yarlarla geliştirilmiş uzman sistemle- ri ve diğer yapay zekâ uygulamaları- nı vazgeçilmez hale getirmesi tehlike- sine işaret ediyorlar. Bu koşullarda, ustalık gerektiren işlerde bile, sadece yeterlilik düzeyinde işlev gören maki- nelerden yararlanmaya başlayabiliriz. Ayrıca eğitimde, bunların kullanılma- sının öğrencileri kural ve simgelerin manipülasyonu düzeyiyle sınırlandıra- bileceğini, oysa asıl zekânın bundan çok daha ileri düzeyleri gerektirdiği- ni öne sürüyorlar. Bilgisayar İnsanlar İçindir Size özetle aktaracağımız ikinci gö- rüş Terry Winograd'le yardımcısı F.Flores'in Understanding Computers and Cognition: A New Foundation for Design (Bilme Yeteneğini ve Bil- gisayarları Anlamak: Tasarım için Ye- ni bir Temel) adlı kitaplarındaki gö- Tüşleri. Terry Winograd bir zamanlar, yapay zekâ araştırmalarının en önde gelen isimlerinden biriydi. Ancak Öve. 1970'lerde bu tasarıya olan inancını yitirdi. Yaptığı çeşitli konuşmalarda, toplumsallığın zekânın ayrılmaz, oluş- turucu bir parçası olduğunu ve dola- yısıyla toplumsal bir hayatı olmayan bilgisayarların zekâsından söz edile- meyeceği görüşünü dile getirdi. Bu ki- tapta ise yapay zekâ tasarısını bir baş- ka yönden eleştiriyor. Kitabın ilk bölümünde yazarların makinelerin neden düşünemeyeceğine inandıklarıyla ilgili gerekçeler yeralı- yor. Bunlar ana hatlarıyla Dreyfus'- larınkine benzemekle birlikte, daha çok insanların çevrelerini yorumladık- ları, bilgisayarların ise kullanacakla- rı simgelerin muhtemel yorumlarının önceden tespit edilmiş sınırlı bir kü- me olması gerektiği noktasını vurgu- luyorlar. Bu fark daha: Dreyfus'ların hologramların düşünebilme yeteneği ile ilgili hiç değiise bir umudu vardı. Winograd ile Flores ise herhangi bir makinenin düşünebileceğini uzmanın beyhude olduğuna inanıyorlar. Fakat yazarların asıl vurguladığı, yapay zekâ tasarısının bilgi-işlem ça- lışmalarını asıl izlemeleri gereken yol- dan saptırdığı. Bilgisayarlar nasıl in- sanları taklit edebilir sorusu, insanlar bilgisayarlardan azami ölçüde nasıl yararlanabilirler sorusunu gölgede bı- rakıyor. Temelde Winograd ile Flo- res'in önerileri ergonomik bir perspek- tifin, bilgisayar ve mimarisi bir kez ta- sarlandıktan sonra değil, daha bilgi- sayarın tasarımı sırasında benimsen- mesi gerektiği. Kendi Bilgisayarınızı Kendiniz Yetiştirin Görüşlerini aktaracağımız son ya- zar, mevcut yapay zekâ programları hakkında bazı eleştiriler getirmekle birlikte, Dreyfus'ların ve Winograd'le Flores'in radikalliğini paylaşmıyor. J.Albus, Brains, Behaviour and Ro- botics (Beyinler, Davranış ve Robo- tik) adlı kitabında, farklı bir yaklaşım benimsendiği takdirde, eldeki tekno- lojt ile yapay zekânın yaratılabilece- ğini ve hatta kendisinin bunun bir ilk örneğini yarattığını öne sürüyor. Albus'un temel ilgisi insanın sinir sistemini benzetleyen makineler. Da- ha 1950'de Turing zekâ gerektiren fa- aliyetlerde insanlarla rekâbet edebile- cek makinelerin tesarlanmasına iki farklı şekilde yaklaşılabileceğini belirt- mişti. Birincisi mantıksal çıkarım ya da satranç gibi çok soyut faaliyetlerin kurallarını modellemeye çalışmak, ikincisiyse, güçlü duyargalarla dona- tılmış bir bilgisayara çok temel ve güç- lü bir öğrenme programı yüklemek. Böyle bir makine çeşitli karmaşık uya- rıcılara maruz kaldıkça, bunları tanı- maya ve çeşitli çeşitli uyarıcı karma- şaları ile çeşitli davranışlar arasında ilişkiler kurmaya başlayabilir. Bugü- ne kadar yapay zekâ araştırmacıları çoğunlukla birinci yolu tercih etti; bel- ki de çoğu soyut akıl yürütmeler ko- nusunda hem başarılı olan, hem de böyle düşünmeyi tercih eden matema- tikçiler olduğu için. Oysa Albus'a göre ikinci seçenek çok daha fazla ümit vaadediyor. Bi- Commodore yolojik hiyerarşinin en tepe noktasın- dan başlamaktansa, yapay zekâ araş- tırmalarının ilk adımı temelden baş- lamak, böceklerin, kuşların, memeli- lerin ve giderek maymunların kontrol fonksiyonlarını ve davranış örüntüle- rini benzetlemek gerekiyor. Böylesi bir yaklaşım, Hubert Drey- fus'un ilk kitabında yapay zekâya yö- nelttiği eleştirileri de karşılayacaktır. Hatırlanacağı gibi Dreyfus Bilgisayar- lar Ne Yapamaz? adlı kitabında zekâ- nın ancak, çevre ile nedensel ilişkiler kurabilecek, çevresini etkileyip dönüş- türebilecek bir gövdenin sahip olabi- leceği türden bir şey olduğunu iddia etmişti. Albus'un betimlediği türden duyargalarla donatılmış bir bilgisayar, aynı zamanda da çevre ile nedensel ilişkiler| kurabiliyorsa, zekâ da geliş- tirebilmesinin önünde, ilkece, hiçbir engel yok, demektir. (Ancak bu ara- da, bu görüşün Winograd'i ikna etme- yeceğini hatırlatalım. Eğer toplumsal- lık da zekâ için olmazsa olmaz bir ko- şulsa, duyargaları olan, hareket ede- bilen ve çevre ile nedensel ilişkiler ku- rabilen bir gövde, herhangi bir maki- nenin düşünmesine yetmeyecektir.) Albus iddialarını kendi tasarımı olan ve patentine sahip olduğu, Cere- bellar Model Arithemetic Computer (Cerebellum Modelinde Aritmetiksel Bilgisayar) ile örnekliyor. İnsan sinir sisteminin tepkilerinin çoğunu benzet- leyebilen bu bilgisayar, öğrenebilece- Bi çeşitli şeylerin yanısıra, sıradan bir sayısal bilgisayar olarak işlev görme aşamasına bile ancak öğrenme aracı- lığıyla varıyor. Makineler düşünecek mi? Bizimle konuşan, dostluk eden ya da bizi kö- leleştiren, itlaf eden robotlar, bilim kurgu sayfalarını terkedip gündelik yaşamımıza girecek mi? Yoksa, geç- mişte birçok bilimsel araştırma prog- ramında olduğu gibi, yapay zekâ ça- lışmalarının ürün ve sonuçları ilk baş- ta öngörülenden çok farklı mı olacak? Bu küçük örneklemeden de görülebi- leceği gibi araştırmacı ve düşünürler bugün, on yıl önce oldukları kadar iyimser değiller. Ama bu kesinlikle herkesin umutlarını yitirmiş olduğu anlamına da gelmiyor. Tartışma sü- rüyor; şimdilik insanlar arasında. Peter Denning'den | uyarlayan İskender Savaşır