22 Ekim 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

22 Ekim 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

346 SERVETİFÜNUN No. 209G— Kğ DYK | — Kimi arıyorsun oğul? Oktav sesin geldiği yana başımı çevirince toprak damlı küçük bir köy evinin dat pencere- sinden sarkar ihtiyar adamı görmüştü. Yüzünün alt bölümünü çevreliyen ak sakallı, bakir tenli köylüye içten bir söyleyişle : — Baba, bu sokağa İstanbuldan gelmiş hiç kimse taşındı mı? ” o — Dur bir içeri sorayım..... Yaşlı adam yerinden kalktı. Az sonra kapı aralandı. İçeriden yayılan keskin tezek kokusu gencin gözlerini yaşartıyordu. Gürbüz bir kiz çocuğu papatya sarısı saçların sallıya sallıya dışarı çıktı. Oktayı görünce kızardı, dudakları titredi. Gözlerini bir yerden ayıramıyordu.. Yeniden pencere önünde görülen ihtiyar: — Bizim küçük öte sokağa yeni taşınan bir islanbullu tanıyor. Yolu gösterecek. Güle güle evlid.. — Eksik olmayın..... Ayrıldılar... Yer, yer saman parçaları dökülmüş toprak yollardan geçiyorlardı. Adım başında göze çar- pan kınalı inekler, ak kuzular yabancı bakışları oyalandırıyordu. Yalınayak koşup duran köylü çocukları yamalı mintanları içinde daha şen, daha cana yakın duruyorlar. Ovayı tunç bir kemer gibi saran yalçın dağlar uzağı boylu bo- yunca kuşatıyorlardı. Oktay epiden beri başı yerde giden bu utangaç köylü kızını konuştur- vak düşüncesile : — Senin adın ne.. küçük..? — ...... Biraz daha yürüdüler.. — Yoksa adını mı unuttun...? — Ayşe... Bu ses o kadar derinden ve o kadar titrek çıktı ki Oktay yavrunun sıkıl- ganlığına içten içe gülmüştü. — Okula gidiyor musun Ayşe?.. Kizcağız başını salladı. Çocuğu daha fazla konuşturamıyacağını an- liyan genç, yol boyunca öteye beriye bakarak avunmıya çalıştı. Top ağaçların gölgelerinde serilmiş uyuyan sürüler görünüşe özel bir çeşni veriyordu. Epiden beri akışını kovaladıkları ır- mağiın dar bir yerindeki tahta köprüden karşı yana geçtiler. Biraz ötede sarmaşıklara gömülü küçük bir evin önünde durdular.. Oktay artik geldiği yollardan gitmeğe yeltenen yavruya : — Seni çok yordum küçük... Diyerek göti- lünü almak istedi. lal EE Mehmed ul m) 1) Genç er evde büyük annesinden başka kim- seyi bulamadı. Onunla öteden beriden konuş- mağa koyuldu. Kadıncağız burnunun ucunda duran gözlük- lerinin altından beş yıldan beri görmediği to- rununu süzüyordu. Buruşuktan yapılmışa ben- ziyen dudaklarını kıpırdatarak ikide birde : — Hay Oktay hay... Demek şimdi mühen- dis oldun ha... — Evet cici anne, ne mutlu sanaki iki to- e biri öğretmen, öbürü mühendis. Gü- üştüler. Genç; halasını, eniştesini istediği Gökseli sordu. — Halan ile enişten kırlara gezmiğe çıktı- lar. Gökşel de bura okulunda öğretmen. Nere- de ise gelir. Benimle oturmaktan canın sıkıla- cak ama.. ne yapalım. İstersen bahçeye çikı.! Epice yeşillik ve çiçek var eylenirsin. — Yooo cici anneciğim ben herkesten önce seni görmiye geldim. Bu sözler kadıncağızın gönlünü okşamıştı. Gülerek : — Var ol yavrum. Senin bukadar büyük anne düşgünü olduğunu aslından bilirdim. Hani bilir misin Oktay, ben yanında olmadıkça uyu- yamadıklarını.... İhtiyarın çenesi açılmıştı. Oktayın çocukluğundaki en canlı parçaları an- latıyor ve karşısındakinden çok kendi gülüyordu. yle zamanlarımız olur ki saatlerin zembe- veğinde sıkışır kalır, ve artık yelkovan da ak- repten tenbel döner. Bekleriz, bekleriz, hep o yerde pinekler... O sırada malımızın deyeri ne olursa olsun atık kırmak isteriz, İşte Oktay da bu saatlerin gösteremediği uzun, sıkıcı bek- leme zamanları geçiriyordu. Kapının çalınma- sile gencin yerinden sıçraması bir oldu. Az sonra çığlığa benzer bir kahkaha duyuldu. Da- marlarda hızla dolaşan ateşli kanlar körpe gö- nüllerini bir saman yığını gibi tutuşturdu. Ne- dense bir türlü içeri giremediler... Kapı önün- de konuştular... Konuştular.... Karşı odadan büyük annenin sesi işitildi. — Ayol çocuklar odaya gelsenize.......... — Geliyoruz cici anne... Yine daldılar... Çocukluk çağından gençlik basamağına at- ladıkları ilk zamanları canlatığırmağa çalıştılar. İkisi de birbirinin sevgisine inanamıyordu. ve asıl görmek

Bu sayıdan diğer sayfalar: