2061—196 Oturduğum bir taş peyke vardı. - İşte şu. - Orada okuyordum. Neyi ? Ah! Virgile'i. - Ve çamaşırcı kadın- ların teknelerinden yükselen sesleri duyuyordum. - On- ları el'an duyuyorum. - Hava sakindi, - bugünkü gibi. Hatırlıyorum : çocuklar mektepten çıkıyordu. Geçenler, geçenler gibi geçiyordu. Güneş batıyordu; akşam olu- yordu ve günün iki bitiyordu. Hepsi bu kadar — Lâkin, dedi Angöle şiir yazmak için bunlar kâfi gelmez. yle ise, dedim bırakalım bu mevzuu. z «# Biz, fecirden evvelki kalkışları gördük. Tatar, avluda beygirleri koşuyordu. Kovalarla su- lar taşlığı yıkıyordu. Tulumba sesleri işidiliyordu. Düşüncelerle uyuyamıyanların sarhoş başları. Ter- kedilen yerler; küçük oda; buraya bir lâhza başımı dayadım; hissettim; düşündüm; bekledim. — Varsın ölünsün her nerede olursa olsun (ma- demki yaşamayınca, hiç bir yerde yaşanmıyor); sağ iken buradaydım. Terkedilen odalar. Hüzünlü görmek istemediğim azimetlerin hârikulâdeliği: BUNA malik oluşumda dai- mi surette bir heyecan duymuştum. Bu pencereye bir lâhza daha eğilelim... Hareket etme ânı gelir. Bu ânın, - biten akşama ve saadeün sonsuz imkânına doğru eğilebilmem için, pencereye eğilmem ânına tekaddüm etmesini istiyorum. Lâtif'ân semanın maviliğine ziya dalgalarını döküyor. Araba hazır. Hareket etme zamanı geldi. Bütün bu düşündüklerim, kendim gibi, varsın firarın karga- şalığında mahvolsun. Ormanlar aşmak. Kokulu hararetler mıntıkası, En ılıkları toprak, en soğukları çürümüş yaprak kokuyor- du. Gözlerim kapalıydı; onları açtım. Evet; işte yap- raklar; işte gübreler. Strasburg. Hey gidi “çılgın katedral, hey! - Kulen nasıl da göklere sığmıyor. Kulenin yüksekliğinden, damlar üs- tönde, sallanan bir sepetten gibi, uzun olan ayakla- rından istifade etmeleri pek güç olduğu için ağır uçan temkinli ve ortodoks leylekler görünüyordu. Lokantalar, Geceleri gidip ambarlarda uyurdum; Tatar gelir beni yoncalarda bulurdu. Tadil dei .. Üçüncü bardak kiraz rakisirsiu kafamın içinde daha sıcak bir kan dolaşmağa İssladı; Dördüncü bardakta her şeyi birbirine, daha sonra da onları e yaklaştıran hafif bir sarhoşluk hisset- meğe başladım Beşinci İerünizin bulunduğum salonun ve oradaki halkın daha muazzam nisbetler aldığını ve ruhumun daha serbest tekâmül ettiğini gördüm; Altıncı bardakta yorgun düşmüştüm; uyumuşum. (Hislerimin bütün neşeleri yalanlar gibi nâtamdı.) UYANIŞ Lokantalar. Lokantaların menekşe kokan ve öğleleri iğ wy- kular getiren şaraplarını tattım. Dünya kudretli düşün: cemizin yükü altında titrer gibiyen akşamların #ermes- tisini tattım. Nathanaği, tatminlerinden #wvel arşulardan o kadar sarhoştum ki, onların en ülelâdeleriin tatminlerinde bile bir sermesti buluyordum. ik zamanlar, yollar üzerinde aradığım lokantalardan ziyade açlıklar oldu. Açlık sermesiileri, - sabahları pek erken dolaştığım zamanlar açlık, işlikadan ziyade bir nevi baş dönme- siydi. Akşamlara kadar yürüdüğüm zamanlar susuzluk sermestileri başlardı, Aç olduğum zamanlar en hafif yemekler btle bana zevki safa yemekleri gibi görünür dü, Bu anlarda hayatımın kuvvetli ihsasını tadıyor- dum ve hislerimin zevk diye gelirdiği bütün eşyalara fm kendi saadelime temag ödliyasnuş yili ol yordum. Düşünecleri hafifce değiştiren #ii'ratlitr tanı- Miligi Kir gün, onların dürbin şeklini aldıklarını halır- hyorum; sonunoudan evvelki en inoesiydi; sonra bu in- ceden daha ineeler çıkıyordu. Halırlıyorum; bir giln, onların yuvarlak bir şekil aldıklarını pörülümir w kadar yuvarlak ki, yuvarlanmaları için onları İnrakmak kAfiydi. Hatırlıyorum; bir gün onların elâstiki bir sekil aldık- ların gördüm; o kadar elâetiki ki onlar her şeyin şek- lini abyordu, veya mütekabilen. Bazan onları, birbirine muazi, - ebediyete kadar uzanacıklarımış gibi, beraber gördüm. Sizi olduğunuzdan daha iyi, daha büyük, daha muk>- lerem, daha faziletli, daha zengin v.s. göslerebilecek ser- mestileri lallım. Sonbakarlar, Yaylâlarda sürülmüş yerler vardı. Akşamları evler tüterdi; yorulan atlar daha ağır yürüyordu. İlk defa duyuyormuşum gibi, toprağın kokusu beni sarhoş ediyordu. Ölü yapraklar arasında, meyilli top- rağa oturmasını ve çift sürücülerin şarkılarını dinliye- rek yorgun güneşin yaylâlar arkasında uyumasını sey- retmeyi severdim. Rutubetli mevsim; Normandiyanın yağmurlu toprağı, Tenezzühler. - Kırbaç fakat, sert olmıyan arazi, - Yal- çın kayalar. - Ormanlar. - Donmuş nehirler. » Gölge- lerdeki istirahat edişler. - Sohbetler. - Kızıl eğrilti otları. — Ahl Atlarımızla geçmek istediğimiz çayırlar size niçin seyahatlarımız esnasında tesadüf etmedik diye düşünüyordum. (Çayırlar tamamen ormanlarla çevriliydi.) Akşam tenezzühleri Gece tenezzühleri. Tenezeühler, « Var olmak bana sonsuz bir zevk veriyordu. Ha- yatın bütün şekillerini tatmak istedim; balıkların ve nebatlarınkini de. Bütün hisler içinde en fazla temas hissini seviyordum.