Li am'atkâr her şeyden evvel yaratıcıdır. O içi- pala mizde, ruhumuzda, benliğimizde yeni bir şeyler vücuda getirir. Bize heyecan veren esere, gan'at eseri diyoruz. Fakat buradaki heyecan kelimesinin okadar şiimullü bir manası vardır ki, bey- nelmilel tenkit zekâsı, bu gün hâlâ bu kelime üzerin- de münakaşalar yapmakta devam etmektedir. Bedii heyecan diyoruz. Bu nasıl heyecandır ki içimizde u- yandırdığı aksülâmeller....» Vicdan oturduğu kol- tuktan birden doğrulmuştu. Sedat Veysinin dizine koy- duğu elini kaldırdı, onun ağzına kapayarak : — Vallahi, Sedat, dedi, inanır mısın, başım ağrıdı. ir Darılma amma, artık yetişir, bugünlük bu kadar, Canım, hem nedir, Allahı seversen bu uzun konfe- ranslarf,. Güzel san'atler Akademisine estetik hocası olacak değilim ya. Sedat Veysi donakalmıştı. Birden ne söyleyeceğini şaşırdı. Bir iki kere yutkundu. Sol kaşını kaldırmış, göskapaklarını sık sık açıp kapayordu. Dizlerinin üstündeki yaldızlı not defterini yere attı, Elindeki kalemi parmakları arasında hızlı hizl çevirmeğe baş ladı. Sedat müthiş siniflenmiş, asabileşmişti. Şakak kemikleri titriyordu. Böyle bir müddet Vicdanın yüzüne baktı, bektı. Vicdan dudaklarını bükmüş kıskın gülüyordu. Sedadın yanındeki koltukta biraz yan oturmuş, gözlerinin ucile ona bakiyor, soğuk kanlı görünmeğe çalışarak gene adamın asabi halini büyük bir hazla seyrediyord Sedat Veysi birden bead kalktı. Odanın içinde elleri pantalonunun cebinde dolaşmağa başladı. sonra Vicdans dönerek durdu: — Olur kız değilsin sen, Vicdan.. İnsaf et yani. En hararetli bir zamanımda bütün zevkimi kaçırı- yoraun... Hayret ediyorum.. Başka hiç birşey değili.. Vicdan, başını koltuğun arkasına dayayarak gülü- Şi a bakıyordu, Vicdanın bu oturuşunda, görüşünde tam güzelliğinin bütün incelikleri, ma- nası, cazibesi vardı. Sedat Vicdanı çok seviyordu. Hem de delice seviyordu. Vicdan Sedat için bir can, bir kalp, bütün bir heyat idi. Vicdan olmadan bir neş'e, bir saadet tasavvur edemiyordu. Vicdan Seda- dın bu aşkını biliyordu. O da Sedadı okadar çok, okadar delice seviyor, Sedatta hayalinin düşünebildiği bütün erkek ruhunu, azamet ve gururunu buluyordu. Sedat Vicdan için bir aşk, bir sevgi heykeli idi. Sedat, Viodanı o halinde seyrederken bütün kuvvetini kaybetmiş, asabiyetini yavaş yavaş unut- SERVETİFÜNÜN 85 A muştu. Vicdana karşı olan zâfı bir humma gibi gene bir anda bütün kalbini sarmıştı. Vicdanın otur- duğu koltuğa doğru yürüdü. Sağ elini, genç kızın OomZUn& İm Vicdan başını kaldırmış, bir çöl se- ması kadar derin ve parlak gözlerini Sedada çevirmişti. Bu gözler hâlâ gülüyordu. Bu gülüşte başka bir mana vardı. Çok sevilen bir şeyi incittikten sonra duyulan tatlı hazı, merbutiyeti ifade eden, bu âdeta sarhoş göz- ler, Sedadı olduğu yerde bir iki defa sendeletmişti. Sedat bütün iradesini, Vicdanın çılgın bir deniz kadar ör- pertici 'gözlerinde kaybol- muş buldu. Eğildi, bu göz- leri öptü. Genç adam artık yoktu. Seven kalbi vardı. Vicdan Sedada dikkatle bakıyordu. Onu seven er- kek, karşısında titriyordu. Damarlarındaki kuvvet yerine, onu baştau başa bir zâf kaplamıştı. Vicdan birden Sedadın boynuna sarıldı. Onu göğsüne bas- tardı, saçlarını uzun uzun okşadı. Bu başı kollarının bütün kuvvetile göğsünün östünde sıktı, sıktı. Vicdan içini çekerek gözlerini yumdu. Sedadın kulağıuın dibinde mırıldanıyordu: — Sedat, sahiden beni çok seviyor musun Biz, birbirimizden hiç ayrılmayacağız değil mi, Sedatf.. Genç erkek bu anda, çok sevdiği kızın göğsünde ağlamamak için kendini güç zaptetti. Sedat ağlamaktan, Vicdana gözlerinin yaşını göster mekten utaniyordu. O, o kadar mağrurdu. Nemle- nen, bulutlanan gözlerini göstermemek için başını bu sıcak göğüsten bir müddet kaldırmadı. edat Vicdanı ne kadar çok, ne kadar çok seviyordu. Sedat mağrurdu. Genç kıza bunu hisset tirmekten öyle çekiniyordu ki... Bonra Lİ ww — Sen hissiz bir kızsın Vicdan., — Ne dedin, anlamadım!.. — Evet, öyle.. Hissizsin.. Vicdan bir kahkaha attı: — Güzel sanatlar hakkındaki konferansı dinle- mediğim için mi bunu göylüşorsün — Tabii, eğer hassas bir kız olsaydın, dinlerdin.. Hem sana bir şey söyleyeyim mi ben, Vicdan? Sen daha çocuksun.. Hâlâ ciddi bir kız olamadın.. Çocuk dadılığı yapacak değiliz ya, canım... — Çocuk olduğumu bilmiyor mu idin?.. Bile bile.. — Hakkın var, kızım... Kendi kendime seni başıma satın sldım.. İnaan deli olmalı imiş onbeş yaşında bir mektep çocuğunu sevmek için... Demek seninle böyle hep uğraşacağız!..