402 SERVETİFÜNUN Hafta Yazısı: No. 2074—389 Lüks Düşkünlüğü ve Bunun Aksı! Bir Belgrad Mektubu Dolayısile - Belgradda Temizlik Servisi ve Kitapcıların Zenginliği . Bizde De Turizm: İşlerine Ehemmiyet Verildiği Şu Sırada Göz Önünde Tutulması Gerek Bir Nokta | Belgradda yapılan Balkan Antantı devletleri de- legelerinin konsey toplântışından, bu toplantıda va- ndan neticeden, geçen sayıda bahsetmiş, muhtelif resimler de koymuştuk. Bu sayıda, Belgraddaki top- lantıyı takip için oraya giden bir Türk gazetecisinin gönderdiği bir mektubu ortaya alarak, anlattıklarını tespit ve buna kendi mütalâamızı da ilâve edeceğiz. Dört Balkan antantı devletinin yaptıkları bu top- lantı vesilesile, Yoguslavyaya, diğer üç memleket gazetecilerinden birer gurup ta davet edilmişti. Türk gazetecileri Ekselsiyor, Romenler Srbaki Kralj ve Yunanlılar Bristol otelleri- tebarüz ettirmek bizdeki sefahet meyline karşı gü- zel derstir. Mektuptaki bu tebarüz göz önünde tutu- larak, biraz olsun düşünmek gerektir. Bizde tasarruf için yapılan bütün propagandalara, gösterilen bütün gayrellere rağmen, buna kâfi derecede muvaffak olunduğu iddia edilemez. Edilse bile, ispat olunamaz. Çünkü, aksi apaçık meydandadır! Gerçi bu arada bir kısım ahalinin tasarruf esaslarına ayak uydur- duğu inkâr edilemezse de, bir kısım demek, bütün demek değildir. Ve bizde tasarruf esaslarına ayak uyduran bir kısım ahaliye mukabil, diğer bir kısım da lüks düşkünlüğünü ta- ne yerleştirilmişlerdi. Kon- sey toplantısının sürdüğü müddetçe, ev sahibi ve misafir memleket gazeteci- leri sik sık buluşmak, tatlı tatlı konuşmak, hep bir- arada eğlenmek fırsatını bulmuşlardır. Bu arada Yo- guslav matbuat bürosu di- rektörü Dr. Kosta Lukovi- çin davetlisi olarak Srbaki Kraljde öğle yemeği yenil- mesi ve gece topluca eğle- nilmesi de, samimi bir ha- va içerisinde geçmiş, hazır bulunanlar üzerinde hoş bir intiba bırakmıştır. Yoguslavyada misafir- lerin pek nezaketle ve bol Kayaya Vuran Güneş Döne döne tepeye çıkan bir patikaya Yukardan şahin gibi kanat gerer bir kaya, Kızarırken göğsünde pençe pençe akşamlar, Gölgesinin altında ezilir ulu çamlar. Döne döne tepeye çıkan bir patikanın Üstündeki kayadan, Yüneş, akıyor kanın! Gönlüm de böyle yüce bir tahta kurulmuştu, Yazık ki vuramamış, kendisi vurulmuştu ! Halid Fahri Ozansoy şıp dökülürcesine, alabildi- ğine gösteriyor. Bu bahiste akıl ve mantığı miyar ola- rak kabul edersek, bu he reketin aşırı derecede hir hesapsızlık oldnğunu kabul etmek icap eder. Yukarı- daki parçayı satir satır tekrar etmiyelim. Tekrar bir göz atıp düşünmekle, bir nisbet etmekle, bir mu- kayese yapmakla, arada nasıl bir fark bulunduğu- nu kestirebilirainiz. Artık hangisinin makul ve doğru olduğunu tayin keyfiyetini, Bizin takdirinize terkediyo- ruz, Bize öyle geliyor ki, tasarruf esaslarını tamami- ikramla, ağırlandıklarını da kaydederek, şimdi buradaki asıl bahsa gelelim. Tür- kiyeden giden gazetecilerden biri de, Neşet Halil Ataydır. Kendisi, orada gördüklerine dair “Ulug gazetesine mektuplar göndermiştir, «Belgrad mek- tapları> ndan birinde, çok dikkat ve alâka uyandı. rıcı şeyler anlatıyor. İşte, bu mektupta ortaya konu- lan böyle bir vaziyet ; «Belgradda gece hayatı ! Siz buna gece toplantıları da diye- bilirsiniz, Köylü memleketlerin, başka türlü ithalâta olduğu gibi, fazla para sarfını icab ettiren, moda ve yaşama temayüllerine karşı da kuvvetli mukavemetleri var. Toprak ve toprak mahsul- lerinden kazanılan para, ticaret, sanayl teşebbüslerinden kazanılan para kadar çok ve kolay olmadığı için, harcaması da o kadar bol ve kolay olmuyor ve ödeme, mutlaka ihtiyaçla tesbit edilen, bir esbabımucibe çerçevesi içinde kalıyor. Belgradda şüphe yok ki gece eğlenilecek yerler vardır. Fakat fazla para sariedilecek yerler yoktur. Barda, bir kadeh viski; 22 dinar - 77 kuruş - tur. Belgrad barında birkaç viski içen Belgradlı pek azdır.» Halkın tasarrufkâr oluşuna ve lüksten kaçışına ait olan parçalar çok dikkate şayandır. Bunları le yançizerek aşırı mer- tebede lükş düşkünlüğü gösterenlere, yukarıdaki parçada anlatılanlar, güzel ve faydalı bir ibret der- si teşkil edebilir | Muharrir, bu ciheti mektubunda böylece tesbit ettikten sonra, şöyle devam ediyor : sAvrupanın Belgradda mı, yokua Peştede mi başladığını mü- nakaşa edenler çoktur. Bana kalırsa Avrupalı, bir şehir olarak Belgradı yadırgamaz, veya pek az yadırgar. Belgradda, sokak, temizlik servisi, Avrupanın her hangi bir memleketinde olduğu gibidir. Zengin mağazaları, demiyeceğim, fakat zengin kitapcıları vardır. Fakat Belgrad sokaklarında zevkle giyindikleri söylenen Belgradlıların yanında, fesle, kalpakla, po- turla, uçları kalkık köseleden yapılmış çarıklarla dolaşan köylü- ler de vardır, Belgrad caddelerinin kalabalığı Belgrada memleketin dam- gasını, köylülük damgasını vuruyor. Büyük ve masraflı binala- rım önlerinde, temiz ve geniş bulvarlarda Yoguslav köylüleri tek veya toplu olarak yadırgamadan yürüyorlar ve köylüler önlerine iki öküz koştukları arabalarının önünde bir kamyon şoföründen daha becerikli görünüyorlar. Yoguslav köylüsü, Belgradda köylülüğünden hiç bir i ye kaybetmiyerek, hattâ birarada kendinden şehre motifler vurarak, şehir hayatına alışmıştır.»