bulunamaz. Biricik ilâç israftan, süsten ve lüksten kaçmaktan iba- rettir. Bizim köyde bir de petrol derdi var; çünkü burada elektrik yok. Bakkallarda petrol kalmadı. Keza ekmek derdi var. Tersane amele- sinden binden ziyade halkın bura- da oturması ekmek İstihlâkini artırmıştır ; istedikleri kadar un , bulamıyorlar, furunlar istedikleri kadar ekmek çıkaramıyor. Önü- müzde deniz var; içinde balık çok; fakat köyde balıkellık kurulma mıştar; şimdi balıkcılığa kalkmak balık ağı fiyatından dolayı göze alınacak iş değildir. Sandallar da öyledir; tamir için çivi çok bahalı, ip ve yelken bezi çok yüksek fi- yattadır. Sandalcılar zamanında sağlam malzeme kullanmağı âdet edinmedikleri için şimdi pejmürde takımları ile kaldılar ve hiç yeni- leyemiyorlar. Kabahat onlarda diyeceksiniz. Hayır! Kabahat köy- lüde değli, köylüyü ecdadından ve babasından gördüğü duren- dlştikten uzak bırakmağa sebep olan cehalettedir. Vaktile yurdu- muzda son derece önünü görmek ve ihtiyatlı olmak kaide idi. Her ev kışlık malzemesini, ununu, y&- ğını, opasdırmasını, tarhanasını, bulgurunu ve odununu kömürünü yazdan hazırlar idi. Bu çok kıy. meli âdet şehirlerde değil, köy- lerde bile kalmıyor !! Buna mukâ- bil yavaş yavaş israf süsü ve lüks geldi! İşte oihan harbinde bize en fena tazyiki yapan taraf bu israf ve süs huyudur. Fakat meyus olmıyalım. Zararın neresin- den dönsen kârdır; derhal sade ve basis hayatm dönelim, süsten ve israftan kaçalım; ihtiyacı çok ba- sit ve mahramiyete alışık müba- rek millet olduğumuz için Avrupa halkına çok ağır gelen bu mahru- miyetlerden biz yine en az sarsi- hrız. Şimdi bu mevzu üzerinde ya- zarken bugün gelen gazetelerden Vatanda bir Amerika gazetesinden tercüme olunmuş çok dikkate lâ- yık bir makale gördüm. Bu ma- kaleyi Vatana nâkleden Ahmet Emin arkadaşımız güzel bir de baş makale yazmıştır. Ameriks gazetesinden şu par- çaları alıyorum : Nevyork şehrinin yedi İyölt nüfu- su vardır, Şehrin mürmal yiyecek ihtiyatı üç günlüktür. Yani İsevyork sıl bir ablu- Tü — Servetifünun — 2345 Mekik Sn ka altına alınirsa, halk da her vakitki gibi yiyip içme itiyatlarına devam ederse yet- miş İki saat sonra Nevyorkta kıtlık başgös- terir. Erzak, vesika usulile ve tasarrufla sarfedilse bile mevcutla uzun bir zaman idare edilemez. İki ay zaman geçtikten sonra Nevyorkta sağ kalabilen adamlar, yamyamlık usullerine sukut edip diğer lasanları yiyen bedbahtlar olacaktır. Yamyamlık lâkırdıst kulağa çirkin gelir. Fakat insanlar, açlık yüzünden çılgın bir hale inince gözleri bir şey görmez, in. sanlıklarını unuturlar. Bunun sık sık misal- leri görülmüştür, Salâhiyet sahibi bazi Amerikalıların endişesine göre yamyamlık tehlikesinin Nevyorkta değilse bile Belçikada, Holanda Norveçte başgöstermesi ihtimali vardır. Eğer milyonlarca aç insana hariçten bir miktar gıda gönderilmezse, işgal altındaki memleketler gelecek mahsulden evvel bir yamyamlık devrine sukut edebilirler. İngiltereye yardım tarafdarı Amerika- lıların bir kısmı bu tehlikeyi görüyorlar, bir kısmı ise şu kanaattedirler ki maksat ne olursa olsun, bu münakaşa Hitlerin ekmeğine yağ sürebilir. Eğer dat düşüncelerden kendimizi kur- tarirsak şu kanaate varırız ki İspanyollar, Hollandalıları, Belçikalıları doyurmak aske- rl bakımdan bir mahzur değil, bir faydadır. İşgal altındaki sahalarda mide yolile kaza- ntlacak her aile, demokrasi davasının tabii bir müttefikidir. Harp tarihin hiç bir devrinde bu kadar vahşi şekiller almamıştır. Bir zaman erler erlik meydanında ölürlerdi, köyde kalan dul ve yetimleri ağlaşırlardı. Şimdi kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar, hastalar her saniye ateş hattında, ölüm tehlikesine maruz bulunu- yorlar. Bomba altında derhal ölenler en mes'ut insanlardır. Ceri kalanlar açlık ve mahrumiyet İçinde bin türlü azap ve İşken- celer çekerek yavaş yavaş ölüyorlar.... Tek- far ediyorum : Bu kış İçin Avrupada yam- yamlık tehlikesi muhakkaktir. Bunun önüne geçmek için bugünden tedbir almak gerek- tir. Yarın dövünmeye mecbur kalmayalım. .. Amerikalının yazdığı yamyam- lık kelimesi yerindedir; çünkü aç gözlülüğün sonu yamyamlık ve Hünharlıktır. o Avrupayı Oyakıp kavuran bu muharebe esas itiba» rile Emperyalist siyasetinin aç gözlülüğünden doğmuştur. Ben bunları yazıp düşünürken Serveti- fünunun 13 Eylül 1928 tarihli ve 16874 numaralı nüshası gözüme İlişti. Ne acı istihza! Bu nüshada meğhur Amerika hariciye nazırı Keleog'un 27 Ağustos 928 de Pa- riste topladığı milletler arası kon- grasının tafsilâtı var. Malümya, Kelloğ misakı denilen bu ahitns- meye inza koyanlar mutlak su- rette muharebeden kaçacaklar ve yapmıyacaklardı !! Pariste imzalıyan devletler şun- lardır ; İngiltere ve bütün müstemle- keleri - Amerik - Fransa - Alman- ya - Belçika - İtalya - Japonya - Lehistan - Çekoslovakya - vesaire. Bu misakı Fransada Havr şehrinin Amerika hariciye nazır! için bilhassa yaptırtıp hediye ey- lediği som altın kalemle imzala- mışlardı. Bunlara gülmeli mi yok- sa ağlamalı mıf Ahmed İhsan TOKGÖZ Değirmenderede fındıklar kurutulurken