. giden asker Raftlelerimi, yaralr ato - da üç, dört Trakların, kana değil suya, tanga 5 Sayfa mezmıp” “Son Posta,, nın: Hikâyesi SON POSTA HAYAL VE HAKİKAT — ( SUNREML N MAD Yazarı : Müazzez Tahsitr Berkand Gençliğimin bütüm emelleri ve hülya- darı birdenbire tahakkuk etmiş; acı — vej | oztırabların sonu gelmişti artık... Bir akşam eve döndüğüm vakit müsa- man üzerinde taahhüdlü bir mektub Bul- Gum. Hiç beklemediğim bir zamanda ge- Jen bu mektub, ne yalan söylüyeyim; bir- Genbire içime bir telâş düşürmüştü. — Kimdendir? Nedir? Korku ile karışık bir helecanla zarfi e- limde çeviriyor, her taralına dikkatle ba- kıyor, içindeki yazıyı Xeşfetmek istiyor -| Gum, İzmirden geliyordu ve arkasında hiç tanımadığım bir adresten başka bir şey yoktu. Gönderen kimse istiyerek veya is- temiyerek ismini yazmağı unutmuş ola - caktı. Bir taraftan mektubun kimden gelebi- Jeceğini bulmak için İzmirde bir tamdi- ğım olup olmadığımı zihnimden geçirir - ken, bir taraftan da içimin sabırsızlığına uymıyan sakin ellerle zarft yırttım ve o-| kumadan evvel imzayı aradım: Münire... Kalbim yerinden — firlhiyacakmış — gibi Münire niçin bana yazıyordu? Dört se -| PZt krle: Onunla: nasıl: çılgın bir aşkla sevişmiştik.. göğsümü sıkıştırarak çarpmağa başladı. | sendem başkta birisile” mes'ud olmama im- | karar veremeden her şeyi-onun gelmesi Kkân olmacığını- anladim: ne talik-ediyordum. nedenberi hâlâ unutamadığım Bu kadin| — Beni istiyor-musun? Hâlâ beni seviyor| — Nihayet telgraf geldi: yaramı niçin yeniden deşmeğe gelmişti? | musum Vecihi? Evetse hemen geleceğim; | — <Pazartesi saat dürtte İstanbulda ola » masamın yanındaki koltuğa bıraktım ve anlatmak istesam kitablar dolusu yazı ile | ifade edebileceğim bir yığın karma karı- Şak düşünce, bir şimşole çabukluğile ba- gamın içinden gelip geçti. Beynim ve kal- bim binbir hatıranın oka ile iğnelenerek >mektubu okumağa başladım: * eVecihi, Dört sene sonra sana yazıyor ve bütün Beçmiş günahlarımı affettirmek için sana yalvarmağa geliyorum. Evet, senin genç ve ateşli sevgini yaşlı bir adamın parasına feda ederek senden ayrıldım, fakat bu büyük suçu, dört se-- nelik evlilik hayatımın her saniyesile ö- dediğimi söylersem bana inanır mısın? Seni seviyordum, fakat bu seygim- so- nin istikbali benüz takarrür etmemiş Hir genç olduğunu ve benimle evlenmek iş - tiyen adamın ise, geçkin yaşına rağmen, hazırlanmış bir servete sahib olduğumu. döşünebilecek kadar — soğukkanliliğim muhafaza edebiliyardum. Sen ve senin gibiler benim bu aşkımı hakiki bir sevgi gibi görmiyerek pazar - lıklı bir düşünce saydınız. Belki de hak- kımız vardı, Bellti de a zaman seni senin #stediğin ve beklediğin gibi sevmemiştim. Fakat sonradan ne kadar ıztırab çekti - ğimi bilsen beni affederdin. Döri sene bir cehennem hayatı yaşa - dım, dört sene her saniyem seni aramak- la, seni çağırmakla geçti. ve beni. senden ayıran paraya ve servetin getirdiği ra - hatlığa lânet ettim. İşte bugün bu ağır kâbustan sıyrılarak sendetn haber bekliyorum.> Kâğıd elimden düştü.. gözlerimi kapas dem ve Münireyi düşündüm; uzun boylu, ince, siyab saçlı, esmer yüzlü, derim yeşil gözlü Münireyi:.. Ohumlanasıi çılgın bir aşkla sevişmiş, ne unutu!maz- günler-ya - şamıştık! O günlerin tatli hatırası, dört senelik ayrılıktan sonra bile, bende hâlâ canlı olarak yaşıyor; Başka:her hangi bir kadına bağlanmama mânu oluyordu. Kararımı vermiş; kendimi tatlı hülya- Jara bırakmıştım: Bir hafta sonra- Münice gelecek: ve o - 'nunla hemen evlenip bir yuva kuraca - #iz: Dört sene evvel honüz istikbali ta - |karrür etmemiş olam gencin bugün: ol « dukça iyi para- kazanam bir adam oldu- Bunu görerek kim bilir ne kadar sevines cek? Düşüncelerimin bBurasımı gelince da - iyanamadım, postahaneyer Koşarak: acele- bir telgraf' çektim: «İlk vapurla seni Bekliyorum. Deria Bevgi ve saygılar.» cağımız İki gün nasıl geçirdiğimi bilmiyorum, 'Tâm manasile-bir serseri" gibı sokaklar - dâ dölaşıyor, bir kahveye bir sinemaya girdikten sonra vazgeçerek çıkıyor, ar » kadaşlarımla buluşmak için gittiğimıyer » lerden onları beklemedan; yahucd onların bir cümlesinin ortasında kaçıyor, maki - neli Bir adâm şuursuzlüğila artalıkta. gü« ziyordum. Hayalimde bir düziye Münitenin sevim- lisyüzü, narin- vücudü; sade tavırları-da - laşıyordu. Durmadan, dinilenmeden onun- | lakonuşuyor, onunla geçen-iki senelikse- vişme hayatımızı en ince teferrüatına kâas dar tekrar yaşıyor; gelecek günler- için saadet hülyaları kuruyozdura: Cihangirde- gördüğüm. denize- karşı 0- lan üç odalı apartımanı tütacak, sado, fâ- kat sevimli bir-tarzda döşiyecek ormini- mini yuvada: Münine ile beraber . dünyas. Tün-en mes'ud karı kocası- gibi ömür ' süs. recektik. Münirenin yuvamızda - dolaştığını bile Bözüm karşısına: getirebiliyordum? - İtce Bu telgrafı gönderdikten sonra, haya. - | Yücudünü saran. ve-esmer tenine, siyah tumdan müdhiş: bir kasırga geçmiş. Baçlarına: yaraşan sade bir ev: kiyafetile; şaşkına dünmüştüm. Her saniye ondan bir bir.odadan: ötekine; mutfaktan salona gi- cevab bekliyor, günde bir İi defâ eve| (P Beliyor, saframızı hazırlıyor, karşım- koşarak. bit telgraf gelip gelmediğine ba- da, hayır yanımda otutarak tabağıma ye- Rryor; ne çalışmaktan; ne gezmekten zevk duyuyor, velhasıl" kenci, benliğimin dişinde yaşıyordum. Gereleri kâh Kâbus- lar. içinde bazan dâ. tatlı.hülyalara dala- rak- saatlerce gözlerüm açız, pençereden gelen ışıklara, dalıp. kalıyordum, Kendimi avutmak. için: mağazaları de- mek. koyuyor, yeşil gözlerinin. tatlı bakış-. larile tâ kalbimin derinliklerine nüfuz e- derek banatatlı şeylersanlalıyar. Vapur uzaktan beyaz bir hayalı gibi- gös| ründüğü vakit helecam ve-telâştar. nefe- sim. tıkanacak;. boğulacağım sandım:- ve |ondam sonva - geçenhee saniye; bir-has- |talık, bir buhran gibi göğsümü daha fazla Sana gelmek isliyarum Vecihi... Kocam- | laşıyor; evimizi. süsliyecek olan eşyalarr| sıktı, beynimi iri bir-çekiçle-dövülüyor - dan ayrıldım, bir aydır yalnız yaşıya Yum. Bu bir ay içinde çok düşündüm ve| Son Pasta'sın ödebi tefrilmm : 10 BABA - lazın hepsine girip çıkıyoc; OĞUL | YAZAN: SUAD DERVİŞ Küçük kadın siyak çarşafının altın- da büzülmüş oturuyordu. Peçesini açmıştı. Çarşafının iki yanından :ın; saç telleri çıkryordu. Rengi sapsarıydı. Balmumundan bir ibi... İncecik bir yüzü vardı. lar, ince bir burun, ince du - k bir ağız... Büzülmüştü. Eli çenesinin altındaydı. İri sarı gözle- ri, tâ karşılara dalmıştı.. Büyük yolda mabillerini görmüyordu. Çocuk da sapsarıydı. Annesinin si- Şah ipekli çarşalınım eteğine yapışmış gibi duruyardu. Bir ara kafilemiz durakladı.. kenar- avak ağacı ve bir kuyusu, bir çeşmesi vard. Oraya indik... Yüzlerimizi, ellerimi- Zi yıkadık. Galiba su da içtik. Ve ken- dimi oraya kurak bir toprak parçası- nın Üstüne altım... Yiğitlerin kanile yıkanmış, bu. top- traktöre Hasret çekiyor gibi bir Hal- leri vardı. Bakımsız kadın, bBakımsız toprak, ba kımsız ev! Bunun, insanın maneviyati- m ne kadar Bozdüğünu elbette sen dö Bilirsin. Töprak ana... İnsanlâra kollarını, kucaklarını açmış, olan..: Onlâara sov- mesini en iyi bilen bir ana cömerdliği- le.. içimde ne varsa, hepsi sizin, bütün zenginliklerim sizin, diyen — toprağın iHmal edilmesi kadar insan hatasının, insan. bilgisizliğinin hangi ifâdesi var- dir. rı gözlü, solgun benizli kadım yals da bütün nazarı dikkatimi: celbetti. Kenüj derdim. dururken: onunla meş- gül oldum. Ona acıdım. Gençliğine rağmen alnında ince, ince karışıklıklar vardı. Ve bu ince çizgiler uykusuz: ge- çirilmiş ıztırab ve azab günlerininbirer" İşareti. idi. Çocuk. bir ara- yanıma so - kuldu. Bilmiyorum nasıl bir tesadülle çüktür -| saçiyar, iki üç odalı kiraliç aparlıman -| muş gibi sersemletti. Kat hiç biz| Nihayet yolcular renkli. gölgeler hâlih- tıyordu. Yaralandığını duyar duymaz, jannem Ankarada duramadı. Beni aldı |yanırta Afyona: gitiyoruz... - Bâbamı |Afyonda hastanede göreceğiz. Onu öye lesevdim ki:.. Süsuyor; yan gözle annesine bakı - |yordu. Belli ki uslu bir'çocuktu. Böyle konuşmasına annesi kızar mı diye-göz ucu ile-onun yüzüne dikkat ediyordu. Hiddetlendiğini görürser susacaktı. Fâs kat anmesi ona: bakmıyordu- bile, göz- leri dalgın; eli çenesinin altında-oturu- yordu. Bir su: sesi: vardı. Çeşmenin ö- nünde idik- galiba.. Çeşme mi, kuyu mu? bilmiyorum- demiştim:.. Mühak- kak-bir sır sesi vardı. Kavak ağaçları nın tepesi; hirbirine- çarpıyordu.. Hafif tüzgârla.. hışıldayordu. yapraklar: Uzakta; dumanları hâlâ tülen yanık köyler-vardı. Birihtiyar kadım... Bumburuşuk yüz- lürbir ihtiyarrkadın... Titriyen bir-ihti- yar kadın... vardı: içimizde:.. Yaralan- dığını işittiğir oğlunu- hastane,; hastane arıyan bir anne iâL bur... —- Oha: bir şeycikler olmamıştır: Bi- lirim; diyordu. Zabit gibi olmuştu artık başçavuştu. Balkan harbinde Edirnede kadıdı. Büyük- seferberlikte- ilk davul sesinde- gitti. Çanakkalede, Arabistans da: bulundu. Her-tarafta kendini koilas dı. Bilirimbu defa daraslanlar gibi çar- İRABYO) g Bügünkü program İSTANBUL Aşker — 3 üncü sayısı çıktı: Birtçok tek - nik yazılar,süvarilerimizin asker arkadaş - larına- armağan estiği husuök - foloğraflar, Metris tatbikati vesairc. Arkitekt — Bü aylılk Derginin 37 incl sa- yısı bir zengin yazılar ve fotoğraflarla inti- şar etmiştir. Orta Yayla — Sivas Halkevinin meomua- sıdır, 14 Üncü sayısı çıkmışlır. Taşan — Merzifonda çıkarılan - bü - mec- - muanın temmuz sayısı çıkmıştır. KALEM" — Ayhık" zaw'at ve-edebiyat: mec- muası Öğretmenlerimizden Bay — Mustafa Nitad Özün'ün çıkarmakta - olduğu »Kaleme | mecmuasının 4 Önelk: sayısı: intişar- tti Bu. sayıdaki yazıcılardan bir kaçı: Dr. Halil Ftk- tet Kanad, Ali Mümlaa Arolat, Suut Kemal, Yetkin, Mustafa -Nihad. Özün, Hüseyin. Na- muk Orkun, Mehmed Halid Bayre... Emil Zo- la'dan tercümne <Romanda tasvir hakkındas | bitr makale, Lenkid vesalrez. Cözalı kanunlar ve mülâhazalar — Temyiz mahkemesi relslerinden Fihreddin Küraoğs lan tarafından yazılan- bu eser( Adliye Ve- kâlett neşriyatı olarak kitab hnlinde neşre- gilmiştir. Havacılık ve Spor — 217 inel sayısı intişar etmiştir. de seçilmeğe başlandığı vakit ıztırabım dayanılmıyacak bir hale gelmişti. Ken - dimi denize atıp yüze yüze vapura koş - mak, Münireyi bir an evvel görmek isti - yordum. 'Tâam o sırada vapurdan beyaz bir men- dil sallandı.. Bilmiyorum. niçin, — rıhtımı dolduran bunca insan arasında bu işare- tin: bana verilmekte- olduğunu - kalbim duydü ve birdenbire içime dolan - derin bir sabır ve tevekkülle bekledim. Vapur şimdi oldukça yaklaşmış ve sallanan men dilin hakikaten- bana- verilen- bir işaret olduğunu anlamıştım: Fâkat bu işareti veren kadını tanımıyordum: Şiğman; sa» rı saçlı, boyalı yüzlü bir kadındı bu... Gözlerimin bütün kuvvetile bir projek: tön gibi vapurun güvertesini - taramağa çalışıyordum. Hayır Münire yoktu. Vapur attik tamamila yanaşmış, gü - vertede biriken yolcularla aşağıda bekli- yenler birbirlerile konuşmağa - başlamış- lardı. Bense büyük bir yeis ve ümidsizlik içinde boynumu bükmüş - dürüyordum. Birdenbire kulağımda bir ses çınladı: — Vecihi — Bir: senedir- babamı görmedikti, | pıştı...Biriciğimin: saçı, sakalı — boğüş, mMmalarda ağardı. Kaç yarası vardı koca göğsünde... Hepsinde kurtuldu. Yarahı- dur: gene:, bir şeycikler olmaz ana,.. Ümidile şimdi de Afyona gidiyordu. Tamı bir senedir izini kaybetmişti biri- ciğinin... Kafilemizde erkekler vardı, askerler vardı, siviller vardı. Yol uzun ve zah- metliydi. Yollarda bozulmuş yuvalarından ka- çışan, veya-onlara- tekrar dönmeğe ça- balıyan: karıncalara. benziyen: insanlar vardı. Yüklü, denkli, yaya; atlı, kam- yonlu, kağnılı bir kalabalık... Ve havada bir yanık kokusu... Yüzlerde bir sevinç ifâdösi, küçük çocuk anlatıyordu: — Büabam ordünün en büyük layya- recisi çok meşhur bir tayyareci... Bize gelen arkadaşları onun için kahraman diyorlaâr, kahrarnan... — Babanız tayyareci mi? diye dal- gin; dalgin-sordum, çocuğa:.. — Evet'yal, Verilâve etti, ben de tayyareci olacağım. Bü' anra annesi dalğınlığından kur - tulmuştu, dost gözlerle-yere baktı ve sonra-nazlı, nazik - bir sesle: —-BSizi sıkıyor galiba! dedi —Beni mi? Yok, dedim bilâkis onun« la> oyalâmıyorum: Çocuğun nazarı dikkatini bilmiyo - GRİFiİN alarak yok edebilirsiniz. Gripin, Râüdyolin — mücsseselerinde fov- kalâde — itinalarla — hazırlanır. ” Rühatsızlıkları, ağtıları defet. mekte bir panzehir kudreti gösterir. — Kalbinize, — midenize ve — böbreklerinize — yorgunluk vermez. — İtabında 3kaşealınabilir. İsmine dikkat, taklidlerinden sakınınız. ve. Gripin, yerine başka bir- marka . verirlerse şiddetle- reddediniz. Başımı kaldırdım, gene o şişman, ince kaşlı, boyalı yüzlü, sapsarı saçl. beni çağirıyordu. — Beni tanımadın mı Vecihi? Dört se- gede bu Kadar mı değiştim? Gözlerin » baksana, onları da mı unuttun? Eyvah, bu ses Münirenin sesi, bu gözler onun. gözleri idi... Eski. Mühireden ondâ bütün hayalim yıkıldı. Hain, katil bir ha kikat karşımda.canlanıvermiş, benim.sev- diğim ve beklediğim Mfinireyi bir saniye içinde öldürmüştü. Gayri şuuri bir hareketle oradan. kaç- tım.. benim Müniremi öldüren.bu.şişman, altın saçlı, ince kaşlı karikatürü görme- Tek, için çok. uzaklara, onun beni. bula» mıyacağı kadar uzaklara kaçtım. kadın YARINKİ NÜBHAMIZDA: Evdeki pazar.... Yazan: Mark Hellinger Çeviren: İbrahim Hoyi TUM ne celbetmişti de aramızdan uzak- lTaşmıştı. Annesi: — Zavallı çok sıkılıyor, dedi. Kön- disile- hiç meşgul olamıyorum... Gül kurusu rengindeki göz kapakla- rr güzel gözlerini örttü.. başını iki ta- rafa hafif, hafif salladı: — Çök müşkül dedi! Ah bu acı.. çok müşkül... Bi Uzun'kirpiklerinden süzülen iki dam- la yaş- gül yapraklarına benziyen göz kapaklarında çiğ daneleri gibl idi: — Mâteminiz-mi var? dedim. Gözlerini açtı, çocuğü arandı. Çöcu- ğun babası mr ölmüştü acaba? İçim fe- na-oldu. O çocuğun uzakta bulunduğu- nu görünce kulağıma fısıldadı. — Dâyısını küybettim.. Bâbasımı hastanede görmeğe gidiyoruz... O' dâ ne oldu?” Bilmiyorum. Yaralanmış, Af: yondadir; diye işittim: Sönra başını önüne eğdi. Sesi bo - ğuklaşmıştı. — Erkek kardeş acısı bir şeyciklere. benzemezmiş meğer! dedi. Ondan e - peyce büyüktüm ben... Beşiğini bir anne gibi salladım. O, benim canlı ola- rak oynadığım ilk bebekti. Kadın gön- lümde daha çocukken analık duygula- rını ilk uyandıran sevgi onun sevgisi idi. Körpe bir dâl gibi idi erkek kar. deşim benim.. sakalının tüyleri daha yumuşaktı. (Arkası var) - v