18 Mayıs Jürklerle Süngü Süngüye No. 187 A DAVER Çanakkalede Dikkatler Meslek îsteği Birçok arkadaflar görüyorum. Çalışmalannda istek yok. Soruşunuztı derinleştirin. Ne yapalun hayat beni bu yola sürükledi. Ben bu işi değil, fu işi severim diye cektir. Bu gibi evnekler, yurddaş için yorucu olduğu kadar, yurd için de iyi bir son vermez. Btma etüd ederken, istemiyerek yaztyorum: Bu isteksizliğin temeli, mekleble » rimize dayantyor. Biz, çocuğun kafastnı doldurmakla, sadece okut • makla isimizin bittiğini Mantyoruz ki bu aldanmakttr. Çocuk kendi benliğini ttfak yaşia anltyamaz. Onun arzttlarım, hayatta gideeeği yolu aydtnlatmak onu anlıyan mektebe, profesore düşer. Bu yaptlmadığt için, diploma alan bir gene, alttyol ağztnda kalmtş gibi nereye aapaeağtnt bilmiyor ve geUaigSzel bir fakultenin kapınnı çahyor veya her hangi bir tje dalıyor. Kendisini anladtğı çağda ise, gencliği geçmi* bulunuyor. Bu, ne aetklt bir ton, ne bof bir emek değil mi? V. ö. Usküdar Kız kolejinde RADYO Gene kızlarımız dün çok güzel bir müsamere verdiler ve muvaffak oldular Bu aksarnki program } VÎYANA: 17,15 koro konseri 17,55 italyanca ders 18,45 ağızdan üfleme âletler orkestrası 19,40 halk şarküannı oğre nelim 20,40 ulusal neşriyat 21 flüt musikisi 21,40 büyük konser 22^5 Şan konseri 23,40 cazband takımı 1,05 gramofon. BERLİN: 19,05 spor neşriyatı 19,20 kanşık program 20,05 konuşma 20,30 se • renadlar 20,45 haberler 22,05 kanşık program 23,05 haberler 23,35 radyo orkestrasL BELGRAD: 17,25 gramofon 17,55 radyo orkestrası 19,35 şarkılar 20,05 gramo fon 20,20 haberler 20,35 ulusîann zamanı 21,05 çocuk korosu 21,25 musikili piyes 23.20 haberler 23,35 gece konseri 24,05 gramofonla dans musikisL BUDAPEŞTE: 18^5 piyano konseri 19,20 Çingene orkestrası 20,20 eğlenceli pro • gram 22,15 haberler 22,40 Viyanadan nakil 23,45 Çingene orkes trası 24,25 cazband takımı 1,10 haberler. LONDRA: 19,35 Şan konseri 20,05 orkestra büvük bir yer işgal eden millî türkülekonseri 21,05 Amerikahlann zamarimizde talebenin gösterdiği muvaffanı • 21^5 karışık program 22,35 pikivet o kadar büyük olmuş ve o derece yano konseri 23,15 dans orkestraa • alkış toplamıştır ki bazı türkülerin bir23.45 gramofonla dans havaları. kaç kere tekran mecburiyeti hâsıl ol • TULUZ: mustur. 20,05 şarkılar 20,50 bafif musiki • Talebenin bu müsamere için hazırla21,20 komik sahneler 21,35 köylü dığı dört perdelik Bekârlar piyesi hemusiki 22,05 Fraskita operetinden men hemen aksaksız temsil edilmiştir. parçalar 23 radyo fantezisi 23,25 operet musikisi 23,50 Arjantin tan Piyesin rejisörlüğünü yapan muallime golan 24,20 halk orkestrası 24,40 Bülend Onurun gene talebeleri çok iyi şarkılar 24,50 Viyana orkestrası hazirladığı anlaşılıyordu. 1,05 radyo fantezisi • 1,25 askerî banMüsamere geç vakte kadar samimî do. bir hava icinde devam etmiştir. VARŞOVA: 16,50 hafif musiki 17,50 oda musikisi 19,05 çocuk piyesi 19,50 gramofon 20,40 piyano konseri 21,30 grase gazetesi Rusya ile Çekoslovakva arasındaki muahededen bahsederek bu mofon 21,50 haberler 22,05 dı şarıdaki Polonyalılann zamanı 22,35 nun heyecan uyandırabilecek bir madsenfonik konser 23,35 eğlenceli prodesi bulunmadığını kaydetmektedir. gram. Uluslar kurumu şartlanna muvafık olarak yapılmış olan muahede bu kuru mun banşı muhafaza için kâfi dere cede nüfuzunu geçiremiyeceği yerler (Baş tarafı birinci sahifede) için adeta bir köprii vazifesini görmekmed Emindir. Giridli Rasıh oğlu Catedir. Çekoslovakya kendi coğrafî ve zimin de yazılan vardır. Cazım, evsiyasal vaziyetini gözönünde tutarak ve velce komünistlıkten dört sefleye Küciik Itilâf devletlerile lamami!' mıv rrmKlrAm» « l m ı t « » ««ıKKln^nnivst miiH ', • tabık olarak bunu imza etmiştir. Çe detini doldurup çıkmıştır. Beyanna • koslovakyamn hiç bir komşusunun meler, kunduracı Salâhaddin tarafınmenfaatlerine karşı imza edilmemiş oldan İstanbuldan getirilmiştir. Araladuğu için muahede Polonya aleyhine ruıda bir Hayri Tekin vardır ki, edede kullanılamaz. bıyat merakhsıdır. Bazı nazun parçaları da karalarmış. Bunlar, komünizRusya Çekoslovakya muahedesi hiç biri müstesna olmamak üzere bü mi anlamaktan çok uzak, iptidai bir malumat çerçevesi içinde kalmış, matün memleketlere karşı en hakikî bir ceraperest taslaklardır. Mecmuanın banş fikrile yapılmışbr. bazı sayüarile bir takım beyannameler ve bu beyannamelerin altında kullandıkları (Kızıl) İzmir muhrü yakalanmı§tır. Suçlarını da inkâr etme mektedırler. Başka vüâyetlerde arkadaşları olduğu ve aralarında muhabere geçtiği anlaşılmaktadır. Salâ haddin, İzmir zabıtasının iş'arile İstanbulda yakalanmıştır. Beyannamelerde küçük memur ve köylüler hükumet aleyhine tahrik edilmek ıstenmektedir. Atatürk diyordu ki: «Ben vatanım mahvolduktan sonra yaşamamağa karar verdiğim için mes'uliyeti iftiharla deruhte ettim» Atotiirfc'tM ı Conkbayınndaki büyük tehlikeyi yakından görüyor ve çok müteessir olu yordum. Onun için şimal grupu ku mandanlığına şu tarzda maruzatta bu* lundum: lerinin gösterdikleri cesareti, metaneti, cengâverane meziyetleri fevkalâde bir takdirje yad ve ilân etmektedirler. Fakat düşünün ki bütün muharebe vasıtalarile mükemmel surette mücehhe? olarak büyük bir inad ve azimle A n burnu sahillerine ayak basan düşman gene o sahil kenarlannda kalmağa mecbur olmuştur. Orada kumanda ettiğim kıt'alann zabitanını ve efra dını birer birer takdir ederim. Bu ulvî maksad uğrunda canlanm kahramanca feda eden mukaddes şehidlerimizi derin ve ebedî bir hünnetle yad ederim Karanlık yüzünden yol bulmakta birçok sıkınb çektikten sonra 89 ağustos gecesi 1,30 da Gümbürdek bayınnın cenubunda bulunan grup karargâhma vardım. Taamız fecirle başlıya cakb. Vaktim pek azdı. Herkesin malumatmdan istifade etmek için tekmil erkânıharbiye heyetini yantma çağır drnı. Benim o anda anladığıma göre düsmanın Kireçtepe KükürtlüpmarSölecik Mestantepe hattmda ki düşman miktan kat'iyetle malum değilmühim fakat gene miktan gayrimuayyen diğer kuvvetlerinin de Kocaçimcn eteklermde ve Conkbayınnda bulun duğu ve mütemadiyen Kemiklilere ihracata devam ettiği anlaşılıyordu. Ben de kuvvetlerimi ona göre tertib ettim. Fakat henüz telefon irtibatı yoktu. Lâzım gelen kumandaniara emirleri birer zabitle gönderdim. Bu za bitler ayni zamanda emir ve irtibat zabiti olacaklar, bana bizzat doğrudan dogruva rapor vereceklerdL Vaziyet nazik «Conkbayırındaki vaziyetin henüz şayanı dikkat ve nazik olduğu anlaşılıyor. Bu hususta ordu kumandanınm nazan dikkatlerini ciddî surette celbe delâlet buyurmanızı memleketin selâmeti namraa istirham ederim.» Bu anda bütün büyük kumandanlarda bir asabiyet mevcuddu. Ordu kumandanı Liman Paşa tarafından erkâmharbiye reisi Kâzım Bey telefonda benîmle görüştü. Mütaleatnnı sor du. Vazîyetin nezaketinî söyledim. Dedim ki: « Daha bir an mevcuddur. Bu anı da kaçıracak olursak umnmî bir felâket karşısmda kalmaklığımız çok muhtemeldir.» Vaziyelin umumileşmiş oldugunu, Anafartalara çıkmış ve çıkmakta olan düsman kuvvetlerini nazan dikkate almak, ona göre umumî tedbirier almak lâzım geldiğini, sevk ve idareyi temin için bütün kuvvetlerin bir kumanda altında, bilâvasıta bir kumanda altında bulunmapmdan başka çare kalmadıgını söyledhn. 89 temmuz gecesi saat dokuzdan sonra idi ki Şimal Grupu kumandanı, Ordu Kumandanı Liman fon Sanders Paşa tarafından Anafartalar Grupu kumandanlıjhna tayin edildiğime dair olan emri teblig etti. Ayni emirde hemen hareket ederek 9 temmuzda icrası emredilmis olan taarruzu yapmaklığım da bildirilivordu. Bu emir üzerine alay kumandanı Şefik Beyi 19 uncu fırka kumandaniıpma tevkil e^m. Yamma fırka sertabibi Hüseyin Beyi aldım. Niçin? Hastaydım çüfıkü.. Yaverim Kâzım Efendi o gün şehid olmuştu. Rasim Efendi adında diğer bir süvari zabitini de yanıma aldım. Dört aydır o yerde, yani atef hattından üç yüz metro geride cesed kokularile bozul muş bir hava teneffüs etmekteydim. O gece saat on birde zindan gibi zifiri karanlıklar içinde oradan cıkınca temiz bir hava ile karşılaştım. Fakat bu güzel havayı karanlık ve meçhulât içinde teneffüs etmek nasib oluyordu. Benim anladığima göre henüz ne düşmanm kuvvetini, ne de başma yeni tayin edildiğiniz kuvvetlerimizi bilmiyorsunuz. Fazla olarak ta dediğiniz gibi karanlık irmde meçhullere doğnı eidiyorsunuz. Bu kadar ağır bir mes'uliveti nasıl bir düşünce ile kabul ediyordunuz? Vakıâ böyle bir mes'uliyeti deruhde etmek, takdir buyurduğunuz gibi basit bir keyfiyet değildir. Fakat ben, vatanım mahvolduktan sonra ya şamamağa karar verdiğim için kemali iftiharla bu mes'uliyeti deruhde ettim. V e hemen saatlerce uzakta bulunan Çamlıtekke karargâhma hayvanla hareket ettim. Işte bu suretle benim Anburau ile olan kumanda münasebetim nihayete ermiş oluyor. tngilizler A n burnu ihracmda bu cephelerdeki muharebelerde kumandanlarının, asker V J '.düsamereden üç intıba: Sağda yukarıda talebeler birbirlerinin ktyafetim haztrltyorlar, aşağtda temsilden bir tahne, tolda gene kızlartmtz milli kt « yafetle halk turkaleri söylüyorlar Üsküdar Amerikan Kız Iisesi Türk Talebe Cemiyeti dün mektebde bir müsamere venniştir. Talebe velilerile birçok zevatın bulun duğu bu müsa merede güzel ve dolgun bir program muvaffakiyetle tatbik edilmiştir. Müsamereye saat tam 15 te tstiklâl marşı ile başlanmıstır. Bundan sonra Cemiyetin Başkanı Valihe Mazhar bir söylevle kurumun maksadını ve faa liyetini izah etmis ve gelen davetlilere tesekkür etmiştir. Bunu talebenin bü yük bir muvaffakiyetle söylediği millî türküler takib etmistir. Programda Yunan donanması (Baştaratı 1 inei takifede) Kunduryotis tipinde üç açık deniz torpito muhribi, Leondos tipinde üç torpito ve üç denizaltı gemisi manevralara iştirak edeceklerdir. Sakız v e Midilli adaları dvannda yapılacak olan bu manevralar bitince donanma tzmiri ziyaret edecektir. Donanma bundan sonra yolda ta limler yaparak Amavudluk, Yugos lavya, Mısır limanlannı ziyaret edecektir. Pergamos mu^ribile üç denizaltı gemisi, üç günlük bir manevra için Sardinfos körfezine gitmişlerdir. Sovyet Fransız Çek (Baftarafı 1 inci tahifede) neşredilen tebliğin Avrupa devletlerine bir an evvel silâhlanmalannı ihtar ettiğini yazıyorlar. Berlin gazetesi de Fransanm Avrupa medeniyetini tehdid eden komünistliğe bayraktarlık yaptığuu söylemektedir. anüaşması Anafartalarda düşmant durdmruyor Telefon tesisi, umuru sıhhiye ve iaşe için de icab eden emirleri verdira. Kendim de bizzat taarruzu idare etmek için saat 4,30 da Çamlıtekke çimalindeki tepelerde bulunan tarassud mahalline gittjm. 7 nci fırkamn taarruza başjamış oldugunu gördüm. Kıt'alannm hepsini göremiyordum. Saat 5,50 de bu fırka taarruzun ilerlediğıni ve tertibatmı raporla bildiriyordu. 12 nci hrkadan da taarruza başladığına dair haber geldi. Taamız her iki fırkada muvaffakiyetle devam ettL O günün neticesi şu idi: Suvla şarkmda bulunan düşmanm bir koiordusu ve büyük Anafarta istikametinde de bir fırka kadar kuvveti mağlub edilmiş, kâmilen gayrimüsaid vaziyete atılmışnr. Mağlub duşmanın bu derecede faikiyetini gördükten sonra kazamlan muvaffakiyetle iktifa et tim. Taaruzu durdurdum. Ele geçen siperlerin tahkim edilmesini, orada yer Jeşilmesini emrettim. Bu kadar faik oldugunu soyledjğiniz bir kuvvet, bir günde neden mağlub oldu? Mustafa Kental Paşa, masasmm üzerinde duran kitabı alarak: Bunlann cevabını en iyi Hamiltonun kendi raporunda okuyabilirsiniz! Benim o gün gördüğüm sebeb şudur: Düşman muhtelif kollarla toplu nizamda ilerliyordu. Bu yürüyüş kollan ön lerinde hiçbir mevcudiyete, hiçbir faa liyete tesadüf etmiyeceklerini zannediyordu. Onun îçin önlerinde hafif ava hattı bulundurmakla iktifa etmişlerdi. HASAN KREMİ Dünyada mevcud kremlerin en nefisi, en sihhisidir. Nazik cildli kadmlarm hayat arkadaşıdır. Ihtiyarları gençleşti rir ve gençleri güzelleştirir. İnsana ebedî bîr taravet veren Hasan kremini unutmaymız. Kutusu 50, tüb halinde 20, Türkiyede yapılıb da Avrupa r lc^tî yapıştırılan ve halkı aldatan kremlere, vesair ıtrıyata aldanmayınız. H a san markasma dikkat ediniz. Hasan Deposu: Ankara, İstanbuî, Beyoğlu Kendisini temin ettim. Kandıramadnn. «Kok Robin bir okla öldürülmedi mi? Con Spirigin başını bir kurşun ye medi mi?» diyordu. Hakkı varmış kadının... Işte dediği cıktı. Vans: Evet dediği çıktı, dedi. Fakat biz bunu bir kehanet veya keramete değil, daha başka sebeblere atfetmeliyiz. Oturdu. Lâkavd görünmeğe çalı {an bir eda ile ilâve etti: Mis Bel siz Madam Drukerin bu sÖ7İerini başkasına söyled'niz mi? Evet dün aksam sofrada söy ledim. Bu sözler bütün gün zihnimi işgal eHni*ti. Sofrada anlattığmız bu hikâye nasıl karsılandı? Amcam, Madam Dn>kerle sık s'k görü*memin dogru olrpad'ğıni, o nu yanlıs ve karanhk düsünceli bir kaJırt olaraV buiduSunu söyledi. Y a Mi'ter Arnesson ne mütaleada h»ılundu> O hiçbir feyi ciddi telâkki et Yakalanan koministler Frantız gazetelerinin neşriyatı Paris 16 ( A . A . ) Yeni Sov yet Çekoslovak muahedesi hakkmcla Fransız gazetelerinde neşriyat yoktor. Yalnız Ovr gazetesi bu muahede ile Çekoslovakyanın Fransaya bağh kaldığuu ve bu muahedenin arkasında yalnız Çekoslovakyayı değil, bütün Küçük Itilâf devletlerini görmek lâzım geldisini yazmaktadır. Çek gazetelerinin nefriyatt Prag 17 (A.A.) Prager Pres FAZİLET AZİZ RIZA DERVÎŞ Nişanlannı akraba ve arka • daşlarına bildirirler. lstanbul • Mayıs iran • Efgan hudud ihtilâft hakkında Türk hakem heyetinin kara* rtnı bildirdiğini yazmıştık. Fotoğraf hâdiseyi tesbit ediyor. Sağda İran elçisi, tç tşleri Bakam ve Dış Bakan vekili Şükrü Kaya ve Efgan elçisi Ahmed Han görülmektedir. Karşılarında hakem he • yeti reisi General Fahrettin bulunmaktadır. mez. Gülmeğe başladı ve «Drukerin elindeki nyaziye meselesini bitirmeden bir duvardan düşmesine doğrusu çok teessüf ederim» dedi. Mister Arnessonu acaba şimdi bulabilir miyiz? Bu mesele hakkında kendisile görüşmemiz lâznn. O bu sabah erkenden Üniver siteye gitü. Fakat neredeyse gelir. E minim size elindep geldigi kadar yardım edecektir. Ben shndi Madam Drukere aid son vazifelerimi vapmağa gideceğim. Biliyorsunuz ya onun en iyi dostu bendim. Biraz sonra profesör Dill?rdı is licvab etmek için gene kızdan ayni dık. Biz daha lâkırdıya başlamadan: Markam, ben de sizi bekliyordum, dedi. Drukerin ölümü bir kaza değildir. Buna artık iyice kani oldum. Robinle Spirig öldürüldükleri vakit ortaya ahlan dedikodulara gülmüş tüm. Böyle çocukca şeyler olmaz demiştim. Fakat şimdi Drukerin başma gelen kaza karşısmda bütün bu faci aların evvelden hazulanan bir plân la mevkii tatbike konulduklarını anlıyorum. Profesörün karşısına geçen Mar kam: Cr>k dogru düsünüyorsunuz, dedi. Müthiş bir mesele karşısmda ba lunuyoruz. Sizin henüz bilmediğiniz bir facia daha var. Madam Druker de dün gece saat onda bir kalb sek tesi neticesinde vefat etmiştir. Oğlunun ölÜTT'inden sonra o nun ölmesi hayırlı idi. Profesor derin derin içini çektikten sonra ilâve etti: Size bir hizmette bulunabilir miyim? Evet... Siz Drukeri en son go Üsküdar Hâ!e Sinemasında Sokak Çiceği Mümessili: FIRANZISKA GAAL llâveten: Dünya haberleri renlerden birisiniz. Bu itibarla dün geceki vak'aya aid malumatuuzı öğ • renmek istiyoruz. Druker, akşam yemeğinden sonra buraya geldi. Saat sekizdi. Parde benimle yemek yemişti. Druker onu görünce canı sıkıldı. Arnesson da bennutad kendisile alaya başladı. Ben Drukerin benimle bir meseleye dair mubahasede bulunmıya geldiğini an hyarak kendisini parkta bir gezinü yapmağa davet ettim. , Markam sordu: Orada çok durdunuz mu? Hayır... Zavallı Spirigin öldürüldüğü ağaçhklı yol boyunca yürü müştük. Orada yarım saat kadar ko nuştuk. Bu sırada Parde bize iltihak ettL Druker pek asabî idi. Pardenin yanımıza gelmesine kızdı. Parde he men uzaklaştı. Bunun üzerine ben mubahaseyi bir başka zamana talik et mek istedim. Hava sisli ve rutubetli idi. Romatizmalı ayağım sızlıyordu. Nihavet hâlâ orada kalmakta ısrar eden Drukeri bırakarak uzaklaşbm. (Arkan var) Mis Bel, ne demek istiyorsu nuz? Bilmiyorum... Bilmiyorum... Hayret içindeyim... Madam Druker dün öğle üstü bana Adolftan ve parkm duvanndan bahsetmisti. Ya... Sahi mi? N e söylemişti? Tenise giderken Madam Dru kerle beraberdim. Park duvarmın yanından geçerken aşaeıda parkta Adolfu gördük. Etrafma bir sürü çocuk toplanmıştı. Onlara küçük bir balonun nasıl ueurvhczcrmı gösterivordu. Madam Druker. oek memnun go rünüyordu. Bana «Be'. çocuklar ondan korkmuyorlar. Kamburln^una rağmen. onu seviyorlar» ded'. Sonra birden de5i«erek ilâve etti: «Bu du var ve kambur oelum... Akluna şimdi ne geldî biliyor musunuz... Çocuk sarkı'anndaki mısrslar... Onun kambur obnası V>ep benim ihmalim yÜ7Ündendir...» Bu sozleri soyliyerek du vardan azaklastı. Biraz ilerlfdik. Bana dönerek seslendi: «E^er bir gün oğli'mun başma da boyle bir akıbet gelecek olursa...» "Cumnriye*,, in tefrikası t 51 19 Kırmızı kaplı defter 16 nisan, cumartesi öğleüstü Kütübhaneye girdiğimiz zaman profesörü derin bir düşünceye dalmış bulduk. Aarkasmı pencereye vermiş, büyük bir sandalyeye uzanmışü. Yanındaki masa üstünde şarabla dolu bir kadeh duruyordu. Tıaan: M. 8. Van Dine Tercume eden: Önıet Fehmi Bafkut Adolf ta aşağı yukan ayni »aatte ölmüf değil mi? Of yarabbim, bütün bunlar ne korkunc, ne acıklı şeyler... Hele Adolfun ölümü pek garib!.. Vans alftka ile tordu: (Arkan var)