a e elfi a 2 Ve EMMANUEL BOVE'DEN: HALID FAHRI OZANSOY e — 34 — — Biliyorum, diye Arnold cevap verdi, ve bil. hassa bunun için içeriye girmeğe cesaret ettim, Dü- şündüm ki ihtimal, böyle bir vaziyette, küçük bir para yardımı size faydalı olabilirdi. Herkes ona hayretle baktı. Hâl hamallarından nümunelik biri, sert bir sesle; — Maksadınız alay etmek mi ? diye sordu. Bunu hemen bize söyleyip, zira o takdirde başkalarının felâketine hürmet etmeği size öğretirim. Arnold şaşırmadı. Vakıa hareketinin garabetini farkediyordu, fakat intihab edecek başka hareketi yoktu. Bir an evvel hemeinslerinin, yani tam ken- dilerine ihtiyaç hasıl olduğu sırada geri çekilen bu sefillerle müşterek hiç bir şeyi olmıyan adamların yardımına koşmak telâşiyle, bu matemzede ailenin içine karışmakta tereddüt etmemişti. — Ben de tırap çekiyorum, diye devam etti. Demek ki beklenilmiyen bir dostun yanımıza gel- mesi ne tatlı olduğunu bilirim, Vakıa &izi tanımı- yerum. Ayni zamanda evinize bu suretle girdiğim- den dolayı affınızı dilerim. Fakat bu ikametgâhın önünden geçerken, bu demir perdenin arkasında kendileri de ıztırap çeken ve pek tabii, öyle zanne- dileceği kadar benim de kendilerinden uzak olmg- dığım adamlar bulunduğunu farkettim, Grup, bu lâkırdıları hayretle dinlemişti. Arnold'u tetkik için bütün gayretlerine rağmen hiç biri istib- zanın farkına varmamıştı. Bunun için, darılmadan evvel, bu müdahulenin hakiki sebebini bir hareketle ortaya vurmasını bekliyorlardı. Tecessüsleri, tahkire uğrıyan ıztıraplarından, onlara kendilerini gözetme- lerini emreden sevki tabiilerinden daha kuvvetliydi. Arnold : — Evet, diye ilâve etti, yauınıza gelmekle iyi bir harekette bulunacsğımı düşündüm. Siz ıstırap ç8- kiyorsunuz, ben de ize yalnız ıztırap çekenin &8iz olmadığınızı söylemeğe geliyorum. Bu acemice söz, derhal, ailede bir şüphe uyan- dırdı. İçeriye giren yabancı bir dolandırıcıdan başka bir şey değildi. Para araştırırken, bunu, bedbaht adamların yanında daha kolaylıkla elde edeceğini sanıyordu. Tam ailece bir birleşme ile, gurup derhal göstermek istedi ki enayi değildi ve güzel cümleler kendilerine tesir yapamazdı. «HİM hammalı, huşunetle : — Geldiğin yere dönebilirsin, dedi. Bizim bu anda senin gibi tenbellere para vermekten daha başka ya- pacak işimiz var. (idin çalışır ve kendine bir par- 118 — Servetifünun — 2344 desü satın alabilecek bir para kazanırsan daha iyi edersin, Arnold yerinden kıpırdamadığı için, kalktı. — Gidecek misin, gitmiyecek misin * Delikanlı, elini uzatarak sükün bulmasını işaret etti, Hiç şüphesiz, zahiren hiç bir taliin kendilerine yüksekten konuşma hakkı verir görünmediği halde böyle konuşan kimseler kadar ufak adamların hoş- lanmağdığı bir şey yoktur. Matemzede sile Arnold'u ancak entrikacı bir serseri olarak görüyordu, öyle bir serseri ki, daha kolaylıkla dinlenmek gayesine varmak için kendisini hayırhah bir adam gibi tanıt- mağa yelteniyordu. Hâl hammalı, daha şiddetle yumruğunu sıkarak : — Gitmek için daha ne bekliyorsun ! Diye devam etti. Bu ihtar Arnold'un asıl duygularını soğutmak şöyle dursun, bilâkis âlicenablığını çoğalttı. Şahsına hakaret edildiğini işitmek, kendisine tatlı geliyordu, Bu, onun güzel hareketine daha fazla büyüklük veri- yordu. Fena muamele edilse de, tahkirlere, küfürlere uğrasa da gene iyilik yapacaktı. Hâkimlerinin mü- samahasını, merhametini kazanmak kendisine lâyık bir güzellikte değil miydi ! Tumturaklı bir ifade ile: — Gitmiyeceğim, dedi, yahut ıztıraplarınızdan ne derece alâka umduğumun farkına varacağınız zaıan& kadar gitmiyeceğim. İhtimal elbiselerim, yorgunluğum, size, benim, dilenmeğe gelen bir ser- seriden başka birşey olmadığım zannıni veriyor. Bi- lin ki üç gündenberi ne uyudum, ne yedim. İşte böyle, ıztırabımla, ne yağmura ne hiç kimseye aldı- rış etmeden yalnız başıma sokaklarda dolaşıp duru- yorum. Benim saatim de gelecek, hem okadar ça- buk gelecek ki sizler beni dikkatle dinliyeceksiniz. Kasanın yanında oturmuş olan kadınlardan biri; — Çıkıp gider misin buradan, deli herif” Diye haykırdı. — Size yapmak istediğim iyiliği yapmadan bu- radan gitmiyeceğim, Madam. Pekâlâ, işte alın bunu ve bana teşekkür etmeyin. Lüzumsuzdur bu. Bana minnettar olsunlar diye böyle hareket etmiyorum. Bu sözleri söyliyerek grupa yaklaştı ve cebinden yüz iranklık banknotlar çıkararak çolpaca masanın üstüne fırlattı. Çehrelerde derin bir hayret irtisam etti. Hiç kimsenin beklemediği bir şey varsa, oda, bu garib hareketti. — Devamı var —