No.1809—214 SERVETİFÜNUN 99 KUBA ADASINDA Kıyameti andıran bir Tayfun 9 Teşrinisani 1932 Küba adasında oturanlar için pek meş'um bir gün olmuştur. Şimdiye kadar kay- dedilmemiş şiddette olan bu tayfun bütün adada çok büyük bir zarar husule getirmiş, halk dehşet içinde kalmıştır. Tayfunun merkezi sik- leti Kamaguey mıntakası olmuş ve denizin yükselme- “si neticesinde Santa Cruz del Sur şehri, bir tek duvar ankazı dahi kalmaksızın ahalisi ile beraber sulara gömülüp gitmiştir. İşin daha m'üthiş tarafı şudur: Küba adasınin merkezi bulunan La Havan şehrin- de milli bir rasathane var- dır ki, burasını idare eden mühendis Millaş isminde genç bir âlimdir. Diğer taraftan Santa Cruz eel Sur şehri ahalisi «yeni icrilara» ve eşeytan işlerine» kıy- met vermiyen, ehemmiyet atfetmek istemiyen muha- Küba'daki tayfunun “İlk bir lâvha fazakâr ve cahil zavallılardır. Mühendis Millas ken- dilerine şiddetli bir tayfun vuku bulacağını ve yer- lerini terkedip kaçmalarını haber vermişken bnnlar hiç istiflerini bozmamışlar «gelen Allahtan gelir» dıyerek &ldırış etmemişler- i dir. Lâkin, tabiat kanun- larının ameli ve tatbiki sahada haiz oldukları tesiri bilen ve keşfeden ilim me alesef yanılmamış ve felâ- ket bütün acılığı ile tahad- düs etmiştir. Santa Cruz del Sur da sakin 3000 — 2500 ü ortadan kaybolmuşur Öyle ki, Si şelmalilar arasında meb'us, başpapas, hâkim, polisler, muatlimler vardır. Ri > resmi makamatı tarafın- di ölenlerin ve zararı ziyanın ne miktara baliğ olduğunu Ki aiima dizmek. için yeni bir usulü mu- hakemei hukukiye araştırılmaktadır. eskidenberi kendileri tarafından söy- Silâhları lenen <Çamurdan ayaklı âbide» ta- birinin arhhatını ispat etmek isilyor- lar. Doğru mu çıkacak dersiniz? Biz, kendi hesabımıza bunu tahmin ede- cek kadar dürbin ve iktisatçı de- giliz. Hatta, o kadar ki vakayi ve hadisat seyrini göz önünde tutarak önümüzdeki yıl zarfında, yani 1948 te neler olacağını - kabataslak dahi ol- sa - kestirebilmekte mütereddidiz. Ma- haza tahmin edilebilir ki buhran diye &deta yoyo salgını nevinden muttasıl ağızlarda ve kalemlerde do- taşan kelimenin delâlet ettiği mefhum kudret ve şiddetini kaybedecek, dün- ya iktisadi hayatında daha müteva- zin, daha müstekar bir devre açıla- caktır. Bu satırlarla fazla nikbinlik göstermek istediğimiz zannedilmesin. Bunları yazmakla 1942 de müşahede edilen hadiselerin varabileceği tabii neticeleri görmeğe gayret ediyoruz, Başka bir şey değil. azaltma... Acaba şu ilâer içirebilecekmiyim /,. .. . ve Sulh M. Paul Hioncour “Sulh” abideşinin küşat merasimini yapıyor. Siyasi sahaya gelince, bilmüna- sebe yine bu sutunlarda söylemiştik ki bu hususta tahminde bulunmak ke- hanet göstermek nevinden bir şey o- dur. Zira bu vadide hâkim olanlar tabii kanunlardan ziyade insanlardır. İnsanların niyet ve düşüncelerini ve ileride hangi noktsi nazara göre hs- reket eettikirini bilebildiğimiz gün ar- tık ahlâk ilmi iflâs edecek; matami satacak müşteri bulamayacaktır. İşte 1983 yi acele bir görüs. Bu- rada söylenilmesi ve hatta tafsil e- dilmesi lâzımgelen bir çok meseleler vardı. Ancak, siz de takdir edersiniz ki bir senenin hadisat bilânçosu bir iki sahifede yazılacak ve izah edi- — şeyler değildir. Esasen biz bu müsehabemizle zikreltiğimiz hadiantı etraflıca yade bu karıştıracak olanlara mühim hareketlerini hatırlatmak €- imelini taşımakta bulunuyoruz Bülent Nuri