No. 2096—d411 UYANIŞ 343 SALLAYIN Türk Kadını Şüphesiz biliyoruz... Büyük inkilâplarımız- dan birisi de Türk kadınının kafesli zından- larını kırıp, siyah kefenleri parçalıyarak cem- iyet hayatına atılmasıdır. Avrupa kadınlarını tetkik edecek olursak, onlar, Türk kadınının esaretten kurtulduğu tarihe kadar yürünecek yolları yürümüş, geçile- dek mörhaleleri atlamışlardır... Uzun yıllar maniaları aşıp, hayat kavgasına atıldıkları işin cemiyet hayatında, erkek - kadın diye bir ayrılık, daha doğrusu bir cinsiyet farkı, gözetmezler belki!.... Halbuki.. Türk kadını, onların yıllardan beri yürüdüğü yolu biran içine sığdıracak ka- dar hızlı yürüdü, hatta bazı sahalarda onları bile arkada bırakmıştır. Şüphesiz bu yollarda görülecek işler, duru- lacak noktalar, tecrübe edilmesi lâzımgelen oluş- lar vardı.. Fakat bunları yapmak için durmak lâzımdı.. Halbuki, Türk kadını çok geride kal- maştı, duramazdı... İşte bu büyük akıştır ki, bazılarının başımı döndürdü, bazılarının siyah örtüler altında ka- raran gözleri aydınlığa dayanamıyarak kamaştı, Bazılarının ise ruhlarına işliyen esaret haya- tından sonra, birdenbire serbesiiye kavuşmaları hisleri üzerinde menfi tesirler yaptı !. İşte bunların cemiyel hayatında bıraktıkları 12, ekseri yurddaşları bedbinliğe ve endişeye dü- şürüyor. Peki, bu birkaç zavallının günahını bütün bir kadınlığa yüklemek, doğru mu 9! Hem bun- lar bile, kendi günahlarında masümdurlar.. Çünkü bu doğrudan doğruya onların halası değil, asrın günahıdır.. Ve gene kabul edelim ki, eski düşünüşlü kadınların yetiştirdiği kızlar da bugünkü tahsil hayatına atılıp «genç Türk kızw tipini yagat- mak isterler. Tabii bunların da karakterlerinde sakatlık, hislerinde şuursuzluk görünmektedir... Ben birçok dostlarımla bu bahis üzerinde, uzun münakaşalara girmiştim!, Onlara Türk kadınının dünya kadınlarından, zeki, fedakâr, samimi ve vefakâr olduğunu anlatmıya çalıştım.. Bunlar bana, hayattan birçok misaller göstere- rek benim anlattığım kadının sadece muhayyi- lede yaşadığını söylediler.. Ben bunlara isyanla: «hayır» demiştim.. Bugün de «hayır/.»> diyorum. Hem biliyoruz ki, yurdumuzda kadınların esareti, sadece şehirlere münhasırdı,.. Köylerde. ki kadınlarımız erkeğile beraber, köyünün er- keklerile omuz başı çalışıyorlardı. Şu halde, Türk kadınının muayyen bir kısmı bu hayata yeni atılmıştır.. ve bu muayyen kt. semdan bazıları bunu hazmedememiş ve bu ka- dınlarla, bunların yetiştirdiği zayıf iradeli, za- yıf hisli kazlar, üzerimizde bazı menfi tesirler bırakmışlardır. Bunun için bütün yurddaşlarıma, bilhassa benimle münakaşa eden dostlarıma, âğylüyo- Küçük Eyolf Yazan : Henrik İbsen Çeviren : Mahmud Şerif Dikerdem NI Perdelik Facia Bir Şaheser Pek yakında rum..., yanlış düşünceler yüzünden kadınları fena görmesinler, ve kızlarını tam bir Türk kızı olarak yetiştirmiye çalışsınlar.. Ben her hafta bu sütunlarda yaşadığımız zamanın muhtelif hâdiselerini tenkit etmiye çalışacağım! Bunların içinde çalışacağım en geniş saha Türk kadınlığı olacaktır.. Türk kızlarına ve bunları yanlış tanıyanlara, bu hâdiselerin hangi tiplerle doğup ve nasıl kaldırılabileceğini, Türk kadınının yurduna, evine, erkeğine, çocuğuna olan bağlılığını ve bunlar için yaptığı ve ya- pabileceği fedakârlıkları birer birer anlatmıya çalışacağım... Hemcinsim olan yurdumun ka- dınlarını ve yurdumdan olanların işindeki en- dişeleri azaltabilirsem, ne mutlu banal.... Muazzez KAPTANOĞLU