görmek istediğini Yamzu'nun aldığı mükâfattan do- layı hoşnutsuzluk duyduğunu an- la mıştı: — Pilga, di yorsun? — Kral Hazretleri! Bu mükâfa- tı yersiz buluyorum! Hazinede kalsa daha lüzumlu bir işe sarfo- lunabilirdi. — Sen aptal herifin birisin! Burada işin yok! Çabuk, defol buradan! Taslarla icki içilmişti. Herkes kendisini bir kahraman ve dev sanıyordu. Pilga kafa tutacak oldu: — Kral Hazretleri! Ben bir ve- zirim! Burası da devlet sofrasıdır. Oturmak hakkımdır!.. Kral ifrit kesilmişti; ne bağırdı: — Çabuk, şunu karga tulumba yapıp atın! » Yaverler koşuştular. (o Pilga'yı dört yanından yakalayıp bir iki salladıktan sonra savuruverdiler, Vezir sarhoşlukla canının yandı- ğını pek anlıyamıyordu. Kral ise öfkesini alamamıştı. Buyruk ver- di: yaverleri- — Bu inu bahçeye götürüp ha- vuza elli defa daldırıp çikarın, .Sonra buraya getirin! Yaverler Pilga'yı sürüklerken kral sofradakilere bakti: Sinmiş- ler, kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Bu gizli, konuş- malardan kralın kulağına yalnız bir «Tutaşilb kelimesi çalınmıştı. Subbiluliyuma gülerek sordu: — Acaba Tutasil görse buna ne derdi? İlânasam , cevan verdi: — Ne demeğe cesaret edebilir- di ki, Kral Hazretleri? © Cüce İrdas ilâve etti: — Geri düşünceli bir adam- dır. Bu işleri anlıyamaz.. Rahip İduskam (o kovuculukta Mepiiideyeni geri kalmak istemiyor» du — Kral Hazretlerinin yaptığını alkışlamamak Tanrıların bu Uyruğu” na ve türeye aykırıdır. Ziza da şöyle tamamladı:. — Hem de şarap içmiyor... Tam bu sırada bir yaver gelerek başkumandan 'Tutaşilin kralı bildirdi, Emir çıktı .—- Gelsin!.. . Başkumandan, kralın karşısına “geldiği zaman kral yeni bir tas daha boşaltıyordu. Tutaşili tepe- den tırnağa değin süzdükten son- dedi; sen ne düşünü- ra sert bir sesle: — Bak, senin icin neler diyor- lar! Dedi. A i — Neler diyolar Kral Hazret- leri? — Senin için geri düşünceli, yasaya aykırı iş görür diyorlar. -— Yalan söylüyorlar, Kral Haz- retleri! : Yalnız vazifemle uğraşı- 'rım. Eğlenmem. Kimsenin karı- sına göz koymam, Ahlâksızlık et- mem. Şarap icmem. Bunun için beni çekemiyenler böyle söylü- yorlardır. Kralın gözleri parladı: — Aferin! Zaten böyle olduğu- nu biliyordum, Ben de tıpkı senin gibiyimdir! Dedi ve ayağa kalkarak Tütö- şilin alnından öptü. Sonra gidip istirahat etmesi için ona izin ver- di. Fakat beriki kımıldamıyordu. Dedi ki: — Kral Hazretleri! Buraya mü- him bir haber vermek için geldim. Kaska'lar sınırı aşmışlar, köyle- rimizi yağma edip Hattileri öl- dürmeğe başlamışlar. Ne buyu» TUTSUNUZ Kralın sarhoşluğu geçer gibi olmuştu. Bir ân düşündükten son» ra Tutaşile; -- Her yerdeki subaylara ha- ber gönder! Alaylarını alıp hızlı yürüyüşle buraya #elsinler. Sen de savaş arablarını hazırlat, Ya- rın beni gör. Savaş akçasını temin ederim! Dedi. Başkumandan gittikten sonra İlânasam tasını kaldırdı: — Kral Hazretlerinin kazanacâa: ğı büyük zafer şerefine!.. Bunu öbürleri takip etti. O kadar 'çok icildi ki, vezirler bi- rer birer sızdılar. Pek içen Yamzu ile, şaraba en dayanıklı olan kral kaldı. Yamzu ne kadar mümkünse oka- dar cilve yaparak kralı gıcıkla- mak ve ondan kendisini kraliçe yapmak vâdini koparmak istiyor- du. Subbiluliyuma diyordu ki! -—- Kralice olup ne yapacaksın? Bizim seninle olan aşkımız yet- mez mi? Bilirsin ki aşk maddi de- ğildir. Biz birbirimizi sevdikten sonra krallığın, kraliceliğin ne değeri kalır? Dile benden: Cüce İrdasın derisini yüzüp sana çizme yaptırayım. Yahut İlânasamın kaşlarını voldurup halı ördüre- yim. İstersen başhekim Ziza'yı bacağından ağaca astırıpn altında muzıka caldırayım. Fakat kraliçe olunca bir takım merasime tâbi olursun. Her istediğin zaman ya- nıma gelemezsin. Bak, şimdiki kraliçe beni avda bir defa bile göremiyor... Bu sözler Yamzu'yu kandıra- mıyordu. Diyordu ki: — Sevsili kralım! Ben senin uğ- rüna her seyi feda ederim. Fakat senin bana sevsinin bir nişanesini görmeliyim. Bu da benimle evlen- mendir, Şimdi herkes bana tuhaf bir gözle bakivor. Arkamdan de- dikodu . vavtıklarını duyuyorum, Kraliçe olursam kimse bana yan bakamaz. Dün Asur elcisiyle gö- rüştüm. Bana «şanlı kralınız pek zengin, »ek güçlü ve kahraman bir kral! Yalnız iki eksiğini gör- düm.» dedi, " Subbiluliyuma yarak sordu: — Neymiş o eksikler? -- Elçi dedi ki: «Kralınızın ars- lanlâarını, dövüş buğalarını, atla- rını, doğanlarını gördüm. O ka- dar zensin olduğu halde bunları az buldum. Bizim kralımızda bun- lardan daha çoktur». Subbiluliyuma yine gülümsedi: —- Niçin «bizim kralımızın hay- vanları azdır ama, aralarında in- san gibi konuşanları vardır» deme- in? yerinden siçri- Yamzu bu sözlerden bir sey an- lamamıştı, Kral, karşıda sızıp yer- lerde vatmakta olan vezirleri gös- tererek: — Elçiye bunlardan bahsetsey- din kendi krallarının hayvanları-