No. 2293—343 Baharda kırlara çıkan genç nışanlılar Küçüklerden aldığım cevablar- dan sonra karşıma çıkan genç bir üniversiteli oldu. Temiz kıyafetli ve münevver k falı bir genç olan, Hukuk fakül- tesi talebesinden Özçe- lik'in bahar hakkındaki düşünce- lerini şöyle dinledim; — Bahar gelince tabiat gibi insanların da kalbinde ve ruhunda bir değişiklik vuku bulur. Bu te- havvül bana temiz ve nezih hisler duyurur. Baharda mevsimin güzel» liğinden, havanın temizliğinden İs- tifade etmek için kırlarda çiçekler arasında hiç bir şey düşünmeden dolaşmak isterim. Meselâ; bir pa- patye kadar gamsız bir hayat süre- bilmek.. Baharda ne düşündüğüme gelinee: derslerimi, imtihanlarımı ve nihayet muvaffak olabilmemi, Mamafih - lâf aramızda - «Gönül ferman dinlemez» derler ya buda doğru. Bütün bu ve bunun gibi bir sürü düşüncelerimize rağmen, UYANIŞ gönlümüzün de yapmak istediği çılgınlıklar. Ee, ne de olsa genciz, biz de bahar sayılırız. Bunların hepsini burada size anlatmak doğ- ru olamıyacağından bu kadarla kesiyorum. 20-22 yaşlarında genç bir kız olan Baya Kâmran Şuşut sualime uzun uzun düşünmek ihtiyacını his etti. Sonra, tatlı nazarlarla yü- züme bakarak: — Bilmem ki, ne cevab vere- yim sizef.. «Bahar» dediniz, bu öyle sonsuz bir manâ ki... Onu ke- limelerle, kesik cümlelerle ifade et- mek kolay değil.. şayed, insan kal- bini konuşturmak mümkün olsaydı; içimi dolduran bu ılık ve sonsuz hisleri belki anlatabilirdim size!. Fakat görüyorsunuz ki, o müm- kün olmadığı için benim de size vereceğim cevab hiç bir şey ifade etmiyecek !, Yapmak istediklerime gelince : İsterdim ki; bahar çiçeklerine saçlarımı sürüyerek dolaştığım bir yaylâda, çok sevdiğim bahar yağ- murun& tubulayım, su tanelerinin kuru toprak üzerine çıkardığı tatlı kokuyu duyarak, gene o, bahar çiçeklerine ıslak başımı, yüzümü süreyim. Saçlarıma dolan beyaz çiçekle- rip, yağmur tanelerile hâsıl ettik- leri şebnemleri düşünün. Bahar çiçeği ve bahar yağmuru.. Bu iki güzel tabiat verimi kadar hoş ne var kif, Bayan Kâmrardan ayrıldıktan sonra orta yaşlı bir kimse arıyor- dum. Karşıma genç bestekârımız Necib Celâl dostum çıktı. Haydi bir de onu dinliyelim dedim: — Benim için bahar geceleri- nin kıymeti daha büyüktür. Çal- mak, dinlemek ve bestelemek için arzularım sorsuzlaşır. Başda «Mazi» olmak üzere hemen bütün eserle- rimi, bahar gecelerinin, sabaha yak- 371 laşan sessiz saatlerinde bestelemi- simdir. Bu gecelerin çiçek kokan kırlarında beraberinde olduğum samimi bir arkadaşis dolaşmaktan zevk duyarım, Bilhassa İstinyenin bahar gecesine doyamam. İşte, <Mazi» tangoşunu da böyle bir ge- cenin yoryun ve ihtiras dolu sa- stlerinden dönüşümden sonra, pi- yanonun başına giderek yarattım. Gözlerimin görmemesine rağmen bu mevsimin ruhumda yaptığı te- havvüller öyle sonsuzdur ki... Maçkada oturduğunu söyliyen orta yaşda ve çoluk çocuk sahibi kibar bir kadın olan Bayan Hay- riye de: — Her insan gibi, ben de ba- harı çok severim. Bilhassa çocuk- larımın bu mevsimde neş'eli ol- ması benim de saadetimi arttırır. Bahçemdeki çiçeklerle daha yakın- dan alâkadar olurum. Hülâsa: kendimi her zaman- kinden daha iyi hissederim. dedi. Bay Hüseyin 40 - 45 yaşlarında bir memurdu. Bahar hakkında- ki ihtisaslarını oda şöyle an- latdı : — Ben sahil çocuğuyum, Bu mevsimin gelişi ile, çok sevdiğim denizi özlerim. Hani bu ay bana bir tayyare piyangosu çıksa mu- hakkak ki bir kotra alırım. Amma bu devlet kuşu kışın başıma kon- (Devamı 383 üncü sayıfada) Bahar, hepimizden önce çocukların mevsimidir