Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
HABER — Akşam Postası NİSAN — 1935 gana aa “BEFIİL ocukları kurtarma yurdu İğ Serseri çocukları cemiyete faydalı birer unsur yapıyor Kapımın sağında levha asılı: Yurdu... . Bodrum katında küçük bir oda - nın kapısından uzanan iri yarı ka- prcı, hüviyetimi — tahkik ettikten sonra önüme düştü. . Merdiven - lerden çıktı... Yurdun müdürü bir iş için belediyeye gitmiş.. Beni nöbetçi muallim!, müdür odasın - da kabul etti. Burası tertemiz, büyücek bir Çocukları Kurtarma modern bir büro.. Masanın, eta - jerlerin üzerlerindeki — vazolara pembe, beyaz renkli bahar çiçek - leri doldurulmuş.. Maroken koltuklara kurulduk .. Yurdun ülküsü hakkında verilen izahatı dinliyerek yüz on ayak merdiven çıkmanın yorgunluğu - nu giderdim.. Ondan sonra mües- seseyi gezmeğe başladık.. Beni evvelâ, yemek götürdüler.. Yurdun yetmişi bulan çocuğu burada idi. Hepsi bir örnek elbiseler giymişler. Sıralara kurul- muşlar.... Önlerinde servisi mü- kemmel bir sofra... İspanaklı yu- murta, börek ve hoşaftan ibaret yemeklerini sessiz, sadasız, iştiha l ile yiyorlar. Daha bir kaç gün eyv- vel, serseriliğin bütün ayip ve ku- surlarını taşıyan bu sokak mah- lükları, adam akıllı muaşerete va- kif aile çocukları haline girivermiş ler.. Çatalır, bıçağı doğru külla - nryorlar, ağız şapırdatıyorlar, ekmeği ağızlariyle koparmıyor - lar: Baş tarafta ayrı bir —ma- sada yemek yeyen muallimleri de boş durmuyor, yemekte onlara ah- lâki bir konferans veriyor, yalan söylemenin fenalıklarını anlatı « yor. Çocukar — hem bir taraftan atıştırıyor, hem de hocalarını din- liyorlar. Bu çocukların hemen hepsi İs - tanbul polisinin yaka silktiği kü - çük yankeseciler, hırsızlar, esrar - keşlerdi. İçyüzü — bize gizli kalan faciaların kaldırımlar üzerinde se- falete teslim ettiği bu yavrular bi- rer birer arandı, bulundu, yaka - landı ve yurda teslim edildi. Şimdi burada evvelâ serserilik - ten kurtarılıyor, sonra bir iş sahi - bi edilerek insanlığa yarar bir ha- le getiriliyor. Her gün yurtda öğleye kadar fikir hayatı vardır. Yani çocuk - salonuna lar okutuluyor Ögleden sonra da yurdun marangoz, kundura, ter - matbaasında ha - bu suretle hayatını namusiyle kazan - mak yoluna sokuluyorlar. zilik atelyeleriyle çalıştırılır.. riçte müesseselere veriliyor, Usta yetişenler Biz yemekhaneden sonra yatak odalarını, banyo dairelerini, duş mahallerini, yurdun hastahanesi- ni, çamaşırhanesini gezdik.. Ço - cuklara her hafta banyo yapmak mecburi .. Her gece yatmadan evsel yatakhanelerinin yanındaki duşlarda soğuk banyo yapıyorlar, dikişler* dikiliyor, çamaşırları yı - kanıyor, ütüleri yapılıyor. Velhasıl mektebinden burasının bir yatı hiç bir farkı yok.. Yurdu gezerken, demir parmak- lıklı küçük bir odaya kapatılmış hürriyetin mânasını anlar, uslanır. Bu tecrid usulünü 56 numaralı Burhan isminde bir çocuğa daha yaptık. O da çok taşkınlık yapı - yor: — Benimle uğraşmayınız. Ben fena adam olacağım.. Çalacağım, öldüreceğim..,, Diye barbar bağrıyordu. Onu buraya iki hafta kapattık. Adam oldu. Evvelce rakı, esrar - içiyor - Şimdi ağzına sigara bile koy- muyor. Kundura atelyemizde usta dır.,, Yurtda çocukları ıslah ve terbi - ye için takib edilen usullerle mü - doktor Kâzım Mükemmel essesenin müdürü Zafir meşgul oluyor. bir pedagoğ olan müdür, bu serse- ri mahlükları iptilâlarından yavaş yavaş kurtarıyor. —Evvelâ onların — e Yurtta bir dershane yaşta hir çocuk.. Ona bir gün: “— Ulan, be Al!, gel seyahata çıkalım.,, dedim.. benim gibi -« yükat meraklısı... seninle O da Ka- rar verdik.. Verdik amma, cepler - de metelik yok.. Kalktık Sirkeciye geldik.. Bak- tik Samsun vapuru kalkmak üze- re.. İkimiz de vapura gizlice g'r - dik... Herkes meşguldü.. Ben Ali- ye: — Ulan Alişu kayığın — içine saklanalım, dedim: Hemen kayığa girdik., Üzerindeki muşamba tekrar kapattık; örtüyü yattık aşağı ... Çocükları kürtarma yurdunun adam ettiği küçüklerden bir grup çocuk gördüm. dedi - sözle adam — Bu tecrid edilmiştir, ler.. Nasihatla, tatlı olmadı. Ahlâksızlığın, huysuzlu - ğun her nevini yapıyordu., Mües - sesemizde dayak yoktur. kaparız.. Yalnız kuru ekmek veri- riz. .Günlerce burada kapalı kalır, bu pencereden serbest serbest ge- zen, oynayan arkadaşlarını görür, Yurdun yatakhanesinden bir köşe.. Buraya | haşin ruhlarını yumuşatıyor, sonra üzerlerinde fazilet nişteriyle işle - miye başlıyor.. Bana, Malatyadan İstanbula ya- ya gelmik bir küçük serseri gös- Hastahanede hasta ya - tıyordu. Başından geçeni şöyle an- lattı: terdiler.. — Malatyada valiye çıktım, pa- ra istedim.. Belediyeden biraz para kopardım. Yola çıktım.. Kay- seriye kadar kolay geldim.. Ora - danberiye, tâ İstanbula kadar zor- luk çektim., Hep yaya yürüdüm. İstanbula gelince de ilkişim valiyi görmek oldu.. Beni buraya koydu- | lar.,, Mektebin 2 numaralı Hüseyini de, vaktiyle, boyuna posuna göre hayli fazla macera geçirmiş.. Hâ - lâ bir omuzu yukarıda, boyun ctola kıvrılmış... Jestlerinde kabadayılığın ica - batını ihmal etmiyor.. Fakat kao - nuşurken gözleri önünde.. Serseri- Hğini anlatırken âdeta utanıyor gihi: “— Ben Çeşme meydanlıyım... | Komşumuz bir Ali vardı.. Ben Bir saat sonra vapur kalktı.. Biz kıpırdamadık.. Epey zaman geç- tikten sonra kayıktan çıktık.. Fa - kat derhal enselendik.. Bizi kapta- na götürdüler, Herif, bizi denize atacak değildi ya... Mecburen kal - dık.. Vapur İneboluya — gelince yolcuların bavullarını — taşıyarak (45) kuruş kazandık.. Fakat, fena huyumuzdan vazgeçmedik.. Ora- da birisinin de elmalarını çaldık . HABER İstanbulda ençok satılan gazetedir İ ilânlarınızı, âzâmi faydayı temin edebilmek için HABER'e Veriniz ada Ne ise, vapurun aşçısına yama ederek Samsuna- kadar geldl Samsunda bir kaç gün serserill” ettik. Bir-gün, bir kadıncağız V' zimle alâkadar oldu. — Kimsesi? olduğumuzu anlayınca bizi evlât ” lık aldı.. Samsunda Irmak yolund? büyük bir evde oturuyordu. Ko kızı, inekleri, koyunları, atları V? dı. Orada üç hafta kadar kaldıf” Namusumuzla yaşayorduk. .Fakâ bir sabah gözümü aştım, ne göf” yim, bizim Ali, kadının sandığ ' açmış paralarını, mücevherlerif! aşırmıyor mu7. — Ulan ne yapıyorsun?. — Sus, gece rüyamda gördüm İstanbula gideceğiz.. Ortalık ağarıyordu.. Yavaşt” evden çıktık.. Evin yanındaki af dan atları da çözdük. Düştük Çaf şamba yoluna.. Çarşambada bi? jandarmalar yakaladı.. Fakat 09 ları kandırdık, kaçtık.. —Oradâf Termeye geldik.. Geceyi — Akçâ/ kenarında açıkta sigara içerek 87 sükemill— ei rayköy ve Fatsaya geçtik. Ayaklarımızdaki pabuçlar p parça idi. Fatsada bir camie dik. Herkes namaz kılarken yeni ayakkabı aşırdık.. Atları © burada başı boş bıraktık. Fatsâ dan Vovnaya gitik. Geceyi burâ " da bir viranelikte — geçirdikte” sonra sabahleyin motörle Ordu ”' geçtik.. Oradan da Cümhuriyet v& puruna binerek İstanbula — gel" dik..,, Muallim vakitsiz efe olmuş l | mirli bir çocuğu çağırdı. Üç num# ralr Hakkı.... Kendisine: | —“Ulan!,, diye seslenen | — Burası efe yatağı... Burat : ulan değil ülen derler,, dıycı'ek yumrukta devirmiş... Korkunç p? — rıltılarla yanan iki şaşı göz... B& fasının sağında kocaman bir y&? nişanesi... Büyük bir ağız... —— zğl ÜNi 4, y G CaP a » Bu on yedi yaşında çocuk diye kadar vurduğu ile vurulduğ! nun hesabını tutamamış... En $?0 nunda anasını babasını da çiğiif yerek başını almı$, çıkmış, gîtmi', ' Azılı bir seseri olmuş ... Fakat, $i7 di, mükemmel bir sanatkârdır. #” na huylarını terk etmiştir. Hatf buradaki çocuk mahkemesinin " sidir. Kabahat yapan çoc ’,'.' muhakeme ederek onlar hakkll' âdilane karar veriyor. Ve İzmirli Hakkı, çocukl i kurtarma yurdunda bir islâh ! terbiye vaftizi geçirdiği gund beri; onun küfür etmekten i bir şey bilmiyen ağzı, iyilik, &” ' zellik ve doğruluk için söz söy” mekte ve istikbalde kama ve Ş ververle oynamağa hazırlanln Di leri adalet terazisini dikkatle W lanmakta hiç güçlük çekmemek” dir. : İHSAN ARİF GÖK ıııı&l-