*'TAN " a tefrikset ; 29 Şitreli _mendIIA[ Belçikalı bir amatör casus kadından alınmıştır | Son çıkan eserler ise casuslu- ğun başl.a hizmetler gibi meş- rulaştırılmasını -istemektedir - k.. Ukuduğumuza göre 1888 de Fransız Hariciye Bakını M, Emile Flourens uluslar arasın- da böyle bir kanun y upılmasına çoışmıştır. Flourens'i bu - işe sevkeden şey şudur: Fransız istihbaratında çalı- şan M. Foucault de Mondion rengiz bir surette öldürül üştü. Flourens cen: tiği zaman din merasi r mı hayretle gördü ve se- bebini sordu: “Casuslara din merasimi yapılmaz!” cevabını aldı. Winston Churchill bir kita- ba yazdığı başlan ıçta şöyle diyor: “Meşru müdafaa ve emniyet kaygusile devletler her kurunda harp casuslarına ölüm cezası vermişlerdir... -“Bununla beraber bir kazanç gütmeksizin, ancak yurt sevgi- sile iş gören, başı koltuğunun altında düşmanlar içinde dola - şan bir gizli servis ajanı, dü- | şünmeksizin diyebiliriz ki, yurt- ffışlırmın tükenmez saygı ve övünçlerine hak kazanmıştır. “Ajanın hizmeti başka hiz- metlerden üstün değil midir? Bazan önun bir küçük haberi bir savaşın taliini değiştirir ve hatta harbin kazanılmasını bi- zim tarafa çevirebilir...' Montesgulcu'nün de bir sözü var: “Casusluk namuslu adamlar tarafından yapılsaydı, diyor, suçlularına göz yummak müm - kündü, fakat işin içine bayağı- Irklar girince gçasusluğu alçak bir iş k:rıesiığî:ndiriyur." Baron de Mortens yazıyor: “Bir ülke kendisini başka bir devletin korku veya tehlikesi altında görünce bu korku ve tehlikenin kuvvetini anlamak ve kendini korumak için yaban- cı devletin işlerini bozmağa, ora da adam elde etmeğe — Cor- ruption — çalışır.” Büyük harbin doğru bir “İs- tihbarat tarihi,, yazıldığı zaman usları şaşırtacak ne büyük işler görüldüğünü, nice binlerin ölüm den kurtarıldığını, ulusları barı- şa erdirmekte ne ince işler ya- pıldığını görüp beğeneceğiz. Büyük harpte yurt sevgisiyle dirimini veren, ün alan, adıIşrına anıklar dikilen veyahut adları altın harflerle altın - kitaplara yazılan birkaç kişi tanıyoruz. Burada İngilizlerin, çok ün al- ,#aş kadın ajanı Miss Cavell ile Yazan: Aziz Hüdayi Akdemir Büyük Harp Patlayınca Alman Casusları Londra Polisi Tarafından Çarçabuk Avlanıverdiler Almanların Karl Hans'ını ana- cağız. Birincisinin hikâyesini yukarda gördük. Karl Hans ise İngilizlerce yürt ajanlarının en kutlu bir örneği olarak gösteril- mekte, Kerbelâ düşmanları gibi | onlar d« onu kurşuna dizdikle- | rini içleri yanarak anmaktadır- Kütülemarede esir olduktan sonra Türkiyede İngiliz casusluğunu idare eden general Tawnshend lar. Yurt için kendinden geçme- nin bir misali olarak onu da kı- saca alalım: Karl Hans Harpten evvel her devlet harp casusluğunu hazırlamış bulunu- yordu. Bunların bir kısmı o memleketin polis ve emniyet | hizmetlerince bilindiği halde | bilmemezlikten geliniyordu. Se- ferberlik ilân edilince bazı mem- leketler kendilerince malüm ca- sus veya şüpheli adamları tutup ayrı bir yerde göz hapsine aldı- lar. İngilizler bu suretle 22 Al- | man casusu tuttular, İngiltere- | nin denizle çevrilmiş olması o- raya tekrar casus sokmak ve ba- rındırmak meselesini çetinleştir. mişti. Halbuki bu, pek lâzımdı. Yüzde doksan tutulmak veya muvaffak olamamak tehlikesine rağmen Almanlar İngilterede mutlaka bir casus ağı kurmak zarüreti karşısında idiler. Bu tehlikeyi göze aldıracak iki kıgv: vet vardı: Yurt aşkı ve para, llfı kuvvet de harekete geldi. İngi- lizler Büyük Britanya adaların- | da Alman casusu kalmadığı ve- | yahut kalanlar kendi kontrolleri altında bulunduğu zannında idi- ler. (1) Öbür taraftan Almanlar da bu 22 kişinin ele geçmiş olma- | sından müteessirdiler, Her hal- de bu boşluğu doldurmak lâ- zımdı. « giltere harbe yeni girmiş, ün İngilterede casus şüphesi zihinleri bürümüş, herkesten şüphe ediliyor, her şüpheli tu- tuluyor, meşhur “Londra kule- '. (Tour de Londres) kurşuna dizilenlerin feryatları ve kanla- riyle dolduğu bir sırada idi ki deniz zabitliğinden tekaüde çık- mış bir alman zabiti, Karl Hans Loyl Alman istihbaratının mü- racaâatına cevap veriyor ve yal- | nız yurtseverlik aşkiyle (2) İn- giltereye geçiyor. Elinde Char- les A. İnglis adına bir Ameri- kan pasaportu vardır ve görü- nüş işi de İngiltereye gelecek Amerikan seyyahlarına tercü- manlık ve kılavuzluk etmektir. İngiliz gizli polisi bu Amerika- lhıda şüphe edecek hiçbir emma- re bulamamıştır. Yalnız bir ara- lık İstokholm'de Adolph Bur- chard adresine bir telgraf gön- dermesi muhabere sansöri dikkatini celbetmiştir. Çünkü bu adres İntellicens Servisce şüphe- li idi. Mektuplarını koöntrol et- tiler, Ne şifre, ne de danışıklı | bir dil (Langage convenu) kul- lanmıyor, ap açık, İngilterenin sahil istihkâmlarını, harp gemi- lerinin silâhlarını ve daha başka gizli şeylerini anlatıyordu. , İngiliz gizli polisi nihayet kendisini yakaladı. Cebinde son aldığı malümat ve haberler ya- zılı kaâıma.r ve çok miktarda para çıktı. Londra kulesme go- türdüler. Divan harp idamına hüküm verdi. Kendisini muha- | keme eden reise dedi ki — Hakkımda vereceğ hükmü kabul ediyorum. Sizi doğru ve haktan ayrılmaz bir adam olarak taniyorum, Kurşuna dizilmeden biraz ön- ce ailesine ve arkadaşlarına şu mektupları yazdı: Londrada kurşuna dizilen, Karl Hans'ın mektupları: “Ben her zaman tanrıya gü- vendim. Tanrım bana hayatın birçok tehlikelerini gösterdi ve | kurtardı. Bu sebeple şikâyetim yok, Fakat artık son saatim ça- lıyor. Başıma geleceği değiştir- meğe imkân yok. Harp meyda- nında bir kahramanın ölümü pek güzeldir. Fakat benimki de gereği kadar şereflidir. Burada, düşman memleketinde sessiz ve bitik ölüyorum. Yurt uğrunda ve yuürt hizmetinde ölmek bana ölümü kolaylaştırıyor. Ben düş- manlarımdan af dilenmedim. Tanrıya 1smarladık. Tanışmız Hans'ı gönülden çıkarmayınız. Yarın kurşuna dizileceğim. Ba- na casus muamelesi yapılmama- sı benim için bir tesellidir. Hâ- kimler doğrulukla hareket etti- ler, Ben casus olarak değil, bir zabit olarak öleceğim. Tanrı sizleri kayırsın.,, Başka bir mektubu: *“Yurdum bana iş verdi. Ben de kabul ettim. Şimdi alnımm yazısına doğru gidiyorum. Üzül meyiniz ve beni unutmayınız, Hans'ın pek şerefli öldüğüne inanımız.,, Hapishanede kendisini gör- meğe gelen İngiliz zabitine cli- ni uzatırken demişti ki: | — Zannedersem bir Alman | casusunun elini sıkmaktan mü- teessir olmazsınız. (Arkası var) TI) Kontrespiyonaj bulduğu casus veya casus ağını yakalar mı? Ne za- man yakalar ve yakalamaz) Bunun fayda ve mahzuru ayrı bir bahis teş. kil edecektir. SAĞLIK ÖĞÜTLERİ Taze badem Her yıl bu mevsimde manav dükkânlarında taze bademi ilk defa gördüğümüz vakit ona yer- | den selâm vererek derin saygı - larımızı sunarsak ona karşı bor- cumuzu ödemeğe çalışmış olu - ruz. Çünkü ilk atalarımız, me - deniyet devrine girerek yiyecek- lerini kendileri ekip biçmeyi da- | ha öğrenmeden önce, kendileri- ni beslemek için en ziyade ba - demle fındık ve ceviz yerlerdi. Ondan dolayı olacak ki Yusuf Peygamber Mısırda Firavun'un başbakanı iken babası Yakup on dan kabilesi için buğday diledi - ği zaman karşılık hediye olarak bol bol badem göndermişti. Bademin tarihte kazandığı bu ünden sonra, eski zaman hekim- leri onda türlü türlü fayda gös- termişlerdi. Meselâ çocuğu ol - mayan erkekler badem yerlerse çocukları olur, gebe kadınlar da badem yerlerse çocukları kuv- vetlenirdi. Acı bademin de insa- na çok içki içirmek için faydası görülürdü. Boğazlarını seven - lerin en ünlü piri olan Fransız Brillat - Savarin İngilizlerle, sar hoş olmadan içki içmek yarışına girdiği vakit, acı badem yiyerek İngilizlerden —üstün çıktığını tatlı tatlı anlatır. Şimdi acı bademin hekimlikte yeri ancak tatlı bademle birleş- tirilerek yapılan beyaz look için- dedir. Fakat tatlı badem çocuk yetiştirmek yahut çocukları doğ madan önce — kuvvetlendirmek için faydalı tutulmasa da, onun gerek çocuklukta, — gerek daha sonra insanları beslemek için çok faydası vardır. Vakıâ badem taze iken onun yüzde seksen sekizi sudur, geri kalan kısımdan 5,67 si azotlu ve 2,19 u yağlı maddelerdir. Fakat badem kuruyunca — içindeki su yüzde 4,40 a iner, buna mukabil kızarmış ekmekle yenilir, üzeri- ne de biraz meyve katılırsa, et yemeklerinden kaçmanlar için, güzel bir yemek olur. Kuru ba- demin yüz gramr insana 606 ka- lori getirir. Bademde şekerin hiç bulun - maması, şeker yapabilecek mad- denin de pek az olması onu şe - ker hastalığı metli bir gida yapmıştır. Bun - dan dolayı bademden şeker has- talıklılar için mahsus ekmek ya- pılir, Şu kadar ki, bademin hazmı kolay olmadığından midesi kuv- vetli olmayanlar ondan daima çekinirler. Badem — kavrulduğu vakit bu mahzur da kaybolur. Hele frenklerin klâsik olan des. serlerinde yapıldığı gibi, badem kuru incir, fındık ve kuru üzüm- le karışık olarak — yenilirse pek lezzetli ve besleyici bir çerez o- lür. Bademin bir de salatası var - | dır ki, meraklıları pek severler: İki elma dilim dilim kesilir, yir- mi kadar kırmızı turp ta dilim- lere ayrılır, bir dal kereviz serçe || parmağın yarısı kadar — küçük parçalar halinde doğranır, bir a- vuç badem de soyulduktan son- ra hepsi birden iyi bir mayonez içerisine karıstırılır. Aşure pişirildiği vakit te ba- dem onun üzerinde en güzel ve :n besleyici süslerinden biri o » lür, ““ ” Lokmean-Hekim Umum? talep üzerine | SÜMER Sineması Yarınki matinelerden itibaren |BiTMEMİŞ. | SENFONİ | filmini gösterecektir (2) Bu tabir birkaç İngiliz kitabın. dan aynen tekrar edilmiştir. Fiatlar. 20 - 25 -30 kuruş olanlar için kıy - | Vaktile İstanbtlda 175, Anado- lu'da 600 kitapçı varken bugün bütün kitapçıların sayısı İstan - bul'da (40) a, Anadoluda (60) a düşmüş. Bu müsbet rakamlar karşısın- Harf inkılâbından sonra, oku- yanlar çoğalacak diye düşünü - mizde yanılmadığımızı, aradan geçen zaman, bize gösterdi. Ö- kuyanlar, çoğaldı. “Elif,, i gör- se mertek sananlar, — alfabeye | boş bir çöl ortasında tutunula - cak di dal gibi sarıldılar, yağı çarıklı köylülerin, yü- kü sırtında hamalların ve daha böyle okuma yazma işinde cim karnında bir nokta olanların, beklenmedik bir çabukluk ve Herkes okuyordu ama, herke- sin okuduğu kitabı satanlar aza- lıyordu, Benim çocukluğumda İstan - buldaki kitapçı — dükkânlarının sınırı Beyazıttan başlar ve köp- Şimdi ise An- â dırvarı arası- | na sıkışıp £ r kaç kitapçı - dan başka ayakta tutunabilenle- ri göremez olduk. Geçen gün, bir kitapçı ile ko- nuşuyordum, Bana dedi ki: — Bizim satışımızın temelini kuran mektep kitaplarıydı. Ders taplarıyla masrafımızım yarısını KUKA Nişanlanma Bahriye yüzbaşılığından mütekaid İsmailin kızı 35 inci mekteb muatli- mi Bayan Medik Karadeniz va: puru Mütâzim Yaptanlarından Mitha tın nişanlanmaları gecen cuma iki ta- rafın dostları arasında kutlulanmış - tır. İki tarafın da saadetini dileriz. s— Göz hekimi da şaşırmamak elimden gelme- İ di 21 - 5- 935 | KENDİ KENDİMİZE | ÇATIYORU V Kffapçılı-k Neden Çöküyor ? Nizameddin Nazif'in “TAN,, | çıkarırdık. Bundan dolayı öteki da çıkan bir yazısında okudum: | Z | kitapları da, basmağı bir feda - kârlık olarak kabul eder, birinin satışı ile ötekinin - satışsızlığını biribirine denk - getirir, geçinip giderdik. Eski kitapçıların memleketin dört köşesinde, yüzlerce satıcısı vardı, Her yeni çıkan kitabı, sa- tıcılarımıza gönderirdik, — Harf inkılâbından önce, sermayele « rinden büyük bir kısmımı mek - tep kitapçılığına yatıran kitap - çılar, harflerin — değişmesinden az çok zarar gördüler. Buna mukabil, harf inkılâbın- dan daha az zarar gören yahut hiç görmeyen büyük sermayeli kitapçılar, derhal aralarında bir anlaşma yaptılar. Ve mektep ki- taplarını yalnız kendileri baz - mağa başladılar. Bu yüzden, mektep kitapçıları — arasındaki rekabet ortadan kalktı, Eskiden kitapçılar, bastıkları kitapları, biribirlerinden daha ucuza maletmeğe, daha ucuz fi- yatla satmağa çalışırlardı. Rekabet kalkınca, mektep ki- taplarının fiyatı da yükseldi. A- ralarında tröst kuran kitapçılar, satıcılara pek az kazanç bırakı « yorlardı. Eskiden mektep kitap. ları 9040 - SO iskonto ile satı'ır | ve bu iskontonun bir kısmı ta:c- yorduk. Nitekim, bu ümitleri - beye bırakılırdı, Şirket bu iskon toyu yüzde beşe indirdi. Yüzde beş ve nihayet yüzde on, sat ları kandıracak ve hevese getire- cek bir kazanç değildi. Bunun neticesi olarak, mek « tep kitapları uğruna öteki kitap ların da satışı düştü. Kitapçılar, birer birer mesle- ği terkederek çekildiler. Fakir talebe, pahalı olması yüzünden mektep kitaplarını edinemez ol- ü tapçı ortadan çekilip, kitağ satışı böyle bir kaç ele inhisat & dince, ne mektep kitaplarından, ne de öteki — kitaplardan haytr kalmadı. Bu tröst ortadan kalk- sa, kitapçılığı tehdit eden büyük tehlikeden de eser kalmıyacak« tir.,, Kitapçının söylediklerini, ken dimden bir şey katmadan yazı- yorum, Şimdi sırası gelmişken, ben de sorayım: — Kitapçının açığa vurduğu şeyler doğru mudur? Gerçekten bir kitapçılık tröstü var mıdır? Ve mektep kitaplarımın basılışt, dağılışı denildiği — gibi bir kaç yüksek sermayeli kitapçının e » linde midir? zamanları sattığımız mektep ki- | ittihad Türk Sigorta Şirketi || Harik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi : Galatada ÜUnyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon : Salâhaddin Güngör RAÇA DUNYAYIDOLAŞAN DANS 4.4887. 3221 | | Dr.Hafız Cemal Dahiliye mütehassısı Cumadan başka günlerde saat (2,30 dan 6 ya) kadar Istanbul Divanyolu No, 118, Muayenehane ve ev telefonu? 22398. Yazlık telefonu Kandilli | 38. Beylerbeyi 48. 3220 — ——— ” ZAYİ — Yeniköy askerlik şubesitt” Dr. $. Şükrü Ertan | Birinci sınıf mütehassıs | (Bâbrali) Ankara casdes No. 60. den aldığım terhis tezkerem ile nüfüf kâğıdımı kaybettim. Yenilerini alâ * (| cağımdan diğerlerinin hükmü yoktüfi 3219 | 326 doğumlu Şafi oğlu Vahmi