Kadırcan Kaflı eclis, do gitmesi ahardır. Önü Pullk in ;n kıoı;îııı:’ her zamandan clıî ha kuvvetli buluyorum.. Madem .Iıı 'Türk donanması Akdenizdedir biz de oraya gitmeli, onlarla kar - | şılaşmalıyız-. İçinizde Türklerle karşılaşmaktan çekinerek bir kor- sansavaşı yapmayı — düşünenler bulunamaz.. İsanın ruhu başları - mizin üstüne beyaz hnıtlınfu İ açmış ve kulaklarımıza “zafer si - zindir, ileri!..,, diye sesleniyor ... Bu mukaddes sesi duymayan var — Yoktur. Evet.. - Dosdoğru Türklerin üzerine gitmeliyiz... Bu sözleri de Venedik Baş ami - | © | rali Venyero söylemişti. | Diğer kumandanlarla kaptan - | Jardaayni sözleri tekrarlamakta i iler.. Don Jan aılırmmn duygulu yerlerine dokunmuş, İi * ristiyanlık gayretini ayaklandır - mıştı. . Don Jan yeniden söze başladı : yerinde.. Do - kadak yald YONMAN Göberleridir. Bun H ğan başka sayı itibariyle ' lerden üstünüz.. Son aldığım ha - İ berlere göre onların da donanma - 'l larr — ancak 220 -240 kadirgadır. ; Halbuki biz üç yüz parçayız.. Bi - i zim gemilerimizin içinde onların iki, hattâ üç gemilerile, başa çıka - cak derecede büyük kalyonlar, ga- terler de vardır. Bütün bunlar ol- masa bile içimizdeki Hiristiyanlık gayreti, Allahın yüreklerimize ver. diği sonsuz cesaret ve Bıı_ıiıl. bı.:ı “ zafereulaştırmak m""hâi : mız bir dül 3 | ::In:el bıer’u Türklerle karşı - dövüşmek ve yüılılu yîlı ! Venyeronun —Korfu ve Santa Mavra tarafların keşf için gönder- ; diği kadirgalara da rastlamak için evvelâ doğuya döndüler ve yola çıktılar.. Ertesi gün şafakla beraber, ke- şiflen dönen — kadirgalardan biri göründü ve şu haberi getirdi: — 'Türk donanması (Lepant — İnebahtı) da imiş.. Oraya gireli bir hafta olmuş.. K Bunun üzerine toplanan ikinci harb meclisi, Akdenize açılma - yarak doğruca İnebahtıya gidil « mesine ve bundan sonra da dî:ı manım şartsız ve kayıtsız —© d Don Jan'ın düşünce ve kuman! _' SA sma terkedildiğine karar verdi - Ali Reis bütün ba - toplantıları, ileri yürüyüşü, etrafa gönderilen ve dönen keşif kadirgalarnı 8Ö * Tüyordu. nanmanın ÂAkdenize için karar verdi... Düşman donanmasının tuttuğu Yolu, yaptığı işi, ya ufuktan, YA * hut da bir burunun — ucundan, bir küçük adanın arkasından, bazan .| da denize indirdiği küçük filika ile kayalıklarım, çıkıntıların yanla- rmdan çıkarak adrm adım takib e- diyordu. Düşman donanmasınım Lökad ve Kefalonya arasındaki boğaz - dan geçtiğini görünce: — İnebahtıya gidiyorlar! .. Dedi. Hepsi de tıpki birer Cenovalı gemici gibi giyinen leventleri de onun bu sözüne: — Evet!.. Dediler... . Yoksa babasını vaktiyle zincire vurulduğu yerde mi kurtaracak - ? tnebahtı körfezine girerken sol tarafta büyük bir çıkımtı — vardır. Bunun biraz ilerisinde Aspropo - tamos yahut Ahilos denilen birçay denize karıştr ve bu çayın ağzın - da da beştane ufak — ada vardır. Bunlara Körzolari — adaları ve bu kıyılara da, çok sülük bulunduğu için sülük mânasına olarak Ekine Birleşik devletler donanması şu şekilde yürüyorlardı: Jan Kordona kumandasında se- kiz Sicilya gemisi keşifteydiler . Onun arlıasından gelci vaedJan An- |derya Dorya kumandasındaki elli dört Ceniviz kadirgası — piştarlık wazifesini görüyordu. Venedik - lilerin yüksek bordalı, eski kara ordularındaki fillere benziyen altı yük gemisi, zamanın en büyük toplariyle merkez kuvvetinden ya- vım mil ileride idi. İlk harp safr 61 kadirgadan — ibaretti. Bunların ortasında Don Jan ile Dük dö Pal- yano ve amiral Venyeronun bay -« rakları dalgalanıyordu. — Bunlar Barbarizo kumandasında (53) ge- miden ibaret ikinci bir safa daya- nıyordu. 4 Napoli amirali Alvaro dö Ba - zano Marki dö Santa Kroza ku - mandasındaki son kuvvet 36 ka - dirga idi. Böylece yola çıkıldı.. 'Türk donanması, Oluç Ali Pa - şanın Cezayirden getirdiği 20 ka- dirga ile birlikte 260 gemi olmuş- tu ve İnebahtı da demirlemişti. 6 - 7 Teşrinievvel gecesi Hıris- tiyan donanması Körzalari adala- rının arkasında idi. Ertesi gün, İnebahtıya keşf içim giden gemi, 'Türk donanmasının Himandan çık- tığını haber verdi.. . Don Jan, gemisinin arka direği- | ne dört köşeli yeşil bir bayrak i.. Bununla, saf yapılmasını emretmiş oluyordu. 54 gemi ile sağ cenahı kuracak olan Jan Anderya Dorya, Körza - lari adalarının su ile beraber olan iki taşlığını geçer geçmez — Türk donnamasını gördü. Hıristiyan donanmasının sol ce- nahı adarlarla örtülü idi. Bunun için Türk baş kumandanı düşman kuvvetinin ne kadar olduğunu bir- denbire kestirememişti.. Bu yüzden, arkasını açık deni - ze vererek her türlü — manevraya elverişli bir duruş yapacağı halde Mora kıyılarına müvazi bir saf kurdu. (Devamı var) ——— ea aite İK Vikâyetler, temenniler Hamallarla küf e- ciler rakabeti Türkçeye Geçiren : NA-Bİ Cebidelikler Şahı Açıkgözler Padişahı Ali Cengizin başından geçenler Balıkpazarında Taşçılar, 27 nır- |£ marada komisyoncu Selâmi imza- sile bir mehtup aldık. Aynen ney —35 — rediyoruz: Demir de genç kıza — uygun bir “Balıkpazarı piyasasında gün geçmiyor ki bir iki kavga — olma- sın. Bu kavgaları çıkaranların da hepsi hamaldır. Köprü başmdan Meyvahoşa kadar bütün iskeleler. den çıkan teneke, çuval, fıçı, Ba- lıkpazarı piyasasına kadar 5 ve - ya 10 kuruşa getirildiği halde bi- lâhare satıldığı zaman ayni yere götürmek için 20, hattâ 30 kuruş alıyorlar. Halbuki küfeciler ha - malların 30 kuruşa götürdükleri yere ayni yükü 10 kuruşa götür - meğe hazırdırlar. Fakat buna da imkân yoktur. Çünkü hamallar bu mmtakayı im| hisar altına almışlardır. Fğer mal bir küfeciye verilirse o tüccarı tahkir ediyorlar ve hattâ dövüyor- lar bile... Bu hamalların ayni is - keleye böyle iki misli daha paha- cümle ile hürmetini anlatmak iste- di... Fakat ya beceremediğinden yahut da cesaret edemediğinden sustu.. Şen tavrını takınmış - olan Ali Cengiz de Matmazele çok mâ- nalı bir göz işareti yaptı.. Marika odaya girerek: — Takımlarımı almaya ve has ta hakkmda malümat edinmeği geliyorum.. » Ali Cengiz: — Hasta himmetinizle — demir gibi... Size çok teşekkür ederim . Ali Cengiz — matmazelin küçük ve tombul elini tutup dudaklarına götürmek istemişti.. Marika acele ile çekti ve kızmış gibi bir tavırla gözlerini Ali Cengize dikti. Son - ra: » — Çok işim — var, dedi, daha kahvaltımı hazırlayacağım.. — İşiniz çok mu acele?. — Evet.. h ve cebren, para almaları — doğ- — Biz de sizden bir ricada bu - ru madüc? lunacaktık.. , Fakir küfeciler bu memleketin| — —. Siz benim işime bakmayın efradı değil midirler? Küfecileri beş on para kazanıp ails geçin dirmek için çalışmaktan meneden bir kanun var mıdır? Bu bamal - ları insafa getirmenin imkânı yok mu?,, X ğf ee gae Galatasaray talebe- sinin Hilâliahmere yardımı Hilâliahmer Cemiyetinden : | Galatasaray lisesi yurd. seven okurları tarafımdan Marmara yer sarsıntısından zarar gören muhtaç halka verilmek üzere cemiyetimi - ne gibi bir işiniz varsa söyleyin... — Biz büyük bir saadete ka - vuştuk.. — O! Ne mükemmel! — Çabucak döneceğini sanma- dığımız bir arkadaşımız bu sabah çıkageldi. Bir çok - şeylerimizin noksan olduğunu gördü. — Sahi mi söylüyorsua.. Bunu görmek için insanın çok zeki ol - masına İüzum yok.. — Onunla aramızda teklif te kellüf olmadığı için her şeyi açık- ça söyledik.. Nacinin verdiği paraları gör tererek ilâve etti: Ze 160 lira ve 28,50 kuruş teslim | — —. Fakat şimdi, — bu dakikada edildiğinden kendilerine şükran | zenginiz.. İşte.. ve minnetlerimizi sunarız. — Bu da ne? SOti — Bu bir banknot.. Topu topu Teşekkür yüzelli lira.. Bir kaza neticesi çenesi kırılan Marika hayretle: biraderim Necibin çenesinin teda.| - — Bu eski sararmış kâğıt par- çaları mı? Bunlar yüz elli lira ha? SĞ ASSS eti Gie B C, 4 . Töğiy y yar üAi parça kâ: lariyle tedavi eden İstanbul Üni- versitesi diş tababeti profesörle. | TÜT Çat e aaaran . rinınuvıunNımBql.ı İkbal ŞERİĞör İK YA ÜŞTT Hanrma *eşekkürler ederim.. yakkabımız yok.. Bize — derhal Ailesi efradı namma Eniştesi| bunlar lâzrm. Salâhattin — Kravatımız da yok. — Mendil de ister.. — Yakalık da lâzım.. H A B E R — Çaorap da almalı.. — Gömleğe de ihtiyacımız var. Akşam Posta a Ş 3 Z ERreraİ Marika gülerek: İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgruf Adresi: İSTANBUL HABER Telefon — Yazı: SS8T? — İdare: 24870 "ABONI ŞARTLARI Do 8 6 18 aylik Türkiye: 120 330 680 1290 Krş. Benebir 130 445 8u0 1610 ILAN TARIFES: — Bütün istedikleriniz bu ka- darcık mı? dedi. Demir: —Gerçi ihtiyacımız yalnız bun- lardan başka bir şey değilse de.. Nejad Demirin sözünü bilir- mesine fırsat vermedi: — Şimdi, alelâcele birer kat el- Ticaret Uânlarının satırı 1230 Rosml Hânlar 10 kuruştur. Sahibi ve Nesrivat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yert — (VAKIT) Matbaası bise, birer çift botin.. Lütfen bize bunları satan birini — çağırmız.. Çünkü biz sokağa çıkacak halde değiliz. — Emredersiniz. Derhal gider istediğinizi yaparım, — Lütfen şu yüz liralığı da boz. durunuz.. Satm alacağımız eşya- nın parasını ödemek lâzrm, Marika yüz liralığı aldı: — Pek âlâ! Ben şimdi gider ge- lirim. Paranız; alır, bir daha dön- mem diye kork muyor musu — Keşke başka paramız — olsa da size versek.. i — Bana bu yeter.. Ben ömrüm- de daha yüz liranın bir arada ol duğunu görmedim. Bundan başka göreceğimi de sanmıyorum. Marika koşarak gitti. Gençler, zammandan kazanmak için mevcut olan şeylerle tuvaletlerini yapmış- lar, son işi alacakları elbiseyi giy- meğe bırakmışlardı. Bu hazırlığı yaptıkları sırada da istikballerine ait projelerden bahsetmeğe başla: mışlardı. Nejad: — Paranın hepsini elbiseye sar- fetmiyelim, dedi. Biraz da mefru- şata ihtiyacımız var.. Demir: — Mefruşattan evvel yatak çar- şaflariyle yastık lâzım, dedi, — Evet bir kaç sandalye ile bir de şamdan almalı.. Ali Cengiz: — Siz yalnız almaktan bahse- diyorsunuz.. Hiç biriniz de geçine mek için paraya ihtiyacımız oldu- -ğunu düşünmüyorsunuz.. — Ali, galiba maaşlı bir. me- müur olacağını unutuyorsun? — Benim için öyle.. Fakat senin için Nejad?. — Benim de ramanımım kabul edileceğinden eminim.. Bundan başka Ertuğrul Muhsin için bir pi- yes hazırlamak istiyorum. Onu oynatırsa muvaffakiyet kazanaca- ği muhakkak.. Demire — gelince; babasmın gönderdiği para kendi- sine kâfi gelir.. Şimdi istikbal ba- na güller ve çiçekler içinde görü- nüyor. Artık bizim için saadetten, zevkten başka bir şey göremiyo- rum. Demir cevap verdi: — Evet evet., Dedi.. — İstikbal gözüme şüphesiz görünecek.. Fa- kat böyle olabilmesi için — güzel komşumuzun rızası lâzım.. Ali Cengiz: — O kadar aceleye lüzum yok Demir.. Bana da, duğrusunu söylemek lâzımsa, hiç de fena gö- rünmüyor. Zannedersem o da be- ni, benim kendisini — gördüğüm gözle görüyor. — Hele hele bak şuna.. Aklm- ca Matmazel Marikayı elde ettim sanıyor. Bahsederim.. O senin söz- Terine ehemmiyet bile vermez. — Bunu sonra anlarız, — Onun beni seveceğinde şu kadarcık şüphem yok.. — Öyle öyle., Sen zaten bir ka- dına beğenilmenin yollarını çok güzel bilirsin.. Nejad aralarma girdi: — Şimdiden mücadele beybu- Zannederim ki sizi boş ümitlere düşürmiyecek kadar serbest bir kızdır. — Sus işte geliyor! Filhakika Matmazel Marika bir hazır elbiseci ve bir kunduracı ile dönmüştü. Gençlerin önüne paltolar, yolekler, pantalanlar ya- yılmıştı. Demir potinlerden birini ayağına geçirmekle meşgulken Nejad arkasına bir çeket, Ali de bir palto geçirmişti. Matmazel Marika bir dakika için odasına gitmişti. Çünkü komşulrımm pan- talonlarmı da tecrübe edecekleri- ni düşünmüştü. Gitmezden evvel, — bozdurduğu kâğıt paranmn karşılı» | ğiımi Nejada teslim etmeyi unut- mamıştı | (Devamı var) £ 4 4 ü