13$ muğlâk mahsulünden gıda alır. Makine insanın, esra reongiz dont kabiliyetinin en sengin bir tim yatın bütün faciaları hop makineden çıkmaktadır.» Mârinettöye göre futurisme yalm estetik bir hare- ket değildir. Ayni zamanda, dçtimai ve ahlâki eşasları vardır, Fuwturisme lügal mânasile tercüme edilince «İstik- balcilik» demektir. Marinelli eski ananelere ve tarihin eskiliğine ve masiye kargı büyük bir mücadeleye giriş- fiği ve gençlikte datma istikbal endişesi uyandırmak öslediği için tesis olliği mesleğe bu isim verilmiştir. F.T. Marinetti'den bir gir nümuvesi İntikamcı ormanlar Niçin böyle, ey mecnun kalp, ormanların ceşim dalları budakları içine vücudünü alabildiğine kapıp koyutermişsinf.. Vahşi güneşin bü- tün gündüz müddetince ateşten okları altında yakıp kavurduğu in- tikamcı dallar, etrafında nasıl hid- detten kıvrılıyor, hissetmiyor mu- suni... 'Tıpkı senin gibi, erkekçe bir kuduslukla gazabe gelmiş olan or- manlar, geçerken ağır ve kırmızıya bulanmış bulutlara aşı vurmak için, korkunç sarsıntılsrla kudura- rak gidiyorlar... Fakat bulutlar, senin aheukli hasarat yapan büyük şimal nehri gibi cinuetin ve intikamcı orman- ların mütehevvir hareketleri üş- tünden lâkayt ve bihis geçiyorlar, Bu ağır bulutlar bihis uzaklaşıyor- lar, Tıpkı bir deliler musandırası altındaki dalaletten kurtulmuş ih- tiyar gardiyanlar gibil.. O halde deli ol, ey benim ruhumun gazup, şahlanmış treni, istediğin gibi deli ol: ne çıkar, daha iyil.. Ve onlara, havf ve dehşetten #orguçlanmış parlak ışlıklarınla, beyaz gülüşler ve buharlar püskürerek cevap ver!.. Zavallı akıllanme!.. Oh, ey ken- dini mânasız hissetme feralılığı... İşte batan güneş, kanlar alntan kalp çarpıntılarını ufkun ucunda şglddetlendirerek, aceleci adımını kutusuna koydu... Büyük sıçrayış- larla oraya, oraya atılıyor, bakl. hop! hop! hop! senin gibi dörtnala koşuyor; biçimsiz ve kıpkırmızı dev ağzını görüyor musun!... Bak bu ağız, yediklerini karmakarışık SERVETİFÜNUN sülidir. Ha- No. 1850—İ65 Marineiti'ye şiirlerinde aykırı görülen fikirlerinden dolayı İtalya'da ştir diktatörü ismi verilmişiir. Madam Benedetta Marinelii de fütürist bir şair ve ressamdır. «La vilesso d'un canot otomobile işimli tab- osu pek meşhurdur. yutarak ve karanlık dalları çiğni- yerek, ve onları ormanların dibine tekrar kusarak, nasıl, uzun uzun, bulutların ten renginde Jübbünü kemiriyor, görüyor musunf.. Otl,, bütün karnı doymuş gü neşlerin ve trampet çelen büulut- larla kavgacı ormanların Allah be- lâsını versini,.. Hele nihayet, nihayet, kalbim yıkanıyor —ve bu ulvi sürurdur— yalancı ve ilahi gece içinde. yıl- dızlarla çiçekli kenarları Esire te- mas eden &ihirli bir piysle gibi âşıkane kevserlerle dolu gece için- de!.. Oh işte nihayet, nihayet tre- nim doluyor — ve bu istiğraktır! — bu dopdolu gecenin içine par- maklarında firezeden yumuşacık çiçeklerle baygın düşen sarhoş yıl- dızların şefkati altında!.,. Nihayet, nihayet işte trenim zıplıyor — ve bu meshur oluştuti— Gecenin, sonsuz, uzaklara, rayıhalı otlar üzerine sürüklediği gaşyol muş nesimler ve şebnemlerle ko- kan bu ağır yelpazelerin dağınık rahaveti altındal... Heyhatl nefis sevinç çabucak buhar oldu... Gökler benim dev ayaklarım &i- tında, şağırlaştı !,.. Yıldızların bu mavi süzülüp akışlarına rağmen gökler körleşti!... Ve ben kendimi hâkim unsurların 'muzlim tazyıki altında mağlup olmuş hissediyo- rumi... Sizinki nasıl bir zevktir, ey benim böğürlerimi hırpalıyan çok hâkim Kuvvetleri.. Sizin ce- sim boğucu kıskaçlarımızın benim gerseri kalbim üzerine kapanarak husule getirdiği yorulmaz testere gıçırtılarını işidiyorum |... Herne olursa olsun, çılgın tren, ben işte genin elindeyim... Al beni! Altın yıldızlarına rağmen kör olmuş gö- . Marinetii dyan azasındandır. Fransızca şiirde, İtalyanca kadar muvaffakiyet gös- termişlir, bazı eserlerini doğrudan doğruya franswca olarak yazmıştır. gün altında, ben, suratlarına bıça- Eımı çarpa çarça, ateşimi ve arzu- mu mahmuzlıyarak pidiyorum! ve zevkle, sağa, sola iğiliyorum, boy- num üstünde rüzgârın taze ve in- ece tüylü kollarının sarıldığını hiz- setmek için... Bunlar, senin beni çeken teshir edici ve uzak kollarındır; bu rüz- gâr, senin yutucu nefesindir, ey beni meseretle eritip (halleden müthiş Namütenahi! Şimşeklerden sarhoş olmuş şeytan ağzın benim için! İşte ruhumun boşaldığı ağır bir base.. By uzakta mevtai çan- Iârın ıslak sesleri armaında dalga- lanan, bakışları yağmurlu yekna- sak Namütenahi!.. Ey denizin ter kettiği kumlu bir liman gibi du- dakları kurumuş yeknasak Namt- tenahil... Sen ey meçhnlün ve içi- ne nüfuz edilmez esrarın delici nefesini yüzüme üfliyen yeknâsak Namütenahi!.. Yeşil şimşekler ve rüzgârla ku- durmuş olan siyah trenim, dörtus- la yıldırımını yuvarlıyarak müte- madiyen kaçıyor (o Zıplayışlarla, #arsıntılarla, karanlığa (dolarak parıldıyan rayların kıvrılışı üstünde yarım daireler ve zarif çevriliveriş- lerle, iskandil edilemez uçurumlar üzerinde tehlikeli surette belke- miklerini kırarak dimdik gidişlerle.. Ve benim tunç atlanın, herta- rafta aksisedalar içinde çanlar gibi çahnırken yerinden oynıyan de- mirlerinin gürültülü sarsıntılarım sürüklüyor; ve gece onlara muk&- vemet olunmaz bir cinnet nefhe- diyor... Haydi duman sütunları, kıvıl- cımlar ve kanlı yakutlarla balka- lanimış kocaman zenci kollar, — Devamı 145 inci snhifede —