PEK No, 2096—41) — Neye yarar? Ölen öldükten sonra, bun- dan ne çıkar? Hiçbir ölü dirilmezki... Hakiki cani diyorsunuz. Haydi diyelim ki, size alelâde birisini gösterecekler, fakat onu buna sevkeden gizli kuvveti asla... Bu da Halef Bey ismini taşıyan bir zavallı veyahut... Bu işle gizli bir şekilde uğraşmak lâzımdır. Glanor, sabırsızlıkla : — Taliiniz açık olsun, dedi. İhtiyar Meli- kova karşı ittifak eden adamların birini tercih ederek anlaşınız. Yalnız size şunu söyliyeyim ki, bu adamcağız bolşeviklerin biraz canını sık- mıştır. Çünkü işlerine müessir olmuştur. Aklı- mın almadığı bir nokta vardır ki, o da Asyalı- ların bu adamdan adeta nefret etmesidir. Hattâ diyebilirim ki, Baküde onun ölümü kararlaştı- rılmıştı. Buna da sebep, papazların emrile ça- lışmağı reddeden asi bir çok parsların kamçı- lanmasıdır. Bütün bu biribirine düşman, büyük küçük kuvvetlerin içersinde insan çok fena va- ziyetlere düşer. Nitekim, Melikov da böyle bir vaziyet ihdas etmiştir. Bunların içerisinde ihti- yarın sakladığı imtiyazları ele geçirmek için pusu kuranlar da vardır; meselâ şirketiniz! Glanor, bu son sözleri âdetâ bir meydan okuma gibi ortaya atmıştı. Mur, cevap verdi: — Sözlerimi anlamadığınızı zannediyorum. Fi- kirlerimiz birleşeceği yerde bilâkis başka tarafa sapıyor; beni iyice anlamanızı istivorum, Acaba pusuyu ve cinayeti teşkil eden kuvvetler neler- dir?.. Vaktile, umumi felâketten önce, zavallı memleketimi (Okimin idare ettiğini kendi kendime sormuşumdur... Herkes mesuliyeti bi- ribiri üzerine atıyor... Bir elektrik düğmesine dokunuluyor; binlerce hayat ortadan kalkıveri- yor. Acaba komütatöre dokunan kimdir? Bir ço- cuk mu? Bir deli mi? Yoksa hiç kimse mi? Kimsenin dümen tutmadığı bütün sâr'atile uçu- ruma doğru giden bir arabanın içinde miyiz? Size soruyorum: Dünyayı kim idare ediyor? Zira bu söylediğiniz gizli kuvvetlerin neler ol- duğunu bilmek düşünçesile kendimi müthiş bir sıkıntı içinde hissediyorum. Bana öyle geliyor ki, dünya merkezi sıkletini kaybetmişe benziyor. Mur, bu sözlerine mukabil Glanordan alay bekliyordu. Fakat, muhatabı için bir cevap ari» En, Glanorun dikkatini görünce, Nayçet içinde vG Glaner, yavaşça : » Hiç şüphesiz, hiç şüphesiz, dedi. Örüm- cek, ağının bir kısmı içine saklanıyor... Fakat, ona nasıl yetişmeli? Bolşeviklerle sarı ırk ara- UYANIŞ 351 sında bir anlaşma var. Uyuşmak için onların ne yaptıklarını ancak şeytan biliyor... Hattâ garptaki düşmanları olan oKuluks - Klanın mü- ritlerile bile alâkaları var... Her hangi bir mü- cadelede ittifak ediyorlar.. Eğer onlardan birine bir taarruz vaki olacak olursa, diğerleri hemen esrarengiz bir surette yetişiveriyorlar. Bu şifre- lerin ve idarenin nereden geldiği bilinemiyor... İngiltere hükümeti, Beyaz sarayının içindeki Birleşik Amerika hükümetleri Cumhurreisi gibi, bir oyuncak, bir âletten başka birşey olamıyor. Bütün bunların üstünde geniş bir meçhuliyet var; bunun da daha yukarısı aranılırsa, daha yuka- rıya çıkmak lâzım. — Bu maskeyi çıkarmak kabil olamız mı? Glanor, bu sözü reddetti : — Çılgınlık olur, dedi. Hem çılgınlık hem de zaman kaybetmek... Bu esrarengiz hayalet- lere tuzak kurmağı anlamam... Benim işlerim den başka hiç bir düşüncem ve kaygum yoktur. Eğer bu esrarengiz hayaletler işlerimin vürünle- sine yardım ederlerse ve faydaları dokunursa, onları bulundukları sükünet içinden ayırmağı ve tebdili kıyafetlerinin içyüzünü meydana çı- karmağı hiçbir zaman aklıma getirmem... Ken- dimi onların yerine koymak demek, bizzat ağın içindeki örümceğin veziyetine girmek demektir. İşte bu kadar.. Mur, titredi ; — Peki, mesuliyetten kokmaz mısınız? Glanor, artık dinlemiyor; bir dosyayı karış- tırıyor, seri fikirleri başka hedefe doğru dö- nüyordu. Birdenbire ; — Bu günlerde beni Prenses Lubeçkuva takdim edebilir misiniz? dedi. Otel Savunda oturuyor, Mur, hayretle: —Tavassutumun sizin için faydalı olacağını zannetmiyorum, cevabını verdi veonun bu 8öz- lerinden bir ihanet kokusu sezer gibi oldu. Bu adam, kendisinden daha ne istiyordu? Yapacak daha ne gibi bir hizmeti vardı? Glanor, israr ediyordu: — Sizin tarafınızdan takdim edilmekliğim bence çok mühimdir. Mur, İlk tesadiflerini hatırlamağa koyulmuş- tu. Glanor ise, şimdi mütemadiyen konuşuyordu. Vak'anın bütün teferruştını hatırladıktan sonra: — Aziz dostum, diye başladı. Size karşı borçluyum. Peşimden koşan adamları siz durdu- runuz. Yardımınız olmâsaydı, masumiyetime tağ- men, ihtimal ki, şimdi ben de Halef Beyin aki- betine düşecektim, Size teşekkür. ederim. — Bitmedi — -