86 SERVETİFÜNUN Vicdan güzel dudaklarını büktü, omuz ilkti, başını gi rak: bü, dedi.. Bir müddet konuşmadılar, Sedat dnvardaki saatin yelkovani ile akrebi arasındaki mesafeyi İesaplı- yordu. Vicdan elindeki kitabın kabına "bir vr im Sonra kitabın kabını Sedata rek; — Bak Sedat, nil, sekiz çizkili bir kutu resmi yaptım. Kalemi hiç kaldırmadan sen de yapabilir misin?.. Sedat gayri ihtiyari gülmeğe başladı. Vicdan kaşlarını çatın — Ne mai dedi, sana söylüyorum?.. - Vicdan, vallahi kendimi ilk mektepte zanne- diyorum.. aa aşkına bırak şu çocuklukları.. — Evet öyle.. Ren de kendimi bebe aym man Hani öğleyin uyuturlar Sedat bu son cevaba öyle e rayem ki, ei? duramadı. Kalktı. Allah ısm demeden çıktı, gitti. Vicdan kapının ld şaşkın, baka kalmıştı. # .. Sedat gevgilisinden ayrılıp evine geldiği vakit kafasının içinde onu rahatsız eden bir çok düşünce- lerle mücadeleye başlamıştı. Vicdan kimdi?, Onbeş yaşında bir çocuk, bir mektep çocuğu... Ondan daha fazla ne beklenebilir, ne konuşulabilirdi?. Sedat, Vicdanı hayalinde başka türlü yaşatmıştı. e — genç kız istiyordu ki, bu kız romantik bir tip cakiı. Onunla yanyana, başbaşa saatlerce eder san'atten, edebiyattan, aşktan babsedecekti.. Daha ziyade Sedat, sinemalurda, momnns filmlerinde gördüğü sm hayal kadınlarının tesiri altında kalmıştı. O karşısında tıpkı o filmlerde olduğu gibi, bütün e zekâsının kıvrak bir vücnt şekline girmiş, ba- n çok bassas, düşündürücü, gözyaşı döken, bazan de zehirli bir yılan kadar tehlikeli, şehvetten cana- yarlaşan bir kadın görmek Kazim Sedat istiyordu ki, Vicdan senelerce tecrübe görmüş bir kadın kadar güzel konuşabilsin, olgun bir ruh, olgun bir kalp taşısın.. Hulbuki Vicdan hiç, hiç birşey bilmiyordu. Vicdan ne oturup konuşurken, ne a irken Sedadı tatmin etmiyor, bilâkis onun çocukça hareketleri müthiş sinirine dokunuyordu. Vicdan, Sedadı asabi- leştiren hareketlerini biliyordu.. Vicdan mahsns mü böyle yapıyorduf.. Tıpkı mektepte yaptığı gibi mi mpi istiyordul.. Se — — Vicdan, çok rica ederim, yapma bu çocukluk- ları., dediği vakit, Vicdan tekrar etmekte ne büyük ld — duyuyordu. Vicdan gülüyordu. Herşeye gülü- onunla en ciddi bir baha etralında amin o, dudaklarını bükerek gülüyor, arasıra; — ÖL. 5 Şa içinin sıkıldığını izhar ediyordu. ece yatağına girdiği vakit saatlerce bun- ları düşünmüştü. Vicdan kendisini sevmiyor mu idit.. rsa niçin bukıdar alâkasız görünüyor, neden Sedadın yanında canı sıkılan bir inşan halini alıyor- du?,. Vicdan Sedadı çok dinlemezdi. Bazan genç erkek sevgisine okadar kapılırdı ki bagını, gene kızın seg koyar, ona sıtasıkı garılır, belki saatlerce böyle kalmak isterdi. Fakat Vicdan bu bi in fazla Taammii edemezdi. Bir müddet sora geriye doğru çekilir : — ÖL, sıkıldım, diyerek suratını asar, Sedadın dağınık saçlı başını in kaldırırdı. Sedat bn anda, içinde acı acı bir şeyin aızladığını emer fakat Vicdana birşey söylemezdi. Sedat hassas bir çocuktu. Bir genç kız göğsünün üstüne başını koyup dakikalarca, saatlerce kalmanın, gözlerini yumarak No.1899—214 sevgisinin bütün sarhoşluğile kendinden geçmenin nı bilirdi. Buan, bütün bir hayattı. Sedat romun- tik ruhunun hu e Vicdanın göğsünde tama men tatmin iğine nekadar müteessi Sedat sonra düşünürdü. Vicdan beni, Bonim kadar derin, çılgınca sevmiyor.. Sevginin hummasına benim kadar kendini kaptırmamış.. Ben âdeta yarı basta bir insanım.. Vicdanın sevgisi, Vicdan, onun kokusu, onun yanında ii benim va, yegâne hayat vası- tasıdır. Ben bunlarsız yaşays Fakat Vicdan, bu ihtiyaçları bii kadar imei İşte hemde açıkça gösteriyor. Vicdan beni, benim onu sevdiğim kadar sevmiyor... Halbuki .— ben... Ah.. Benim sevgimi tarif etmek... Bu kabil değil... Sedat yatağına girdiği vakit gaatlerce bunları düşündü. Bir türlü uyuyamıyordu. İçinden ağlamak gözyaşı dökmek ihtiyacı geldi... Başına çektiği yor- ganının altında; — Vicdan, Vicdan.. «diye hıçkırarak ağladı, ei Bu kalp ihtilâcı, sinir buhranı onu okadar muştu ki, saatlerden sonra > yorguniukla, biraz daldı, — Beni çok, böküm pa sevdiğim kadar . seviyor musun Vicdap1.. Vicdan gözlerini süzdü. güzel gözlerden bir bulut geçti. Uzun kirpikli e kapakları indi. Genç kız rn ağır Sedada gokuldu. Kullarını bütün hızile birden boynuna doladı. Başını — ei Öyle bir müddet kaldı. Vicdan mırıl- Se âiytmst Sedat1.. Hemde nasıl seviyorum! , Sen acaba, sahiden beni çok sev iyor mugunf.. Birbirimizden hiç ayrılmıyacağız, değil mi Sedat!., Sedat bu andaki saadetten daha büyük bir şey tasavvur edemiyordu. Ne kadar mesuttu. İçini çe- kerek derin bir nefes aldı, Sonra göz göre mi İkisi de o kadar mesuttular ki bu sevinç, bu h canla birden gülüştüler.. Vicdanın kolları Bellek boynunda, Sedadın kolları Vicdanın boynunda, göz göze, içten gelen bu ue sevincin, saadetin gözlerde yaptığı bir heykel Sedat gene düşünüyordu: Vicdan kendini ii “Hem de çok seviyordu. Onun bütün kusuru çocukluğunda, toyluğunda, tec- rübesiz oluşunda idi. Sevgisini, aşkını iyi ifade ede- miyor, bu heycanlı aşk sahnelrinde derin, manalı, hulyalı görünemeyordu. Sakin, en hisli, en sessiz hareket edilmesi Iâzım gelen sahnelerde o her za- manki gibi fele avucn sığmaz, yaramaz bir mektep çocuğu idi. Vicdanda bambaşka bir haleti ruhiye bag Sedat onun ruhunu anlamak, mizi için e kadar müşkülât çekiyordu. Vicdan tuhaf bir kızdı! Bir küçük kuş kadar daima ürkek, > amli seri jestler yapan, bir kapta durmayan yaramaz bir çocuktur. Sedat onu daha bassas, hatta maraz halinde hassas, daha çok düşünen, daha az gülen, hulyalı bir kız görmek isteyordu. Vicdan artist değildi, Rol yapmağa lüzum görmeyordu. Bütün hareketlerinde çocukluğun verdiği açıklık, neş'e ve afacanlıkla samimi idi, Vicdan Sedadı sadece seviyordu. Sevgisi düz, hiylesiz, alâyişsiz idi. Bu sevginin romantik tezahürleri, hulyalı sabneleri yoktu. Halbuki Sedat, kalbindeki kızın, kendisini tamamile tatmin edebil. mesi için, ondan bir takım geyler bekleyordu, Daha doğrusu Sedat, içinde taşıdığı aşk hummasına, bir çocuk kalbi değil, — bir kadın kalbinin uyuş- taran, kandıran, inandıran tesellilerini istiyordu. Vicdan bunları gapaeyeri. Çükü yapamazdı. Vicdan Sedadı dekorsuz bir aşkla seviyordu. Li Hayır, Vicdan Sedadı tatmin edemeyordu. Vicdan