No. 9232—547 Memleket Edebiyatı -— 21 nci sayıfadan devam — «İzmirin matemi kalplerde yakarken bir ateş, «Efenin ruhu da olmuştu o an yangına eş «Aydının bağrı yanık oğlunu sarmıştı şu dert: «Akdeniz sahili mademki gönülden dolu dert, «İzmirin kızları mademki hazin ağlaşıyor, «0 gülen yüzleri mademki elemler taşıyor. «Gidecek kurtaracak düşman elinden o eli «Gülecek gül yüzü güller saçan İzmir güzeli.. «İşte akşam çöküyor, gün kıra yorgun siniyor, «Toplu bir gölge yamaçlarda biraz dinleniyor, «Bir hayalet yürüyor.. belde sarılmış kuşağı, «Cepken atmış omuzundan bu bir Aydın uşağı! Şair nineye kalbinde onlar için bir türbe yapdır- tıyor ve soruyor : «Yurdumun uğruna bir gün koşarak cenk yerine, <İsmi meçhul, izi yok, türbesi yok, Türk erine «Acaba böylece bir gün açılan kanlı kabir, <İnleyip, can çekişen bir snanın kalbi midir? UYANIŞ 31 ii Bu şiir, başlı başına bir ayna gibi, yazabilmek için his etmenin lâzım olduğunu bir daha gösterir. Hisler ve duygular, onu besliyebilecek, terennüm ettirtebile- cek bir zekâya malik olduktan sonra, veznin, aruzun, hecenin, serbest nazmın bir yaradıcısı meydana çıkmış olur. Her fert tabiattan bir şair, tabiattan bir mugan- nidir. Fakat gene her fert bu his ve duygularını keli- melerle süslüyebilen, onu karşısındakinin dimağına tersim eyleyen, kalbine nakş eden bir sanatkâr değil- dir. Tabiatın ancak milyonlarda bir kısmet ettiği bu hassa, sahibini bütün bu evsafın yaradıcısı olarak meydana çıkarır. Vezn, aruz, hece zorla değil, hisle doğmalı, serbest nehirler gibi akarken coşup taşma- lıdır. İşte ancak o zaman matrut, manzum bir âhenk ortaya koyabilir kanaatindeyiz. Biz, Gürtuncada bunu bulmaktayız. Ve istiyoruzki, menbaından çıkan bu nehir, durmadan coşsun taşsın.. Pek ziyade sevdiği yurdunun şiir sanatı, bunu ken- disinden büyük bir hakla talep etmektedir. Zaten bu talep acaba onun çok hassas ruhunda, hassas bir musikişinas gibi, güzel bir sesi çıkarabilmesi için akordunu tanzim ile meşgul değil midir ?... Bunu zaman, temelini attığı yeni mektebin tamam- lanmasında gösterecektir. Riza Çaydark — Yarasalar gibi yaşamak is- yorum ben! dir, delirmek |. — Güneşi özlersin bir gün E- — Suad; - İrsi mine? hastalığın tedavisi — Hayır. — Ben ne olurum sonra? De- yor beni.. Delirmek! Ne feci şey- Diye teselli etti ihtiyarı. İhtiyar: - Nasıl? Nasıl? Diye sa- & mu f.. Benden birşey saklıyordun İ — Saklamak? olmıyan bir şeyi saklamak?, — Belki yanılıyorum, onu 6e- viyor musun Susd! — Kimi Emine. Sonu olmı- yan bir şey. Bana öyle birşey gös- olmıyan bu kabildir baba. nizler kadar güzel gözlerine bak- madan, hayalimi gözlerinin ayna sında görmeden nasıl yaşarım Emine Hareketsiz konuştu: - Suad da- ha gelmedi?. — Gelir. — Ben saadete kavuştuktan- sonra mıf — Beni öldürmek mi istiyor- sun? Bu acıya ben nasıl dayan rım? Sonrü, Suad nasıl yaşar! — Saniyelerle beraber her za- mâanki gibi. — Seni seviyor. -— Ben daha çok karanlığı 86- viyorum baba.. Merdivenlerden ayak gelmekte idi. — Emine! Suad geliyor. Emineden cavab alamadı, Çün- ki sar'a nöbetine dalmıştı; dudak- larının kıvrımında beyaz bir kö- pük vardı. Suad ve Grove girdi- ler. Baba: - Yavaşi. Dedi. Sur'a geldi gene.. Bu nöbetlerden kork- mağa başladım. Bu yıpratıcı illet insanı deliliğe kadar sürüklermiş, Şimdi ölümden fazla bu ürkütü- sesleri yıkladı ve sonra: - Gidiniz, yemeği- nizi ayırdım, Dedi. — Yemiyeceğim.. Ve bu gece- yi burada geçireceğim. — Grove; kıskançlığının bütün ihtirasile: - Hülyalarınıza pay bul mak için! Bir hizmetçinin gar'asın- dan istifade etmek için değil mi. Dedi ve asabi adımlarla uzaklaştı.. İhtiyar sordu: Bütün geceyi mi9 — dök ağarıncıya kadar... — Çanlar çalıyor, Gece, kilise katedrsllerinde öldü, Bulutlar ter- sine dönmüş dağlar gibi ufukda,. Gök ağarıyor. Gök, gök ağarıyor. Bunlar, Suadin melânkolik ve hasta sözleri idi. -—- Derdin mi var Suad. Ce- vab vermiyor musun? Niçin cevab vermiyorsun f. — Ağlıyor musun Suad ? — Ağlamakmı? Niçin gülmek değil de ağlamak! Nen var — Hiç, Hiç bir şeyim yok. — Söyliyecek hiç birşey yok- terki sonu olmasın, bitmesin, va- rılmasın, Erişilmiyen şey ki sevil- meğe lâyıktır. Açıyınız ona, biç uyumuyor. — Sen de uyumuyorsun. — Evet.. Ben de uyumuyorum. — Ben de,. Susdu, sonra: — İçidiyor mugun, dışarda rür- gâr esiyor. — Evet. bugün, gün iyi olmı. yacak. — Bütün geçen günler gibi. — Ne dedin! — Bu sr, busir beni yaşat- mıyacak. — Hangi sirdan bahsediyorsun Suad ! — Anlâtamamak sırrından | — Bu grrı banada mı göyle- mezsin 9 -- Hiç kimseye.. Hiç kimseye.. — Hiç olmazsa dudakların ken- dine söylesin. Allah duyar ve sana acır. — Allah mı Eminel. Haydi artık sen de uyu. — Devamı var —