enme- San'atkâr, birden, ürkmüş gibi sordu: — Neden? Avdet ettikten sonra bir daha atelyama gelmiyecek misiniz? — Geleceğim şüphesiz. Fakat belki üç ay sonra tanınmıyacak kadar değişeceğim. Siz bizzat söylemediniz- mi ki insanların ve bilhassa kadinla- rın çehreleri süratle değişir. Leonard de Vinci kendi kendine söy- leniyormuş gibi yavaş yavaş; Onu bitirmek isterdim. Dedi, Fakat kim bilir. Bazan bu arzumun imkânsız bir şey olduğunu zannedi- yorum. Gioconda hayret etti; — İmkânsız mı? Filhakika işittim- ki dalma o gayıi mümkünü aradığınız için eserlerinizi aslâ bitiremiyormuşsu- Bu sözlerden İLeonard bir serziniş şezdi , Gioconda kalku ve mutadı veçhile sadece; — Vakit geldi, dedi. Tekrar görüşelim, o Leonordo. Hayırlı sey- yahatlar. San'atkâr gözlerini ona doğru kal- dırdı; ve çehresinde tekrar, yalvaran ümitsiz bir serzinişin izlerini okudu- gunu zannetti. Biliyorduki bu lJâhza her ikisi içinde ölüm kadar e'ddi ve geri alınamaz bir lâhzaydı. Biliyordu ki susmıyacaku, Fakat bir sureti hal ve bir münasip lakırdı bulmak için ira- desini me kadar #orlayorsa kendi kudretsizliğini ve aralarında aç'lan uçurumu da o derece kuuvetle hisse- diyordu. Monna Lisa ona sakin ve parıldi- yan febessümiyle gülümsüyordu. Fa- kat şimdi bu sükünet ve bu parlaklık adeta ölülerin gülümsemelerine müşa- bihti, Müsamaha tammiyan bit merfia- het kalbini sıktı ve onu büsbürün zaif bıraktı Monna Lisa elini uzattı O, ses- sizce, tanıştıklarından beri ilk defa ularak bu eli öptü ve süratla eğilir. ken aynı Zamanda Giocondanın kendi saçlarına dudaklarını dokundurduğunu issetti. — Allaha ısmarladık! Dedi genç kadın. kendine geldiği zaman o artık orada değildi. Etrafında bir yaz ikin- disinin koyu bir gecenin sükünerinden daha tehditkâr sessizliği hüküm sü- rüyordu. Ve bir gece evelki gibi ci- HAYAT,13, vardaki saatın madeni sesi daha müt- hış, daha korkunç duyuldu. Bu sesler zemanın sessiz ve tehditkâr uçuşunu, kimsesiz bir ihtiyarlığın acılığını, ma- zinin tamir kabul etmiyen firarinı ihtar diyordu. Ve son ses uzun zeman, bir insan sedası gibi, ayni nakaratı tekrar- lıyarak titredi gitti: Eğer istersen mes'ut ol! Ve yarını düşünme! Ne siyahlar giymiştik, mede baltamız vardı, Bir kütüğün üstün de baş uçuranlar gibi; Nede mahkum elini uzatarak yalvardı. Vurduk hiç tiiremeden taşa vuranlar gibi, Yene lekesiz kaldı senin beyaz elbisen : Sanki bizler deyildik onu boynundon kesen, p Birlikte vi arkaya bakmıyarak : zak, ölüler için çiçek satılan yerden, Tabu? satan dükkânlar, mezarlıklardan uzak.. Uzak, mezarlıkları saran serviliklerden. Arkamızdon gelmesin çocuklar gibi izler, Saçı perişan kadın gibi gülen cevizler. © Bn uzak, köyden uzok, güllerden uzak, çocuk ağzı gibi taze açılan güller — Simsiyah bir ormana yollarımız sapacak, Artik ne ufuk, nede o bembeyaz bulutlar, Ne de sabahı sarah gül rengindeki tüller. Ancak sakin ağaçlar, birde odundan putlar, Derinde, yapraklarla dolu bir menba sesi e çocuklar gibi ağlayacak durinadar ; usmayacak bir küçük dudağın titremesi, a cadılardan e Di Artık sussunlar diye başlarına v. Biz iyrenç olmalıyız, biz İM mali Uzak, mezarlıkları saran serviliklerden. Arkamızdan gelmesin çocuklar gibi izler, Saçı perişan kadın gibi gülen cevizler. Birlikte kaçmalıyız, arkaya bakmıyarak Küçük ölüler için çiçek satılan yerden Tabut satan dükkânlar, mezorliklardan uzak ., Dijon 9 -10-1929 Sabri Esat Biz öldürdük deyilmi?