yordu: «< Öyle ise ben büyük annenle burada kalayım, sende eve git, anneule otur.. <« Yav- rucağız birdenbire babasının boynuna sarılıyor, onu narin kollarının bütün kuvvetile sıkıyor, yüzünü yüzüne dayıyor, « Sen de benimle, ba- bacığım!» diyordu. Adamcağız yere doğru eğiliyor, boynunu yavrusunün kollarından kurtarıyordu: * Bak görüyor musun? Bak şimdi büyük annenin niye fazla olduğunu görüyor musun? Bak büyük annen senin sebebinden fazla geliyor, evde fazla oluyor...» İhtiyar kndın daha fazla devam etmemesi için oğluna işaret ediyordu. Dreina artık babasini dinlemiyordu. Şimdı onun son sözlerinin tesiri altında düşünüyordu; demek artık kabahat annesinin değil, onun, Dreinanın. Çünkü annesi ve babası yavrularını paylaşamıyorlardı, her ikisi de onunla beraber oturmak istiyorlardı. Bütün kavgada bundan çıkıyordır. Felâket, küçük kızların anlıyamıyacakları ve anlamamaları lâzım gelen meseleleri hallet- miye kalkışmalarile başlıyor. İşte bunun sonu. Yavrucak bu mesele ile gece gündüz sihnini yordu, içini yedi, sonra bir melek gibi uçup giti. Evde «fazla? gelen kendisi imiş.. Yavrucak daha kimseye bar olmıyacak bir yaşta, daha kimseye fazla gelemiyecek bir zamanda beynini oyan düşüncenin kurbanı Dreina ölümü ile hiç bir şey halledemedi. Şimdi ihtiyar kadın hâlâ o karanlık odada yaşıyor, hâlâ bir bar teşkil ediyor, hâlâ evde < fazla » geliyor. Babası yine eskisi gibi karısı ile oturuyor ve deli gibi haykırarak, parmak- larını ısırarak, saçlarını yolarak «Alçak, alçak!» diyor, mütemadiyen kendisinin bir alçak oldu- ğunu tekrar ediyor. Evet, alçak, çünkü küçük yavrusuna yanlış bir şey söyleyip onu boş yere zihnini yordu, bütün kabahatin onda olduğu fikrini verdi. Çünki hakikatı itiraf etmekten, asıl kabahatin kendisinde olduğunu kabul et- mekten, karısına, karısına sözünü geçireğiömek, hükmedememek, onun karşısında zaif kalmak zilletinden utandı. Bu hakikatı anladığı halde kabul etmek kuvvetini bulamadı. Önüne yav- ruüsunu koydu, onun arkasına gizlendi.. Şimdi o vücut düşünce, ortadan kalkınca, çılgın adam olduğu gibi, bütün zaıf ve kabahati ile mey- dana çıktı. Karısını yavrusu için bırakmadığını, o kadınla yaşamıya yalnız yavrusunun iyiliği için katlandığını söylüyordu. Şimdi hâlâ ken- odisinde onu bırakacak cesareti (O bulaimıyor. 104 SERVETİFÜNUN No.1899—214 — 53| NOTLAR Jg— sex 1932 senesi Nobel mükâfatı büyük İngiliz edip ve romancısı John Galewerty'ye verilmiştir. Mü- kâfat verilmeden evvel bir çok gazeteler bu seneki mükâfatın Maksim Gorkf'ye verilmesi ihtimalinin daha kuvvetli olduğunu söylüyorlardı. Bn senenin Goncourt mükâfatını vermek için her sene yapıldığı gibi Parisin meşhur lokantaların- birinde toplanan Onlar meclisi bu senede toplayımış ve mükâfatı genç muharıirlerden Mazeline'in “Loups,, namındaki eğerine vermiştir. «ax Geçen hafta İskenderiye'ye gitmiş olan Luigi Pirandello, Mısır hükümetinin daveti üzerine Kahi- reye gitmiş ve Mısır Akademisi tarafından meşhur muharririn şerefine muazzam bir resmi kabul yapıl- mıştır. se Reşat Feyzinin “Matbaada akşam, isimli şir kitabı çıkmıştır. Dört formalık bu küçük ciltte otuz kadar giir vardır. Matbaada akşam bu senenin en gü“ zel en ince ezeridir. Kitabın ilk beş parçası Matbaa- da akşam ismini esere veren nefis manzumelerdir. Bu şiirlerde gazetecilik matbaacılık hayatının bütün ıztırabı ve tebessümleri vardır. Reşat Feyxiniu bu kitabı duyulmuş yaşanmış bir hayatın ilk muvaffak edebiyatıdır. sex G. Bernard Shaw devri âlem seyahatine çık- mıştır. Geçenlerde Mısıra uğrayıp oradan birkaç gün kalan büyük tiyatro mubarriri Hiudistana doğru yoluna devam etmektedir. Okuyucularımıza : Mevzuatımızın çokluğa ve deveml; yatıların bu nüshaya koy- mamak aızusile (Yolda) romanımızı bu vüshaya dercedemediği- mizi mabterem skuyucularımıza hürmetle bildiririz. Karısı bunu biliyor ve bitişik odadan ona vahşi bir hayvan sesile bağırıyor. «Mademki Dreina için benimle yaşamıya katlanıyordun, şimdi artık niye annenin yanına gitmeyorsun? Oraya git benim sına hiç ihtiyacın yok!” * Fakat gidemiyor, gidemez. Annesinin kar- şısına çıkacak kuvveti kendisinde bulsa bir dakika oraya gidecek. Fakat sonra yine buraya, karısının yanına avdete mecbur olacak ve o zaman daha fana olacak. Ve deli gibi düşünü- yor: Küçüğü tamamile unutup o vahşi kadına tekrar yaklaşabileceği zaman o yine kendisini yırtıcı bir kahkaha ile karşılacak.. Şimdi çılgın adam hınçkırıklar arasında yumruklarını ısırıyor ve yine yavrusu için ağ- ladığını söylüyor. Hayır! Onan için ağlamıyor. O yine eski hiddetiuden, utancından böyle ağlıyor, sokaklarda deli gibi dolaşıyor... SON AHMET İHSAN Matbaası Limited