— v j Büfün'Dün;/ada Büyül Bir Eserden En güzel orman- lardan birinde Bir genç kız, insan soyundan gelen bıir güzel, daha yeni doğmuş bir geyik yavrusu buldu Meşe dedi ki: Hiçbir rüzgâr şimdiye ka- dar benim belimi bükemedi. Ben köklerimi derinliklerine saldığım toprak kadar kuvvetliyim. Gece- nin karanlıklarından geliyorum, ne çok ağaç nesillerinin doğup öldüklerini gördüm. Sazlar: — Bakımn, ne söylüyor? Bakın ne söylüyor? dediler, Meşe devam etti: — Ben sizin kralmızım. Bu- nu kartal bile bilir.« Dağlardan indiği zamanlar, gelip yüksek dallarıma konar. Kavak: — Sus büyük baba, dedi, bak seninle alay ediyorlar. Kestane ağacı da alay etti: — Senin gölgen yok. Elma ağacı dedi ki: — Meyvesi de yok, Fakat meşe durmuyordu. O da söyledi: — Benim gövdemde on çift âşıkın isimlerinin baş harfleri kazılıdır. Birer de kalp resmi bu fşıkların ne kadar derinden bi- ribirlerine bağlı olduklarına şa- hittir. Bayırda ağaçlar arasmda uğul. tulu bir münakaşa başlamıştı. Artık her ağızdan bir söz çıkı- yor, kimi meşenin tarafını tutu- yor, kimi meşe ile alay ediyordu. Ses iiraz kesildikten sonra meşe gene anlattı: — Bir gün bir pars kovuğum- da yavruladı. O da bütün yavru- lar gibi biraz büyüdükten sonra sıçmıyor, oynıyor, bir şeyden korkarsa, hemen kaçıp kovuğu- ma giriyordu. Annesi yavrusunu yalıyor, okşayıp seviyor, yedirip İ 'or, onu naz içinde büyütü- yordu. Bir gün annesi, çok uzak olmı- yan bir yerde bir tuzağa yaka- landı ve öldü. Yavru iki üç gün cesedin etra- fında dolaştı, durdu. İki üç gü artık katılaşan cesedin üstüne göz yaşları döktü. Dördüncü gün yanımdan bir kKaDİLEYGELENCO ŞA insan kızr geçti. Kolunda bir karaca Yavrusu vardı. Yavruyu aldı, €evine götürdü. Daha tuha- e ga bi her iki yavruyu beraber- ce yedirdi, içirdi. Anası gibi bak- Huya başladı. Hatta geceleri hep beraber — yatıyorlardı. Pars | büyüdükçe, — karacayı 1sırıyor, evin içindeki bardakları, vızola: rı kırıyordu. Bir pençede kapı- rlm açıyordu. Bir gece orman bekçisinin evine gitti, Bahçede- ki kuzusunu parçaladı. Bekçi kıza şikâyet etmeğe geldiği zaman kız inanmadı. Küçük parsın kuzu boğazlıya mıyacağını söyledi. Sonra hem ona istediği kadar yiyecek veri- yordu. Karnı her zaman tok bir hayvan, keyif için başkalarmı öldürür mü? Halbuki ormanı tanıyan bu kız, vahşi bir hayvanda vahşilik hissinin daima uyanık kalacağı- nı unutuyordu. Pars eve alışık görünmesi hep zahiri idi. Fakat genç kız en nihayet k Bir Alâka Uyandırmış Alınmış Bir M kulâde bir geyik dolaşıyordu. Yırtıcı hayvan tam atılırken dostu gey:ği tanıdı kaldı. Bir gün karaca ile parsı buraya getirip bıraktı, onlar da başlarını alıp gittiler. Genç kız arkalarmdan ağladı. Ben ağla- dığını gördüm. Kayın ağacı: — Evet, dedi, sonbahardaydı. Yapraklarımım — dökülmeğe ve bol yağmurların yağmıya başla- dığı günlerdeydi. — Evet, sen yapraksız kalım- ca da öyle çirkinleşiyorsun ki.. Elma ağacı kıs kıs güldü. N"E“(Ç'ıçeği yalvardı: setseniz ya., Ben de, lerim de kış nedir bilmiyoruz. Y_uııunun anlattığına göre, müt- hiş goğuk!u olurmuş, Her taraf SCSSİZ ve IssIz olurmuş. Yağan karlardan her yer ay gibi bem- beyaz kesilirmiş. Meşe: — Ah bu çocuklar, dedi, bir şey. bilmezler, Halbuki kış o ka- dar tuhaf bir şey değildir. So- ğüuk çıkar. Siz ağaçların lifle- kız kardeş - bunlardan ayrılmıya — mecbur rindeki usareyi donduran kışm SAT RMAN « , bize biraz kıştan bah- | Olan Yeni acera ne olduğunu bilmezsiniz, Su bile uykuya varır. Hayvanlar buzla- rın bir köşesinde delik bulurlar- sa, oraya gelip su içerler. Kara- cayı sonradan da gördüm, büyük bir geyik olmuştu. Boynuzları öyle uzamıştı ki.. O da bir gün su içmeğe geldi. Lâkin ava çık- | mış olan pars, önünde bu kadar | güzel bir şikâr görünce, tırnak- larr gerilerek hemen üzerine atılmıya hazırlanıyordu. Fakat karacayı, bir zamanlar koyun koyuna yattıkları çocukluk ar- kadaşımı tanımıştı. Geyik de korkmadı, bir yere kaçmadı. Bi- ribirlerini yaladılar. Haftalar geçti. Allahımız olan güneş, uzun müddet uyuduktan sonra, her zamankinden daha büyük bir parlaklıkla uyandı. Siz ki geçici küçük çiçeklersiniz, baharla beraber — doğarsımız, onunla beraber gidersiniz. Karlı bir kış manzarası üstüne doğan bu güneşin güzelliğini ve bü- yüklüğünü kavrryamazsınız, Hayvanlar çılgın bir halde koşu- Şurlar, saatlerce - biribirlerini kovalarlar. Av mevsimi gelince, ormanı- mız birçok silâhlı adamlarla do- lar. Bunlar gülerek eğlenerek zavallı hayvanları öldürürler. Silâh patladı mı, karınca bile susar, kemirdiği fındığı elinden düşüren sincaplar, korkuların- dan titriyerek, kabuklarıma ya- pışırlar. Ben ihtiyarım, belki bu or- mandaki meşelerin en yaşlısı- yım. Fakat hiçbir zaman böyle canavarca kan. dökmeğe alış- Kü bir ceylânı öldürdüler. Bir ge- yiğin iniltisini duydum. Eski küçük karaca şimdi yav- rulamıştı. Avcrlar ormanı dol- durunca korktu. — Yavrularını hayatının en güzel günlerini ge- çirdiği insan kızımın evine gö - türdü. Bahçeye bıraktı. Kız gö- rüp yavruyu alıncaya kadar bek- ledi. Sonra geriye, ormana dö- nerek kayboldu. Bir adam haftalardanberi par- sı arıyordu. Nihayet izini buldu. Deremizin üstündeki kayalıkta parst görmüşlerdi, zavallının si- lâh namlusunun kendisine çev- rildiğinden haberi yoktu. Fakat geyik tam zamanında yetişti. Adamı, arkasından öyle bir boy- nuzladı ki, herif silâhı ile birlik- te bir çöp parçası gibi derenin içine yuvarlandı. O vakte kadar hiçbir şey söy- lemiyen Nilüfer: — Evet, dedi, bu adam bize doğru gelip kaldıktan sonra bir daha kalkamadı. Ölmüştü. Biz dere otları öyle çok konuşmayız. Fakat kollarımız herkesi teselli eder. Biz de kollarımızı açtık. Ölü vücudu kollarımızın arasına sardık. Kaym ağacı sordu: — Geyik ne oldu? — Kayboldu. — Ya pars?, .— Pars mı? $u sırada kökle- rirnin arasında uyuyor, 21-5-935 —— gnn Dzöyükleri İÇOCUKLARA OYUNLAR| Müvazene oyunu Oyuncular bir duvara sırala- nırlar. Topuk, sırt ve baş duva- ra dayanır. Sağ el ileriye doğru uzatılır. Herkes sağ elinin şe- hadet parmağının - üzerine bir baston veya değnek koyar, düş - memesi için de sol eliyle tutar. Kumanda verilince sol el geri çekilir ve her oyuncu şehadet parmağının üzerine bir baston koyar, düşmemesi için de sol eli ile tutar. Kumanda verilince sol eli geri çekilir ve her oyun- cu şehadet parmağının ucunda- ki bastonu düşürmemeğe çalı- şır. Fakat duvardan ayrılma- mak, hele ileri doğru adım at- mak yasaktır. Bu vaziyette bastonu parma- ğında en sona kadar tutmağa muvaffak olan oyunu kazanır. e Bardak altındaki kâğıt İşte size sade ve eğlenceli bir oyun daha! Bir masanın üzeri- ne alelâde bir gazete kâğıdı ya. yınız, Örtasına da su dolu bir bardak koyunuz. Şimdi arka. daşlarınıza bardağa dokunma- dan ve suyu dökmeden gazete- yi almalarını teklif ediniz. Bu teklifinizi tabil hayretle karşi- lıyacaklar, bu işin yapılamıya- cağını söyliyeceklerdir. Siz o zaman tereddüt etme- den kalkınız, sür'atle masaya yaklaşmımız, şiddetle bardağın altındaki kâğıdı ucundan tuta- rtak çekiniz. Göreceksiniz ki, ne bardak yerinden kımıldamış, ne de-suyu dükütürüştür. Azıcak siz muvaffakıyetle kâğıdı bar- dağın altından çıkarmış bulu- nursunuz, Arkadaşlarınız da si- zi alkışlıyacaklardır. MRMRĞANLı YAZI YARIŞIMIZ Tepsi oyunu Bir tepsi üzerinde yirmi otuz türlü; (kurşunkalem, iğne ve | saire gibi) eşya getirilir. Uyun- | cular bunlara 30 saniye kadar | bir müddet bakarak bu eşyadan kaç tanesini hatırda tutabilir- lerse bir kâğıdın üzerine yazar- lar. Eşyalard 1 en — iğunu ya- zan kazanır, Bunu başka bir tür- lü de yapmak kabildir. Tepsi üzerinde üç eşya bulundurulur. Bu üç eşyadan herbiri diğer bir eşyanın ü indedir. Meselâ: Bir kitap üzerinde açık bir ma- as; bir tabak içi. ine ya- tırılmış bir saat; bir ceviz kabu- ğunun içinde bir topluiğne, Çoe- cuklara bunlar çabu! a gösterilir ve hemen üs! lür, Sonra sıra ile bunları yaz- maları tenbih olunur. e Çocuklara yeni oyunlar Çocukların en ümitsiz, en bedbaht zamanları, oynayacak oyun bulamadıkları — güncür. Yağmurlu günle-i yahı* artık tatiller geleceği için hergün öy« nayıp bıktıkları oyunlardan ay- rı olmak üzere aşağıda birkaç yeni icat oyun tarif ediyoruz. Küçüklerin bunları seve seve oynayacaklarını zannederiz: e Heykel oyunu Bunu en çok küçü" kızlar se- vecektir. Çocuklardan biri heye keltraş olur. Bütün diğer ço- cukları birer birer ellerinden tutarak savurur ve bırakır, Save Tulaji yvvuk nası? dÜ -TÜ St <yBİ vaziyette hareketsiz olarak kal- mak mecburiyetindedir. Şayet hareket ederse bu sefer o ebe yahut heykeltraş olur. — ameamammn Bu küçükte yarışımıza girmiş. O da yazacağı yazıyı düşünüyor Çocuklar, sizin aranızda bü- | dar: Birer eğlenceli ve faydalf yük bir yarışa başladık. Dünkü sayımızda, sizin “Yarınm Bü- yükleri” adlı sahifenizde, salın- cakta sallanan bir çocuk resmi vardı. İsterseniz dünkü sayımı- zı aldırıp bakın. İşte o salıncak- ta sallanan çocuk için öz türkçe ile on beş satırı geçmemek üze- re bir yazı yazacaksınız. Iyi din. leyin, öz türkçe ile, Bu salım- cakta sallananı çocuğu anlatan en güzel yazılardan; Birinciye Güzel bir oymacı- lik takımı; İkinciye: Bir mekano; Üçüncüye: Büyük bir lâstik top; Dördüncüden onuncuya ka- çocuk kitabı vereceğiz. a Yarış önümüzdeki pazar gü nü bitiyor. O güne kadar yaz” lar TÂN Çocuk Sahifesi Sef visine göndermelidir. Adres” nizi yazmağı unutmayın. Birinciye güzel bir oymacı!” takımı, İkinciye bir Mekona, * Üçüncüye büyük bir 1854 top, Dördüncüden onuncuya % dar birer eğlenceli ve fayd çocuk kitabı vereceğiz. # Yarış önümüzdeki pazar ş A nü bitiyor. O güne kadar yazi” TAN çocuk sayfası servi: 4 gönderilmelidir. Adresini y& mağı unutmayın,