112 o SERVETİFÜNUN No. 1848—103 Feminisme! Fakat niçin? Müterakki veya iptidai dediğimiz bir cemiyet tarakki ve iptidailiği her müessesesinde yaşayan cemiyettir. Bu demektir ki, terakki ve iptidailik bir cemiyetin muayyen bezi müissşeselerinde hüküm sürerken diğer müesseseleri aksi istikamette olamazlar. Bu mukaddimeyi yapmaktan maksadım, bizde epeyi bir tarihe raslik olan Meminisme meselesine temas etmek içindir. Feminisme mefhumunun manâsı, kadının siyasi, içtimai ve iktisadi mevkii az olduğundan bu müsa- vatazlığın izalesile kadınların mevkiini islah ve hukuklarını tevsi eden meslek demektir. Bu tarif Feminieme'i kabul etmiş görünenlerin fikirlerini ifade etmek itibarile bir hakikat sayılabilir, fakat hiç bir zaman içtimaiyât noktai nazamudan hakiki bir vakıaya delalet etmez. Çünkü Feminisme'in bu tarifine göre içtimai tekâmülün parça parça olduğunu kabul etmek icabedecek ve kadınları da cemiyet içinde ayrı bir heyeti içtimaiye olarak görmek lâzım gelecek. Halbuki içtimai tekâmüle na- zaran cemiyet parçalanmayan bir vahdettir. Ve hiç bir cemiyette mücerret bir kadınlık heyeti içtimaiyesi yoktur. Binnmenaleyh kadınlığın mücerret bir halde taâlisini istemek, kumsal ve kurak arazide karanfil fidanları yetiştirmeğe benzer, Onun için her şeyden evvel şunu söylememiz lâzımdır ki, içtimai tekâmül bir takım ferdi iradelerin nümayişlerile değil, belki içtimai hadiseleri tevlif eden esas hadiselerin değiş- megile yani cemiyetlerde teknik vesaitin ve esanslı karekterlerin değişmesile olur. Ferdiyetçi bir usulü istihsale malik olan ve iktisadi faaliyeti erkeğin idare ettiği bir cemiyette kadının her sahada erkekle müsavi olması mümkün değildir. Elbette böyle bir cemiyette erkek kadının hakimi olacaktır. Aksi olsa, yani kadın her türlü iktisadi faaliyete sahip olsa ve erkek tüfeylileşse, böyle bir cemiyette de kadın erkeğin hakimi olacaktır. Eğer bunlar birer hakaızlık ise bunda erkeğin ve kadının kabahati yoktur. Fakatmutlaka bir ka- bahat aramak lâzımgelirse, bunu nizamı içtimaiyeye yükletmek lâzımdır, Böyle bir nizamı içtimaiyeye taraftar olmamak demek de her şeyden evvel bir inkılapçı veya bir ihtilâlci ruhu taşımakla mümkün olur. Sebep kalkmayınca netice üzerindeğoynanamaz. Ya bu deveyi gütmeli, ya bu diyarı değiştirmeli. Sonra cemiyetlerde bir erkek saltanatı ve bir kadın mahkümiyeti diye bir şeyde yoktur. Daha doğ- rusu eemiyetlerde bir kadın şınıfı bir de erkek sınıf: ları diye bir takım içtimai sınıflar kabul etmiyoruz. Sınıflar iktisadi sahada mevcuttur... Ve her sınıfın safları arasında kadın da vardır, erkek de. Gene bu sınıflar birbirlerile mücadele ederlerken her kadın ve erkek müştereken dahil olduğu sınıfla birlikte sınıf mücadelesine dahil olur. Bizde de şurada burada Femimwisie mefküreli kadınlar ve erkekler görülüyor. Bunlar bazı klüpler ve birlikler yaparak çalışmak istiyorlar. Fakat ne yaptılar ve ne yapacaklar? tabii hiç. Sonra görüyoruz ki bu hususta bazı neşriyat yaparak bize kadın tekâmülünü gösermek İs- teyen kimselerde zuhur ediyor. Meselâ bunlardan bir tanesi de Nezihe Muhittin H.n «Türk Kadın» adlı eseridir. Nezihe Muhittin H.ın şahsen çok nezih ve kıymetli bir hanım olduğuuda şüphe yoktur. Fakat eserindeki mânâ diğer birçok feminist hanım- ların mesailerinin işstihdaf ettiği g&ye gibi ancak bazı gayrı muayyen maksatlar için bir basamak olduğunu gösteriyor. Sonra efendim, bugün «feminisme» meselesini Tür- kiyede mevzuu bahsetmek gülünç ve manâsz bir meseledir. Türkiye kanunları hemen her sahada kadina aynı hukuku vermiştir. Eski devirlerin anane- leri kalmamıştır, kadın için iktisadi müesseseler de çalışmak mümkündür. Bugün erkek mektepleri kadar kız mektepleri de vardır, Daha ne isteniyor! Bğer erkek gibi çalışmak isteniliyorsa, erkeklerin aralarına girip çalışılabilir. Meselâ bu Feminisie mefküreli hanımlara tramvayda tesadüf eder ve ye- rinizi onlar» terketmezseniz, 8izi adabı muaşeret bilmemezlikle damgalarlar. Onlarla sağ tarafta bu- lunmanızı ve kendilerine adeta bir yaver vaziyetinde olmanızı isterler, buna riayet etmeyenleri de kadın- lara karşı muamele bilmemezlikle tavsif ederler. Halbuki bu nevi adabı muaşeretin de gene bir nevi müsavatazlık olduğunu bir türlü anlayamazlar! Kemal Tevfik