102 SERVETİFÜNUN No.1848 —163 Neşriyat : NAPOLEON Müellifi: Emil Lwdrig. Mâtereccimi: Ruşen Eş- ref B. Muwrif Vekbleti meşriyatından 1931 İstan bul. Sahife 868. Fi 220. BMİL LUDVİG son narın yetiştirdiği en iyi ta- rihçilerden biridir. Onu bütün eserlerinde gamimiyeti ve hakiketa sadakatı ile İsinriz. Ruşen Eşref B. in güzel bir Türkçe ile tercüme ettikleri WAPOLEON biyografik bir eserdir. Zaten kitabın son kısmında muharrir «Biz Napoleoonun deruni tarihini yasmağı niyet edindik» diyor. Malümdur ki, bir adamın tarihini yaşmakla bir devrin terihini yazmak arasında pek büyük farklar vardır. EMİL LUDVİG kitaplarını kahramanların hayatlarından alınmış hakiki sahne- lerle süsler, Ve kahramanları kendi lisanları ile konuşturur, Muhatrir diyorki: «.... Erkek kardeşleri ile, karısı öle arasında geçen her yulirmn. her melâl veya gurur ve azamet gaati, her öfke veya heyecan alâmeli, dost veya düşma- na karş hud'a veya iyilik nişanesi, Jenerallerine veya kadınlara hitaben söylemiş olup la mektupların veya mevsuk, doğru mükalemelerin bize bildirdiği geyler — işte bütün bunlar — bize MARENGO muharebesinin pidnundan, LUNEVİL sulhundan, yahu BLOKÜS KONTİNANTAL den daha kıymetli göründü.» Muharrir: «Hayalını teşkil eden o duygu zinirini yeniden KBurmağa gayret eftik ki eserimizin hedef ve gayesi de bunun tavsif ve teşhirinden #bareftir.> Diyor, «Napoleon» bu gayeye ermiş bir eserdir. «Kendi kuvveti hakkında şuuru olan bir adam cs saret, thtiras, iplilâ, ve hayal ile sai ve irade öle ne elde edebilirf.. İşte Napoleon Bonapart bunu gösler- miştir.» O köpüren bir deniz, ve akan bir çellâle gibi idi. Cihanı hükmü altında bulundarmak isterdi. Av- rupa, ona avcak bir «Köstebek yuvası» kadar küçük geliyordu. Şayet «Köstebek yuvast» ile iktifa edecek ise onun mutlak hakimi kendi olmalıdır. Fakat o Avrupa ile iktifa etmeği şanına yakış tıramıyordu. Zira o her şeyden evvel dünyanın çeh- resini değiştirmek için gelmiş bir askerdi. Eğer Mr- sır seferinde mnvaffak olsaydı, Hindistana kadar gitmek emelinde idi: «AK» zaptedilmiş, olsaydı, Fransız ordusu Şama ve Halebe uçuyordu. Bir göz kirpması sarfında Fwratı “Kendi kuvveti hakkında şuuru olan bir adam &e- saret, ihdiras, iptilâ ve ha” yal ile, wi ve irade le ne elde edebilir? İşte Na polen Ba: termiştir. tulacak, Suriğe hristiyanları, dürzüleri, ermenilik hras- tiyanları, ona iltihak edecek. Ahali başlanbaşa sarala- cak, ben İstanbula ve Hindizlana varacaktım. Dünya- wn çehresini değiştireceklim.» Bunda muvaffak olmadı, ve sukut etti ise kabâ- hat sadece kendinindir: «Benim sukuluma sebep benim kendimden başkası değildir. Kendimin rr. başlıca düşmanı kendim oldum.» O Avrupada yeni vir sistem, yeni bir kanun kur- mak istiyordu. İstiyordu ki Avrapa milletleri bir tek millet ha- in ve kendi idaresi sltında birleşsin. . Ben Avrupdi bir sistem, Avrupai bir kod, ii bir temyiz mahkemesi tesis elmek istiyordum. Avrnpada ancak bir tek millet olacakh..> Balkan devletleri ittihadı ve Avrupa ittihadı için buğün de çalışıldığı düşünülürse Napoleon un nek&- dar doğru düşündüğü anlaşılır. pe bıraktığı vasiyetnamede; . Bundan böyle büyük meseleler artık şimalde değil Hrm de halledilecekiir..» Diyor. Hakiki ve yerinde bir sezip,, O yüzbinlerce Oinsaan kanı döktü, Bununla beraber, (oharbe &aleyhtardı. (OÖlümünden onbeş gün evvel oğluna bıtaktiğı ikinci bir vasiyet namede mecbur olmadıkça herp elmemesini ve kendi yolunda gitmemesini yazar. Zira ; «Bir asır içinde ayni sey iki defa yapılamaz.» Ve ilâve eder: <Ben Avrupayı silâh kuvvetile hükmüm alımda tulmağa mecbur oldum, bugün ise onu ikna elmek Tdzımdar.» SENT-ELEN de uykusu kaçtığı geceler GURGÜO ya: «Kadınlardan bahsedelim, Ben asla onlara hasre- decek vakit bulamamışımdır. Yoksa onlar benim haya» #ma hakim olurlardır der. Hoş sohbetti.. (Fakat bununla beraber 0, kadınlı meclislerde vakit öldürmek için yaratıl- mamışt; O, her şeyden evvel bir askerdi, ve daima kurşunların muru altında ölümü aradı. Fakat ne çare ki böyle bir ölüm kendisi için mukadder değildi. «Ben Moskovuda ölmelidim O saman askeri şan ve şerefim, idbar nedir bilmem emiş olurdu» ve sonra ilâve eder; «Bununla beraber benim ğı, hayatım da ne roman.»