Bir Konferans : —— —. 98 SERVETİFÜNUN No. 2081—396 Kübizmle İnceden İnceye Alay! Yazan : Roland Dorgelös «Asri resmi altüst eden kübizm nerde doğ- du? Monmartrda Ravinyon meydanında. Pikas- sonun atelyesinde. Pikasso ilk defa, kendini tanıttıran ince hok- kabaz tiplerini bırakıp, kat'iyetle usul değiştire- rek, bilmem nerede açtığı bir sergide sandık yığını gösteren bir tabloyu « Babamın portresi» ismiyle teşhir ettiği zaman bu küstahlığının uyandıracağı akisleri pekâlâ biliyordu. 'Talebe- İleri cesaret verdiler, muvaffakiyet hızlandırdı ve kübizm doğduktan sonra varlığını tanıttı. Bu çok basittir: mücerret Çeviren : Tevfik Ünsi devirdi. Bir tarafta bir baş, öte tarafta bir kol, profilden bir burun ve etrafına sekiz, on kulak: işte bir portrel.. Pablo Pikasso, büyük Monmartrlı, yüksek bir otorite ile mektebin şeflik mevkiini elinde tutuyordu. Bir sabah, şışkın bir tavırla talebelerinden biri evine geldi ve titriyen bir sesle: — Kübik usulle büyük bir çıplak resmi çiziyorum, fakat birtürlü ayaklarını koyamıyo- rum. Ne yapayım? Bir yol gösterin! dediği renge karşı gelmek, has- sasiyete karşı gelmek, gizli kalmış tarihi vak'a- ya karşı aksitesir... Bü- yük san'at hareketleri daima bir şeye yahut birisine karşı gelerek yapılır. Güzel san'atlerin her kolunda mükemmel bir mübeşşir olan Giyom A- polliner fovizm'in teme- lini attı. <Meditatons es- thötigues> isimli eserinde: kalmadı, — Nelerle istersen onlarla bir resim yapa- bilirsin; pipolarla, pul- A Bu Konferansa Dair: Son senelerde Kübizmin girmediği köşe Muntazam caddelerden yolsuz kırlara kadar yayıldı, Kübizm üzerinde cililerle eserler yazıldı; ciddi münakaşalar oldu. Biz burda hâkim vazifesini bırakıp tur! hemen birçok yeni ve garip öcole'lerin kurulduğu eski Monmarir'a döneceğiz. Francis Cargo, Mac Orlan'la ordan ye. tişen, Fransaya en iyi harp romanını kazandıran Roland Dorgelâs'in - vakiile Ahmed İhsan Tokgözün «Yolda! roma- nını dilimize çevirdiği mukarririn - < Mon- marirlt iken» ilemi altında verdiği bir kon- feranada Kübizmle ince bir şekilde alay ettiğini gördük, Bu konferansın o par- çasını alıyoruz, zaman genç üstat paletini braktı, bu yeni ressama dik dik bakarken kaşla- rını çatıp büyük bir hik- met yumurtladı: — Tabiatte ayak yok- Böyle haki katlerle gençlik teshir olunmaz da ne olur? İlk zamanlarda, tab- lo alıcıları ve amotörler bayağı olmıyan bu res- samlık karşısında karar- sızlık içinde kaldılar. İtimatsızdılar ... Fakat yaptıkları müteaddit ha- < larla, iskambil kartlarile, şamdanla, muşamba ile, yakalıkla, boyalı kâğıt, gazete ile, her şeyle... diyordu. Pikasso da ifrata varan bu yarışta geri kal- mıyordu. — Bir peyzaj yapacaksan, umumi kaide ola- rak söylüyor o, evvelâ tabağa benzemesine dik- kat et... 'Tabii o bunları, siyah küçük gözlerile sizi tetkik ederken, alaycı tavrile, ince tebessümile söylüyordu, fakat iyi öğütler için Monmartra akın eden Bandburglular, Litvanyalılar bu ala- yı ağızdan kaçan bir sir addediyorlar, ve memr- leketlerine dönünce, üstadın öğrettiği gibi, ta- bak resimleri yapınağa başlıyorlardı. Bir bezin dört köşesine zavallı modelin aza- sını saçarak bir portre yapıldığı mübarek bir > taları düşündüler, birçok defa kötü dedikleri Cösanne, Van Gogh, Gang- uin gibi eserlerin yüksek fiatlerle satıldıklarını hatırladılar, servetin bir defa daha ellerinin al- tından kaymasından korktular. Satın aldılar... Anlamadan. Gözleri kapalı... Bunlardan biri, Laffit sokağından mühim bir satıcı, Pikassoya resmini ısmarlamak cesa- retinde bile bulundu. Her gün scanstan sonra ressam: <Mersi, M. Sago> diyor, ve tabloyu gös- termek istemeden duvara çeviriyordu. Fakat, bir hafta geçince, model endişe etmeğe başladı. — Ey M. Pikasso, ilerliyor mu? — Evet, piposunu yakarken ressam cevap verdi. Memnunum. Portreme benzemeğe baş- lıyorsunuz. Bildiğim ressam sözlerinin en güzeliydi bu. Kim bilir? Belki L&onard de Vinci Mona aim portresi önünde de ayni şeyi tekrarladı..