ii # No. 2232—547 olan, W. Durant bu kuvvetin başka hiç bir kavme mü- yesser olmadığını iddia eder. Japon şairi yalnız, tabi- attan *aldığı ilhamları, süsle hissini bilen bir şalir ol- makla kalmaz. Aynı zamanda kendisini okumayanların hayâllerinde onu teressüme muvaffakf olan bir res- . samdır. Evvelâ hayalde yarattırır, sonrada kalbine bir aşkla nakiş ettirir. Milâdi 1000 senelerinde yaşmış olan«kulağa söyle- nen hikâyeler» muharriresi bayan Sei Shonagon, yüzü- nün podurası gidecek korkusu ile sevdiği aşıkına sarı- lamamış, daima hasretini çektiği bu saadete bu kor- ku yüzünden bir türlü varamamıştı. Pek ziyade sev- diği aşıkını bir genç şair uzun bir şiirile tasvir etmiş ve bu şiirini de gelip güzel muharireye okumuştı. Onun lâkyd kaldığını görünce hayretle sormuştu: — Neden | şiirimi beyenmediniz mi ? — Güzel, fakat sevdiğim adamı ne hayâlime resm edebildi; ne de ondan yeni bir aşkı kalbime nakş etmek kudretini gösterebildi |. Cevabıni vermişti. İşte şair böyle bir şiir meydana getirmiye muvaf- fak olandır. Biz (Gürtunca) da bunu tamamile gör- mekle hayret içinde kalıyoruz. i Ömründe bir tek Japon şürini görmemiş ve oku- mamış olan (M. F. Gürtunca); bizde buna muvaffak ol- du, Daha açık bir tabir ile başlı başına yeni ve mü- him bir mekteb vücuda getirdi. Anadolu şiir kitabındaki şiirler, daha dogrusu teren- nümler; vezin, aruz, hece, serbest nazım gibi, yıllar- dan beri beyhude dedi kodularile gürültüler kopartan şeyleri, evvelâ, alıp avucının içinde mezc ettikten son- ra, ruhuna koymuş; ve bu mahluta orada eski ihtiyar- İsmış şeklini değiştirtmiş; his ile, ruh ile, duygu ile görgü ile süsleyerek ortaya çıkarmıştır: «Bindirdim gönlümü bir yağız ata «Dağ demez, kır demez durmadan gider. «Dizgini aşkımdır, kırbacı aşkım <Bir küçük kılına vurmadan gider. «Sayısız yolcular geçiyor yoldan «Sel gibi akıyor, tam yedi koldan «Bir dertle gçeenler Anadoludan «Bu dert diyarını sormadan gider.. Bnnu tahlile ne hacet.. Bu şir, en aynı bir vatan- daştan, en münevver bir vatandaşa kadar hepsi-in ha- yalinde Anadoluyu tersim ediveren bir ressam oluve- riyor. Ve kâlblere muhabbet bekliyen eski Anadolunun açılarını nakş ediveriyor. Gürtuncada hayalin semalar kadar geniş ve yüksek olduğunu görüyoruz : «Derim: Çoban yıldızı Gök yüzünden kaybolma, «Fecri bak dolaşıyor, âşık gibi daima «Rüzğarın kolunda, O çoban şarkıları... Gürtunca, en ziyade vatan ve onun aşkıyle yan- mış; onun savaşlarile coşmuş, ülkesinin tabii güzelliği ile sevinmiş, onun kusurlarıyle de ağlamış bir şairdir. Ana yurdun dünkü ve bugünkü hallerini tasvir eden UYANIŞ 2 şirleri, bunun en bariz, en âçık bir numunesidir. Onun gözünde dünkü (Anayurd) budur. Fakat bu yuva, onu sevmesini, okşamasını bilmiyen bir saltanatın elinde, ak saçlı bir kadına ateşten top- rağını kana vermiş! Erkeğinden kalan gür bir anın peşinde gözleri al kanlı bir dulu dağları düzelttirmeğe uğraşdırtmıştır. «Tekkeler, Tekkelerin bez dolu parmakkapısı, «<Uzanır şeyh eli, zemzem diye bir maşrapa &ul.. Bu garib yurdda o zaman ümit bile kalmamıştır; «Fecri bir parça ümidden de uzak hasta sabah, «Kara gurbet çekiyor yolların üstünde bin «ah»! Fakat onu bu dertten kurtaracak bir kuvvet vardir. gençlik.. Şair artık ona hitab eder: «Tunç değil, taş kesilsen genç; delikanlı kalk.. bak, «Senelerdir kuruyan beynine kartal gözü tak.. <Düşaün artık o elinden baba mirası saban, «Dağ yıkan benzin glevler, sana yapsın harman... Yık gu kerpiç evi, yık hanları, yık her sen Yap şa viran eli en sonunda güneşler yeti. sen. Çok bahtlı şairmiş.. O zaman verdiği nasihatı bu- gün görmekle bahtiyardır. Büyük inkılâb, bu bedbaht ülkeyi ve halefini güldürmüştür. «İzmirin engin üzüm bağları <İşte hür yurdunun üstünde gezen sevgili &9.. «İşte şarkında büyük Van gölü, garbında Meyg «İnce bir tül gibi işlenmede her kalbö sşviğgi «Herkes atmış yüreğinden, koca hicran ağıtı, «Kızların çehresi andırmada gül yaprağını., «Yaşlı gözler güler olmuş, saçı ak pak nineler, «Demiyorlar: «Sewelerdir bu yürekler inler!» Artık ne tekkeler, ne zehirler, nede efsunlar yoktur. «Yok o zemzem diye hergün su veren şeyhin eli, «Bir sevinç şarkısı kalbinde uçar ülke yeri, «Çekmez olmuş kara gurbet yolun üstünde bir ah, «İşte yurdun doğuyor üstüne hülyalı sabah. Şimdi büyük Türkiye medeniyetin bir yuvası, gi» neşin, aydınlığın semasıdır : «Koca dünyalara meydan okuyor Türk eri bak, «Kararan ülkeyi yapınış t& güneşler yeri bak, «Uçuyor trahu semanızda mukaddes (Ata) nın «Nerde bilmem eşi, dünyada bu eşsiz vatanını; O, anadolunun her şebrini, her yolunu, her dağımi şiirlerile ayrı ayrı süsler. Fakat istiklâl savaşı şiirlerin» de bilâtereddüt diyeceğim: en hasşas, en kıskanç, en hakiki bir şairdir. — Devamı 31 inci sayfada —