No. 2074—389 Sezai İÇİN.. Bu yazı, iki haftadır bu sütunda «Sezai için.» serlâvhası altında çıkan yazıların üçüncüsü olduğu gibi, sonuncusudur dal... Şimdilik! Sami Paşazade Sezai, ötedenberi, her hangi bir kimseyi incitmekten son derecede çekinen bir insan olarak anlatılır, Ayni zamanda, hiç kirnsenin bir ri- casını reddetmek istemiyen, istiyerek şöyle dursun, istemiyerek de olsa, gönül kırmak ihtimalini bir an hatırına getirse, üzüntü ile kıvranıp titriyen, konuş- ması, hal ve tavru hep tevazu ifadeli kibar bir adam olarak ! Onun ölümünden pek kısa birzaman önce, hasta döşeğinde bir mum gibi süzgün yatar ve hayat ışığı son yılpırtılarını serperken, kendisile konuşmak isti- yen bir gazeteciyi, - Muazzez Faiki - nasıl kabul ettiğini okuduğum sırada, bu anlatılanları bir kere daha hatırlamış, «Ne yüksek nezaket» diye düşün- müştüm. Yalnız bu kadar değil, ayni zamanda <Ne yüksek alâka» diye de,. Çünkü, kendisine bir edebiyat bahsi üzerinde fikri soruluyor ve yaşlı edip, ölüm, başucuna adım adım yaklaştığı «nde bile, hayat ışığına ölümün söndürücü nefesi pek yakından değ- diği ande bile, genç ruhlu, ateşli, alev alev cevap veriyordu. Kısa, az, fakat canlı ve kat'i! Makul ve mantıki! Candan bir san'atkârın hareketi! Vücudce bitkinliğine rağmen, gene candan bir alâka! Burada, Muazzez Faikin o anket yazısında tespit ettiği bu kayde değer cihetleri, sıralayıp barizleştire- cektim; lâkin, evvelki hafta aynen bu sütuna geçir- diğimi göz önünde tutup, edebiyat tarihi için bir ve- sika teşkil eden o son günler mülâkatına tekrar işa- reti yeter gördüm! Eğer o anket yazısını bir... bir... bir fıkra yazısı takip etmemiş olsaydı, bu yolda bir yazı o anket yazısının peşine takılmış olmasaydı, bahsi aşağı yu- karı bu kadarla, daha «Sezai için.» serlâvhalı ilk «Kedi Pençesi> ile kesecektim; fakat, ortada bir de «Mumyalar konuşuyor: Var, yok hikâyesi» vardı, ki - keşke yokolsaydı!-o yazıyı bu bahiste sürüklemek istedim, anket yazısile beraber baş parçasını ilk, kuy- ruk parçasını ikinci «Kedi Pençesi> ne alarak, bahsi, işte şimdi buraya getirdim! Sadri Ertemin «Mumyalar konuşuyor: Var, yok hikâyesi», yukarıda vasıflarını belirttiğim Sami Paşa- zade Sezai gibi edip bir insanın, - yahut da insan bir edibin diyebilirim -, ne bu vasıflarını, nede ede- biyat sahasındaki şahsiyet ve kıymetini gölgelendi- rebilir. Öyle tehlikeli tesir bırakacak bir kuvvette UYANIŞ ' © 407 olmaktan çok uzak, sadece menfi bir ruhi bâletin gatır satır bulanıklıkla akıp gitmesini banal » grotes- kimsi bir tarzda fıkralaştırmağı deneyen sütün - dol- durmalık bir yazıdır. Ancak bu kadar! Vaziyet böyle olduğuna göre de, ,Keşke yok- olsaydı" temennisinin gidişi, sadece Sami Paşazade Sezni gibi özlübir varlığın, «Mumyalar kouuşuyor : Ver, yok hikâyesi» !âhdına, - her iki mânâda - daha diri diri iken sokulmağa davranılması ve üstelik verlığı yokluğu ile müsavi alelâde bir adammış gibi, aykırı bir ihmalkârlık laflarile techiz ve tekfi- nine kalkışılması üzerinedir ! Sami Paşazade Sezai ki o yaşta ve o halde bile, edebiyat zeminine bir «Konak» temeli atmış, © temel üstünde kurduğu eseri, tamamlamak, yükseltmek için uğraşıp duruyordu! «Sezai, ne bahtsız» demek için, şahsiyet, kıymet, nezaket, büsnüniyet, alâka ve fedakârlığının sadece öyle bir fıkra mevzuu olarak istimar edilmiş olma- sı bile kâfidir. Bu ietismarın, «hatalı antoloji» yi siper içine almak kaygusile yapılması ve kendisinin bu patırdıda bir dumdumla güme gitmesine elatıl- ması ise, bu bahtaızlığın ölçüsünü genişletir ! zaman &iri «Belki öyle bir fıkranın gözünden kaçmıştır. «Mumyalar konşuyor : Var, yok hikâyesirni pençelemek için bura- ya çekersem, ihtimal bu sefer görüverir de ben üzülmesine - kısmen » sebep olmuş olu. & rum» diye bahsi mesküt geçmiştim. İmlıal ettimse de ihmal etmedim. İşte! çıktığı Gelecek Sayılarda : İlhami Bekirin En Son Şiiri Güzin Rasihin, Cahid Saffetin Şitrleri Bunlardan başka : Enver Nacinin «Sesi mi? Kendi mi f» isimli yerli hikâyesiyle Gavsi Halid Ozansoyun Türk romancı- lığına dair bir makalesi Kitaplar, Mecmualar : mm enn li Portakal Bahçeleri Genç şair Ziya İlhan, son zamanlarda yazdığı şiirleri, bu isim altında toplamıştır. İçinde, dikkat uyandırıcı parçalara rastgeldik. Bu ufak kitap, ber halde bir kıymet ifade ediyor. Çağlayan Antalyada neşredilen bu aylık fikir ve edebiyat dergisinin 5inci sayısı çıkmıştır. İçinde bulunanlar arasında, bilhassa Suud Aydının son edebiyat münüa» kaşalarına dair yazısı, enteresandır. Bundan başka, «Kitapsaray ve okul», «Çağlayan seslerini duydum» adlarını taşıyan yazılarla, Ziya İlhanın «Antalya Kı- yıları» ismindeki şiirini de kayde değer büldük. *