Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
L Bea T S —T & T5 a 14 aa Bar di SÖ Darieale L Anaki a YOTTT L 13 NİSAN — 1935 y | Osmanlıcadan Türkçeye Sö klavuzunu neşredıvoruz 18 Hemzeban — Ağzıbir, dildeş Örnek; —Onu sevmekte cümlesi hemzeban oldular — Onu sevmekte hepsi ağzıbir (dildeş) oldular, Hemzeman (muasır) — Çağdaş Örnek: Timur ile Yıldırım Baya - zid muasırdırlar — Timur ile Yıldırm Nayazid çağdaştırlar. Hengâm — Zaman Henuz — Daha, yeni, daha yeni Örnek: Henüz uyanmıştım — Ye « ni uyanmıştım, daha yeni uyanmış - fım. Her — Her, tü Her nevi — Her türlü, her ceşit Haraset — Çiftçilik Ziraat — Tarım Zer'etmek — Ekmek Ziraat Vekâleti — Tarrm Bakanlı- & Hercai — Yanardöner, gelgeç Hercü merç — Karmakarışık, al - 'akbullak, altüst. Herçibâdâbâd — Ne olursa olsıın Herem — Kocama, çöküş Herze — Saçma F Hesab — Hesap (T. Kö.) Hesti — Varl Heves — İstek, heves (T. Kö.) Hevl (Bak: Dehşet). Hevlnak — Bak: müthiş). Heybet — Aybet Heybet vermek — Aybamak Heyelân — Kayşa Heyelân etmek — Kayşamak - Heyet —'Şekil — (Fr.) Farme Heyet — Kur — (Fr.) Corps Heyet (Murahhas heyet anlamı - na) — Salkur — (Fr.) Delegzation Heyet (Meclis anlamıma) — Ku - rul — (Fr.) Assembl&e, conseil Heyetiyle — Hep birden, gibi, takımiyle Heyeti umumiye — Genel kurul — (Fr.) Assemblee gönerale Heyhat « Yazık, ne yazık — (Fr.) Helas Heykel — Heykel (T. Kö.) Heykeltıraş — Heykelci Heykeltıraşf — Heykeleilik Hezeyan — Saçmalama, sayıklama Hezimet — Bozgun, bozgunluk İnhizam — Bozgun, bozulma Münhezim — Bozgun Münhezim olmak bozguna uğramak — Hezl — Alay Lâtife — Şaka Hıfzetmek — 1 — Saklamak, 2 — Ezberlemek Muhafaza etmek — Muhafaza et- mek (T. Kö,) Barınmak, gözetmek Hırs — Hırs (T. Kö.) Hiyanet — Hayınlık Hisse — Pay Hissedar — Paydaş Haşm (Bak: Gazab - hiddet) Hıtta — Kıta (T. Kö.) Hıyaban — Ağaçlı yol Hizb — Grup Hibe — Bağışlık Hicab — Utanç Örnek: Hicabından kıpkırmızı ol- du. — Utancından kıpkırmızı oldu, olduğu — Bozulmak, O — AU Mahcub — Utangaç Hiciv — Yeriç, geçiv Heccav — Geçivci Örnek; Nef'i, büyük bir heccav - dı — Nef'i, büyük bir geçiv idi, Hicran — 1 — İç acısı, 2 — Hicran (T., Kö.) Hicret — Göçme Hicret etmek — Göçmek Muhacir — Göçmen Örnek: Yanya muhacirleri — Yan- ya göçmenleri. Hicri — Göçüm (1) ,göçeyn Örnek: Hicri 1250 senesinde — 1250 inci Göçüm yılında - 1250 inci Göçml- da. Milâdi — Doğum (1), doğumyıl Örnek: Milâdi 850 senesinde — 850 inci Doğum yılında - 850 Doğumyulın- da. Hidayet — Üzyönüm w İhtida etmek — 1 — Din değiştir - mek, 2 — UÜzyönmek Hiddet — Hiddet (T. Kö.) öfke Hiddet etmek — Hiddetlenmek, öf- kelenmek Hidmet — Hizmet (T. Kö.) Örnek: Vatana hidmet, hepimize borçtur — Yurda hizmet, — hepimize borçtur. Hiffet — Hafiflik (T. Kö.) Hikâye — ÜÖykü Hikâye etmek — Anlatmak, öykü- lemek. Örnek:; 1 — Başından geçenleri hi- kâye eltt — Başından “geçenleri an -| lattı. y 2 — Gordüklerinl tam hikâye ede- yim diye vaktimizin çoğunu öldür - dü — Gördüklerini tam öyküleyim di- ye vaktimizi öldürdü. Hilâf — Yalan Örnek: Bu sözde hilâfim yoktur — Bu sözde yalanım yoktur. Hilâf — Karşıt Örnek: Hilâfi hakikat — Hakika - te karşıt Hilâl — Hilâl (T. Kö.) Hil'at — Kaftan Hile, hud'a desise — Oyun, aldaç, düzü, dek, al : Hilekâr -- Oyuncu, aldatıcı, dekçi Himaye, vikaye — Koruma Örnek:; Bimayei hayvanat — Hay- vanları koruma. -DÜZELTME 1— Nılavuzun 17 inci sayı - sında birinci yaprağın son sütunu- nun dördüncü kelimesinde bir ka- | rışıklık ve yanlışlık olmuştur. Bu sütunun altımcı satırından sonrası şöyle olacaktır: Hususi, şahsi zati — Üzel Şahsiyet — Özlük Örnek: — Bu eserdeki şahsiyet ilk nazarda göze parçacak derecededir — Bu izerdeki özlük — ilk bakışta göze çarpacak derecededir. Bundan sonra onuncu satırda- tir. 2 — Gene o sütunun 18 ünecül satırında “hasbihal,, - karşılıklari arasında (monoloğ anlamıma) 0 * — lan söz “söyleni,, olacakken yan * lışlıkla, “söylet,, çıkmıştır. j 8 —Gene o'yaprağın 1 inci sü- w tununün — 36 meı satırmdaki söZ yanlış dizilmiştir. Doğrusu: “Tah rikâmiz,, dir. (1) Göçüm ve Doğum kelimeleri bit — ferimlerde — kullanıldığı zaman baş harfleri büyük yazılacaktır. J-miyen yazılar üzerine bir şey yapıla ÖNERGELER Kılavuz-sözleri üzerine, her listes nin (ULUS) ta çıktığından başlamcık üzere bir ay içinde, istiyenler ye * ni bir önerge ileri sürebilirler. Bun * lar T. D.T. C. Genel Kâtipliğine şt şekil altında gönderilecektir: ' “Osmanlıca....... kelimesine Kı- lavuzda..., ... .karşılığını uygur (yahut: yeter) görmüyorum. Sebebi: (kısaca) ...cc.r..... ........HL. .. .ı.ıııııı"';' Önergem şudur: « « ıı T1) mMmzda (1) Burada bir önerge gösteril : . 252 ııoı:.ınn sen öldürmezsen “ben — öldürürüm.. Haydi gir! uUunu ALTIN KUPA VE GÜMÜŞ KUPA Bir gece evvel, saat üçe doğru, ya- ni gece yarısından üç saat sonra Ma- ga şatonun kapısı önüne varmıştı. Bu sırada karanlıkta sık ağaçların için- den bir adam çıktı. Magaya yaklaş- tı, Bu adam papaz Anjelo idi. Genç papaz ihtiyar Maganm üzerine hemen geniş bir manto atarak dedi ki: — Gelin.. Senyöra Lükres sizinle görüşmek istiyor! Roza Vanozza papazın arkasından yürümeğe başladı. Bu sırada Anjeloyu şiddetli bir tit- reme almıştı. Onun bü titremesi Pa- panın öleceği düşüncesinden doğuyor- | du. İnsan ihtiraslarının husule gele- ceğini hissettiği anda vücudunda böy- le bir titreyiş duyar.. İşte Anjelo da Papanın ölümüne pek az bir zaman kaldığını düşünerek seviniyor ve - vü- cudunun her âzası bu sevincle sarsılı- yordu. Magayı, hafifçe aydınlatılmış olan bir odaya götürerek yalnız bıraktı. Bi. kaç dakika sonra Lükres görün- dü,. . Annesi olan Maganın bu sırada kı- zını süzdüğü bakış pek derin, pek kat- idi. Maga bir doktoör gibi kendi ken- disini dinledi. Kalbinin hiç titremedi- ğini, bir buz parçası gibi hissiz ve so- ğguk olduğunu anladı. Bu anda bir a- na değil bir canavardı. Böyle olmakta hakkı da vardı. Lükres kim olduğunu bilmediği bu ihtiyar kadını büyük bir merakla süzdü. Sonra sordu: — Hazır mısımız?.. — Ne vakit başlıyacaksmız?. —E vvelâ ben onu görmeliyim.. Ken- disiyle görüşmeliyim.. Merak etmeyi- niz, ben!_sgv_q 'seve kabul edecektir. BORJİYA | 283 -— Sız onu ancak yarım görebilir- siniz ! — O halde işimiz de yarın akşama kalacak demektir. Lâkin ondan evvel de kendisinin hiç haberi olmadan ben onun odasına girmeliyim.. — Pek kolay! Her sabah bahçeye inmek âdetidir. Siz de bu fırsattan is- tifade edersiniz. —0 halde yarın sabah görüşürüz. -O zamana kadar beni yalnız brrakın! — Pek âlâ.. bulurum. nn yanından çıkmak :y Lükres düşünceli bir halde, Maga- nn yanından çıkmak için bir kaç a- dım attı. Fakat birdenbire geriye dü- nerek sordu: — Onu neden dolayı öldürmek isti- yorsunuz.. — Ya siz?.. / Lükres, vücuduna kızgın bir demir dokunmuş gibi sıçradı. Ne cevap ver- meğe, ne de başka bir şey sormağa cesaret edemiyerek çıkıp gitti. Yolda kendi kendine söyleniyordu: — Ben de ne deliyim.. Babamı niçin öldürmek istediklerini soruyorum. Bu da sorulacak şey mi ya!.. Lâkin o de- ğil amma ben bu ihtiyar kadının se- sini tanıyacak gibi oluyorum. Bu sesi işitmiştim, lâkin nerede?, Ne vakit?. Burasını bir türlü kestiremiyorum, Hakikaten hu ihtiyar kadınım sesi, nar ve portakal ağaçlarıyle suslü bir bahçeyi ve bu bahçede sakin gülüşlü genç ve çok güzel bir kadının ağaçla- rın gölgesinde oturduğunu Lükresin gözünde canlandırıyor, bunlar ona u- zak bir rüya gibi hatırlatıyordu. — Bu sesi nerede işittim?.. Diye uzun müddet düşündü. Sonra canı sıkılarak aramaktan vazgeçti.. . » » Lükres o gece yatmadı. Sabırsızlık. la güneşin doğmasını bekledi. Niha- yet sabah oldu. Lâkin Papa bahçeye Vakti gelince gelir sizi yAkGN VU 4P inmedi, Lükres sabırsızlıkla çırpını- yor hırsından yumruklarını isiriyor- du. O sabah ihtiyar Borjiya Romaya dönmek hazırlıklarını tamamladı. İz- tediği anda gemiye binebilmek için lâ- zımgelen emirleri verdi. Güneş battık- tan sonra, Saat sekize doğru Papa Al- tıncı Aleksandr okuyucusu Anjeloya dedi ki: — Şu sevdiğim çiçeklerin arasında san kere olarak bir daha gezmek İste- rim..; Sonra bahçeye indi. Çok sevdiği çiçekleri parmakları- nn ücüyle okşiyarak dolaşmağa baş- ladı. Bu sırada Ragastana karşı kal- binde taşan kin ve düşmanlığa kur- ban gidecek olan zavallı Primverin pencerelerine doğru gözlerini kaldır- dı. Şövalyenin duyacağı istirabı dü- şünerek yüzü güldü. Anjeloya döne- rek: — Bak bu güzel çiçeklere hiç el sü- rülmemiş.. Ah hayat ne tatlıdır.. de- di. İhtiyar Maga o günü Lükresin ken- disini brrakmış olduğu odada geçir- di. Getirilen yemeğe dokunmadı. Gece saat sekizden biraz sonra Lükres bir- denbire odanın kapısını açtı. Hemen gelmesini işaret etti. Maga onun ar- kasından yürüdü. Beş on adım sonra ikisi de Papanın odasına varmışlardı. Lükres soluk soluğa — olduğu halde telâşla sordu: — Kendisiyle görüşmeğe karar ver- diniz mi? — Evet mutlaka görüşmeliyim.. — Her mes'uliyeti kabul ediyor mu- sunuz?.. —Ediyorum.. Merak — etmeyiniz.. Babanız biraz sonra ölecektir. Lükres titremeğe başladı. Sapsarı kesilmişti. Maga sordu. — Uyumadan evvel biraz şarap iç- mek âdetidir değil mi?.. | — Evet.. Şarap şu dolaptadır. —Dolabı açabilir misiniz?.. Lükres cebinden derhal bir anah- tar çıkardı. Dolabı açtı: — Çabuk!.. Diyerek Magzaya acele etmesini işaret etti. Lâkin sihirbaz ka- dın hiç acele etmiyor dolabın içini a- ğır ağır gözden geçiriyordu. Dolapta yiyecekten başka on on iki şişe kadar hususi surette yapılmış bir $şarap var- dı ki Papa her gece yatmadan evvel bu şaraptan bir bardak kadar içmeği âdet edinmişti. Bir rafın üzerinde ise iki kupa vardı. Bu kupaların biri al- tın, diğeri gümüştü. Borjiya hiç ayırt etmeden bazan altın bazan gümüş ku- payı kullanırdı. Maga gümüş kupayı eline aldı. Lükres: — Çabuk olun! Diye tekrarlıyor, Maga buna aldırış etmiyordu. Kendi işiyle uğraşıyordu. Koynundan dört köşe kırmızımsı bir tirşe - çıkararak Lükrese dedi ki; — İşte zehir!. Bu gayet kuvvetli ve öldürücüdür. İçen kurtulamaz. Bu- na karşı panzehir de yoktur. Bu ze- hirli tirşeyi kupanın kenarına sürt- tükçe gümüşün üzerinde gayet ince bir toz kalır... Bu tozu gözle görmek kabil değildir. El ile de farkolunmaz. Bu toz gümüşün içine siner.. Madenle âeta birleşir.. Dökülmesi veya düşme- si mümkün değildir. Hattâ şiddetle silinse de gene çıkmaz. Dudağını bu kupaya değdiren adam için kurtuluş | çaresi kalmamıştır. Bu şiddetli zehi- rin tesiriyle hemen ölür.. Dünyada hiç bir panzehir kendisini kurtara- maz.. Maga sustu. Bir müddet düşünce- ye daldı. Sonra gümüş kupa ile zehir- li tirşeyi Lükrese uzattı. Papanmn kızı geri geri çekilerek: - — Babamr ben mi zehirliyeceğim?. dedi. — Evet siz!. Siz zehirlerseniz ada- 'letytrinibuhnüşolur.kodriknorji- l İi bi babdli S eee A