14 —ezberlemenin, ne kadar manasız * olduğunu gösterir: walking dic- o dinory — seyyar kamus, gezici © Kamus istihfaf mahiyetinde kul- © lanılır. Bu misallerin de gösler- © diği veçhile saklı selim» dahi bir çok malümatı zihninde üst © üste istif eden kimseye lim demeyor. Yanılmıyorsam, âlim- liğin en mühim vasfı, muayyen bir malümat malzemesinin âlim denen kimse tarafından biz işlenmiş ve döğülmüş olmasıdır, “Eğer lise alım olsaydı dünyada âlimlerden talebesi o Aristo'dan “geçecek yer kalmazdı. Artık bu izahattan sonra da “bu günkü > talebe Aristo'dan daha âlimdir» : iddiasında israr edecek olursa- muracaattan Zira nız, saklı selime» " başka bir çarem kalmaz. sözünüz yanlıştır. 2. Bu sözleri, bizde ilim sa- hasında mevcut olduğunu farz- ettiğiniz, putları yıkmak için öylediğinize gelince, bunu da doğru bulmuyorum. Zira, Türkün > kendi “başkalarını tezyif etmesi icap “etmez; ve türk talebesi Aristo i cihanda ilmi e itimat pi etmesi . için miş ile tanınmış bir kimseye hürmet eder ve onun gibi olmağa çalışırsa, hiç bir-şey kaybetmez ve latta çok “kazanır zannediyorum. Netekim eçenlerde Necmeddin Sadık Bey haklı olarak gençliğin son amanlarda eylere ehemmiyet verdiğini ve ekseriyetle maddi onları manevi kıymetlere ısındır. mak için kendilerine büyük adam- ların hayatlarının öğretilmesini yazıyordu. Aristo'yu yıkmağa kalkmak gençliği maddiliğe sev- ketmekle elele gider. Bundan da anlaşılacağı veçhile Aristo, yıkı- lacak putlardan değil, bilâkis nümune ittihaz edilmesi, hürmet edilmesi ve sevilmesi icap eden büyük adamlardan, âlimlerden biridir. Bizde Aristo gibi bir çok âlimler ve filozoflar çıkacak olursa hoşlunmamanız kabil mi- dir? Ben zannetmiyorum. Çiha- nın büyük filozoflarma hürmet, pütperestlik değildir. azizim ! Türk gençliğinin şuurlanması ederek kendisine itimat büyük işler meydana getirmesi için Aristo'dan daha âlim olduğunu zannetmesi tamamen aksi bir tesir yapar; bu, genç ruhlarda, tevlit eder. Halbuki mesalomani insanı o çirkin o megalomaniyi müsbet işlere sevketmez, bilakis menfi bir hale kor. Işte bizim manevi hayatımızı kemiren en müthiş mikrop: tenkit, hiç bir şeyi beğenmemek! Nümuneleri pek çoktur; hem de her sahada, İşte bundan kurtulmak lâzundır; ve bunun için, bu sefer, garp ilminin müessislerini put diye taşlamağa başlamak aynı hatayı tekrarlamaktan başka bir şey değildir. Sonra, memleketimiz- deki manevi cereyan, büyük bir hamle ile, kendini şarktan kur- tarıp, garptan istifade edeceği bir anda, garplılarm «bizden Sayı: 134 olmayanlar» dır diye, mücadele hedeli ittihaz edilmesi, mütena- kiz olur zannederim. Binaen- aleyh, garbın mahsulü olan, ilmi sevelim mümessillerine hürmet edelim ve talebemizi de buna alıştıralım. Zira artık, maddi ve manevi inkişafımızın garbın va- sıtalariyle olacağını memleketi- kalmadı ve mizde anlamıyan herhalde 8iz de bunlar meyanın- da olmak istersiniz zannediyo- rum. # #.# Yazımda yanlış bir nokta bulduğunuzu söyleyorsunuz. Mü- sadenizle yanlışm bana değil size ait olduğunu hatırlatayım: münakaşa vaktin müsadesizliği- , ne binaen inkitaa uğrarken <bu söyle- belki söylerseniz, sözleri Aristo hakkında mek kimseyi aldatamaz, Eflatun hakkında aldatabilir » demiş idim. Siz de bilâhere «Hayat: ta Aristo yeri- âlimiz? ne <Eflatın'dan daha demekle o benim ( sözlerimden mülhem olmuş olduğunuzu ispat ettiniz. Eğer ben yanlış bir yol tutmuş olsa idim siz benim sözüme harfiyen sadık kalarak, bilâhere «Hayat ta yazdığınız makalede bu sözlerimden istifa- de eder miydiniz ? Işte bundan dolayı, müsadenizle, bir tek şahsi ve yine de bana ait olan bir şeye işaret edeyim : beniseveceği- nize, hakikati sevseniz, şahsım için daha çok memnun olurum. Dr. ORHAN SADEDDİN ili TAT iy. İĞ eee emi