Atsız'ın Toplatılmış Eserinden: Yamzu Kraliçe olmak istiyor! (8 inci Fasıl) Kral Subbiluliyuma şaraba iyi- ce dadanmıştı. gğleye doğru uy- kudan kalkıyor, devlet işlerine şöyle böyle bir bakıyor, akşama doğru şarap masasının başına ge- çerek vezirleriyle birlikte içiyor- du. Gecelevin hepsi sarhoş olu- yorlar, aradan sıra ve saygı kalk- tığı icin uygunsuz hareketler ya- pıyorlardı. Kral sarhos olunca kendisini Tanrı kadar büyük ve üstün gör- meğe başlıyor, sofrasındakilere rütbeler bağışlıyordu. Ertesi gün ayıldığı zaman bu rütbeleri geri- ye aldığı da oluyordu. Fakat ni- hayet ayılmaz bir hale geldiğin- den bu rütbeler sahiplerinde kal- mıştı. Eski miyenlerin hepsini azletmiş, yer- lerine yenilerini getirmişti. İlâ- nasam, cüce İrdas, rahip İdus- kam, hekimbaşı Ziza, ikinci he- kim Pilga hep vezir olmuşlardı. Yalnız başkumandan Tutaşil şa- rap içmemekte ısrar ediyordu. Bir gece kralın sofrasında bulunmuş, herkesin cıvıdığını görünce tik- sinerek bundan vazgeçmişti. Kral onun bütün ülkede ne kadar çok sevildiğini bildiği icin azledeme- mişti. Ondan biraz cekinirdi. Fa- kat isten ice kin beslemiyor de- gildi Bir akşam vine icki masasına oturulmuştu. Artık devletin işleri de burada konuşuluyordu. Zihin- vezirlerden şarap İç- lere bir parlaklık geldiği için memleket daha iyi idare olunu- yor, her bakımdan daha ileri gidiyordu. Kararlar cesaretle ve- rilebiliyor, büyük güçlükler kolay- lıkla yeniliyordu,. O akşam yeni vezir Nidiba da şölende idi, Bir dağ kövünden ge- tirildiği için pek kaba saba bir adamdı. Her söze dili dönmez, sa- ray teşrifatını değil, alelâde neza- ket kaidelerini bile bilmezdi. Kral onun böyle olduğunu bildiği hal- de vezirliğe geçirmekten çekin- memişti, Çünkü birkac zaman- dır Subbiluliyuma'nın ahlâkı de- ğişmiş, devlet işlerini şahsi eğ- lencesine âlet eder olmuştu. Bâ- kalım bir öküz nasil vezirlik ede- cek diye gülüyordu. Şaraplar icildikçe kafalar dö- nüyor, kahkahalar atılıvordu. Ge- cenin bir veniliği de Yamzu'nun orada bulunmasıydı. O da içiyor, aradan zaman geçtikçe krala bay- en güzel yemişler, güvercin yumur- taları, türlü türlü ec er yapıl- mış yoğurtlar, domuz kızartmaları, ballar vardı. Kralın yaverlerinden birçoğu da bulunuyor, uşaklar hiz- met ediyordu. Krala yaranmak isti- yenler kendi elleriyle soydukları bir yemişi bıçağın uruna saplıyarak krala uzatıyorlar, kabulünü rica ediyorlardı. Hantal yapılı, şişman ve vek obur olan Nidiba, uzun zaman valnız işkembesini doldur- TSIZ bundan $ yıl önce, minicik bir kitap çıkardı. İsmi «Dalkavuklar Gecesi»... Güya Türklüğün ilk devirleri- ne ait bir masal ve mitolocya havası içinde hayali levha- lar... Fakat hayalle hiç alâkası olmıyan bu levhalar, haki- katte, usturevi mazi ikliminin değil, bugüne bitişik yakın dünün, fert ve cemiyet halinde bütün bir ruh portresidir; ve kas- katı hakikati, aşağı yukarı aynen geçmiş vâkıaları dillendirmekte- dir. Daha ilk satırları okunur okunmaz bu hususiyeti anlaşılacak olan kitap, 1941 de, o zamanki mevzulara göre her salâhiyeti nef- sinde düğümlemiş olan hükümet tarafından derhal toplatılmış, eser hakkında hudutsuz dedikodulardan başka ortada hiçbir iz kal- mamıştır, Kitabın, intişar sahasında bulunduğu birkaç gün içinde de, Atsız'ı, sözümona matbuat parmaklıkları gerisinden havlama- larla karşılıyan bazı seslere rağmen, hâdisenin aslı bilinememiş, daha sonra baskılar kaldırıldığı zaman ise, hâdise, unutulup git- miştir. İste Büyük Doğu, misilsiz bir gazetecilik keşfiyle bu eseri ele geçirmiş bulunuyor; ve en canlı kısımlarını ele alarak, malik olduğu geniş okuyucu kütlesine arzediyor. Vaziyetimiz, resmen matbu ve münfteşir, evvelâ toplatılmış ve bilâhare serbest bırakıl- 'masında mahzur görülmemiş bir eserden bazı parçaları iktibas et- mekten ibarettir. 10 hL En ileri ve ateşli Türkçülerden Atsız herkes tanır. Tam ismiyle Hüseyin Nihal Atsız... Aslen Gü- müşane vilâyetinin Dorul kazasının Midi köyünden olan bu Anadolu çocuğunun anladığı ve güttüğü mâ- nada Türkçülükle, bizim, her şeyi ruhi muhtevaya bağlıyan Türkçü- lüğümüz ve Anadoluculuğumuz arasında bazı esasi farklar bulunsa da, kendisinin gerçekten ve halis bir dâva adamına yakışır ahlâk ve seciyeye malik olduğunda şüphe- miz yoktur. Halis Türk kalbinin iman muhtevasına (kayıtsız ve şartsız İslâm) saygısını da bildiği- miz Atsız'ın bir gün en üstün mil- liyetçiliği de bizimle aynı zaviye- den göreceği ümidini başa alarak, kendisi ve yakın arkadaşlariyle, bugünden bütün (antitez - aksi dâ- va) lar üzerinde beraber bulundu- ğumuzu tesbit ve müşahede etmek- teyiz. Bir gün bütün Türkçülerle, aramızdaki en ince ve en esasi (nü- ans) farkının Büyük Doğu ideoloc- yasına iltihakları suretiyle ortadan kalktığını görerek birleşmek dile- ğini izhar ederken, Atsız'a ait, mi- silsiz bir buluşun temin ettiği yazı- yı bahtiyarlıkla sütunlarımıza ge- çiriyoruz. makla - uğraştığı için krala karşı gösterilen bu özenin farkına vara- mamıştı. Nihayet başını kaldır- dığı zaman bu nezaket hareke- tini görmüş, kendisi için de bu- nun yapılması gerek bir vazife olduğunu anlamıştı. Masadan al- dığı kızıl kabuklu iri bir elmayı soyarak bıcağa sapladı. Öteki- leri taklit ederek krala sundu: «-—- Büyük Kral, buyurun!» Subbiluliyuma elmayı aldı. Fa- kat hareketlerinde şaşkın ve ace- mi olan Nidiba elini çekerken yanlışlıkla kralın önündeki yo- gurt çanağına batırdı. Birbirle- rinin bütün hareketlerini göz önünde bulundurup yanlışlarını bulmak istiven vezirlerin hepsi bunu #örmüşlerdi. Telâş ve tees- süf göstererek muayyen hareket yaptılar. İlânasam ileri giderek Nidiba'ya: —« Vezir Hazretleri! Dikkatsiz- Ski liği