m mi Odayı ayi sesiz sikâtu yırtan Suad #vde mif vr Mahal melt Odasındadır. Ağimest olduğunu söyleme Ji, Abim olduğunu bugün esli, Düğüm kendiliğin- İba aa Be ba, a başı peki. Bai e . Böyle, haya sonra Grove çil. Hehgini bulmağa baş- ağanın enbeliğini ılık bir imle mislişerek: Beni iste- #ün poron erkek» dedi. , O, Bendi böyle çağırırdı, Onca o yl hakikat bu e gana artık aramıyor baygınlık sen Beni, tammadan önce bütün Eger #midi o olabilirdi. evildjadan başka bir insan ; sanmıştım. Fa- a vi hakikatim sensin. aynı halde sâ- Yalnız, gözleri- Hemiş hayret yanık kir öptü.. Fakat âkilere beBze- SERVETİFÜNUN — Gidiyorum, dedi. — Nereye? Ne cavab vereceğini bilmiyor du. Düşünemedi bile. Bilinmez hangi tesirle: - Memduha! Diyiver- di. — Memduba mı? Dargın değil misiniz? — Dargınız, Ama barışmak 1â- gım; muhakeme günü yaklaşıyor. Bu meseleyi bir neticeye bağla- mek lâzım. Sent-Antuan papazile aramızda bir anlaşma yapıp dava dan vaz geçirebiliriz belki., Bu vadide birçok cümleler sarf ettikten sonra evden çıkmıştı. Nereye gidöceğini bilmiyordu. Siyah kalabalıkların arasından geçti. Manâsını tahlil edemediği yarı çılgın bir neşe ile uzun 78- man sokaklarda dolaştı. Saat do- kuza doğru Taksim meydanının ortasından hızla yürüyen beyaz pardesülü bir adam gördü, Bunu Memduh zan etmişti. Arkasından koştu, yanına geldiği vakit o ol- madığını tanıdı. Onun evine inen yokuşa doğru aynı süratli adım- larla yollandı. Kapı zilini çaldığı zaman; bu ziyaretin sebebini kendi de bilmi- yordu. v Pencerelerden, yağmur yağdığı görülüyordu. Gecenin ilk sularında Suadin evinde, İbtiyarla kızı arasında çu konuşma geçmekte idi; — Sant kaç baba? -— Dokuz kızım. — Sünd hâlâ gelmedi,. korku- yorum. ğ — Suad telâketlere gülmesini bilir Emine, Hena geyler düşünme öyle, — Son günlerde Sundi iyi bul- muyorum.. — Yamamile mesud olan insan var mıdır ki dünyada kızım! Me- şad zan olunan insanların da ha kiksten bahtiyar olduklarını mı san ediyorsan! Emine kendi ken- dine söylendi: - Nöbet geliyor ba- na. "— Ne söylüyorsun kızım?! — Karanlık, Işığı söndür ba- ba.. İhtiyar elektriği kapadı. Pen- cereden akan bakır rengi ışık oda- uın tabanını yalıyordu. No, 39393— 547 — Oh.. Böylece kendimi daha iyi his ediyorum. Aydınlık ve sen- den başkaları beni sıkıyor baba. — Velinimetimizi unutuyor mu- sun Eminef — Suad uzakta değilki? Suad yanımda değilki baba. Susdu, sonra: - Ben kederden korkmuyorum. Dedi. — Aferin. Kederden korkulur mu, tabii korkulmaz. İç sıkıntısı zaman gibidir, geçer.. - — Zaman gibi. Ölümden de korkmuyorum ben artık. Fakat .ölüm zamana benzemiyor. İç si- kıntısı zaman gibi geçiyor; zaman bizi ölüme götürüyor.. — Ölüm, zaman kavisinin son noktasındadır kızım. Sen zamanın ilk durağındasın halbuki. — Zaman kopmaz mı babaf Duvardaki sanate uzun uzun baktı; rakkas, bir derviş bedbinli- ği ile iki tarafa yalpa vuruyordu: — Hayır kızım. — Ama birçok makineler eğki- tir, makaralar bozulur, zenberek- ler kopar, çarklar dönmez. Kısın son gözleri sıralarında saat durmuğtu.. — Saat durdu, kurmak lâzım kızım. — Zaman yürüyor baba... — Sant durdu kızım... Emine mırıldanıyordu: - Karan- lık beni teselli ediyor, — Karanlıkta dertler uyuşur da Emine. — Dünyaya gözlerim kapalı olarak gelseydim hiç derdim ol- maz mı idi baba, — Hayatta saadet yoktur, E- mine, — Ben saadeti karanlıkta bu- luyorum ama.. — Öyle zan edersin. — Ben kör olmak istiyorum ! İbtiyar, boynuna bir balyozla vurulmuş gibi: - Sus! böyle şeyler söyleme.. Öldürmek mi istiyorsun beni! Diye bağırdı. — İyiliğimi istemez misin ba- — İstemez olur muyum çocu- gum? — Ben karanlığı istiyorum. Öyle ise niçin gözlerimin kör ol- masını istemiyorsun benim? — Bir günün yarısı . tamamile karanlık evlâdım, — Arkası var —