerikada trüst lerin geçirdiği safhalar her hal- de iyi ve istifadeyi hir #rnek o- lacaktır. ** — m Lâslik -Deri kavgası Geçen senedenberi lâstik a - Ül deri miymir. kab ıyapıcılar! arasında üzün bir rekabet ve münakaşa açılmıştı. Araya giren ticaret odası her iki tarafın dileklerini incelemiş fakat sonuncuda bir tarafım le - hine bir sözleşmek imkânı olma mıştı. Çünkü iki tarafın dilekleri de yerinde idi. Ve iki taraf en - düstrisini de korumak lâzımdı. İşin sonunda dericiler ile lâstik- çiler karşılıklı rekabete başladı- lar. Bu sene deri ayakkabı yapı- cıları kooperatif sosyetesi keten den fakat altı kösele ayakkabı - lar yapmağa başlamıştır. Bu yakkabıların satışından kooperatif hiç bir kâr almamak tadır. Yalnız yapanlara maliye- - Ayni sene zarfında petrol trüs Bam en emrolundu. u t 34 parçaya ayrılmış— Ml re gan il of California, Si Oil of New-Jersey idi. No. jacobin'lere küfürler yağdırır. ken Julien, avucu içindeki eli ateşli buselerle kavrıyordu. Bil- #mem o buseler cidden ateşli, ih- tiraslr mıydı? her halde ma- dame de Rönal onları öyle diye karşılıyordu. Halbuki kadınca- ğız, kendi kendine bile itiraf et- meden çıldırasıya sevdiği ada- mın, başka bir kadına gönüllü olduğunu daha o gün, o kötü gün, şübheye meydan bırakmaz bir şekilde öğrenmemiş miydi? O gün Julien evde değilken ma- dame de Rönal içinde sonsuz bir bahıtsızlık' duymuştu ve bu kendisini haylı düşündürmüştü. İçinden: “Ne! demişti, ben seviyor muyum? benim gönlü. me aşk mı girdi? Ben, evli bir kadın, bir erkeğe gönül vere- yim?” Sonra yine düşünmüştü: “Ama ben, düşüncemi bir an bi- İc Julien'den ayırmama yol ver- KIRMIZI VE SIYAH tin yüzde beşi kadar kâr veril - mektedir. Bu işi için kooperati- fin 30 - 35 üyesi çalışmaktadır. günde 250 - 300 çilt keten ayak kabı yapılmaktadır, ve Koporasiyonları, Kontrol et- | BORSA 20 MAYIS PAZARTESİ PARALAR İ Alış Satış G3 617— İZİ 125. nsz Frangı 167,— 169.— 26— 20 Belçika Frangı $1— 20 Drahmi 20 İsviçre ir. 20 Leva Fiorin 20 Çek Kuron Avusturya şilin Mark Zloti 24.— 800.— Yen İsveç Kuron Altm Mecidiye Banknot ÇEKLER Kapanış Fransız Frangı İngiliz Kirası TAN Delar , Liret SA, Belga 4,59, Drahrni 80 İsviçre Frangı ş Lava Ğ Florin i Çeknalorak kuron K Avusturya 4,2225 Pezota 5.8143 Mark 157.38 Zieti 421, Pengo 45140 Ley 185448 Dinat 496.33 Yen 278.30 Çernovets 1098 İsveç kuconu 31380 ESHAM Iş Bankası Mü- 90— - " 5.0 . > 9s0 Anadolu 94 60 2450 ” , 0 41,50 Şirketihayriye 10. Tramvay 30.— Bomonti - Nektar 9,60 Terkoğ 1635 Reji 235 Aslan Çimento 995 Merkez Bankast 5825 Osmanlı Bankası 27,50 Telefon Be ı Ittihat değirmencilik T.A.Ş, 1 Şark Değirmenleri r kez 480 İSTIKRAZLAR Türk Borcu I Kupon Kesik 23.67.50 26,90 ” " mw” . 2135 Ergani 92— Sivas-Errurum gimme Istikrazi dahili di TAHVİLÂT ge 10,15 Anadolu 1 ve TI 43.20 ” m 45 Anadolu mümessil $125 Sebze ve meyvalar Sebze ve meyvaların İstanbul da pahalı oluşu ötedenberi : bir çok haklı şikâyetlere yol açar. Bir kabzımal diyor ki: “ — Bütün kabahat peraken- deci esnaftadır. Biz müstahsil « den aldığımız maliyet fiatmdan az bir farkla perakendeci olan diğer küçük esnafa satarız. On lar istedikleri kadar zam yapar ve alabildiğine satarlar. Bütün mesele bunların kontrolunda « dır.,, Büyüyen Hava Tehlikesi Görünmeden Uçmak Ve Belli Olmadan Hedefe Varmak Arsıulusal durumkö- tüleşip bulandıkça memleket - lerin var kuvvetleriyle hava si- lâhlanmasına giriştiklerini, her şeyden evvel tayyarelerini hem miktarca hem de kudret itibari- le arttırdıklarını veya hiç değil- se diğer çeşit silâhlanmalardan fazla bunların sözü geçtiğini görüyoruz. Bu manasız ve se- bepsiz değildir. Çünkü havadan gelecek tehlike bugün karadan ve denizden gelecek tehlikeler- den daha büyümüştür, Ve daha doğrusu yarınki inkişaf en ziya- de bu alanda olacaktır da on- dan. Tayyarelerin bugün kazan - mış bulunduğu fiz (Son had şimdilik 450 kilometre olarak görülüyor) amatörlerce akıllar? hayret verir şekilde tavsif edil- diği halde, tayyare uçuşlarını stratosfer içersine çıkarmağı amaç edinenler için bu hız çok aşağı bir rakam olarak görülü- yor. Az bir müddet evvel bun- dan bahseden İtalyan hava müsteşarı “Çok yakın bir gel cekte amacımız 6000 metrenin üzerinde uçmak ve saatte en a7 600 - 700 kilometre bir sürat temin etmektir, demişti. Ve sonra ilâve etmişti: “Stratosfer dahilinde uçuşlar artık hayal değildir. Birkaç sene sonra Ro- madan Nevyorka üç dört saatte uçmak kabil olacaktır.,, Yukarki sözleri nakledişimiz stratosfer (yani 10.000 metre- nin üstünde) uçuşun artık yal- nız tasavvur ve tahminden iba- ret olmayışıdır. Bi nm dahaaz kesif olmasmdan süratin saatte 1000 kilometreye kadar artmasından ibaret kal- mıyacaktır. Askerlikçe bundan daha büyük bir ehemmiyeti var- dır ki o da: “Görünmeden, işi- tilmeden uçmak ve döveceği he- defin üzerine belli olmadan var- mak. Bu tehlike her şeyin üs- tündedir. Çünkü kendisini his- settirerek gelen düşmana karşı koymak için bin bir çare bulu- nabildiği halde, kendisini his- settirmeden gelen düşman kar- şısında eli kolu bağlı kalmaktan başka çare yoktur. Bunun en bariz misali bu sene Pariste yapılan hava manevra- sında görülmüştür. Paris civa- rında Bourget'de karargâh ku- ran mütcarrız taraf tayyare adedi itibariyle çok üstün oldu- gu halde havanın fenalığı ve yüksekten uçma dolayısiyle Büyük sanayi kudreti saye kudretli hava filolarını şarktan gelen müdafi taraf tay- yarelerinin farkına varmadığın- dan oldukları yerlerde mütead- dit hüzmelerin taarruzuna uğ- ramış “ve bütün üstünlüğüne rağmen mahvolmuş kabul edil- miştir. Halbuki stratosfer dahilinde uçacak tayyareler en güzel ve sakin havalarda dahi motör gü- rültülerini aşağı aksettirmiye- cekler ve hemen hiç görünme- den hedeflerinin üzerine varabi- lecekler ve burada şahin gibi dikilip süzülerek düşmanlarının üzerine en amansız darbelerini vuracaklardır. İşte havanm da- ha bugünden tatbikma yelteni- len ve yarın kat'i safhasma eri- e aranma buradadır. Maamafih tehlike bu kadarla da kalmıyor. Stratosfere çıkmak dolayısiyle artan hız tayyarenin cevelân sahasını da genişletece- Zi için bugün ulaşılmaz ve hava len birçok yerler bu tehlikeli sa- ha dahiline girmiş olacaktır. Meselâ şimdi huduttan 1000 ki- İometre içerdeki yerler gayet emin merkezler addedildiği hal- de o vakit huduttan 1500 - 2000 kilometrelik merkezler dahi teh- likeden masun kalamıyacaklar- dır. Çünkü sa zi u tayı ler için r zik ki; döğüp dönmek 3- 4 saatlik bir iş olacaktır ki yere inmeden bu kadar müddet ha- 71.5.9355 ASKERLİK sinde biranda dünyanın en meydana getiren Almanların Rihthofn filosu uçmaya hazır vaziyette lunmıyacak değildir. Nitekim! bugün'bile çok yüksekten uç“ mak ve hissettirmeden hedef üzerine vararak pike (dik) va ziyette hedefe taarruz etmek taktiği kabul edildikten sonra hemen buna karşı da silâhlar ve çareler aranmıya, kısmen bu- lunmıya başlamıştır. Fakat ne de olsa bu bulunan çareler uzun» ca bir müddet tesirini göstere“ miyecek ve sonra da bu tehlike- nin önüne tamamen geçmiş ol- mıyacaktır, Bu sebepten de ge ne hava tehlikesi her şeyin üs“ tünde kalacaktır. Buna karşı koymak, her vakit söylendiği gibi en kudretli memleketler derecesinde hava silâhma malik “mamak İazmdir EL taya! gin icap ettirdiği süratli deği şiklik, bol. para, vasıtaların memleket dahiline hasrr keyfi" yetleri de ancak inkişaf etmi$ bir endüstri ile mümkündür. . Memleketin £ endüstrileşmesinİ bu yüzden de istemek ve bütün gayret ve fedakârlıklarla burs çalışmak bir zarurettir. M. Şevki amma Fransız Frangı altın” dan ayrılacak mi? Londra, 20 (A.A.) — Paris” ten bildiriliyor: çi Altın esasının tutulacağına dair Finans Bakanının söyledik” vada kalmak bugün dahi kabil- dir. Bizzat bu kadar büyük hızla ve bu kadar yüksekten uçan tay- yarelere karşı dahi müdafaa si- İâhları ve müdafaa çareleri bu- lerine rağmen, Fransız frangr © nın kıymetten dü korkulmaktadır. Kesin bir t€#” zip neşretmekte geciken hükü * met, tenkit edilmektedir. i STENDHAL miyen bu gamlı çılgınlığı şim- yor, bilmeden * yanılyordu; fa- kat içinde bir şey, namusluluk insiyakı, ürpermişti, Julien bah- çeye geldiği vakit kadıncağız işte bu kararsızlıklarla perişan oluyordu. Julien'in sesini duy- du ve hemen hemen hiç arası diye kadar kocam için hiç duy- smadım (1). O Julien, bana çok saygı gösteren bir çocukçağız; işte o kadar. Bu çılgınlık geçer gider. Benim o delikanlı için şu veya bu hissi beslememden ko- cama ne? Ben Julien ile birta. kım fikir, hayal mevzılarından bahsediyorum; M, de Rönal ise bu gibi sözlerden sikrli:. O, hi işlerini düşünür. Demek ki Ju Hen ile konuşmamdan o. hiç bir şey kaybetmiş olmuyo.” O vakte kadar hiç duymadı. ğI bir ihtirasla yolunu şaşırmış olan bu saf ruhun temizliğine hiç bir mürailik lekesi karışmı- yordu. Düşüncelerinde yanılı - (1) Kocasını sevdiğini, yani ona karşı duyduğu hissin aşk olduğunu sanan madame de: Rönal bununla: “Demek ki Jullen'e âşık değilim” de- mek istiyor, N.A, geçmeden yanına oturduğunu gördü. On beş günden beri içi- ne gerçi bir haz veren, fakat da- ha ziyade de şaşırtan bu bahti- yarlıkla ruhu yine göklere erdi. Madame de Rânal bu işin pek acemisi idi. Bir iki dakika son- ra kendi kendine “Demek ki bu- rada bulunması bütün kabahat- ep | lerini unutmama yetiyor?” de - di. Korktu; elini. işte o vakit çekmişti. Ö vakte kadar hiç bilmediği ihtiraslı buselerle madame de Rönal'e, Julien'in başka bir ka- i dın sevmesi ihtimalini unuttu | rüverdi. Arası çok geçmedi, Ju- lien'e büsbütün suçsuz bir genc diye bakti. İçini buran acıyı, o şübheden doğma acıyı unut- muş, hayalinden bile geçmiyen bir bahtiyarlığa kavuşmuş ol- mak madame de Rönal'in kalbi» ne aşk ve çılgınca neşe taşkın- Irkları verdi. O akşam, zengin- İeşen endüstri adamlarını bir türlü unutamıyan Verriğres be- lediye reisinden başka herkes için, çok güzel bir akşam diye geçti. Julien artık neo büyük makamlara erişme sevdasını düşünüyor, ne de o yapılması pek güç olan tasarları ile zihni- ni yoruyordu. Ömründe ilk de- fa olarak kendini, ye büyüsüne bırakmıştı, Karakte rine pek yabancı olan belirsiz ve tatlı bir hulyaya Pr kaptırmış, kusursuz güzelliği ile hoşuna giden eli yavaş ya- vaş okşuyor, gecenin hafif rüz- gârı ile sallanan ıhlamur yap - raklarnın hışırtısı, Doubs de- girmeni köpeklerinin ta uzak- lardan gelen havlamasını dal « gındalgın dinliyordu. Fakat bu duyduğu heyecan aşk ihtirası değil, sadece bir zevkti, Odasına döndüğü vakit yine aklına, pek sevdiği kitabı- nı okumaktan başka bir bahti - yarlık gelmedi; yirmi yaşında- Wi bir.adamda ün düşüncesi, her sl ba Mİ düşünceden üstündür, Ama arası çok geçmeden ki- tabı elinden bıraktı, Napol& on'un zaferlerini düşüne düşüne kendi zaferinde de yeni bir şey olduğunu “farketti. İçinden: “Evet, dedi, ben bir savaş ka- zandım, fakat bundan istifâde etmek, bu kibirli asilzadenin gururunu tam bir kaçış arasın- da ezmek lazım. Napolâon olsa işte böyle yapardı Çocukları ile uğraşmadığımı söyliyen! Gidip dostum Fougu&'yi göre- ceğim diye üç günlük bir izin is- tiyeyim. Razı olmazsı. yine işi- mi bırakacağımı söylerim, ama razı olur.” Madame de Rönal o gece kir- pikli gözünü yummadı. Sanki o güne kadar hiç yaşamamıştı. Elini Julien'in ateşli buselerle öpmesi, bunu hissetmek bahti « yarlığı bir an zihninden çıkmı - lu. Birdenbire nikâhta verdiği söze hayınlık düşüncesi, bu tüy- ler ürpertici düşünce gözleri önünde belirdi. En aşağı sefa- hetin, bedensel aşk fikrine ka » İ tabileceği bütün iğrenelik MX dame 3 Rönal'in hayalin€ üşüştü. Bu fikirler, Julien'i VE onu sevmek bahtiyarlığını şündükçe gözleri önünde canli” nan şefkatli ve tanrısal hul, kirletmeğe çalışıyorlardı. Ma dame de Rânal geleceği pek ranlık görüyor, herkesin bakmasına değer bir kadın maktan korkuyordu. Dayanılmaz halecanlar gesi” di, ruhu hiç bilmediği illere “Ee mıştı, Daha dün, yepyeni il bahtiyarlık tatmıştı ;şimdi © acılı bir bahtsızlık ku batmış gibi idi. Böyle rstırabi hakkında hiç bir fikri yok zikni bulandı. Kocasına gili Julien'i sevmekten ba ok itiraf etmek fikri bir an j geldi. Bu da onun, Julien ii zünü etmek olurdu. Çok inde ki hemen hatırına, düğüni bir gün önce halasmın öğüd geldi. İhtiyar hala, nında ne olsa yine