e Ç SAKININIZ lımm' mağazaya girdim, çorap alacak- — Şu marka isterim! Dedim. Tezgâhtar çıkardı: — Kaç kuruş! — Seksen! — Ben altmışa alıyorum. — Takliddir bayım, Bakınız! Çorap kutusunun üstündeki etiketi gösterdi. Etikette bir yazı vardı. Yazı- yı okudum: «Taklidlerinden sakınınız.» Kapalı bir dükkânın kepenkleri ö- nüne kitablar serilmişti. Beş kuruşa on kuruşa kitab satılıyordu. Arab harfle - rile basılmış eski bir kitabı elime al - dım.. Kitabın kabında bir mühür mü - hürün altıriıda da bir satır yazı vardı: «Mühürsüz nüshalar sahtedir.» Son günlerde bazı meşhur adamla - rın soyadlarına benzer soyadları du - yulmaya başlandı. Bunları — alanların çorap tüccarları veya kitab bayileri a- rasındaki ticarf gayeyi takib etmedik - lerine inanmak lâzım. Fakat tutulan yol fenadır ve bir gün olup bu yolun neşir vasıtalarını meşhur — adamların soyadlarını yazarken altlarına — «ben - zenlerine dikkat!» kelimelerini ilâveye mecbuür etmesinden korkuyorum . İsmet Hulüsi D Bunları biliyor mu idiniz? —| İnsanla maymun arası mahlük * Felemenk - arzi- yat — âlimlerinden Königsvalâ Cava adasında — insanla maymun arasında bir kafa kemiği 'müstehasesi — bul. muştur. Bu müste- hase bir milyon seneliktir. * 154 yıl kaybolan ada UU AM Kutub denizlerinde Buve adlı bir ada wardır, Bu ada 1799 sonesinde keşfedilmiş, sonrâ uzün zaman bu adayı bulmak müm- kün olmamıştır. Tam (154) sene Buve adası gemiciler ve kutub kâşifleri için bir sır olmuştur. Valdivya keşif heyeti ni- hayet bu adayı (154) sene sonra tekrar bulmuştur. * Saman yolu 40 milyar yıldızdan mürekkebdir (Şehabı muzi) denilen gökyüzündeki saman yolu hey'etşinaslara göre 40 mil jyar yıldızdan mürekkebdir. Gene ayni âlimler gökyüzünde buna — benzer 10 milyar saman yolu bulunduğunu iddia etmektedirler. Kız nasıl Bulunur? Beyoğlundan postaya verilmiş bir zarf, içinde ilk harfleri A. Z. ile başlı- yan bir imza altında uzun bir mektub. İlk satırı: — Gönül işlerini zevkle okuyanlar- danım, bu alâka benim de bekâr olu- şumdan olacak, diyor. Hoşuma gitti, ilk satırı takib eden iltifatların da müteşekkiriyim, fakat asıl meseleye geçelim. Okuyucum di- yor ki: — Ben 40 yaşına geldiğim halde ev- lenemedim. Bunun birkaç sebebi var, Birincisi: Evlenenlerin gayri memnun olduklarını — söylemeleri, — boşanma vak'alarının çoğalması, ihanet hâdise- Jerinin işitilmesi, hovardalık yapanla- rın hovardalık yapma imkânını evli kadınlardan — gördükleri müsaadede bulmaları... beni korkutuyor. İkinci sebeb: Allaha şükür senede 2000 ile 5000 lira arasında dolaşan bir gelirle mühimce bir servetin sahibi- yirt, fakat İstanbula mübadele sure- tile geldim, burada yabancıyım, küf- vümü bulmakta zorluk çekiyorum, bu vaziyet bana yeis veriyor.» Geçenlerde bir yazınızda: — Binlerce kız koca arıyor, bulamı- yor, şeklinde bir cümle yazmıştınız, işte size muadelenin tamamen aksi ben de kız arıyorum, bulamıyorum. Bu, ne büyük tezad!» Okuyucumun benden istediği yar- dıma gelinco işte onu anlatan satır: | Nikotin ismi nereden gelir? 15860 da Lisbon- | da tütün satın ala- rak, bunları tıbbi işlerde kullanmak İ üzere Parise getk Ten Jean Nicot'ye izafe edilerek tü- tünde bulunan yağlı, renksiz ve zehirli — maddeye nikotin ismi veril- miştir. 1937 de tayyarelerin kat'ettiği masafa 1937 yılı içinde tayyareler tarafın- dan katolunan me- safe 240 milyon ki- lometreye — baliğ olmuştur. Bu mik- dar arzdan güneşe kadar olan- mesa- fenin — bir buçuk | mislidir. Ziya, bu Ada gibi büyük buz parçaları Büyük şimal Okyanuslarında öyle bü- yük buz paçraları vardır ki bunların (100) kilemetre uzunluk, (60) kilometre enliliğinde olanları görülmüştür. Deniz sathından (500) metre derinlikte olanla- tı da pek çoktur. — Bana tanınma, tanıştırma, bulma ve buluşturma çarelerini öğretir misi- niz? Çok beceriksizim, yardımı sizden bekliyorum. * Okuyucumu hayal sukutuna uğrat- maktan korkuyorum, zira dudakların ucuna evvelâ: — Kâtfi derecede aramamışsın, cüm- lesi geldi. Düşündüğüm ikinci cümle: — Beceriksiz ve çekingenin önünde rehberi de olsa, düşeceği yer bir çu- kurdur, mülâhazası oldu. Derken eski zamanlarda okuduğum bir Fransız to- manının mevzuu geldi. Size de söyli- yeyim: — Kanadada doğup büyümüş bir genç Fransız Parise geliyor. Burada tek bir tanıdığı yoktur. Orada evlenip teessüs etmek kararını da vermiştir. Bir hafta, üç hafta, beş hafta bekliyor, nihayet bütün iradesini toplıyarak bir gece operanın «Küçük beyaz yataklar» balosuna gidiyor ve ihtiyar bir hanımı bularak kendisini takdim ediyor, di- yör ki: Ben bu mermnlekette tek kişiyi ta- mımıyorum. Maksadım da şudur, bana bir iyilik ederek bir iki tanıdık takdim eder misiniz?.. Hikâyeyi uzatmıya lüzum görmüye- rum, Korkarım ki okuyucum bu ro- man kahramanını taklid etmiye kalkı- şacak ve edineceği muarefeler üzerin- de tedkike girişecek olursa yaşı - bir misli artmasın. TEYZE Ceb, elbisenize başlı başına bir süs olabilir İri, ufak, sade, süs- lü... Yerine göre ber türlü cebin modası var. Spor mantolar - da üstten dikilmiş büyük cebleri, tay - yörlerde kapaklı ka - paksız, düz. — verev ve uzun çeşidli a - fak cebi, roblarda ekseriyetle kapak - sızları seviyoruz. Ceb modası hemen hiç batmaz, Vü - cude gençlik veren bu masrafsız, kü - Çücük süs çeşid çeşid biçime — girerek her mevsimde hoşumuza gitmenin yo- lunu bulur, Fakat bu sene ona bilhassa ehemmiyet verildiğini görüyoruz. Ba - zan bir elbisenin bütün tarzını değiş- tirebilen, bazan da eskiyi yeni yapabi- len bu pralik garnitürden isterse, her yaşda kadın istifade edebilir. İşte birkaç güzel örnek: Solda, eta - min veya ince yünlü tayyör üstüne di- karşılıklı dört sıra ensiz kapak - lardan ibaret cebler, Bilhassa ince u - zunlara tavsiye ederiz. Çünkü — eninc sıralar boyu keser, Ortada, dört yukarıda — iki aşağıda geniş kapak. Altlarına ceb koymak gart değildir. Bu manto açık bejdir, Cebleri kendi kumaşındandır. Sağda: Emprime robu süsleyen, üst- leri ve kenarları düz renkli, büzgülü cebler, Yazlık şık bir şapka Panama natürel'dendir. —Kenazıma pikür geçirilmiş, kordelâsı — grogren, geniş kenarının sivri önü ile üstüste Iki fyongası orijinaldir. * * ”A Yurdun birçok dağları, baştanbaşa fıstık aşılanmağa Menengiç ağaçlarile doluduar. Bunları yerlerinde verimsiz ağaçları mahsuldar bir hale getirmek kabil olacaktır. Birçoklarının - hiç te münasebeti yok- ken - <şam fıstığı» diye adlandırdıkları gösterilmeğe başlanmıştır. nız Anteb havalisinde yetişerek öteye be- riye giden bu kıymetli mahsulün, şimdi yer yer başka taraflarda da yetiştirilme- sine heves edildiğini görüyoruz. Diyar - bakır, Karaman, Ermenak, Söğüd, İznik gibi yerlerde - mahdud da olsa - fıstık yetiştirilmesine muvaflfak bile olunmuş- tur. Fıstığın asıl yurdu olan Antebden çok uzak yerlere kadar yayılan bu merak, onun hoşa gider bir çerez veya iyi para getirir bir mahsul olmasından ileri gel- miş değildir. Bu merakın asıl sebebi; bir çok yerlerde dağlarımızı baştan başa kap- hyan Menengiç ağaçlarının, Anteb fıs - tığı aşılanabilecek elverişli birer ağaç ol- ması keyfiyetidir. Bugün verimsiz bit halde bayırları dolduran bu ağaççıkları yerlerinde aşılıyarak kısa bir zamanda mahsuldar hale getirmek, şüphesiz çok isabetli bir düşüncedir. Anteb fıstığı (— Pistekya Vera) bir zamanlar Halebli Ermeniler vasıtasile fi- dan ve tohum halinde kaçırılarak Kali- forniyaya götürülmüş ve orada yetişti- rilmek istenmişti. Fakat bütün gayretle- re rağmen Kaliforniyada Anteb iklim vo şeraitinin bahşettiği imkânlar buluna - mamıştır. Fenni mesainin d& karıştığı bu işte muvaffak olunamamanın en büşük âmili iklim şeraitinin uygunsuzluğu olsa gerektir. Filhakika sıfır altındaki soğuk- lara, o nisbette çiddetli sıcaklara dayana- bilen, en fakir topraklarda, en kıraç ba- yırlarda yetişebilen bu ağacın ne gibi bir iklim farkile oralarda barınamadığı ca- Hbi dikkattir. Onun için Türkiyede de ber heves edenin istediği yerde Anteb fıstığı yetiştiremiyeceği söyleniyor. Bu- na karşı gelenler de onun pek yakın ar- rabası olan (Pistekya Tribentüs — Me - nengiç) lerin muvaffakiyetle yetişmesi- ni ileri sürüyor ve e— Onun olduğu yer- de öteki neye olmasın?» diyorlar. Pilva- ki fenni şartların uzun boylu araştırılma- sına gitmiyenler için bu, oldukça emni - yetli bir ölçüdür. Şu kadar var ki yetiş- mek başka, iktısadf manada mahsul ver- mek gene başka şeydir. 'Tedkikler göstermiştir ki Anteb fıstığı toprak hususundaki her türlü orfakârli- ğına mukabil. hayatının bir devresinde sön derece nazikleşmektedir. Bu devre, fhıstığın çiçek açmasından, meyvalarının nohut büyüklüğünü geçmesine kadar ©- na varan bir sıcaklığa, fazla olmıyan yağışa ve yağışları takib etmiyecek h rüzgârlara muhtaçtır. Bir yağmuru ta- kib eden sıcakla birdenbire fazla tebel hürata mecbur kalan ağaçlar, meyvaları” nı derhal dökerler. Hele dolu vesaire bi tesirler karşısında mukavemeti yokturı Anteb fıstıklarında ikinci bir nokts, yelişen ağacın erken veya geç meyvay: yatmasıdır. Çok mümbit, rütubetli — ve derin topraklarda, aşılandığından ancı on sene sonra meyvaya yatabilen ağa kıraç, cenuba bakan, kumlu, kireçli toj raklarda üÜç sehe sönra meyvaya yatar Her halde fıstık ağaçlarının iyi mahsul vermeleri, cenuba bakan bir mürazdi kumlu - kireçli bir toprakta bulunma larına ve çiçek mevsiminde de şu yuka rıda anlatılan şeraitin yolunda gitme sine bağlıdır. Anteb fıstığının mahsul — vermesindi bususf ehemmiyeti olan bir başka cihe daha vardır; Bu ağaçlar dişili - erkek | ol duklarından çiftleşme tabiatin türlü t& sirlerile müşkülleşmektedir. İnsanlar t rafından vücude getirilen fıstıklardı dişi ağaçlar arasına kâfi mikdarda erkel ağaç bıirakılması icab eder. Böyle olm sa dişilerin aşılanması noksan kalarak bif çok meyvalar (Fes « Boş) kalırlar, Gi zianteb havalisinde köylünün gikâyet tiği bu Fes halinin erkek ağaçların azlı * ğından ileri geldiğini, daha doğrusu bun dan çok tesir gördüğünü meyvacılık pro fesörü Glaysberg tesbit etmişti. Onuff için bu eski bahçelerde her üç beş ağacı bir dalını erkek fıstık ile aşılamak lâ zımdır, Yeniden yapılacak fıstıklıklar © da bu lüzumu göz önüne alarak, ona göl arada bir erkek ağaç bulundırmıya di kat edilmelidir. Erkek ağacın bolluğu az bir esinti İle de aşlanmayı mümkün Kit lacağından, ağaçlarda Fesin azalmasınfı mahsulün artmasını mucip olur. Menengiçlerin Anteb fıstığına aşılan ması cihetine gelince: Bunun için dabi sonbahardan aşılanacak fidanların bu * danıp temizlenmedi, çevrelerinin kazılıj bellenmesi lâzımdır. Bahar gelince - di ha doğrusu ağlaçlara su yürüyünce - Mi nengiçlere de birer göz aşısı vurulur, AŞ kaleminin çok iyi ambalâj edilerek ta zeliğini kat'iyyen kaybetmemiş olması zımdır. Aşıyı yaparken de gerek açılacak kertiğin, gerek aşı gözünün çok zaman çıkta kalmamlasına dikkat edilmelidif Aksi halde sızan su katılaşarak aşıni! ( Devamı 14 üncü sayfada ) Bacaksızın maskaralıkları : Tahtaravalli