18 Mayıs 1 G 35 Cumhuriyef ASLIE MIAHKEIMI I 10 yıl Betkemizde kullandığımız kelime karşılıkları şunlardır: Yoksun: Mahrum Güney: Cenub Etke: Âmil Kıya: Cinayet Uyak: Şıar Ayı raç: Miyar. Evlerimizde kuş sesi duyacak mı yız? Kıraç dağlarda yeşillik, çorak kırlarda gölge, ank ve san toprak üs tünde su yüzü görecek miyiz? Kireç ve kerpiç ortasmda, bütün gönüller, tabiat acısı ile yanıyor. Fa kat erkinlik savaşmda, bütün salgınlara yalçm göğsünü geren yayla, Avnıpa kryılanndan Iran sınırlanna doğru uzayıp giden bütün yurd, hayat ve tabiatten Ankara kadar yoksundur. Ana doluyu diriltecek ulsımı, Ankaranın bağnnda anyacağız. Yayla Türkü nasıl hiç kimsenin sezinmediği ruhunu Atatürke açtı ise, yayla toprağı, hiç kimsenin bilmediği sımnı gene ona verecektir. Yenilmemek için doğan Şef, bir gün, Çiftliğin kau ve kuru tarlasına ilk kazmayı vurdu: Marmara köşkü sırtm dan, arkaya ve öne doğru, sulak, göl geli ve yeşil tabiate bakınız. Kuş ses lerini dinliyerek, gül bahçeleri içbden geçiniz. Bütün eser, on yaşındadır. Bu eser, yurd ölçüsünde büyüktür: Çünkü yurd ölçüsünde genişliyecektir. Çünkü Ankarada biz yalnız bir çiftlik değil, Eskişehirle Van, Kastamonu ormanlannı yalayan çıplak dağlarla güney çölleri arasmdaki bütün tabiati kuruyoruz. Ankarada yurdun acılanru gönlümüzde duyarak anladığımız kadar, onun bu acısmı gidermek yollanm da buluyoruz. Yeşermiyen toprakta medeniyet bibnez. Kültür gölge altı, bayindırlık su ister. Tabiat olmazsa, medeniyet kabuk rutar, kurur ve donar. Afdeniz kıyılannda eskiden milyonlar banndıran büyük site'lerin yıkılan arasında dolaşırken, «unu hatırlayınız: Bu medeniyeti söndüren etkelerinbaşında, tabiat düzeninin bozulması geliyor. Orada büyük sitelerden çoğunu, küçük bataklıklar öldürraüştür. Olmıyan yerde tabiati yapmak, olan yerde tabiate düzen vermek: Çiftlik şenliği gününde gönlünüzü ve kafa nızı yalnız bu hakikate veriniz. Gitti ğiniz yerde su ve ağac sevgisini dinleştiriniz. Nehir kaynaklannda orman sömüren insanlara, yayla luraçlannda ağaç yetiştiriniz; su jar^Unıı ye, Çiftlikteki yarabcılık emeğini göriiyorsunuz: Beş on kurus kaçak kereste için Türkiyenın son tabiatlerini yıkmağa savaşanlann kıyasıya nasıl göz yumarsuuz? Bir Fransız şairi: «Yeşil olmıyan yurd, yurd degildir!» diyor. Bizim daha insaniğ ve daha güzel bir uyağımız var: «Yurd sevgisinin en büyük ayıracı. yurd tabiati için çalışmaktır.» F. R. ATAY Yaşlı kadınla evlenmek aile saadetine zarar verir mi? Dava numarası 3 Saytn bayon, Ben yirrrd sekiz yaşında bir gen âm. Cayet fakir bir ailenin çoaığu iiim. Yirm iki yaştnda liseyi bitiriim. Yüksck iahsil yapmak isüyordum. Bana zengm bir ailemn otuz yaftnda dul bir hztm teklif ettiler. iahsilime de yardtm edeceklerini söylediler. Oku mak emelilc btma katlandtm. Evlen dik. Alti $ene içerisinde tahsilim bi tirdim, iyi bir ife de girdim. Kazan ctmdan memnunum... Fakat karımm benden yaşlı olmast, benim gencUk ihtiyaçlanma cevab vermiyor. Daha ttcak, daha kuovefli bir aşka ihuyaam var. Kanma açtk açtk üyledim; kendisine minnet borcum olduğu için bt rakrmyorum: Fakat dışanda bir parça serbesl yaşamama o da müsamaha ttmiyor. Bu geçimsizüğin b'ızi ayrdığa götüreceğini zarmtiiyorum. Muhsin Daytm, Togay ^ ğil, kalb ortağına muhtacdır. Fakat farklı yaşlar, aralanndaki heyecan birliğini o kadar azalür ki, az zaman içinde birbirlerine eklenmiş bir hale gelirler. Bütün cinsî cazibeleri, şefkat cazibesine değişir. Erkek, genc evlendiği için, gencliğin çılgınhklanna, he yecanlanna hasrettir. Kendisini bu heyecandan meneden aileye boymma geçmiş bir çember gözile bakar. Erkek heyecanlı tabiatine ateş verecek genc bir kız veya kadın arar. Bu gibi vak'alarda ilk hiyaneti işliyen erkek olur. Yaşlı kansının kendisine veremediği heyecanı, gayrimeşru aşklarda arar. Bu gibi izdivaçlar iki ta raf için de ebedî bir üzüntü ve azab membaı olur. Buna mâni olmak için, evlenecek genderin kendilerinden büyük kızla evlenmemeleri lâzımdır. Fakat sıhhatli, heyecanlı çiftler arasın da bir iki yaşın büyük bir fark yap madığı da görülmüştür. Muhsin Togayla, Nerime Togay davasına gelince: Bu davada erkek hem haklı hem haksızdır. Haksızdır, çünkü kendin den sekiz yaş büyük bir kadınla tah silini tamamlamak için evlenirken, bir kadının hayatmı angaje etmiştir. Ona karşı minnet mes'uliyeti vardır. Esasta haklıdır. Fakat hiçbir kadın kocasının dışarıdaki serbest hayatına bi lerek göz kapamaz. Kadına, heye • canlannı tatmin etmediğini hissettir mesi bile doğru değildir. Fakat bu a zablı hayatmı ömriinün sonuna kadar çekmeli mi?... Hayat azab haline geldikten sonra, ilk başvurulacak yer mahkemedir. Kadın da, kendinden sekiz yaş genc bi* erkekle evlenirken bu neticeyi he sab etmek mecburiyetindedir. Eğer buna göz kapamak kudretini kendin * de bulamıyorsa, erkeğe vereceği en durüst cevab, aynlığı teklif etmektir. Sevgisi kuvvetli ise, bu yanlış izdivacın bu acı neticesıne de aşkmdan al dıgı kuvvetle mukavemete çalışmalı • dır. Tabiate karşı yapılan haksızhklan tabiat affetmez. Bu iki gencin bir a rada yaşaması için birbirlerine hürmet ederek, müsamaha göstermeleri lâ zımdır. Kendinden iki veya beş yaş büyük kızlarla evlenmek istiyen genc de, bu yazılan okuduktan sonra hükmünü vcrcbilir... Fakat bir gün mahkememi ze düşerse, o zaman kulağuu çekmek ve onu cezalandırmak ta bize düşer!. Kardeşininkini de almtş! ir lokantada yemek yiyorduL Komşu masada şen bir meclis vardı. Birkaç profesör, bir iki şair, bir de tanınmış edib.. Uzaktan selâmlaştık ve ayn ayn kendi âlemi mize daldık. Arasrra komşularm, bilhassa tanınmış edibin sesi muhıte hâkim oluyor, ve kulaklanmızın kendi suhbetlerine de aralık kalmamasını imkânsız bırakryordu. Anlaşılan kafalar yükseldikçe avaz da yükseliyor du! Bayılıyorum bu edib arkadaşa, dedim. Fikirlerini seviyorum, müşahedelerini seviyorum, buluşlannı sevi yorum. Hele müthiş zekâsma daima hayrannn; sanki iki kişinin zekâsı onda tekleşmiş... Arkadaşım Cevad Fehmi mınl dandı: înanınm, dedi, çünkü kardeşi ninkini de almışl... O doğru, bu haklı! akikatler vardır; bertaraf e dilmesi irademiz haricinde olan müşküllerin cenderesi i çindedir. Bilirsiniz, meydana çıkart mazsmız. Söylersiniz, inandıramaz smız. Hakikattir, hayale benzer. Dogrudur, yalam andınr. Bir de ayni hakikatin zıddı olan yanlış mefhum vardır. lkisinm yerine geçmiş, yaşamak tadır. Bir bakımdan ikisi de hakikat, bir görünüşe göre ikisi birden asılsız dır. Meselâ bizim şehir plâm masalı gibi! Plânın yapılacağı bir hakikat tir, tatbik edilemiyeceği de bir haki kat Sonraki hakikat birinciyi filen boşa çıkaracakbr, fakat önceki ikinciyi ne temin, ne de bertaraf edemiyecektir. îki hakikat arasında öyle bir boğucu hayal kâbusu tüter ki asıl yaIanın huzur verici kudsiyetbi, kendi mizi iğfal eden hakikatin yalanma tercih edersiniz. ö y l e dolambaçlı bir realite lâibrenti ki bu; benim şu tasnifimden de iyi netice çıkarana a;k olsun! lerdi. Bir gün aziz dostum ressam Çalh îbrahime ben de ayni mevzuu sordum. Üstad gülümsedi: Arkadaaaaaş, dedi, kadın cennetteyken belki ilham membaı ve mevzuu idi. Fakat yeryüzüne indik ten sonra alelâde vatandaş oldu. Yalnız aradasirada rolü değişiyor. Ba » zan sevgili, bazan ana oluyor, o kadar... Simdi düşüniîvorum da Çallmm o vakit sadece şekil ve renk için söz söyIemi< olduğunu anlîvorum. Çünkü östad ilham denHen harelcet pistonunun hâlâ ve daima bu sev<rili = ana de nilen müthi* kudrete bağlanrp gittiğini katirlamak îstememiş.. Kadm Vatandaş her«ey olduŞu jnbî asker olarak, hatta birçok yerlerde oldu bile.. Ancak kurenin son kızma kadar sürecek ebedî bir husTanlanna çare bulamryacaklar: YeryÛ7Ûnde ne mümkünse, hersey olacaklar, lâkin yalni7 erkek. cemiyetin babası olamrya caklar!.. Hilkat müsaaeJe etsevdi de bunu da olsalardı kimbilir belki ra hat ederdik! ve yenı genc Kadıköyün on biri kırk beş vapuru.. Kötü mü kötü... îskeleden Kadıköye bir vinçle çekseler daha çabuk gider^. Genc ihtiyar, kadm erkek, sarhof «yık her ciıu insan var içerisinde.. »• * Karşılıklı iki kanape... Dörder ^ otunnuf... Kanapelerin ortasmda gene bir adam ayakta. Fitü gibi sarboş..« Kanapede oturanlarla ne konnştuğonu bilmiyorum... îçlerinden birisi gür «esle söylüyor... Haydi söyienme geç..« Sarhoş genc kızıyor: Efendi sen bana hakaret ede • mezsin. Ben Türk genciyim, cumho* riyet genciyim.... Herkes gulüyor. Vapurun arka sıralanndan Asker Tıbbiyesinden ünifonnah bir genc: Haydi bağırma... Herkesî ra • hatsız etmeğe hakkm yoL... Efendi ben Türk genciyim, cumhuriyet genciyim... Türklüğün, cumhuriyetin bnra. • da i$i yok... Herkesi rahatnz ediyorsun. •*» Hatırhyor musutnu T 1 Cezayirli Abdülkadir kimdir? 2 Ahiler kimlerdir? 3 Makineden yürür ve konuşur bir adam yaptığı söylenen bilgen kimdir? 4 Rasadhanesi pek un alan Tür kün adı? 5 Jan Dark kimdir ve nasıl öldü? 6 Baba tshak kimdir ve ne yapmıştır? 7 Edison hangi yılda doğdu, hangi yılda öldü? (Cevablan yannki sayımızda) Arkadaştm aze yazdtğt mehtuba bana da goslerdi. Bu meseleyi bt rtimle her zaman açık konuşluğu için benden gizlemeğe lüzum görmedik • ten başka, tizden alacağımız taosiye ile, daha iyi anlaiabileceğimizi töy • ledi. Kocamtn benden genc olduğımu biUyorvm. Fakat ben evlenirken on dan yaşımı gizlemedim. Benim otuz yaşmda oe dul olduğumu biliyordu. Mademki bu ileride bir geçimâzlik sebebi olacakiı, bunu evoelden düşün • meu lâzımdı. Ayrılmağa taraflar değilim. Kendisini seviyorum. Dijarıda serbest yafamastna lahammül edemi yorum. Ben de azab ve buhran için Sarhoş genc bağınyor... Haniya neredeyse kavga patlıyacak... Kimbilir belki tokat, belki daha fenası da olur... Halkm arasmdan sporca bir genc nazik. ince bir tavırla sarhoşun kulağına iğiliyor: Türk gencisin ivi ama, sade Türk oimaklıSm kâfi degil... însan olman da lâzım... Eser Türk genci isen, insansan iki Icadeh eksik iç.... ••• Eski neslin genci, nekadar çok i • çerse o kadar çok erkek, o kadar çok msan olurdu. Şair meyhaneden ilham ahr, bütün şiirleri rakı kokardı. Bu günkü edebiyattaki rakı kokusu, mey, kadın. biilbül ilhamı bu eski neslin bırakhğı sarhoş edebiyatmın tortulandır. Buçünkü genc okumuyor, sade spor... Futbol, maç, füt. golden başka birsey bilmiyor diyorlar... Doğru, fakat bu"ünkü genc insan olmaza çahşıyor.. Eskisi gibi içmiyor. Evvelâ vücudünün zindeliğini yapmağa ugrajıyor... Zinde bir nesilden herhalde bir »arhoj edebiyatı doğmıyacak... Bugün edebiyat yoksa, bunun mes'ulü, bugünkü genc değil, bunun biricik mes'ulü dünkü neslin meyhane terbi yesi almış, vezir sofralanna, sultanla ra kaside, methiye yazmasa alifmiş riyakâr. dalkavuk kafasıdır. Riya ve korku havası içerisinde elbette edebiyat olmaz. SABİHA ZEKERİYYA Nerime Togay Y. Aî'YökgönüI isminde bir genc Ja »yni mtule Viklr""^ tıı# miıra » caat edryor. Bu gencin derdi de şuî Benimle evlenmek niyetînde iki kız var. Biri Kız Muallim mektebinin $on sınıftnda. Bu kız benden iki yaş büyük. Bir senedenberi sevifiyor, muhabere ediyoruz. H'vderimiz, hayai teüiycmiz, lelâkkilerimiz uygun. Ikinci kız, ailed tarafmdan bana verilmek isieniyor. Bu bayan muallim dir. Fakat benden beş ya$ büyük. SİZ' den soruyorum. Benden 25 ya$ bü yük kızla eülenmeme iaraftar mısmız? Bu mektublann cevabı müşterck tir. Genc bîr kadınla evlenen yaşlı erkek nekadar hata etmişse. genc bir erkekle evlenen yaşlı bir kadın da o kadar hata etmiştir. Erkeklerin yaşlı kadınla evlenmeleri ekseriya para, nadiren aşk içindir. Hele paraya dayananlann bozulma akıbeti çok yakındır. Bu gibi izdivaçlar iki taraf için de tahammül edilemiyecek bir belâ o lur. Genc erkek az zaman sonra ha rareti azalmı; yaşlı kansının hayalmi kırdığını söyler. Kadın genc erkeğin .istediği ateş ve heyecanı damarlanna veremez. Hatta bazan yaşlı kadın buna teşebbüs bile etmez. Bu gibi kadınlar erkeğe zevceden ziyade ana olurlar. Onun rahat'nı, onun huzurunu temine çahşırlar. Fakat erkek ana de = = = = = = Hayat pahalılığı Birçok eşyanın fiati yüksek görülüyor Istanbulda hayat pahalılığı olup ol madığı tetkik edilmektedir. Umumî vaziyete göre hayat pahalılığı vardır. Birinci sınıf kahvelerin beş kuruşa, ikinci sınıf kahvelerin yüz paraya, tıraş fiatinin on kuruşa iıVirilmesi, vesaiti .nakliye ücretlerinde yüzde elli, ev kiralannda yüzde yirmi, lokantalarda yüzde elli tenzilât icrasına imkân gö rülmektedir. Bunlar yapıldığı takdir de diğer bazı eşya fiatleri de bu tenzilâta tâbi tutulacak ve şehirde umumî bir ucuzluk husule gelebilecektir. Beledivenin mecburî bir ucuzluk tarifesi vücude getirmesi ve bir lusım dükkânlarda bu tarifenin tatbiki mecburî tutulması zaruretinden bahsedil mektedir. rafı ulu çmar agaclarile kuşanmış, yokuşta vakit vakit hafiyeler, ayak politikacılan, fedailer, kıskırbcılar, şerirler... V e bunlann arasında yurd sevgisile bağn yanan gencler, temiz sima lar, edebiyat üstadlan, cesur ve samimî ıslahatçılar, kafile kafile gelip geçmiş ve yaratıp yaşattıklan tarüı faslı, Cumhuriyetin ilânı ile müebbeden ka panmıştır. Bunulna beraber, ayni dekor, belki biraz daha köhne ve fersude olarak duruyor. Istanbulda kimi kfmsesi olmıyan ufak memur, talebe, gazeteci bekârlar, E büssuud, Alemdar, Ankara ve Demirkapı caddelerinin çevrelediği adayı teşkil eden evlerin daimî ve hoşnud kiraalarıdır. O sabah, kendisini îstanbula ileten Konya treninden çıkar çıkmaz, Abdüssamed Kadri, elindeki tavsiye mektubu ile Sirkeciye koşmuştu. Doğup büyüdüğü (Aksaray) dao siftah buraya geliyordu. Aksaray vi lâyeti tahrirat mümeyyizliğinden Is Hayal hakikat oluyor (Baş tarafı birinci tahifede) lunduğunu yazmakta, fakat fazla tafsilât vermemektedirler. Markoninin senelerdenberi dedikodusu yapılan motörleri durducu şuaı keşfe muvaffak olduğu ısrarla söy leniyor. Bu yeni şuaın tecrübelerl yapıîmış ve büyük bir muvaffakiyetle netice lenmiştir. ttalyanın en büyük otomobili yanş meydanlanndan birinde yapılan tecrübe esnasında Markoni son süratle giden otomobilleri dur durmaya muvaffak olmuştur. Markoni bu mühim keşfi üzerinde çalışmakta devam etmektedir. basan şahıs, en önce Sirkeci, Hocapaşa, Demirkapı civanna yerleşir. Her kim olursa, hakikaten bu semtlerde kendmi yabancı hissetmez; mutlaka birkaç hemşeriye rastlar. Sonra da buralarda oteller, ucuz pansiyon lar bulur. A z para fle kann doyuru lur; kıraathanelerde masrafsız vakit geçirilir. V e bütün bu hassalardan başka, koca şehrin canîılığı, faaliyeti, günün her saatinde bu civarda tekâsüf etmiş gibi göriinür. Buranın hayhuyu, sıla derdine uğramak için, yabancıya ne fırsat, ne de meydan verir. Şehirlerin, semtlerin de, hikmeti anlaşılmaz tecellileri vardır. Vaktile bu Sirkeci, Hocapaşa, Demirkapı ci van, Osmanlı devletinin en sayılı ri calini banndırmış, tarihî vak'alara sahne olarak destanlara geçmiştir. Babıâlinin yakınlığı, buralan, ta en son Padişah milletin öcünden kuşkulamp ta kaçmcıya kadar, adeta siyasanm bir merkezi olarak muhafaza etmişti. Vezir iskelesi adını taşıyan Sirkeciden. Nallımescide tırmanan, iki ta Dünkâ »orgalar ve karşılMan: 1 Şekerkamışından ve pancar dan şeker yapmayı kimler düşündü? C Birincisini Çinliler, ikindsini Almanlar. 2 Japon adalannı zaptetmeği düşünen Türk hakanı kimdir? C Kubüây. 3 Robenson romanını kim yazdı ve memleketinde nasıl bir ad aldı? Gene bizbize idik. Soz Almanyanın C Danyel Defo adb bir tngiliz gemi azıya alan silâhlanışından ve bu yazdı v e «Roman Babası > adını ka dehşet manzarası karştsında dili tutu«zandı. laa Avrupanıa Cenevrede dillenifin • 4 Atlas denizinl ilk geçen vapu den açıldı. Bu işlerde bilgisi yetkm on ı n adı? lan bir arkadaş: C Amerika bandırah <Savana». Devletler, dedi, kuıkulamyor, Bu gemi 1819 da Nevyorktan Liver Almanyaya karşı bloklar ve emniyet pola 27 gunde gelmiştir. sedleri kurjnağa uğraşıyorlar. Boşu 5 Çinde her sene kaç ton maden nadır, çünkü Almanya herşeye rağ kömürü çıkanhyor? men dişine kadar silâhlanacaktır. BoC 20 milyon ton. şuna degildir. çünkü onlann da daha 6 Çiçeklerdeki koku nereden çı iyi silâhlanması için sebeb lâzımdır. kar? Diğer birisi «onlarm bu toplu ha C Otların kendiliklerinden yap tıklan uçucu bir yağdan. Bu yağ idrozırbeı bir gün Almanyayı çileden ve jenle karbondan mürekkebdir. hadden dışarı çıkarmıyacak m ı H de7 Dünyanın damı adım taşıyan di. memleket neresidir? Üçuncü bir arkadası hakem yaptık. C Tibettir: Yüksekliğinden kina«Birincisi hakhdır, fakat dofiTuyu i ve olarak!. kinci sövlüyor.» cevabını verdi. Bu dünyada do^nı töyliyen birisini b"Nmıvacağız, galiba.. Şaka derken Arkadaşım ağır surette yaraladı Evvelki gece Silâhtarağada tugla harmanında bir şakalaşma neticesi feci bir cinayet olmuştur. Silâhtarağada tuğla hannanlannda çalışan amele akşara iş tatilinden sonra aralannda toplanarak eğlenmeğe başlamışlar. Bu esnada ameleden Haydar ve Mehmed şakalaşırken gene çamur amelesinden Ahmed araya girmiş. Haydar Ahmedin işe kanş masma fena halde canı sıkılmış, biraz sonra Ahmedle Havdar arasında bir kavga baslamıstır. îste bu esnada Haydar bıçakla Ahmedi kelbinin üzerinden yaralamıstır. Yarası çok ağır o lan Ahmed hastaneye kaldınlmış ve haydar yakalanmıştır. Ahmedin ivi olabileceği pek ümid edilmemektedir. zara arzediyordu. Bay Kadri ısrar edip çıkbğma pişman oluyor gibi idi. Halbuki odanm kapısı açılıp ta, içeriye girince, doğru geniş pencereye koşan KaJrmin, manzara gözlerini ka • maştırdı. Eski Sarayın, yemyeşil, topağaclan üzerinden, nazarlar, Boğazın ve Marmaranm lâciverd, gümüş ko püklü sulanna uzanıyordu. Penceresi böyle bir ufka açılan oda ne kadar berbad ve perişan olsa, Kadri için makbuldü. Ömriinün birkaç yıl lık safhasına sahne olacak bu güzel şehre karşı derin bir incizab duydu. Burada, bu manzara karşısında, gariblik içine daha az çökecekti. En yakm ağaçhktan, kulağına bir de kuş cml vıltısı aksetti. Derhal karannı vererek, kadma döndü. Pekâlâ! dedi. Bavullarımı buraya çıkartın. Ayhk peşindir. Al, on lira! Kadının vüzü vumuşadı. Kadın asker olur tmı? u sual benim değil, bir akşam gazetesindeki yazıcınındır. Bana sorarsanız «niçin oimasın?» derim. Bu, gerçi biraz yahudivari oldu. Çünkii bu millet suale sualle cevab vermek suretile de şöhret edin miştir. Fakat işin hakikati şudur: Kadın; kendisi ve biz istedikten sonra neler olmadı ki asker olmasm? Onca kıymet oluşta değil, oluşun tazeliğindeki heyecandadır. Bir zamanlar «kadın çalışma hayatmda, erkekeğine ilham membaı olabflir mi?» sorgusu ortaya çıkmış, bircok münevverler fikirlerini söylemiş tanbula nakledilmişti. Tahvilini buradaki makamata bildiren resmî tahrirab, aid olduğu yere götürüp vermeden önce, eşyasile bir likte barınacak bir yer bulmak kay gusunda idi. Ulu Şefe bugün kavuşuyoruz (Baş tarafı birinci tahifede) beraber istasyona yava olarak inmele rine izin verdiler. Böylece Atatürkün refakatinde olmak şerefi ve bahtiyar lığı içinde Ankarapalastan istasyona kadar yüründü. Bu kalabahk. caddede bulunanlann da iltihakile beş on misli genişledi. tstasyonda yığm halinde bir kütle yüksek Cumhur Baska nına esenlik dilemek için birikmişti Atatürk refakatinde bulunanlann ayn ayn ellerini sıktılar ve tam sekizi 15 gece vagonlanna bindiler. Tren al kıslar arasında istasyondan aynlırken «esenîe ve güle güle!» sesleri ile uğurlandılar. badanalı bir evin kapısında, gözüne «Kiralık oda» levhası ilişti. Evin köhneliği, kira bedelinin kese sine uygun olacağı düşüncesini ilham ediyordu. Sokak ta nisbeten temiz, etrafı güzelce binalarla muhattı. Yüksek makamlara namzed bir memur, burada sıkılmadan oturabilirdi. "Cumhuriyet,, in tefrikası: 1 Bu Gönül Böyîe Sevdî Yazan: Ercümend Ekrem Talu îstanbul, her zaman, taşralılar için bir arzı mev'ud olmuştur. Memlekette, verimi azalan, mahsulü ancak midenm ihtiyacını tatmin eden tarlasmı kendi teri ile ıslatmaktan, kara sapanm üzerine eğilmekten, tezekle ısınıp, çıra ile aydınlanmaktan usanç getiren köylii, tafi topragı altın olmakla şöhret bulmuş îstanbula koşar. Anadoluda her hangi bir orta mek tebi bitiren genc, istikbalinin parlak yıldızını tstanbul ufuklannda arar. Böylece, günün birinde, sırtında bir heybe ve yahud ki elinde bir bavul ile, denizden, karadan, îstanbula ayak Hiç tanımadığı, bilmediği îstanbul hakkmda, eşten, dosttan aldığı malu mat. hep kendisini, yukanda adı ge Hemşerisini aramayı sonraya bıra çen semtlerden birinde orurmağa teş karak, Kadri, evin kapısını çaldı; ve vik ediyordu. Ticaret dolayısile birkaç açan Yahudi kansına, odayı gezmek defa Îstanbula gelip gitmiş olan ma istediğini söyledi. Kadın merdivenleri nifaturacı Hacı Yunus, burada pan boşuna çıkmaktan üseniyormuş gibi, isteksiyonda oturan, kendi akrabasından sizliğini belli ederek, cevab verdibirine bir tavsiye yazmış, Kadriye ver O d a en yukan kattadır... Hem mişti. de arka tarafta. Zaran yok, göreyim. Şimdi, o pansiyonu ve o adamı an Aylığı da on liradır. : , « g v ö yordu. Bizde sokak isimlerini köşebaşlano Kolay. Uyuşuruz. Sen hele g&sda bulmak bir meseledir. Halka kolayter. lık olsun diye yapılan bu levhalan ekIslak bir taşlıktan geçerek, basamakseriya götürür, olmıyacak yerlere asalan gıcırdıyan merdivenden yukan çıknz. Kadri de, aradığı sokağı ve ev nuhlar. marasını bulmak için hayli dolaşmış, Oda dördündî katta idi. Ufak, deyorulmuş, gene de bulamamıştı. ğirmi bir sofaya açılıyordu. Etraf, yerEn son daldığı bir sokakta, pembe ler, duvarlar bakımsız, kirli bir man (Arkan var)