34 Sayı :134 lele i i bii Edebi tetkik ng ir e eyi en- | | , Imi ii net 3 na ve va- eti- l ve Bazı şairler vardır ki onların 11i- şirini okurken cilâlı ve munta- İvÜ> zam mermer merdivenlerden k iner gibi olursunuz; etrafınıza baktğınız zaman harikulâde hiç , bir şey görünmez; fakat herşey kta i yerli yerinde, temiz ve munta- vü. zamdır. Yolunuz, mutedil bir gril zevk içinde attığınız emin adım- m: larla biter. iği- Gene bazı şairler vardırki: Ti şiirleri, etrafına nadide çiçekler ie serpilen taşlıklı, uçurumlu ye- i kuşlar gibidir: oradan geçerken . gözünüz zarif bir çiçeği seyre MZ, dalsa, ayağınıza hain bir taş dolaşır; ilk adımda hayran ol- duğunuz bir gülün güzelliğine doymadan ikinci adımda diken- li bir çukura düşersiniz. Li Bazı sanatkârlar ise bu iki ; Ni şekli birbirine karıştırmış, fakat yol © her ikisininde meziyetlerini ala- um rak kusurlarını bırakmışlardır. ak, İşte Faruk Nafiz bu üçüncü NIZ kısımdandır. Re İ Genç şairin sanatı bu güne İn kadar muhtelif devrelerden geç- > ti. Bu devrelerin hepsi de müş- ii terek evsafı haizdir: İlk neşret- bir tiği kitaplardan son neşrettiği ağı yazılarına kadar her şirinde s1 kuvvetli ve pürüzsüz bir lisan; ii. istediği yerde sertleşen, istediği Vi yerde yumuşayan kıvrak bir üslüp; tam bir vuzuh; coşkun fakat dizginli bir heyecan görü- YOTruUZz. Farukun yazılarında his, fikir ve hayal ekseriyetle imtizaç et miş bir halde bulunur. Bütün işsan ye üslübudur: D pan üzerinde hâkim olan, FARUK NAEİZ w SANATI o lisan bir genç kadındırki baş- tan aşağı kusursuz. o üslüp bir genç erkektirki bazı güler, bazı ağlar, bazı haykırır; fakat her zaman yakışıklı ve sevimlidir. Bu genç Kadın genç erkek izdivaç edince Farukun şirnin temeli kurulur. Altı yüz seneden beri Türk şairlerinin kullandığı Aruzun türkçemize en çok yakışan misal- lerini ve en güzellerini o verdi: ve bu Önce baygın bir iniltiydi yamaçtan duyu Sonra bir gölge belirmişti kuşuçmaz Asyanın titreterek bağrı yanık topra- gını Geliyor, baktım, uzaktan sökülen bir kağnı... Bizim Aruzu türkçeye uy- duran ilk şairimiz Tevfik Fik- rettir; ondan evelkiler türkçeyi Aruza uydurur lardı. Aruz vez- niyle en güzel türkçeyi söyle- meğe muvaffak olan Faruk Na- fiz ve hocası Yahya kemal ise Fikretin talebesi sayılırlar. Güzel çoban bir içim bir yudum su destinden Bugün sıcak gene pek sanki ortalık Mİyor. gibi bir tane yabancı kelime kul lanmadan güzel şiirler yazan Fikret, şirimizin gittiği tabii tekâ- mül yolunu her kesten evel gör- müştü. Temiz türkçe ile Aruzun en güzel misallerini verenler, onun bıraktığı yerden başladılar. Lisanındaki kuvvet itibariyle de Faruk Nafizi en ziyade Fik- rete benzetebili <sHas B isimli manzumesinin şu mısrâ- larında Şen bir güneşle çerçivelenmiş sizi zel, ve 2 Ti mrü bakışlısın' Gün yüzlü, sırma saçlı “ Halükun Defteri » sairinden bir sada duymamak kabil değil- dir. Haizolduğu şerefi zamanla | taksim ederek diyebilirizki Fa- M ruk Nafizin Aruzundaki lisan Fikretin Aruzundaki lisandan daha çok bizimdir. İsmail Habip B. kitabını yaz- dığı zaman Hece vezninin Re- babı Şikestesi, gönülden seslerdi Bugün çoban çesmesi oldu. Çün- kü Orhan Seyfi kitabını yazdık- tan sonra durdu. Faruk Nafiz . mütemadiyen ilerledi; ve yahya Kemalin dediği gibi, milli türk | şiri Faruk Nafizle başlamiş oldu Son gülün karşısında sonbülbül ah ederkei Sırma saçlım bu sabah b Taş oluktan dökülen bir su başın durdu. Taş oluktan dökülen sula ancak bu kadar cana yakın ve bu: kadar tabii akar. Hiç bir şai- rimiz Hece veznini ve Türk | sanını böyle sevimli bir şekildi ve bu kadar kolaylıkla kullana: | mamrıştı, Milli ve mahalli edebiyatı Anadolu nağmelerinin en güzel