| nin temin ve muhafazası hakkı Matbuatın cemiyet İçindeki mevkiüi Yazan: Muhittin Birgen Ün, kısa bir seyahatten avdet D ettiğim zaman öğrendim ki bir hayli zamandanberi üzerinde Işlenil- mekte olan bir kanun, nihayet Meclisten çıkmış ve bu süretle eski bir mensubu K olduğum bir meslek, yeni bir rejime gir- miştir. Dün sabah, bu kanunun kahrama- Un olan Şükrü Kayayı Haydarpaşadan karşılamıya giden gazeteciler, ona karşı Şükran duygularını gösterimek üzere, ge- yeline bir de çay tertib ettiler. Bizzat es- Ki bir gazetbci olan Dahiliye Vekilimiz, dün gazetecilerle iki saat kadar bir ara- da bulundu ve onlarla gazetecilik mesle- #inin inkişafı gayesi etrafında hasbıhal- der yaplı. * | Neşredilen bu yeni kanun nedır? Etraflı tahlili uzun sürer, Kısaca şöyle MWade edebiliriz: Gazetecilik bundan böy- Üle cemiyetin resmi himayesi ve resmi kontrolü altında bulunan bir meslek, «iç- timal bir iş> mahiyetini' almıştır. Yani, Güne kadar matbuat mesleği, hududsuz ve inzibatsız, bir içtimaf faalıyet şekli idi. JArtık bugün öyle değildir. Gazetecilik «serbest meslekler» denilen ve — inzibat Valtına alınmadıkları zaman. cemiyete faydaları çok şübheli görünen meslek- , Jerden biri olmak üzere, urumi bir inzi- | bat nizamına girmiş bulunuyor. Bu umu- | mt inzibatın mahiyeti, prensipleri ve tat- Dbikatı, tecrübe ve zaman ile bir takım Usafhalar geçirebilir; fakat, bugünden iti- baren inzibatın prensipi konulmuştur. | Matbuat, bir memleketin fikri, vicda- | nı, kafası ve kalbidir. Vatandaşların ka- falarını birbirine yaklaştıran, bn kafa- dardan bir hamur vücude geltiren cemi- yet içinde milli! bir vicdan ve milli bir | kalb gibi yaratan kuvvet, matbuattır. Bu bıkamdan matbuatın cemiyet — tçindeki | mevkii bir doktorun, bir avukatın mev- | künden daha ehemmiyetsiz değildir. Hat- | tâ, bazı ahvalde matbuat bu iki unsur. | dan daha kuvvetli bir rol oynar. Halbu- |P ki, şimdiye kadar memlekelimizde tüc- | cârlar, doktorlar, avukatlar için birer kontrol ve himaye müesseseleri vücude Pzetirilmiş olduğu, her biri için bir <odar, | bir <cemiyet» kurulmuş bulunduğu hal- 'de matbuat için böyle bir şey yapılma- | miştı. Yeni kanun bu eksiği dolduruyor. | * Matbuatın bu ihmali sebebsiz de de- iğildi. Ötedenberi Mmatbuat hakkındaki | dünya telâkkisi, hemen hemen «hudud- guz bir hürriyet» üzerine kurulmuş alan | bir akideden ibaretti. Fransız ihtilâlinin 'yarattığı telâkkilerden biri olan bu fikir, bilhassa harbden sonra, yavaş yavaş de- 'Bişli. Cemiyet içinde ferdin hürriyeti ka- dar kuvvetli bir hak ta bizzat bu cemi- | yetin umumf ve müşterek menfsatleri- olduğu Boanlaşıldı. Fikir hürriyeti demenin teşki- | dütsızlık, nizamsızlık, kaidesizlik, bir ke- | Mime ile, «serserilik» demek olmadığı fikri f anlaşılmaya başladı. Bunun anlaşılması da, bilbassa harbden soara — muhtelif | memleketlerde gazeteciliğin bir taraftan | kontrol ve bir taraften du himaye edil- | P zım geleceği fikirlerini mesi elzem mesleklerden biri olması lâ- doğurdu. Son kanun bu fikrin bizde doğduğunu ve ha- yata geçtiğini gösterir. * Birkaç kelime de Şükrü Kaya için söy- lemek isterim. Dahiliye Vekilimiz, res- mi bir adam, bir devlet adamı olmuzgdan €evvel içtimai bir insandır; yani, cemiyet —meseleleri üzerinde zihin yormus, cemi- yet işlerine karşı, devlet ydamı sıfatile değil, bir ferd, bir Şükrü Kaya olarak kendisinde tabif bir alâka duymuştur. Matbuat işi ile, vazifeten meşgul olan bir bürokrat değil, matbuata, kendi içtimaf ideallerine göre yeni bir bayat vermek istiyen bir cemiyet adamıdır. Onun, ken- disine mahsus bir hayat arlayışı, bir ce- miyet felsefesi ve bunlara göre de ideal- leri vardır. Bu kanun da onun bu ideal- lerile alâkadar bulunuyor. Dahiliye Vekilimiz bir hayli zamandan- beri matbuatı muntazam bir nizama tâbi bir cemiyet mesleği haline getirmek is- tiyor ve bu mevzu üzerinde bizzat çalış- makla beraber matbuat mensublarını da çalıştırıyordu. Bu kanun onun bir taraf- p tan içtimal ideallerinin ve bir taraftan a şuurlu himmetinin esecidir. Zaman bu Takvimde 365 kâğıd vardır. Bu kâğsdların her biri si- ze istifade edilecek yeni bir fırsatın mahiyetini haber ve- rir. Fakat görmeyi ve dikkat etmeyi okumadan yırtıp atar, fırsalı da kaçırmış olursunuz. İngilterede hırsızlar Tayyare de Çalmağa başladılar İngikerede adamın biri bir tayyare çalmış, içine atladığı gibi havalanarak kaçmıştır. Fakat, yolda bir kazaya uğ- ramış, yere düşmüştür. Tayyare par - çalanmıştır. Adama bir şey olmamış, ve derhal yakalanmıştır. Tayyare Vega — Gull sistemindedir. 1936 da Kral kupasını kazanmıştır, Romanya vatandaşlığından ıskat edilen sefir Son zamanlara kadar Romanyanın Va- şington elçiliğini yapan Rumen — diplo- matlarından Karol Davillo, Bükreşte hu- susi bir mahkemenin kararile Rumen vatandaşlığından çıkarılmıştır. Sefir, Gogğa hükümeti zamanında hü- kümeti tenkid ederek: «Romanyalı olp- mak benim için bir zül teşkil ediyor» di- ye makaleler yazmıştı. c eseri işliyecek ve Türkiye matbuatı da bu asrın yeni telâkkilerine daha uygun bir hayata doğru inkişaf edecektir. Kanun, matbuatımızı ve gazetecileri birçok bakımdan sevindirdi. Ancak, ben- ©e, memnuniyetin hududu daha geniş ol- malıdır; yani, bütün memleket sevinme- hidir. Çünkü memleket, milli hayatın te- mayüllerinis/daha kuvvetle ve daha salâ- hiyetle ifadeye muktedir bir —matbuat rejimine doğru ilk cidaf arlına atmış bu- lunuyor. Bu adımı attıran teşebbüs, Şükrü Ka- yanın münevver kafasından ve - içtimni duygularla dolu olan kalbinden çıktı. Zannedersem onun adı matbuatımızın tarihine çok derin bir tarzda karışmış bulunacaktır. Müuhitrin Birgen İSTER İ 'Tatil gününü çamlar arasında geçirmek niyeti ile Hey- SON POSTA İ İ Altın, gümüş, demir, petrol veya kömür kralı denilen adamların hayatlarını tedkik ederken: — Talihli adamlar, demeyiniz, talihleri sadece takvi- bilmezseniz kâğıdı Tmin yaprağında yazılı fırsatı görmüş olmalarındandır. I Hindistanda kolera Hergün bir fıkra —| Ayetinden 14,000 Kişi öldü ! j ı Kendine bir kat elbise ; alırsın $ — İzmir valisinin oğlu, Kırkağaca şa- ! âr Eşrefje misafir gelmişti. Şair Eşref # cimri idi. Fakat nasılsa misafirine ik- $ # zamda bulunmak istedi. Bir jandarma # çağırdı. Cebinden bir ikilik çıkardı: ; — Oğlum, dedi, bu para ile gidip bi- $ ze rakı ve meze glacaksın! ! Jandarma dışarı çıkarken misafiri 3 bağırdı: İ w biraz.. bey, paranın üzerini î de sana birakıyor, onunla da kendine $ bir kat eldise alırsın! M ltanz nn gl İngiltereden Amerikaya B yıl içinde bir çöleiçümetinedi < Nakledilen köşk tısadi derdlerle karşılaşmış olan Hind hükümetinin başına son günlerde ye - ni bir gaile daha çıkmıştır: Bu gaile nisan ayında patlak vermiş olan kole- radır. Hastalık yıldırım sür'atile yayıl- mıştır, Sıhhiye teşkilâtının bütün gay- retine rağmen kök salmıştır. Şimdiden 48 mıntakanın 44 ü müsaptır. Ölenle- 'rin mikdarı 14 bin tahmin edilmekte - dir. . İngiliz idaresi bütün doktorları se - ferber ederek sıhhiye idaresine yolla - mış ve idare emrine hududsuz bir büd- ce vermiştir. Şimdiden aşı yapılanla - rın mikdarı 1,5 milyonu bulmuş, Ku - yulara dökülen permanganat da 40 to- nu geçmiştir. Fakat bütün bu tedbirle- vye rağmen hastalık devam etmektedir. Hindistanda öyle bir an'ane vardır ki, koleradan ölenlerin — defnedilmelerini veya yakılmalarını meneder, nehre a - tılmalarını ister. Hastalığın devamın - rihi kıymeti haiz Kasel köşkü ihtimam- la yıkılarak, taşları teker teker Ame - rikaya gönderilecek, orada — yeniden kurulacaktır. İngiliz gazeteleri «mima- ri hazinelerimizden birini daha kay - bediyoruz» diye tasalanmaktadırlar. Gazinodan polis karakoluna gönderilen haber Sözün Kısası Sokal başlarına Asnlacak ilânlar *t * lmanyada yol kazalarını azalt- mak için birçok çarelere baş vurmuşlar. Bu arada sokaklara da: «Gözünüzü açın.» İlânları asılmış. — Bu ilânlar işe yarar mı? Diyedeksiniz.. orasını bilmem. Fakat — İşe yarıyorsa bizde de yapalım! İişe yarayıp yaramadığı öğrenilebilir! Diyeceksiniz.. yapalım.. fakat bizde da- ha başka ilânlar da yapmak lâzım, İşte birkaç örnek: İ «Gözlerinizi yumun!> «Kulaklarınızı tıkayın.» «Nofes almayın!» «Ağzınızı kapayın!>» «ÂAyağınızı atmayın.» — Şaka ediyarsım? — Hayır, ciddi konuşuyorum. Meselâ evleri yıkık, kaldırımları eğri böğrü, günlerdenberi çöpçü girmemiş Belediye arazözönün bir kere bile uğra- madığı bir sokağın başına: «Gözünüzü yumun!> Hlânı asılamaz mı? Her evinde bir radyo, bir gramofon bu. lunan bir sokağın başına: «Kulaklarınızı tıkayınız.» Levhasını asmak iyi olmaz mı? İki ev, iki apartıman arasında sık <mış arsalar pek çoktur ve bütün bu ersalar birer daimi çöp istasyonu haline g lmiş- tir, Bu arsaların önlerine birer tane: «Burnunuzu tıkayın.» ' Levhası asılsa, gelen geçen de burun. larını tıkayıp leş kokusu koklamaktan kurtülsalar iyi değil mi? Cihangirin toprak yolları başında bi. rer: «ÂAğzımızı açmayın, içine toz, toprak kaçar.» Levhası bulunsa ne kadar faydası olur. Ve hele ucuzlamış olmalarına rağmen bütün eğlence yerlerinin kapılarında: «Ayağınızı atmayınız.» Levhası l1âzım değil midir? *kk İsparta muallimleri yardım kongresi Isparta (Hususi) — İki yıl evvel vilâ - yetimize gelen kültür direktörü Nâzım Örensun'un teşvik ve delâletile teşek « kül eden tasarruf ve yardım sandığının ikinci defa olarak heyeti umumiye top- lantısı oldu. Bir buçuk yıllık çalışma ne- ticesinde sermayesinin 5500 lirayı bul « duğu ve hissedarlara ©6 9 kâr verdiği idare heyetinin raporundan anlaşıldı. Yal- nız öğretmenler arasında faaliyette bu- lunan bu teşekkülün kurulmasında bü- yük himmet ve gayreti bulunan kültür direktörüne bütün vilâyet öğretmenleri şükranlarını söylemişlerdir. Kızılcahamamda bir köprü tamir edildi Kızılcahamam (Hususi) — Kazamı» za bağlı Çeltikci nahiyesinde İnceğiz da-bu an'ane mühim bir'âmil — olarak Pariste Arrasta bir gazinoda oturan- görülmektedir. lar, ceketsiz bir adamın koşarak gazino- ya girdiğini, bir bardak şarab ısmarlıya- rak bir nefeste içtiğini, sonra telefona koştuğunu ve karakolu arayıp: «— Allo, ben sevgilimi öldürdüm. Pen- ceremden aşağıya attım!> dediğini hay- retle görmüşlerdir. Adam, telefonu kapadıktan sonra, san- ki hiçbir şey olmamış gibi, ellerini, kol- larını sallıya sallıya gazinodan çıkmış, yan sokaklardan birine sapmıştır. Hâdi- se mahalline yetişen polisler adamr, bir kadın cesedine bakarken yakalamışlar, dır. Adam, Fransız lejyonerlerinin en huy- suzlarından biri olarak tanınmıştır. Nevyorkta bir sene sonra meydana çıkan bir cinayet Nevyorkun tanınmış şahsiyetlerinden dürmek suçile tevkif edilmiştir. Bu a- dam, cokeyi ilkönce tabanca ile öldür- müş, sonra tel ile bağlamış, karısile bir- likte balayı seyahatlerini — geçirdikleri bir dağ kulübesinde çimentodan hazırla- dığı bir lâhde yerleştirmiştir. Bir sene sonra hâdise meydana çık- miştir. İNANMA! İSTER «Yazı geçirmek üzere İstanbula gelmiş olan bir cene- NAN, beliadaya gitmiştik. İnce bir dağ yolunun kenarında ©- | bi anlattı: tururken gözlerimiz karşımızdaki ağaçlara ilişti. Hemen hernen hepsine tırtıl üşüşmüştü, dalları beyaz beyaz le- kelerle doluydu. Canımız sıkıldı, elimizdeki gazeteyi *0- kumak istedik. Baktığımız-ilk sütunda şu fıkra vardı: İNAN, İSTER — Mısırda bir bahçesi olup da hastalanan hü- kümete bildirmiyenler cezaya çarpılırlar. Öyle nebat hastalıkları vardır ki, belirir belirmez memurlar gelir, ağacı keser gölürür. Böylelikle hastalığın önüne geçllir.. İSTER İNANMAIJl köprüsü namile tanınmış bir köprü vardır. Bu köprü Çerkeş, Zafranbolu, Beypazarı, Ayaş kazalarile Güdül na- hiyesi halkının yegâne geçld yeridir, Bakımsızlık yüzünden birkaç sene evvel yıkılmış olan bu 30 metre uzun. i köprüyü kazamız kaymaka- luğundaki biri, gene tanınmış cokeylerden birini öl-| mı Vasıf Kolçak meccanen kereste te- darik ederek ve civar köylerden usta ve amele celbederek çok güzel bir şö« kilde tamir etmiştir. h TAKViM