Sayı :134 Hânân müellifi onun mahlasını «Ârif» olarak gösteriyor? Ben bu suretle yanlışlığın sebebini şu izah ediyorum: yukarda Zzikretti- gimiz menzumenin son kıt'asında «ârif» kelimesi vardır; Gülbüni Hânân müellifi, belki bu manzu- meyi görmüş ve «ârif» kelimesi sairin mahlası olarak hatırında kalmıştır. Evliya Çelebi'nin bah- şettiği * Hani» mahlasına ve Ça- gatayca şiirlere gelince, bunlar hakkında şimdilik başka hiç bir malümat yoktur. Kırım hanları arasında daha Mehmet Giray'dan hem de evvel hem Çağatayca Anadolu lehçesi ile şiir yazan muhtelif şairler (o yetiştiğinden, Evliya Çelebi'nin bu temamiyle ihtimal rivayeti dahilindedir. Ancak, Mehmet Giray'in elimize geçen eserleri, munlasıran Ana- dolu Jehçesile ve Sazşairleri ile Tekke şairleri vadisinde yazılmış mahdut parçalardan ibaret bulu- nuyor. Onun Çagatayca eserleri- nin de, daha ziyade, Yesevi ve muakkiblerini takliden yazılmış soliyâne halk şiirler olduğunu kolayca tahmin edebiliriz. Filhakika onun sofiyâne mi- zaca malik, dalma mutasavvıflar- la düşüp kalkar, sülük sahibi bir adam olduğunu Evliya Çelebi söylediği gibi, Gülbüni Hânün da da Mevleviliğe intisap ederek külah ve hırka giydiği, hatta bâzen işinüş meclislerinde bile kalkdığı ve Bağçesaray civarında bir mevlevi tekkesi inşa semada ettirdiği yazılıdır. İşte bu temayül, onu ilâhiler yazmağa, halk veznini ve halk lisanını o kullanmağa sevketmiştir. Mâmâfi, o devirlerde - moda olan bu Zahiri tasavvuf cilasına bakarak, onu tamı mana- siyle bir zahit, bir derviş, bir tekke şairi addetmek çok yanlış olur. Her manasiyle haris, siyasi mevkie ve paraya düşkün olan Mehmet gibi aşk siirleri yazmaktan geri Giray, sair sazşairleri kalmamiştır. Onun : Güşeyle sevdiğim dinle vahımı Hiç bundan ziyade ahüzar olmaz Sakın hözer eyle alma ahımı Bendesin ağlatan berhüdar olmaz kıta'siyle başlayan güzel manzü- mesi, muahharen - büyük şöhreti dolayısile - Gevheri'ye isnat olun- muştur (Sadettin Nüzhet bey'in neşrettiği şiirler arasında, 47inci numarada). Bu manzumenin esa- sen Gevheri,ye ait olupta yanlış- lıkla Mehmet Giray'a isnat edil- mesi pek varit değildir; çünkü, Mehmet Giray zaman itibariyle Gevheri' den evvel olduğu gibi, hiç bir zaman da Gevherinin şöhretine yaklaşabilecek bir şöhrete malik olmamıştır. İsmi unutulan eski şairlere ait manzumelerin, muahharen büyük şöhret kazanan san'atkârlara isnadı ise, âdeta umumi bir kâidedir. Mehmet Giray'a ait olan bu Kâmil mahlaslı manzumeler ara- bahseden bir sında Bursa'dan manzume vardır ki, şairin bir aralık OoOBursa'da (o bulunduğunu gösteriyor. o Mehmet Giray'ın - seyi temsil” ettiğinden dolayı da, Hayati Bursa'da , oturduğuna dair malü- yoksa da, Bu, olmasına bir matımız onun Ml Kl Bursa'yı görmüş mâni teşkil edemez. Onun aşağı- ya naklettiğimiz bir manzumüsin- de, şairin sofiyâne temeyyülleri de göze çarpmaktadır: Dertliyim derunum gam ile doldu Bşk elinden halim yamandır benim 'utuştu vücudum püryana döndü Büküldü kametim kemandır benim Bir fidan irişti ruyi zeminden Mürde hayat bulur emse lebinden Bir âhu göz ı derdü gamından ün İflah olacağım gümandır şimdi Aşkına düşeli kılarım zarı Bırakmam dilimden ismi Settarı Sual edersen bu garip diyarı Çevre yanım alan dumandır şimdi Ezelden Kâmil'in aşkı ziyade Muhabbet önünde kaldım piyade Kerem kıl ya Gani irgör murada Senden istediğim imandır benim Bu manzume, belki de ihtiyar | şairin Kafkasya'nın dumanlı dağ- ları arasında, ihtiyarlık ve felâ- ketle dini hislerinin büsbütün! ; kuvvetlendiği bir sırada yazmış olduğu bir şiirdir. Eserlerinde zarâfet, safvet ve samimilik eksik olmayan Melimet Giray, Kuloğlu yahut Gevheri gibi büyük bir | şöhret kazanamamış, şairliği a2 i Fakat, bir hükümdarın halk zevkine göre zamanda unutulmuştur. şiir yazması gibi garip bir hadi- ona ayrı bir mekale tahsis çime zait görmedik. Prot. Dr KÖPRÜLÜZADE M. FUAT |