82 SERVETİFÜNUN No. 1899—214 DÜNYA BUHRANI Bugün 1932 senesi bitiyor, gece yarısı yeni sene başlıyacak. Bana öyle geliyor ki bütün dünyada bu sene olduğu kadar darlıktan, yoksulluktan, buhran- dan, sıkıntıdan bol bol bahsolunduğu duyulmuş ve görülmüş değildi. Çünkü 1932 senesi dünyanın şu tarafında veya bu köşesinde değil, her tarafı sıktı. Her yerde mutlaka yoksulluktan ve ileri zamana ait korkulardan dem vurmak için ağızlar açılıyor ve söy- lüyor. Bunun en bariz aslâmetlerini yazın Cenevre'de gördüm ve işittim. Dünyanın parlâmentolar birliği temmuz ayı sonlarında konferansını Cenevre'de kur- muştu. Otuz şukadar milletin üçer beşer mebusu oraya gelmişti, biz de dört arkadaş Büyük Millet Meclisi namına Cenevre'ye varmıştık, adeta Cenevre” de ikiyüz şukadar âzalı beynelmilel bir parlâmento kurulmuştu. Muhtelif milletlere mensup mebuslardan mürekkep olan bu konferans her sene iy türlü türlü işlerden konuşurlardı; fakat bu se; bir hususiyet verilmişti, (O Birlik umumi kâtibi olan İsveçli ve çok muktesit Mösyö Lange senelik rapo- runu çok tafsilâtlı olarak dünya buhranı üzerine yazmıya davet olunmuştu, Mösyö Lange dahi 60 büyük sahifelik bir şaheser rapor yazmıştı. Rapor etrafında otuza yakın ve her millete mensup mebus söz aldı ve söyledi. Türk heyeti içinde iktisadi mese lelerle uğraşmak bana bırakıldığı için ben de bey- nelmilel kürsüye çıktım ve söyledim. Sözler kuvvetli idi, sert idi, dünyanın yaşama sistemlerini didikli- yordu, fakat herşeyden ziyade bütün sözler acıklı idi, Zaten rapor dahi baştan rd acıklı ve telâş idi, Rapordan bir fıkrayı size alayı «Dünyada, herkeste eee bir uçuruma doğ- ru tekerlenmek hissi vardır, endişe, korku ve ilimalaız- hk umumi olmuştur, Bu hale karşı çok sağlam ve tssirli ve radtkal tedbirler alınmaz da buhranın halli, #sadüflere bırakılırsa dünya politika âlemi, ve Avrupa medeniyeti büyük felâketlere uğrayacaktır!» Bu cümlelerin içinde göze çarpan hakikat a itimatsızlık ve korkunun umumi olması» keyfiyetidir Eğer bir büyük harp korkusu yoksa devletler niçin durmayıp muttasi silâhlanıyor! Niçin dünya mille leri kazandıklarının yüzde ellisinden fazlasını mali bütçelerine veriyor! Dünya ayr m3 harbiye bütçelerine senede verdiği paraların yeküru on milyar türk lirasından çok fazladır. Bukadar paranın mil ktlerin birbirlerini boğazlamalarına tahsisi kadar acıklı hal düşünülebilir mi? Sonra bu hallerin karı- anda itimataızlık var diye şaşmak caiz mi? İtimat. szlik daimi surette milletlerin arasına Kurulmu olunca işlere girişmek, uzun müddetlere arkası alına- cak alış verişlere atılraak ihtimali kalır mı? Atiye yer bakılmadığı takdirde atide saadetler ve refah- r teminini kim arar ve düşünür! ” it 1932 senesinde dünya milletlerinin e ları toplandıkları zaman hepsi bu derdin etrafında konuştular, bağırdılar. Lâkin pratik bir m varmadılar. Ve okadar pratik neticeden uzaklaştı- lar ki İtalyanlar ile Fransızlar bir hiç üzerine bey- nelmilel parlâmentoda kavga çıkardılar, birbirlerinin Ankara 31/12/1933 üzerine atılacak oldular ve nihayet İtalyanlar çekilip gittiler. Konferansın verecek en parlak hareketi bu olmuştu!! Cenevre'de beynelmilel parlâmentolar konferansı böyle yaptığı gibi silâbları bırakmak komisyonu da bu işi ime ipliğine bağladı, tam manasile ipe un serdi çekildi, gitti. Onlar şindi gene toplanıyor- lar, dua ölelim ki dünyada buhranın artması diplo- matların gözlerini aça! Bütün dünyada 25 milyou işaiz var diyorlar; bu işsizlerin aileleri efradile sayısı yüz milyonu buluyor, Yüz milyon insan bugün şaş- kın, avare ve açtır, yahut devletlerin ve merhamet müesseselerinin oyardımile yarım açtır. Bu halin sonu nereye varacak?! Bunu düşünen yok mu diye- ceğizt Var, düşünüyorlar, fakat bir şey yapamıyor- lar. Bunun içindir ki Cenevre'nin beynelmilel kür- süsünden darlığa, mahrumiyete uzun senelerdir glış- miş olan fedakâr Türk milletinin Kendi milli hu- dudu arasında dünya buhranının tesirlerine Avru- palılar ve Amerikalılardan daha kolay katlanacağını anlattığım zaman gökten doğru gelen buhran belâ- sının yere indikçe ve yaklaştıkça daha çabuk yürür ve daha ağırlaşır olduğunu ve yer yüzünde buna karşı alınan tedbirlerin pek yavaş gittiğini ve bu halin garp vee sağikayi tehlikeye sokacağını açıkça söylediğim saman hep bir ağızdan «do eğrelei teh- like büyüktür! > diye haykırdılar.. İşte okadar! Şu hslde hakikat şudur: Avrupa ve Amerika buhran içinde kıvranıyor, onların yaşamak için kurulmuş çalışma cihazları çok muazzam ve mükel- leftir, cihazlarına iş vemüşteri lâzımdır. İş ve müşteri szalınca belleri perişân olur, Çünkü zararları da larla hesaplanır ve dediğim cihazların kurulmasın konulan sermâyelerin sahipleri hep ufak Ürik darlardır, yüz binlerce adam hise kâğıtlarına mukabil paralar vermişlerdir. Kâğıtların temettüünü alarak yaşıyorlardı. Küçük sermayedarlar ellerindeki hisse kâğıtlarının bir şey getirmediğini görünce belâ- nın en büyüğüne uğradılar; çünkü onların geçimleri bu kâğıtların temettüleri yüzünden idi. Temettü dağık mayınca hepsinin elleri böğürlerinde kalır ve nasıl ki kaldı, bir ufak misal İsviçre'nin dağ otel ve şimendi- ferlerine on milyar Türk lirası sarfolunmuştur ve bu para hisse şenedi mukabilinde halktan © yeri hişselerden satın ulanlar her sene temettü niyorlardı. Üç senedir bu kâğıtlar kâr vermez Min ve o kâğıtların çeklerile yaşayanların elleri böğür- lerinde kaldı! Bizde böyle haller yoktur. Sanayi henüz açıl- mag müdehhar sermayemiz azdır, yani memle- kette iratcımız azdır, ve topraklarımız bakirdir; onun için blm felâketinden a2 müteessir oluruz. akıntı çekeriz, fakat ortada kalmayız. Ve milletmükelief ha- yata alışık değildir ki buhran bizde Avrupa gibi mabru- miyet yarasın, mahrumiyet zaten vardı ve bu hal 1932 de süren belki 1933 de devam edecek olan buhran felâketinde bizim en pe tarafımızdır. Bazı vakıt felâketten dahi saadet çi Ahmet İhsan