Brrastta Bokunz: Ba Üç Ayı Duyganun İ aŞ seyretmesini Liliyor mi- yiz? Bu sorgu karşısında irkilmek doğrü degildir. Bence, bir filmi gürmeden ev vel, £ r, yani seyirciler harici bir çok tesirler ultında bırakı - lıyoruz. Bazen de kendi kendi - miz bu tesirleri yaratıyoruz. Harici tesirlere şöyle maruz kalırız: O film hakkında evvel- den bir çok tenkitler okur, oy- niyan artistlerin methlerini e- den yazılar görür, yahutta, zev- ki bizimkine hiç uymıyacak ©- lan bir veya bir kaç dostun “çok güzel film, harika!,, şeklinde sözleri bizi terir altına alır. | Kendi kendimize tesir yapma mıza gelince oda göyle olur: Filmi oyniyan artiste karşı ön- ceden muhabbetimiz var. Yahut, sinema kapısında asılr duran fotoğraflara <öz gezdirir “iyi veya fera,,diye bir hüküm veri- riz. Yahut yanımızda, o filmi geyretmeğe gitmek üzcre bizi "h.sust bir şekilde alâkadar e - den birisi bulunur, dünyayı ve her seyi pemse görürüz. Hütsa: Tekrar ediyorum, Film seyretmesini biliyor mu - yuz? Bu suali sorm ktza maksa - dım, son zamanlarda seyirciler arası. . kadar yavılan “ena bir haleti ruhiyedir. Bazı film sa - hipleri, arala.ında mevcut olan ölçüleri seyirciler arasına ka - dar sokmağa muvaffak oldular. Bu “esnaf” için, bir film, o film için sarfedilen paranın çok luğuna veya azlığına göre gü- zel veya fenadır. Onlar için bir film, “milvonlarca do! a mil veya “Lüsr! * rekorunu oımdîjcî, ir. Zksi takdirde 8 adır. Halbuki nice filmler vardır ki, milyonlar sarfedildiği halde, geyirci bakmımndan m para et- mez ve buna karşılık öyle film- ler vardır ki, pek az para ile ya- pılır ve çok büyük kıymeti var- T Rarct FİLİM SEYRETMESİ BİLİYOR MüusSUNUZ? Gü retli Görrceksinis, En Başta R>rrm Va Şehlâ Bundan başka, filmler için, ,son günlerde “Zengin film,, di- yebir şey çıktı. Yani, filmin için de saraylar, kâşaneler filân, bir sürü tuvaletler, otomobiller gös teriliyor. Bunlar göz alıcı şey « ler. Güzel. Fakat bir cok film - lerde, bundan başka da bir şey göremiyoruz. “Film seyretmesini biliyor mıyız?,, Bu suale ben de cevap vere- cek değilim. Yalnız bu suali ken di kendilerine sormak zahmeti- ne katlananlara şu ikinci su-” de sormak isterim: — Oyniyan artisti meçli.., rejisörü, senaryo muharriri, mev zuu hakkında peşinen malümat sahibi olmadığınız bir film gör seniz, bu film hakkında düşün « meden iyi veya fena diye bir hü- küm verebilir misiniz? Eğer bu noktayı dikkatle dü. tünürseniz, verecefiniz. cevap “hayır,, olacaktır. Çünkü, bugü- nüin film esnafı, bize, tapon mal larını, bizi bu külfguen kurtar mak suretile sokabiliyorlar. LEO ÖLDÜ Leo öldü. Yirmi yaşında idi. Lco Mietro - Goldvin - Mayer ilmlerinin başında gördüğü - :ılıuı :ılındı. Sessiz filmlerde iken sadece bağırmak için ığzı-_ nr actığını gördüğümüz, ışı!ı filmlerle de sesini duyabildiği- miz bu aslatı, sinema tarihine gecmiş bir bahtiyar aslandı. Bahtivar mr? Kimbilir?.. 'Beıl- ki de havır. Belki de o, çölleri - nin hasrtini çekiyordu. a DİR YAZ GECESİNİN RÜYASI Shakaspr v'in meçhur eseri- ni, meşhur A I.nan re “sörü Maks Raynhard filn : almakla meş - guldi . H-nüz bitmiye. bu “rü- va,, için şimdiye 'adar “haki- kat,, olarak 15,000,000 frank sarfedilmiştir. MARLE'NİN REJİSÖRÜNDEN AYRILMASINA | KOCASI MI SEREB OLDU? Bütün tanınmış sinema artist lerinin hususi hayatları, neden- se çok kimselerin merakını mu- cip oluyor. Bu artistlerin ya - kınlarında olanların, eğer dedi- koduya iptilâları da varsa, in « sanların husust hayatlarındaki olur olmaz mahrem şeyleri ku- laktan kulağa fıslamalarına bir şey denmez. Fakat smırlar ve denizler aşırı insanlar da var ki bü meraklarını yenemiyorlar, dedikodüya can atıyorlar . En çok çekiştirilen kıymetli artistler, kendilerini dilin zeh - rinden kurtarmak için mümkün olduğu kadar bir yere çıkmıyor- lar, stüdyo ile evin yolundan Şaş- mıyorlar. Bunların başında Gre- ta Garbo geliyordu, kızcağız kenidsini âdeta bir kalenin içine soktu. Bu sefer onu bırakıp Mar- lene Dietrich'e savaştılar. Her çe virdiği filmde muvaffakiyetten muvaffakiyete koşan Marlânâ - nin hususi hayatını öğrenmemek olur mu? - Marlöne'in çevirdiği bütün film 1.rine Sternberg rejisölük et. miştir. Hatıra su gelir: Demck ki, muvaffakiyetinde en büyük âmil odur da, onun için ayrıl - m.ak istsmiyo., Fakat bu kadarı zihinleri tatmine kâfi pelmiyor, Son & len haberlere Akılırsa “ternbere artık din'en sek il.ti- yacında imti.,. ayrılmış, Marlene' in bu sc e Pararnowmt nesa wna çevirecesi iki filme rejisörlük etmiyec:k, Ne -u :zam lığdise değil mi? Bütün Amerika gaze- teleri şimdi bununla meşgul o- luyorlar ve düğümü çözmeğe uğraşıyorlar. Ortada JUNF VLASEK Yalvarışa Kadar Düşen öir Kederi Gözlerinde Toplamıştır. Sağda. MERL OBER Kin MERAKLI K SİNEMA GARRİ KUPER: AT BİRİNCİSİ! Bir çok filmlerde, artistlerin tehilkeli vaziyetlere girdikleri - ni görürüz. Bu sahneleri ekse- riya, artistler yerine bir takım canbazlar yaparlar. Maksat, ar- tistlerin bir kazaya uğramama- larmt temin etmektir. “Garri Kuper” in son çevirdi- ği filmde dört nala koşan bir attan düşmesi icap ediyordu.Bu sahneyi onun yerine bir canba- za yaptırmak istediler. Fakat 0: — Ben, dive itiraz etti, iyi a- ta binerim. Binaenaleyh rolümü tamamen bhen yapacağım. Ve ata biner binmez derhal dört nala kalktı ve mükemmel « Düşüş yaptı. a BAKKAL ZÜĞÜRTLEYİNCE Artık moda oldu. “Ekmekçi kadın”, “ Demirhane müdürü”, “Esrarengiz hane” gibi asırlar kadar uzak bir zamana ait eser- ler yeniden çevriliyor. Busefer de, Mişel Strogoff'un filmini yeniden yapmağa karar vermişler. Bu işleri hep Fransızlar vanı- yor, zannetmeyiniz. Amerikalı lar “ Sefiller” i, İngilizler de “Monte Kristo” yu yeniden çe- viriyorlar. Hayret ediyoruz, ni- çcin Almanlar “ Hâkimei cihan” İtalyanlar da “ Malikâne kap- lan” 1 çevirmiyorlar. o PAPAZLAR SANSÖRÜ NİÇİN İFLAS ETTİ Geçen Hollyyvoodda 450 fim | yapılmıştı. Bunlardan ancak /26 sı gayri ahlâki telakki olun- tuliş ve papaslar tarafından hü- €cuma maruz kalmıştır. Bununla beraber sinemacılara göre bu tasnif te doğru değildir. Çünkü bu 26 filmden ikisi çok beğenil- miş on ikisi orta bir muvaffaki- yet kazanmış, geriye kalan on Ve İltizasın Bakışı Gibidir ÜüçüK HABERLERİ ikisi de hiç bir muvaffakiyet ka zanamadan ortadan silinmiştir. Şüu hale göre halkın beğenme - ği film adedi on ikiye inmiştir -macılar da geçen sene çevrilen 450 filimden ancak on ikisinin gayri ahlâki olduğunu bu suüretle tesbit etmiş oluyor- lar. Çünkü: sinemacılara göre filmler'a ahlâki olup olmadığı,, muvaflak olunup olunmadığı sırf umun * rağbet mıyarile öl- gülebilen bir meseledir. Yoksa papasların sansürü onlarca an - cak ikinci derecede eh amiyet lidir. Esasen bu ab”'k va/' leri bir çok film.leri isimmlerinin ifade et tiği mâna delâleti ile kara lis - teye sokuyorlar, Bunu çakan |Hollyvood rejisörleri de, geçen lerde çevirdikleri yarı açık bir filme mevzuu ile hiç münasebeti olmıyan bir isim koyarak gös- terdiler ve haftalarca bekledik - leri halde sanartar tarafından hücume uğramadılar, Bunun Üzerine sıf bir alay olsun diye avni filmin ismini €yirmi milyon maşuka) koyarak gösterdikleri zaman krvamet koptu. Fakat halk ta papasların yaygarasının yersiz ve mânasız olduğuna hükmet - mehkte geç kalm- dı. Hollivoodda'ti film anavii esas itibarile de panaslıra aldı- racak mali vaziyette değildir. Cünlü dünyanın hiç bir verin - de 2 milyar dolariık mali bir or- ganizasyon papasların eline bı- rakılmaz. İşin büyüttüğü hakkında bir fikir edine bilmek için asağıda ki rakkamlara göz gezdirmek kâfidir. Filim sanavii Amerika hükü- | metine senevi 100 milyon do- la_n'!an fazla kazanç vergisi pe- tiriyor. Müstahdimin adedi de 290,000 kişi! Bu mıktarın otuz dizi Holliyvood'da çalışıyor.