lik ettiniz. Eliniz şanlı Kral Haz- retlerinin yoğurduna girdi.» Diye bir de ihtarda bulundu. Nidiba alık alık bakınırken kral gülümsedi ve: <<t Zararı yok. Yoğurt cacık oldu.» Diye cevap verdi. Kral eskiden çok ciddi idi. Kimse ile eğlen- mezdi. Fakat bir zamandır yeni bir âdet çıkarmış, herkesle eğlen- meğe başlamıştı. Vezirler buna ses cıkarmadıkca işi ileri götüre- rek nükte ve alavı hakarete kadar vardırır olmustu. Bu sefer de öy- le oldu. Meclise derin bir sessizlik çöktü. Yamzu herkesten daha az iç- miş olduğu icin meclisi idare etmek istiyordu. Krala gizlice bir şeyler söyledikten sonra kralın gülümsediği ve İlâinasama baka- rak: «Haydi, bize bir türkü söyle de eğlenelim» dediği (görüldü. İlânasam saygı ile ayağa kalkıp kralı selâmladıktan sonra oku- mağa başladı: Şehvet denilen bağda > akşam yılan kız, Her gün yeni bir kalbi nedeni ruhu lan kız! Artık yeter, uğrunda akan göz yaşı dinsin! Ey handesi bin ev yıkan, fet sayılan kız, Kaçsan da, boğulsan — gebersen e benimsin! Dünyayı saran şerrine kan perdesi insin, Şehvet denilen bahcede her gün bayılan kız! Yâ kac buradan, bir mezarın altına gir, sin! Yahut beni sarsan sonu yok kine esirsin! gap ANAHTAR «Dalkavuklar Gecesi» nin şa- hısları, meşhur Kral Subbiluli- yuma ve Başkumandan Tutaşil müstesna olmak üzere ,aynen veya tek harf farkiyle tersinden okundukları, yahut aynı harfler içinde başka bir terkibe tâbi tu- tuldukları zaman, hemen beli- rirler. Meselâ (Pilga) yı ele ala- um: Galip... Yani eski Maarif Vekili Reşit Galip... Buna göre, kâh küçük veya ortanca ismi, kâh soyadiyle belirtilen kahra- manlarımızı teşhis edebilirsiniz: Kralla Başkumandana gelince, elmalüm.. N —— Ey aşkı sefil, kendisi lâkin tamlan kız! Türkü Okunurken birkaç tas şarap daha icen kralın başı adam akıllı dönmeğe başlamıştı. İlân- asama sordu! -- Bunu sen mi yazdın? — Evet Kral Hazretleri! —- Güzel yazmışsın. Ya bestesini kim yaptı? — Onu da ben yaptım Kral Haz- retleri! — Aferin! Vezir olunca böyle olmalı. Şunu bir daha oku baka- tım! Kral, her mısrada birkac yudum daha içiyor ve gözleri dönüyordu. Türkü bittiği zaman çoşkunluğu en yüksek derecevi bulmuştu. Dayanamadı. Aşka gelerek elin- deki şarap tasını «yasa be vezir!» diye haykırarak İlânasamın ba- şına fırlattı. Bereket versin ki, kral iyi nişanlıyamamıştı. Yoksa tas isabet etseydi vezirin hali pek acıklı olacaktı. İlânasam tehlike- yi atlatmıştı. Fakat ötekilerini düşünce almıştı. Her türkü söy- liyene bir tas atılırsa bunlardan bazılarinın hedefe vurmaları ih- timali düşünülmiyecek gibi değil- di. Netekim kral şimdi de Ziza'ya türkü söylemesi için buvruk ver- mişti, O da uzaktan iyi görmiyen gözlerini okırpıştırarak okumağa başlamıştı: Ey gözlerinin rengi bütün ruhumu arsan! Gönlümde bugün actı siyah renkli çiçekler. Birgün beni rüzaârlara kalbinle sorarsan Can verdi senin uğruna çoktan diyecekler, 45 Tâ kalbe giren gözlerinin şüle; lerinden Gel sevgiliğ ael sen bana bir semli kadeh sun! Hiç titrememiş kalbimi oynattı yerinden, Oynattı evet sendeki baş döndüren efsun! Ey gözleri hancer gibi keskin dişi kaplan! İster obana aşkın bütün âlâmıni ektir, İster beni öldürmek icin sineme saplar, Ölsem bile aşkım seni takip l : edecektir Bu türküleri en büvük dikkatle dinliyen Yamzu idi. Çünkü gerek İlânasamın, gerekse Ziza'nın tür- külerinde kendisine karşı bir sev- ginin acığa vurulduğunu seziyor- du. Fakat kralın gözdesi, : tabii, kralın kölelerinin. sevgisine tenez- zül edemezdi. O şimdi kafasında bir takım #izli plânlar çiziyordu. Ziza ise söz kesilmiş, kendi kafa- sına inecek olan tası bekliyordu. Fakat bü sefer kral tası fırlatmadı. Yaverlerinden birine dönerek: —« Üc bin şekel getirip mükâfat olmak üzere Yamzuya verin!» ei ürküyü başkaları o söylediği sile mükâfatı Yamzu'nun alma- sındaki yüksek hikmeti kimse anlıyamamıştı. Bununla beraber bu hareketi t#asvin etmekten geri kalmadılar. doğru bulmadı. Ziza mükâfatı alsaydı belki ken- disine de bir pav cıkardı. Kral, onun yüzündeki gerintilerden (Lütfen sahifeyi çeviriniz) ul Küm Ak