Dil ve edebiyatımıza bir çok noktalardın fayda ve za- dokunan edebiystı, “Serveti Fü- başlı başına rarları Teviik Fikret “O devrin genç kalıramanı, genç ustadı olan Fikret, nazım lisanına hem ahenek, hem zevk, hem küvvet, hem asalet, hem Val kar, hem resim, hem his, hem de, doğruyu unutmayalım, Şuur kattı... di. Bazılarının sonsuz bir vralık davasında bu unmalarına rağmen bazıları da gençliğe bir yuca ma rolu, bir ağıp çıkma, bir onar- edecek kadar insaflı ve e gördüğüne şahit oluyoruz. İşte bu görüş o gençlik cereyanını idare eden genç başlardın bi- rinin, belkı bi- bir devredir. Bu gün; büyük bir kısmı ıbtiyarla- mış olan bu ede- daha evel biyyat, otuz yıl yep yeni, dip diri, canlı, he- yecanlı, emelli, ıbtiraslı bir ce- reyandı. An'a- nelere, ogöre- neklere, tarihe ve hayata karşı isyan (oeden, paslı, fakat ka- İn, uzun asir- lardan ben pas- ları, küfleri bile taşlaşmış, çelik kesilmiş bir zin- ciri kırmak, ko- parmak, parça- lamak isteyen bir o kükreyiş halinde idi. Bu rincisinin, Fik- retin görüşü- ür. Esasen Fikreti görüşü yaşat- mış, yine gö- rüşü öldürmüş- tür, Bu görüş sadece kafaya açılmış iki gö- zün görüşünden ibaret değildi; belki ruhun, hissin, idrak ve irfanın da gö- rüşü idi.“Perdei teselli,, şaıri bu görüşünden , bizzat kendi de şikâyet ediyor ve gözleri bü- tün varlıklara karşı ebediyen kapalı bir biç- are köre gıbta ederek: derece köpüren, taşan, dalgala- nıp coşan bu cereyanı idare edenler içinde bu yeniliğin de bir gün modası geçeceğini ate- şi söneceğini, ihtirasları solup öleceğini de bilenler yok değil- Tevilk Fikret ma bakkı verdiğini: “Ati çıkınca ortaya mazi sil nmeli!, dediğini ve nihayet her şey n eskidiğıni, ber yeninin bir eskiye dönüverdiğini kabul muhtacım. Böyle bir perdei teselliye!,, Diye inleyordu. Fakat, yine etrafındakileri görmeğe kındur- maktan geri duramıyor;