| K v ladım, yamımda oturan arka- “ daşıma döndüm: — — Nihâyet, dedim, eğlence yerleri de — Belediyenin teşebbüsile ucuzladı. — Arkadaşım: — — Bana ne? —| Demek ister gibi omuzlarını silkti. Ş |— İira verdiğin bir eğlence yerine, şimdi — yetmiş beş kuruş vereceksin! — — Ben para ile eğlenmezdim ki.. — Ya, bedava eğlence yerleri var de- mek, bari bize de söyle de biz de oralara gidelim, Ben böyle bir yer bilmiyorum. — Sağına, soluna bakmayı da bilmiyor — musun? — — Önübilirim. — — — Omu bilseydin bedava eğlenmeyi de — bilecektin.. işte bu vapur mükemmel bir — eğlence yeri. Karşıya bak! — Ne var, ellilik bir kadım, bu yaştaki kadınlardan hiç hoşlanmam. — — İyi bak. Farzet ki bir bara gitmişsin, sahneye bir palyaço çıkmış, yüzü nasıl- Eç .. de? — Boya içinde! — Karşıdaki kadın gibi değil mi? — Evet! — Giyinişi nasıldır? — Renk renk acaib şeyler giyer, — Karşıdaki kadın gibi değil mi? — Evet! — Nasıl bakar.. — Tuhaf tuhaf bakar ve insan onun bakışına güler, — Karşıdaki kadının bakışına dikkat &. — Tab'ı öyle! — İşte bu bir eğlence... Dahâ da var, ir 4 z Şimendifer raylarının ömrü — Biliyor musunuz — ki gimendifer ray- darının vasati ön- — Tü on senedir. Fa- * kat mühim viraj- - - İarın raylarımı her Üç senede bir de- “ Biştirmek icab - der. Lokomotife 1- lâve edilen husuzf bir tertib ile viraj- lardaki raylar yağlanmakta — bu süretle daha fazla dayanmaları temin e- L. dilmektedir. İ $ eee Bir talib çıktı Şöyle bir mektub aldım: «Pazartesi günü «Sakingönül» im- i zasile sütununuzda intişar eden — sektubu dikkatle okudum. Yazanın © İleri sürdüğü şartları haizim. Kendi- sile tanıştıktan sonra kanuni müddet |— zarfında evlenmiye razıyım. Hayatta bir anam var. Sakingönül beni beğenirse, benimle evlenirse a- Ha oğul, gelin kaynana oturacağız demektir. Boyum, 1.55, kilom, 57, esmerim, kara gözlü, kara kaşlıyım. Hayatta istediğim ciddiyet, sadakat, — Namus, iffettir. Yalan söylememek- tir. Sigara ve rakı dahi kullanmam, -— kadın, kiız arkadaşım yöktür. Bu — Mmektubumu aynen sütununuza ge- | çÇirir misiniz? Aşağıdaki adresimi de yazınız» e Bu mektub, kullanılan kâğıdın * gekline ve bilhassa filigranına baka- [f rak hükmediyorum ki ya bir mes» | lekdaş, yahud da matbaa mensubla: Ş rile alâkalı bir zat tarafından yazıl- — Muştır. İmzasının ilk harfleri A, E. i dir, Adresine gelince, bir lâtifeden — korktuğum için müsaadesi ile o par- b çayı hazfediyorum. € e l_' Aksaraydan postaya atılmış bir — Mektubda da şu satırlar var: — Bir sene evvel bir gençle seviş- Tiştik, nişanlanmıştık. İzmire tayin edilip gitti. Bir aralık geldiği zaman öğrendim ki benden evvel bir kızla ı — Fena mı, dedim, meselâ eskiden bir * Büyük bir kayıdsızlıkla yüzüme baktı: BEDAVA apurda gazetemi okudum, kat-|şu genç exkekle genç kızı gördün mü? — Gördüm, — Roömeo iHe Jülyeti bilir misin? — Bilirim ama, anu okurker de seyre- derken de başkaları gibi gözlerim yaşat- maz, kahkahayla gülerim. — Daha iyi söyledin ya.. genç erkek bir |Romeoya benzemiyor mu? Genç kızın da Jülyetten ne farkı var. — Vaziyetleri biraz gülünç.. K Sen Romeo ile Jülyeti de gülünç bulduğunu söylüyordun.. — Doğru, hakkın var. — Benim gibi bu bedava eğlenceleri bir bilsen bu vapurda yüzlerce eğlence görür, vakit geçirirsin.. — Her zaman vapura mı binmek lâ- zım, — Ne minasebet, sokağa çık, evinde o- tur, komşuya git, nereye gidersen git.. yalnız.. — Yalnız? — Gözünü açıp, eğlenceyi görebilmen lâzmım! Arkadaşımdan Köprüde ayrıldım. Bir otobüs geçti. Dikkat ettim. Otobüs kari- katürü idi. Bir karikatür karşısında imiş Kgibi gülümsedim. Bir dilenci elini uzattı, dilenciden ziyade trajedide rol almış ko- aktörüne benziyordu. Ona da gül- düm. Bir mağazanın kapısında: «Fevkalâde ucuzluk.» Levhası vardı. Bu levhaya inanan bir gok kişi dükkâna giriyorlardı. Onların İbaline güldüm. Tramvayda cesaretinden Duzun uzadıya bahseden adamın evindeki |hali gözlerimin önüne geldi, güldüm. Ve sevindim. Yavaş yavaş ben de be- dava eğlencelerle eğlenmek hünerini el- de ediyordum. İşmet Hulüsi —T Bunları biliyor mu tiniz2 — Ormanlar neye yararlar? " Üzerinde — yedi * yüz yaprak bulu- nan tek bir me;şı ağacı on ayda 138 ton su tebahhur ettirir. Bu da ar- manların rütubete karşı — gördükleri büyük — vazifeyi Bösterir. Çünkü a- Baçlar, suların yer de — kalmalarma mâni olurlar, kök- lerile bunları alır, yaptakları vasıtasile havaya verirler. da sevişiyormuş. Bu defa gelince onunla gene konuşmuş, kızdım, ni- şan yüzüğünü geri gönderdim. Ara- dan zaman geçti, bana birçok talib- ler çıktı, hepsini reddettim. Fakat iç- lerinde biri var ki reddetmek imkân- sız. Halbuki ilk nişanlım el'an be- nimle evlenmiye talibdir. Ailem ise tartık ondan kat'iyetle yüz çevirmiş- tir. Ne yapayım? & — Bu genç kız karşılaştığı ki va- ziyetin ikisinde de hatalı hareket et- miştir. Bir genç erkeğin evlenme kararı- na gelinceye kadar birçök kadınlar- la lanışması, hattâ bazılarile tanış- Mayi derinleştirmiş olması tabiidir., Bunlardan birile, yahud birkaşı ile evlendikten sonra bile selâmlaşacak vaziyete gelmesi mümkündür, Ka- rısına karşı mes'uliyeti mucib ola- cak bir sebeb yoktu. İkinci vaziyes te gelince: Madem ki yeni talib red- dedilemiyecek kadar parlak, girgin Yeya sevimli bir vaziyettedir, chem- miyetle düşünülmesi icab eder, İlk miünasebet kırılmıştır, genç kızın kalbinde şübhe, ailesinin içinde kin yer etmiştir. Tekrar diriltilmesini hem güç, hem tehlikeli bulurum. Genç kızın unutmaması - icab eder. Bir nokta daha var: Talib akını yıl» larca deva medecek değildir. Tam zamanında, en münasibinin durdü- «ulması iâzımdır. ski ve meşhur zelzeleleri Tarihcimizin bildikleri İstanbulun meşhur ihtiyarları hatıralarını — anlatıyorlar 1 Bay Muhtar Başj Izzeddin Dün İstanbulda hemen herkesin hlasettiği şiddetli bir zelzele oldu. 6 Mayıs tarihli sayı- mızda Kırçekir zelzelesi münasebetile İz » tanbulun 1500 sene içinde geçirdiği zelsele - deri uzun uzun yazmıştık. O zamanki tedki- kimizi okuyanların da hatırlayacakları üze- re bunların sayısı 33 dür. Eğer tarihin yaz- madığı başka zselzeleler yoksa dünkü zelze- le otuz dördüncü oluyor. Zetzelelerin hepsi ayni derecede — şiddetli olmamıştır. 358 sonesinde şehrin büyük bir kısmı yıkıldı ve bir piskopos enkaz altında kalarak öldü. 447 deki zelmelede — şehrin bir kısmından başka kale duvarları boyunca &1 ralanan kulelerden 57 tanesi — işe yaramaz hale geldi. 558 de Ayasofyanın kubbesi çök- tü. 582 de bir çok yerler yıkıldı ve yangın çıktı. 611 zelzelesinde yıkdan binaların sa - yısı binleri buldu. 869 daki zelzele 40 gün 40 gece sürdü. 1094 zelzeliki müddet lübarile rökor yaptı: 140 gün, 1037 zelzelesi esnazın- |da yeba ve kıtlık du oldu ve İstanbul halkı jııun akin Anadoluya yahud Trakyaya kaç- ti 1509 zelzelesinde — bir çok minareler ve kubbeler yıkıldı, evler ve binalar yığıı ha - Nne geldi. 1542 de kale duvatları ve Fatih avlusundaki kubbelerin bir çoğu çöktü. En müdhiş zelzelelerden biri de 1718 de oldu: Üç dakika sürdü, üç gün arka arkaya tekrarlandı, yollar enkazdan geçilmez hale geldi, ölenler ve zarar görenler — pek çoklu. B Otobüsü durdurmak için silâh çekmiş Suçlu “Bayılan kadın silâh korkusundan değil, benzin kokusundan bayıldı,,diyor Sultanahmed 3 üncü sulh ceza mah-|vardı. Yanımdaki kadın bayıldı, şoföre kemesi dün Tekirdağ - İstanbul otobü-|bunun için, durmasını bildirdim, de - sünde geçen bir arbedenin muhake - | miştir. mesine bakmıştır. Hâdise şudur: Vazifesi İzmirde bulunan, fakat her hangi bir münasebetle Çorluya gitmiş olan Esad, nişanlısı ile birlikte Çorlu- (dan otobüse binmiştir. Fakat bindik - leri otobüsün yolda lâstiği patlamış, E- sad da o sırada geçen büşka bir otobü- se binmiştir. Esad, Aksaray civarında şoföre dur- masını söylemiş, fakat şoför Abdülka- dir: — Burası çok kalabalık, müşteri in - dirmek için müsaade etmezler, ceva - bını vermiştir. Buna canı sıkılan Esad, yüksek sesle: — Dur, demiştir. Yoksa karışmam, fena olur. Şoför, bu tehdide kulak asmıyarak, yoluna devam edince, Esad elini silâ - hına atmıştır. Otobüsteki müşteriler - den bir kadın korkudan bayılmış, vak'a bir arbede şeklini almıştır. * Hakkında derhal zabıt tutulan E - sad, dün cürmü meşhud müddeiumu - miliğine verilmiştir. Müddelumumilik tahkikat yaptık - tan sonra, suçluyu Sultanahmed 3 ün- cü sulh ceza hâkiminin huzuruna çı.- kartmıştır. Esad, yapılan sorgusunda: Beyazıd ve Fatih camllerinin kubbelerini | e AA AĞ F gökerten 1768 zelzelesi alla gün sürdü. ıml,* — Ben, silâh çekmiş değilim, Oto -|ceza mahkemesinde sorguya çekildik » senesi bayramın Üçüncü günü olan zelzele - büsde fazla ve keskin benzin kokusu|ten sonra, tevkif edilmişlerdir. de bir çök camtler, evler, mahalleler yıkldı,| —e — — enkaz altında can verenler çoktu. 1804 zelze- lesi en çok kapalı çargıyı zarara soktu. 1912 de zararlar hafifdi. Kadircan Kaflı * İhtiyar İstanbulluların anlattıkları 15 yaşında bir çocuk Aynı yaşta bulunan Arkadaşını öldürdü Sındırgı, (Hususi) — Kazamıza bağ'ı Bu gün içimizde yaşayanların batırla -| Aşklar köyünde bit cinayet işlenmiştir. dıkları zelzelelerin en meşhuru 1310 zelza -| Köyden Mehmed oğlu Hüseyin ile Ah- lesidir. Bu tarihi idrak eden yaşlı ve tanın - mış simalardan İstanbul üniversitesi Eplog- rafya profesörü Bay İzmeddin şunları söy - lüyor: med oğlu Hamid isminde iki çoban ko- yunlarını köy dışında otlatırlarken ara- larında anlaşılmıyan bir sebebden kavga «— Büyük zelzele olduğu zaman, yetişkin çıkmış, _Hımid Hüseyini bıçakla öldür- bir delikanlı idim. O vakitler Beşiktaşda o -| müştür. turuyorduk. Evimiz Yıldıza yakın idi, Simdi ne olduğunu hatırlayamadığım — bir sebeble © gün iştme inmemiştim. Birdenbire yer, korkunç denecek bir şe - Katil ve maktul on beşer yaşlarında çocuklardır. ——— kilde sarsıldı. Arkadan müdhiş bir gürülttü |* dttarı fırlıyorlar. Şehri kaplayan toz top- oldu. Her taraf los toprak içinde kalmişti. idi. Bütün bir şehrin duyduğu korku ve heyera- ni ben de hissetmemiş değildim. Fakat bu sırada gözlerimin önünde cereyan eden bir hödiseyi hatırladıkça şimdi bile gülmekten kendimi alamam: Zelzele sırasında önün - dekt kaz sürüsünü güden bir — çingene bu hengâmda ölüm terleri döktü. Neden diye » ceksiniz? Anlatayım: Zelzeleden ürken kat- lar, çığlık çığlığa Yıldız Sarayının bahçesine uçmasınlar mı? Zavallıyı çalyaka tutan sa- rTay muhafızları, aman dedirtmoden meşhur yedi, sekiz Hasan paşanın karakoluna gö - türdüler. Uçan kazlar, silâhşörlar vo zelze - lenin gürül$üsü arasında korkudan dili tata- lan bu çingenenin hayali hâlâ gözlerimin ö- nündedir!» Eski gümrük nazırı Sadık bey merhumun oğlu Bay Muhtâr Doğrügör de şü hatırasımı naklediyor: «— O zaman Yenibahçede devrin tanın- mış bir siması olan polis müdürü Agâh be- yin konağında oturuyorduk. Bahçede, ku « yunun başında idim. Birdenbire — kuyunun içinden müdhiş bir gürleme yükseldi. Blr de ne göreyim? Az ilerideki havuzun suları, de- nizdeki fırtımaları hatırlatan bir çalkantı i- rak tabakasından her tarafı sis basmış gibi kadar evvel ahırda bulunan Arab kısrağım Hâkim suçu Asliye ceza mahkem: - lerinin salâhiyeti dahilinde — görerc , evrakı oraya göndermiştir, Mahkemelerde mesai saatleri Mesai saatinin değişmesi keyfiyeti - nin adliye dairesinde bir hayli karışık- lık doğurduğunu yazmıştık. Dün de bildirdiğimiz — vechile ceza ve ticaret mahkemelerindeki — bir çolt davalar talik edilmiştir. Yeniden celbname çıkarılarak, da - vaların taraflarına ve şahidlerine teb - liğat yapılacaktır. Ceza mahkemelerin- de bu şekil bir müddet mecburi olarak devam edecektir. 'Ticaret mahkemeleri ise, saat 14 den sonraki davaları 11 e almak kararını vermişlerdir. İlk günü Hukuk mahkemeleri ak « şama kadar mesaiye devam etmişler ve tek bir hukuk davası talika uğrama - mıştır. İki zeytin hırsızı mahküm oldu Balıkpazarında Haralambosun dük- kânı önünden bir küfe dolusu — zeytin çalan Yusuf ve Mustafa isimlerinde iki arkadaş adliyeye verilmişlerdir. Suçlular Sultanahmed 2 inci —sulh Bigada fakir Bir delikanlı Nişanlısını kaçırdı Biga (Hususi) — Şehrimizin Doğa- ca köyünden Ali oğla Ahmed, gene o köyden Hamza kızı Ay$eye bir senelik nişanlıdır. Ahmed fakir — olduğu için düğün parası bulamamıştır. Kızın bi- raderi g:r kardeşini düğünsüz vermi- yor. Ayşe bir gün Ahmede köy içinde rastlamış: «Ben seni istiyorum, (akat kendim kaçsam ayıb olur. Sen beni cebren kaçırır gibi bir hareket yap, Kabahati üzerine al. Ben de aileme karşı mahcub kalmıyayım. Hükümete «Nişanlımı istiyorum>» deyip seni kur- tarırım» demiştir. kişmeye kişneye gemi azıya almış bir halde| Ahmed de dört arkadaşile geçen dışarı fırlamıştı. Bu mansara bende aradan geçen bunca senelere rağmen, bugün olmuş kadar kuvvetli bir hatıra bırakmıştır!, Reşadiye oteli sahibi Bay Ahmed Özdede|rim» diye de şunları söylüyor: «— Ben aslen bam manifatura taciri idi. seyahat ediyordu. Artık 15 yaşına geldiğim | yakalanm için, bir kere de beni yanında götürmesini | ise söyledim. İstanbula daha yeni ayak bas - maştık, Ayağımızın tozlarını bile henüz &ll - meğe vakit bulamadan, misafir olduğumuz Çarşıkapıdaki Söpetci hanmın üstümüze yı- ge a Fakat ba - rmiştir. Suçlu ile (k nx|te haber ve gün Ayşeyi kaçırmıştır. Fakat kızın karde- şi «Bana 20 lira verilmezse dava ede. haber gönderip de paraların lmediğini görünce hâdiseyi hüküme- nişanlısı aşlardır. Ahmedin nişanlısı şimdi anasile kardeşinin tarafına arılmasını kendi isteyen nişanlı- sının bu hareketi karşısında şaşırıp ” kıldığım zannettim, Babam beni kolumdan | kalan Ahmed de Sorgu hâkimliğine yakaladığı gibi dişarı çıkardı. — Gördüğüm | teslim edilmiştir. manzaradan dehşet içinde kaldım. Çarşının olduğu yerden atyah bir duman bulutu yük- seliyordu. Yol üstündeki bir çok dükkânlar da yıkılmışlardı. Sönradân öğrendik ki an- memin âkibetimizi düşünmekten yüreğine 1- niyarmuş!s Bacaksızın maskaralıkları : G nn İzmitte bir yangın İzmit (Hususi) — İzmit Tabakhane mahallesinde sucu İsmailin evinde yan- Sabih Alaçam — İgin çıktı, ev tamamile yandı.. Hile